Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/1213 E. 2023/313 K. 02.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1213
KARAR NO: 2023/313
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/07/2020
NUMARASI: 2019/461 Esas – 2020/459 Karar
DAVA: Ticari Şirket (Yöneticilerin Azline İlişkin)
Davanın kabulüne ilişkin verilen kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacılar vekili; müvekkillerinden … Ltd. Şti’nin Mısır vatandaşı olan ve farklı ülkelerde yaşayan beş gerçek kişi ortağa sahip, 22.01.2018 tarihinde kurulan bir Türk şirketi olduğunu, şirketin İstanbul Beylikdüzü’nde … adında bir franchise sözleşmesine dayalı kafe-restoran işletmesine sahip olduğunu, müvekkili şirket ortaklarının bugüne kadar davalının şahsi hesaplarına kendi adlarına şirket kurulumu ve gerekli yatırımın yapılması adına yüz binlerce dolar para yatırdıklarını, ancak bu paraların ne kadarının şirket için harcandığının bilinmediğini, çoğu ikinci el malzemeden oluşan restoranda müvekkillerinin gönderdiği paraya karşılık bir demirbaş veya malzeme bulunmadığını, davalının şirketi fiilen tek başına yönettiğini, bu süreçte şirketin sürekli zarar ettiğini, davalının aslında kendisine ait olmayan %40 hissesini 2018 yılı Eylül ayında devretmesine rağmen şirket yetkilisi olarak kalmaya devam ettiğini, davalının müvekkillerine sağlıklı bilgi vermeyerek şirketin zarara uğramasına neden olduğunu, davalının, davacı ortakların rızası dışında … şirketi ile şirketin aleyhine ağır hükümler içeren danışmanlık sözleşmesi akdettiğini, restoranı da bu firmanın yönetimine terk ettiğini, bu şirketin de müvekkili şirketin işlettiği restoranı ofis olarak kullandığını, müvekkili şirkete ait sigorta ve vergi borçlarının da kasıtlı olarak ödenmediğini, her ay şirket ortaklarından istenilen paraların tam olarak nasıl kullanıldığının açıklanmadığını, müvekkili şirkete ait her türlü doküman ve belgelerin, bütün ticari defterlerin … şirketinin ortağı olan … adlı kişinin elinde bulunduğunu, müvekkili tarafından şirketin defterleri kendisinden istenildiğinde, ancak gerek kendi şirketi …’nın, gerekse arkadaşı olduğunu beyan ettiği davalı …’ın kayıtsız şartsız ibra edilmedikçe restorandan çıkılmayıp, bu defterlerin de teslim edilmeyeceğini açıkça ikrar ettiğini, davalının davacılara ait restoran işletmesini kasıtlı olarak atıl ve bakımsız bırakıp, ciroyu alıp, hiçbir ödemeyi yapmayıp, defalarca elektrik ve suyun kesilmesine, şirkete ait restoran işletmesine defalarca haciz gelmesine sebep olduğunu, davalının, şirkete ait restoranın tedarikçilerine ve iş yeri sahibine borçlarını ödememesi nedeniyle şirket aleyhine icra takipleri başlatıldığını, ancak icra takipleri hakkında da müvekkillerine bilgi verilmediğini belirterek, davalının müdürlükten azli ile yetkilerinin sonlandırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; müvekkilinin 22/01/2018 tarihinden beri davacı şirketin münferit müdürlüğü görevini yürüttüğünü, … firması ile akdedilen sözleşmelerin diğer ortakların onayı ile imzalandığını, hisse devirleri sonrası müvekkilinin yeni ortak … ile beraber iki müdür olarak şirketi yönetmeye başladıklarını, yapılan tüm sözleşmelerde şirketin menfaati için hareket edildiğini, danışmanlık sözleşmesinin şirketin karlılığını artırmak için akdedildiğini, müvekkilinin şirkete ait tüm bilgi ve belgeleri talep ettikleri anda ortaklara sunduğunu, kira bedelinin ödenmemesi davacıların bilgisi dahilinde olup, kiranın artması nedeniyle o sırada ödeme yapılamadığını,borcun sonradan ödendiğini, şirketin kuruluşundan bu güne kadar davacılardan hiç birinin şirketle ilgili hiç bir işle ilgilenmediğini, ayrıca yapılan bütün iş ve işlemler hakkında da şirket ortaklarına her türlü bilginin aktarıldığını, davacılar, şirketin sürekli olarak zarar ettiğini ve davacılardan para alındığını idda etmişse de, bu hususta hiç bir somut delile dayanmadığını, müvekkilinin şirketi kara geçirmek için elinden geleni yaptığını, … firması ile imzalanan danışmanlık sözleşmesi ve franchise sözleşmelerinden en ince ayrıntısına kadar şirket ortaklarının haberdar olduğunu, şirkette çalışmayan hiç kimsenin çalıştırılmış gibi gösterilmediğini, işletmenin hiç bir bölümünün … şirketine kullandırılmadığını, davacılar vekiline şirket defterlerinin nerede olduğu hususunda bilgi verildiğini, icra takiplerinden tüm ortakların haberdar olduklarını, davacıların … tarafından icra takibinden önce çekilen ihtarnameden de haberdar olduklarını, borca itiraz edilmesi halinde, haksız oldukları için icra inkar tazminatı ile yargı giderleri dikkate alındığında itiraz etmenin mantıklı olmadığını, şirket adresi değiştirildikten sonra bazı tebligatların eski adrese çıkması nedeniyle takiplerden müvekkilinin haberinin olmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece; şirket müdürünün azli davalarında husumetin azli istenen müdüre yöneltilmesi gerekli ve yeterli olup, ayrıca limited şirketin dava edilmesinin zorunlu olmadığı, ortakların müdürün azli için doğrudan dava açmasında da bir sakınca bulunmadığı, TTK’nın 630. maddesi gereğince davalı şirket müdürünün yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılması için haklı nedenlerin bulunup bulunmadığını kanıt yükümlülüğünün, iddiayı ileri süren davacı ortaklara ait olduğu, haklı sebeplerin neler olabileceğinin TTK’nın 630/3. maddesinde örnekseme yoluyla sayıldığı, buna göre yöneticinin, özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlâl etmesi veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybetmesi haklı sebep olarak kabul olunacağı, özen yükümlülüğü ve şirketin menfaatlerinin gözetiminin, şirket ortağı olsun olmasın bütün yöneticileri kapsayacak biçimde düzenlendiği, özen yükümlülüğü ile kastedilenin, müdürlerin iş ve işlemlerde göstermeleri gereken dikkat, ciddiyet ve bilimsellik olduğu, alınan bilirkişi kurulu raporunda, şirketin hesaplarının tutulmasında eksiklikler olduğu, şirketin 2019 yılı itibariyle ortaklara borçlu olduğu, şirket ortaklarından gönderilen paraların davalı tarafından çekildiği, ancak şirket lehine herhangi bir gelir tahakkuk ettirilmediği, şirketin 2018 ve 2019 yıllarında ciddi mali zarar ettiği ve borca batık durumda olduğunun tespit edildiği, tanık beyanlarının da görgüye dayanmadığı, bilirkişi raporu ile yapılan tespitleri değiştirecek ve uyuşmazlığın çözümüne katkı sağlayacak nitelikte bir delil teşkil etmediği, şirket menfaatinin gözetilmesinin, müdürlük görevinin yerine getirilmesinde doğal bir gereklilik olduğu, davalının, müdürü olduğu şirketin menfaatlerini gözetmediği, ticari şirketlerin kuruluş amacının kar elde etmek ve dağıtmak olduğu da göz önüne alındığında, davalının ihlalleri nedeniyle sürekli zarar eden bir şirketin amacının da imkansız hale geldiği, bu nedenle davalının şirket müdürlüğünden azil şartlarının oluştuğu gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davalı vekili; bilirkişi raporunda 2018 yılı defterlerinin okunmasında güçlük yaşandığı belirtilmekle, raporun eksik incelemeye dayandığını, bu nedenle raporun hükme esas alınamayacağını, raporda 2019 yılı ilk yarısında net zarar oluştuğundan bahsedilmişse de neye istinaden satış maliyetleri ve faaliyet giderlerinin yüksek olduğu hususunda bir açıklama yapılmadığını, emsal çalışması yapılmadan yeni açılmış bir işletmenin faaliyet raporu hususunda bir açıklama yapılmadan sadece rakamlar üzerinden zarar oluştuğu kanısına varılmasının anlaşılamadığını, oysa şirketin ekonomik kriz ve kur farkı nedeniyle çok ciddi zorluklar çektiğini, bu hususun dikkate alınmadığını, şirketin zarara uğramasında müvekkilinin kusurlu olduğu tespitinin somut bir delile dayanmadığını, müvekkilinin olaylara bire bir tanık olan tanıklarının beyanlarının değerlendirilmemesinin hukuka aykırı olduğunu, tanık anlatımlarıyla davacılarının iddialarının tamamen çürütüldüğünü, müvekkilinin görev süresi boyunca şirket için özveriyle çalıştığını, her türlü ekonomik zorluğa rağmen şirketi ayakta tutmayı başardığını, rapordaki tespitin aksine müvekkilinin davacılara borcunun bulunmadığını, müvekkilinin hesabına geçen ödemelerin tamamının şirketin kuruluşunda işletmenin alımı, isim hakkı bedeli gibi işlemler için kullanıldığını, müvekkilinin müdürlük ücreti dahi almadan şirketin menfaati için çalıştığını, ayrıca davacıların işbu davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığını belirterek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, limited şirket müdürü olan davalının şirket müdürlüğünden azli istemine ilişkindir. Uygulanması gereken 6102 sayılı TTK’nn 630. maddesinde; genel kurulun, müdürü veya müdürleri görevden alabileceği, yönetim hakkını ve temsil yetkisini sınırlayabileceği, her ortağın, haklı sebeplerin varlığında, yöneticilerin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını mahkemeden isteyebileceği, yöneticinin, özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal etmesi veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybetmesinin haklı sebep olarak kabul olunacağı hüküm altına alınmıştır. TTK’nın 630/2 maddesinde kanun koyucu haklı sebeple müdürün azli davasını açma hakkını, açıkça şirket ortaklarına tanımıştır. Bu nedenle azli istenen müdürün temsil ettiği şirketin işbu davayı açma hakkı ve dolayısıyla işbu davada aktif husumet ehliyeti yoktur. Bu nedenle somut olayda davacı … tarafından açılan davanın aktif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddi gerekmektedir. Söz konusu madde hükmünde düzenlenmiş olan dava hakkı, her ortağa tanınmış yasadan kaynaklanan bir haktır. Şirket ortaklarının müdürün görevden alınması ve yetkilerinin sınırlandırılması davasını açabilmeleri için, öncelikle ortaklar kurulundan talepte bulunmaları şart değildir. Zira TTK’nın 630/2 maddesinde böyle bir koşul yer almamaktadır. Müdürün genel kurulca görevden alınmasını düzenleyen 630/1 fıkrası ile işbu davaya dayanak 630/2 fıkrası arasında öncelik sonralık ilişkisi yoktur. Her iki fıkrada düzenlenen müdürün görevden alınması koşulları da farklıdır. İlave olarak TTK’nın 630/2 fıkrasındaki dava, inşai dava niteliğinde olup, ancak kanunun öngördüğü durumlarda açılabileceğinden, kanunun dava açılmasını öngördüğü hallerde kural olarak davacının hukuki yararının bulunduğu kabul edilir. Bu nedenle somut olayda davacıların müdürün görevden alınmasına ilişkin bir genel kurul kararı almadan işbu davayı açmakta hukuki yararlarının bulunduğu kabulü yerinde olup, davalı vekilinin bu yönde ileri sürdüğü istinaf nedeni yerinde değildir. Somut olayda; … şirketinin 22.01.2018 tarihinde kuruluşunun tescil edildiği, şirkette kurucu ortak olarak yer alan davalının aynı zamanda şirket ana sözleşmesi ile şirketi 10 yıl süreyle müdür olarak münferiden temsil etmek üzere seçildiği, pay devirleri sonucunda davalının şirkette ortak sıfatı kalmasa da müdürlük görevinin devam ettiği, şirket ortaklarından …’in de 29.08.2018 tarihli genel kurul kararıyla şirketi 10 yıl süreyle müdür olarak münferiden temsil etmek üzere seçildiği, dolayısıyla halihazırda şirketin münferit yetkili iki müdür eliyle temsil edildiği anlaşılmaktadır.Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda; şirketin 2018 yılı bilançosuna göre aktif toplamı 1.266.086,31-TL olmasına rağmen kısa vadeli borç toplamı 1.540.120,61-TL olup, şirketin kaydi olarak borca batık olduğu, 2018 yılı gelir tablosuna göre 474.034,30-TL faaliyet zararı bulunduğu, 2019 yılı ilk yarısında 117.403,34-TL dönem net zararı oluştuğu, şirketin 31.07.2019 bilançosuna göre şirketin aktif toplamı 1.364.791,28-TL olmasına rağmen kısa vadeli borç toplamı 1.765.804,03-TL olup, bu tabloya göre de kaydi olarak şirketin borca batık olduğu, şirket ortakları tarafından şirkete sermaye dışında muhtelif tarihlerde para gönderildiği, bu paraların bir kısımın davalı tarafından çekildiği, kayıtlara göre şirket bir taraftan bazı ortaklara borçlanırken diğer taraftan 31.12.2018 tarihinden itibaren davalıya borç verdiği, bu ilişki sonucunda şirketin 2018 yılı sonu itibariyle diğer ortaklara 1.365.815,72-TL borçlandığı, davalıdan ise 1.022.878,66-TL alacaklı duruma geldiği, ortaklara borç-alacak ilişkisinin 2019 yılında da devam ettiği, 2019 yılında şirketin davalıdan olan alacağının aynen devam ettiği, ortaklara borç toplamının da 1.373.400,85-TL olarak sürdüğü, bu suretle şirket için diğer ortaklardan borç alınan paranın davalı tarafından şirketten alındığı, halen şirkete iade edilmediği, davalı uhdesinde kalan tutar için şirket lehine herhangi bir gelir tahakkuk ettirilmediği, şirket borçlarının %70’lik kısımının ortaklara olan borçlardan oluştuğu tespit edilmiştir. Bilirkişi raporundaki bu tespitler itibariyle, şirketin kaydi olarak borca batık olduğu, bir yandan ortaklarına büyük oranda borçlanan şirketin, diğer yandan davalıdan yine yüksek tutarda alacaklı hale geldiği, dolayısıyla ortaklar tarafından şirkete verilen borçların davalının uhdesinde bulunduğu, davalı tarafından bu paraların şirketin kuruluşu ve işletme devralınması sırasında harcandığı ileri sürülmesine rağmen, bu hususta bir delil gösterilmediği, şirketin 2018 ve 2019 yılı faaliyet dönemlerini zarar ile kapattığı ve kaydi olarak borca batık hale geldiği, dolayısıyla davalının şirkete karşı olan özen yükümlülüğünün ağır şekilde ihlal edildiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle davacı şirket dışındaki davacılar bakımından davanın kabulüne karar verilmesi yerinde bulunmuştur. Ayrıca davalı tanıklarının beyanlarının somut bir bilgi ve olguya dayanmadığı, davalının savunmalarını kanıtlayacak nitelikte olmadığı da açıktır. Hükme esas alınan bilirkişi raporu da şirketin ticari defter kayıtlarının incelenmesi sonucu elde edilen veriler doğrultusunda hazırlanmış olup, davacının şirkete büyük oranda borçlandığı ve borçlandığı tutarları da şirket için harcadığını kanıtlayamadığı gözetildiğinde, davalı vekilinin bilirkişi raporunun eksik incelemeye dayandığına, şirketin ekonomik kriz nedeniyle zarara uğradığına ve tanık beyanlarının dikkate alınmadığına yönelik istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle; davacı ortaklar tarafından davanın kabulüne ve şirket tarafından açılan davanın aktif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi doğru değil ise de, yapılan hata/eksiklik yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden yeniden hüküm verilmesine ,şirketin davalı azil edilen müdürden başkaca münferit yetkili başkaca bir müdürü daha olduğu davalının azli nedeniyle organ boşluğu olmadığı halde yönetim kayyımı atanması doğru görülmemiş ise de bu kısımın davacı tarafça istinaf edilmediği belirlenmekle hataya işaret edilmekle yetinilerek, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile kararın kaldırılarak, “davacı şirket tarafından açılan davanın aktif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine, diğer davacılar tarafından açılan davanın kabulüne davalı müdürün azline ” kesinleşmesi nedeniyle yönetim kayyımı atanmasına ilişkin tedbir kararının tekrarına karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne; Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/07/2020 tarih 2019/461 Esas 2020/459 Karar sayılı kararın HMK.’nın 353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA; “1-Davacı şirket tarafından açılan davanın aktif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine, 2-Diğer davacılar tarafından açılan davanın kabulü ile; İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün 120615/5 sicil numarasında kayıtlı … müdürü olan davalı … ‘ın şirketi temsil yönetim ve ilzam yetkilerinin kaldırılarak müdürlük görevlerinden haklı sebeple AZLİNE, Yönetim kayyumu olarak mali müşavir …’nin atanmasına ve görevinin kararın kesinleşmesine kadar tedbiren devamına, yönetim kayyımına karar tarihinden itibaren geçerli olmak üzere aylık 2.000-TL ücret takdirine, ücretin doğrudan şirket hesaplarından ödenmesine, Kararın kayyıma ve İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğüne bildirilmesine,İlk derece yargılamasına ilişkin olarak; Alınması gereken 179,90-TL karar ve ilam harcından, davacılar tarafından yatırılan 44,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 135,50‬‬-TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davacılar tarafça yatırılan 88,80-TL peşin harçların davalıdan alınarak davacı şirket dışındaki davacılara verilmesine, Davacı şirket tarafından yapılan yargılama gideri ayrık tutularak hesaplanan tarafından sarf edilen 12.000-TL kayyım ücreti, 3.000-TL bilirkişi ücreti, 290,10‬-TL tebligat ve müzekkere gideri olmak üzere toplam 15.290,10-TL yargı giderinin davalıdan alınarak davacı şirket dışındaki davacılara verilmesine, Davacılar vekili için AAÜT uyarınca takdir olunan 3.400-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacı şirket dışındaki davacılara ödenmesine, Davalı vekili için AAÜT uyarınca takdir olunan 9.200-TL vekalet ücretinin davacı … İth. İhr. Tic. Ltd. Şti’den alınarak davalıya ödenmesine, Karar kesinleştiğinde talep halinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine” Davalı tarafından yatırılan 54,40-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, Davalı tarafından sarf edilen 54,50-TL istinaf yargı giderinin 10-TL sinin davacı … İth. İhr. Tic. Ltd. Şti’den alınarak davalıya verilmesine, kalanın üzerinde bırakılmasına , Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz yasa yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 02/03/2023