Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/1273 E. 2022/1796 K. 15.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1273
KARAR NO: 2022/1796
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/03/2020
NUMARASI: 2017/413 Esas – 2020/178 Karar
DAVA: Alacak (Taşıma Sözleşmesi Kaynaklı)
Davanın kısmen kabulüne ilişkin kararın davacı ve davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili ; taraflar arasında nakliye sözleşmesinin davalı tarafça haksız feshedildiği 01.10.2016 tarihine kadar yürürlükte kaldığını, müvekkilinin edimlerini gereği gibi ifa ettiğini, araçların tamamını 13/04/2009 tarihinde satın aldığını,nakliye sözleşmesinin 27.maddesi gereğince taraflar arasındaki ticari ilişkinin 13/04/2016 tarihinde bir yıllığına uzadığını, ancak davalı yanca Beşiktaş Noterliği’nin 28/12/2016 tarih … yevmiye nolu ihtarname ile, sözleşmenin 01.10.2016 tarihinde haksız ve nedensiz tek taraflı feshedildiğini, ihtarnamede sözleşmenin başlangıç tarihinin 13/04/2009 değil 31/10/2015 tarihi olarak belirtildiğini, edinilen araçların atıl ve çalıştırılamaz durumda kaldığını, sözleşmenin fesih edildiği 01/10/2016 tarihinden 13/04/2017 tarihine kadar zararın tespit edilmesi gerektiği, 6 ay 12 günlük süresinden önce feshi nedeniyle mahrum kalınan kazancın tazmini gerektiğini belirterek şimdilik mahrum kalınan kazanç kaybının tazminine yönelik 25.000-TL’nin dava tarihinden itibaren reeskont faiz işletilerek davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; sözleşmenin müvekkili tarafından, davacının dürüstlük ve iyi niyet kurallarını ihlal etmesi nedeniyle feshedildiğini, müvekkili şirket nezdinde usulsüzlüklerin tespit edilmesi üzerine soruşturma başlatıldığını, bunun neticesinde davacı bayi tarafından var olmayan masraf kalemlerinin var gibi gösterilmek suretiyle müvekkili şirketten haksız ve kötü niyetli menfaat sağlandığının tespit edildiğini, Mart 2014’e kadar küçük araçla nakliye yapılıyor iken 01.03.2014’den itibaren sisteme orta araç olarak kayıt girildiğini, böylece davacının aldığı tutarın artırıldığını, 2015 yılı Ekim ayı sonuna kadar 163.654-TL fazladan ödeme yapıldığını, bunun şirket iç denetçilerince ortaya konduğunu, her ne kadar anlatılan olayın … kontrolündeki hatlarda meydana gelmiş ise de, davacının aynı bölge nakliyecisi olarak … ile beraber hareket ettiğini, davacının da yapılan muvazaalı işleme göz yummak, izin vermek sureti ile sözleşmeyi ihlal ettiğini, açıkça bir kasttan söz edilemiyor bile olsa kusur ve ihmalin sarih olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece; taraflar arasındaki nakliye sözleşmesinin 31.10 2015 tarihinde 1 yıl süreli akdedildiği; davalı tarafından sözleşmenin feshine yönelik keşide edilen ihtarın tarihinin 28.12.2016 olsa da sözleşmenin 01.10.2016 tarihi itibarı ile feshedildiğinin bildirildiği ve davacı tarafın da sözleşmenin 01.10.2016 tarihinde feshedildiğini beyan ettiği, bu nedenle sözleşmenin 01.10.2016 tarihinde feshedildiği;feshin haklı nedenle yapıldığının davalı yanca ispatlanması gerektiği;fesih ihtarnamesinde, davacının, bölge sorumluları, dava dışı …’in girdiği bilgilere kayıtsız kalarak ihmal suretiyle kusurlu bulunduğunu, usulsüz ücret tahsili yapıldığı iddialarında bulunduğu, usulsüz ücret tahsilinin Alanya hattında yapıldığının belirtilmesi, davacının gerek tanık beyanları gerekse sözleşmenin 13. maddesi dikkate alındığında Kayseri-Sivas hattında taşıma işi yaptığının belirlenmesi karşısında bu iddiaların yerinde olmadığı dolayısı ile bahsi geçen Alanya hattındaki haksız kazanç ve davalı şirket zararı ile davacının yaptığı taşımacılık faaliyeti arasında bir illiyet bağının bulunmadığı;sözleşmenin davalı yanca haksız feshi nedeniyle, davacı tarafça, mahrum kalınan kazanç kaybından dolayı tazminat talep edilebileceği; sözleşmenin 31.10 2015 tarihinde 1 yıl süreliğine akdedildiği dikkate alındığında sözleşmenin henüz süresi içinde haksız feshi nedeniyle kazanç kaybının 01.10.2016-30.10.2016 tarih aralığı için hesaplanması gerektiği, davacının bu döneme ilişkin mahrum kaldığı kazanç kaybı tutarının 299,10- TL olduğu; davacı yanca, sözleşme kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirebilmek için banka kredisi kullanarak araçlar satın alındığı, ödenen kredi taksitlerinin de giderler hanesinde yer aldığı ve bu taksitlerin de mahrum kalınan kazanç hesabında gelir kalemi olarak değerlendirilmesi gerektiği ileri sürülmüş ise de; kredi taksit ödemelerinin anapara ve faiz ödemelerinden oluştuğu, ödenen kredi taksit tutarlarının gider olarak değerlendirilemeyeceği, davacının her bir kredi taksitindeki faiz tutarı kadar finansman maliyetine katlandığı, bu maliyetin davacının borçlanma stratejisinin bir sonucu olduğu, bu sayede likiditesini muhafaza ederek nakit varlığını başka alanlarda kullanabilme imkanına sahip olduğu, bu nedenle davacı yanın bu talebine itibar edilemeyeceği; davacının, sözleşmenin haksız feshi nedeniyle mahrum kaldığı kazanç kaybı tutarının 299,10- TL olduğu; davacının bu miktar kadar tazminat talebinin ve reeskont faizi talebinin yerinde olduğu, gerekçesi ile davanın kısmen kabulü ile; 299,10-TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine fazla istemin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ : 1-Davalı vekili; müvekkil şirket nezdinde Ankara Bölge Müdürlüğü çalışanlarına yönelik usulsüzlükler tespit edildiği, tüm bölge düzeyinde soruşturma başlatıldığı; soruşturmanın genişletilmesi üzerine de davacı bayi tarafından, var olmayan masraf kalemlerinin, var gibi gösterilmek suretiyle, müvekkili şirketten açıkça haksız menfaat sağlandığının tespit edildiği, davacının TMK md. 2 kapsamında iyi niyet ve dürüstlük kuralına açıkça aykırı davranması ile sözleşmeye aykırı hareket ederek hakkını kötüye kullandığını, sözleşmenin müvekkili şirketçe haklı olarak feshedildiğini, davacı tarafın mahrum kalınan kazanç kaybından dolayı tazminat talep edebileceğini, bilirkişi raporuna göre davacı yanın mahrum kaldığı kazanç kaybı tutarının 299,10- TL olduğu gerekçeleriyle davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu; mahkeme kararında yer alan, davacının araçlar için ödediği kredi taksit tutarlarının gider kalemi olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı yönündeki gerekçeye ise aynen katıldıklarını, bu nedenlerle kararın kaldırılarak davanın tümüyle reddine karar verilmesini talep etmiştir. 2-Davacı vekili; Davalı tarafından sözleşmenin haksız olarak feshedildiği noktasında bir ihtilaf bulunmadığını, kar hesabına ilişkin beyanlarının değerlendirilmediğini, üstlenilen edimin ifası için satın alınan araçların çalıştığını ve gelir elde ettiğini, elde edilen gelirden kredi taksitlerinin ödendiğini, davacının, aylık 299.10-TL kazanç için 4 adet araç işletmek suretiyle ticari faaliyet yürütmesinin hayatın olağan akışına açıkça aykırı olduğunu, diğer hususun ise, bilirkişilerin mahrum kalınan karın hesabındaki süreyi 01.10.2016 ve 30.10.2016 arası dönem olarak 30 gün olarak aldıklarını, sözleşmenin 01.10.2016 tarihinde fesih edildiği konusunda uyuşmazlık bulunmadığı belirtilmiş ise de, dava dilekçesinin 5. maddesinde, ihtarın 28.12.2016 tarihinde tanzim edildiği ve fakat feshin 01.10.2016 tarihinden geçerli olduğunun belirtildiğini, mahkemece itirazları değerlendirilmeden rapor doğrultusunda hüküm kurulduğunu, sözleşmenin 27. maddesi gereğince, sözleşme süresinin hitamından bir ay önce fesih edilmemesi halinde aynı şartlarla bir yıl uzayacağı hükmü mevcut iken, davalının feshinin 28.12.2016 olduğu gözetilerek yeni döneme girildiği ve bu nedenle çalışılması gereken sürenin, ihtarın tebliğ tarihi ve / veya 28.12.2016- 01.10.2017 tarihleri arası olması gerektiğinin açık olduğunu belirterek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Davanın konusu, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin süresi dolmadan haksız feshinden dolayı çalışılamayan sürelere ilişkin mahrum kalınan kazanç ve uğranılan zararların tazminine yönelik tazminat istemine ilişkindir. Taraflar arasında 31.10.2015 tarihinde Nakliyeci Sözleşmesi tanzim edildiği, nakliyecinin … AŞ.’nin dağıtımını yaptığı gazete dergi ve diğer yayın ve ürünleri bayilere ulaştırılması işini yapacağı, güzergahının Kayseri-Sivashattı olarak belirlendiği, sözleşmenin 26.maddesinde nakliyecinin sözleşmeye aykırı davranması halinde … AŞ.’nin hiçbir ihbar ve ihtar gerekmeden sözleşmeyi fesih etmek ve cezai şartlar tahsil etmek hakkına sahip olduğu, 27. maddesinde de sözleşmenin imzalandığı tarihten itibaren 1 yıl süre ile geçerli olduğu taraflardan herhangi birisinin sözleşmenin sona ereceği tarihten 1 ay önce sözleşmeyi sona erdirmek isteğini yazılı olarak bildirmediği takdirde sözleşmenin kendiliğinden aynı süre ile uzayacağı kararlaştırılmıştır. Davalı Beşiktaş …Noterliğinin 28.12.2016 tarih, … yevmiye nolu ihtarnamesi ile,taraflar arasında 31.10.2015 tarihli nakliyeci sözleşmesi düzenlendiği, sözleşmenin 26.maddesi uyarınca sözleşmenin1.10.2016 tarihinden itibaren fesih edildiği bildirilmiştir.Ancak süresinde fesih bildirimi yapılmadığından sözleşmenin süresi 31.10.2016 tarihinde 1 yıl süre uzamıştır.Fesih bildiriminin geçmişe değil geleceğe yönelik etki doğurduğu gözönüne alındığında sözleşmenin 1.10.2016 tarihi itibariyle fesih edildiği kabul edilemez.Davacının kural olarak 31.10.2017 tarihine kadar kar kaybı talebinde bulunabileceğinin kabulü gerekir. Yapılan yargılama sonucunda toplanan tüm delillerden davacının suistimali bulunduğu ispatlanamamış olmakla süresinden evvel yapılan feshin haksız olduğunun kabulü gerekir. Davalının feshi haksız olsa da ;davacı sözleşmenin feshinin haksız olduğuna dayanarak sözleşme süresi sonuna kadar kar kaybı talebinde bulunamaz. Davacı TBK nun 52/1 maddesi uyarınca “zarar gören …veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hakim tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir “hükmü gereği zararın azaltılması için önlemler almak zorundadır.Yerleşik yargı uygulamasında bu durum “sözleşme süresi içinde aynı koşullarda “ne kadar sürede iş bulabileecğine ilişkindir.Nakliye sektörü ; faaliyet alanı geniş bir sektör olup bölgesel bir kısıtlamaya tabi olmadığı gibi davacının benzer iş bulabileceği gibi , araçların kiralanması hatta bağımsız olarak çalışıp gelir elde edebileceği gözönüne alındığında tarafından sözleşmenin fesih tarihinden sonra yeni bir iş yapabileceği makul sürenin en fazla 1 ay kadar olabileceği ,ancak 1 aylık süre için mahrum kalınan karın istenebileceğinin kabulü gerekmektedir. Davacı vekili; çekilen kredilerin araç kredisi olup likiditeyi dengede tutma amaçlı çekilen krediler olmadığını, ödemelerin tamamının gider kalemi içerisinde yer aldığını, temelde kazanç olması hasebiyle, yatırım maliyeti kadar mal iktisabını içerdiğini, bunun da pozitif kalemler içerisinde yer aldığını, yani gelirden aktarılan kredi karşılığı kadar krediye konu mal iktisap edildiğini, aksi taktirde 299,10-TL net kar için 4 adet araç çalıştırıldığının kabulünün hayatın olağan akışına aykırı olduğunu ileri sürmüştür. Davacı vekilinin bu yöndeki istinaf nedeni haklı bulunmuştur.Davacı likiditesini korumak amaçlı ,yani ticari faaliyetinin sürdürülebilmesi için zorunlu giderlerini karşılamak için değil aktifine dahil ettiği araçlar için kredi kullanmış olup bu giderlerin aktifde değerlendirilmesi gerekir.Elde ettiği kardan yatırım yapan davacının ödediği bu bedellerin kar hesabından düşülmesi doğru olmamıştır.Kredi taksitlerini elde ettiği kardan ödeyerek işletmeye katılan değerin kar hesabında dikkate alınması gerekir. ,21/11/2018 tarihli bilirkişi raporunda, davacının ticari defterlerinin sahibi lehine delil olma vasfı taşıdığı, davacı firmanın davalı tarafla imzalamış olduğu sözleşme de belirlenmiş olan işler dışında da ticari faaliyetlerinin mevcut olduğu, tüm faaliyetleri ile ilgili gelirleri yapabilmek için yapmış olduğu işletme giderleri ile faaliyet giderlerini tek hesapta takip ettiği, yapılan giderlerin ayrıştırılamayacağı nakliye sözleşmesinin yürürlükte olduğu 2015-2016 tarihleri arasında kalan faaliyet karının 56.543,79 TL olarak tespit edildiği, buna göre aylık karın 4.712- TL ye tekabül ettiği, sunulan 2016 yılı bilançosuna göre de bildirilen kar miktarının bu durumu doğruladığı anlaşılmakla davalının 1 aylık kar kaybının 4.712-TL olduğu kabul edilebilecek iken mahkemece 299,10 -TL kar kaybına hükmedilerek fazla istemin reddine karar verilmesi yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin istinaf nedeni yerinde görülerek başvurusunun kabulüne kararın kaldırılmasına davanın kısmen kabulüne, 4.712- TL kar kaybının dava tarihinden itibaren reeskont faizi işletilerek davalıdan tahsiline, fazla isteminin reddine,istinaf nedeni yerinde görülmeyen davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle:1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK.’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne; İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02/03/2020 Tarih 2017/413 Esas 2020/178 Karar sayılı kararın HMK 353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA; “Davanın kısmen kabulü ile; 4.712-TL kar kaybının dava tarihinden itibaren reeskont faizi işletilerek davalıdan tahsiliyle davacıya ödenmesine, fazla istemin reddine” İlk Derece Yargılamasına ilişkin olarak; “Alınması gereken 321,87-TL nispi karar harcının davacı tarafından yatırılan 426,94-TL peşin harçtan mahsubu ile 105,07‬-TL fazla harcın talep halinde davacıya iadesine, Davacı tarafça ödenen 353,27‬-TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, Davacı tarafından yapılan 2.486-TL bilirkişi ücreti ve 282,50-TL posta masrafı olmak üzere toplam 2.768,50-TL yargı giderinin davanın kabulü oranında hesaplanan 525-TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,kalanın davacı üzerinde bırakılmasına, Davalı tarafından yapılan 20-TLtebliğ giderinin davanın reddi oranında hesaplanan 16-TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,kalanın üzerinde bırakılmasına, Davacı lehine takdir olunan 4.712-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, Davalı lehine AAÜT nin 13/3.maddesi uyarınca takdir olunan 4.712-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, Alınması gereken 80,70-TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 54,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30-‬-TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davacı tarafından yatırılan 54.40-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, Davacı tarafça yapılan 32-TL istinaf yargı giderinin davanın kabulü oranında hesaplanan 6,03-TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,kalanın üzerinde bırakılmasına, Davalı tarafından yapılan 27,50-TL istinaf yargı giderinin davanın reddi oranında hesaplanan 23-TL’sinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,kalanın üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.15/12/2022