Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/1212 E. 2023/101 K. 19.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1212
KARAR NO: 2023/101
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/06/2019
NUMARASI: 2018/22 Esas – 2019/488 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 19/01/2023
Davanın reddine ilişkin kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; 08/05/2015 tarihli acentelik sözleşmesi gereğince müvekkili şirketin acenteliğini yürütmekte olan davalının acenteliğinin Beyoğlu … Noterliğinin 05/06/2017 tarihli azilnamesi ile feshedildiğini, davalı acentenin müvekkili şirkete 30/03/2017 tarihi itibariyle vadesi gelen 17.909,66-TL olmak üzere toplam 22.359,12-TL borcunun ödenmesi konusunda 03/04/2017 tarihli ihtarname gönderilmesine rağmen borcun ödenmemesi nedeniyle davalı aleyhine İstanbul … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının takibe haksız olarak itiraz ettiğini belirterek, davalının itirazının iptali ile davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece; taraflar arasındaki acentelik sözleşmesinin 32. maddesindeki delil sözleşmesi uyarınca, taraflar arasındaki ihtilaflarda münhasıran davacıya ait ticari defter ve kayıtların delil olacağı, bu çerçevede 6100 sayılı HMK 193/2 hükmü uyarınca davacının ancak kendi ticari defter ve kayıtları çerçevesinde alacaklı olduğunu kanıtlaması gerektiği, yapılan inceleme sonucu sigorta primlerinin sigortalılardan tahsil edilmiş olsun veya olmasın davalı acentenin sorumlu olduğu, ancak sigorta şirketinin hakimiyeti altındaki mali defter kayıtlarında acentesine yazdığı borç kaydının tek başına gösterge olamayacağı, zira davacının talep ettiği borcun kaynağı münhasıran sigorta poliçesi olup, acentenin zimmetinde kalan primler dışında borcun kural olarak sigortalılara ait bir borç olduğu, poliçe primlerinin acente tarafından tahsil edildiği ve fakat sigorta şirketine bu tahsilatların intikal ettirilmediğine dair bir kayıt ve belge bulunmadığı geekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davacı vekili; işbu davada vadesi geldiği halde müvekkiline ödenmeyen prim borçlarının talep edildiğini, acentelik sözleşmesinin 15 ve 36. maddeleri uyarınca, vadesi gelmiş tüm prim borçlarından, acenteye ödeme yapılmış olsun veya olmasın acentenin sorumlu olduğunu, sözleşme hükümleri bağlayıcı olup işbu davada sözleşme hükümlerinin uygulanması gerektiğini, bu nedenle davalı acentenin kendisine ödeme yapılmış olsun veya olmasın vadesi gelmiş prim borçlarını müvekkiline ödemekle yükümlü olduğunu, sözleşmenin 34. maddesi uyarınca müvekkilinin ticari defterlerinin kesin delil teşkil ettiğini, ticari defter kayıtlarına göre davalının müvekkiline 18.834,62-TL borçlu olduğunu, ancak mahkemece bilirkişiye yerinde inceleme yetkisi verilmiş olmasına rağmen bilirkişi tarafından müvekkilinin ticari defter ve kayıtlarının incelenmediğini, bu konudaki itirazlarının da mahkemece dikkate alınmadığını belirterek, kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, sigorta prim alacağının tahsili istemiyle başlatılan takibe yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir. Somut olayda; taraflar arasında akdedilmiş olan 08.05.2015 tarihli acentelik sözleşmesinin davacı tarafça keşide edilen 05.06.2017 tarihli ihtarname ile feshedildiği, fesih sonrasında vadesi gelmiş 17.909,66-TL prim alacağının ödenmesinin 03.04.2017 tarihli ihtarname ile davalıya ihtar edildiği, ihtara rağmen ödeme yapılmaması üzerine dayanak icra takibinin başlatıldığı anlaşılmaktadır. Acentelik sözleşmesinin 34. maddesinde, taraflar arasındaki ihtilaflarda davacının defter ve kayıtlarının esas alınacağı, alacak-borç ilişkisinde davacı defterlerinden başka delil kabul edilmeyeceği düzenlenmiştir. Sözleşmenin 15 ve 36. maddelerinde ise; poliçelerin sigorta primlerinden/sigorta ücretlerinden, sigortalıdan tahsil edilmiş olsun veya olmasın acentenin sorumlu olduğu hüküm altına alınmıştır.Taraflar arasındaki sözleşmedeki münhasır delil hükmü ile uyuşmazlık halinde davacı defter ve kayıtlarının esas alınacağı düzenlenmiş ise de, HMK’nın 193/2. maddesi hükmü uyarınca, taraflar arasındaki münhasır delil sözleşmesine rağmen bu delilin aksi, yine aynı kuvvetteki başka bir delille ispatlanabileceği gibi, taraflardan birinin ispat hakkının kullanımını imkansız kılan veya büyük ölçüde güçleştiren delil sözleşmeleri de geçersizdir. Dolayısıyla delil sözleşmesinin varlığı, karşı tarafın yasal delillerini sunma olanağını ortadan kaldırmayacağı gibi, ticari defter ve kayıtlarının incelenmesine de engel teşkil etmeyecektir. Ancak somut olayda ise davalı taraf davaya cevap vermediği gibi delil de bildirmemiştir. Davacı tarafça kendi ticari defter kayıtlarına delil olarak dayanılmış olup, mahkemece verilen ara kararda davacının ticari defterlerinin yerinde incelenmesine karar verilmiş olmasına rağmen, bilirkişi tarafından davacının ticari defter kayıtları incelenmeden düzenlenen bilirkişi raporunun esas alınması ve davacının defterlerindeki borç kaydının tek başına delil olamayacağına hükmedilmesi hatalıdır. İlave olarak sözleşmenin “poliçelerin sigorta primlerinden/sigorta ücretlerinden, sigortalıdan tahsil edilmiş olsun veya olmasın acentenin sorumlu olduğu” yönündeki 15 ve 36. maddelerinin açık hükmüne rağmen, “acentenin zimmetinde kalan primler dışında prim borcunun kural olarak sigortalılara ait bir borç olduğu, poliçe primlerinin acente tarafından tahsil edildiği ve fakat sigorta şirketine bu tahsilatların intikal ettirilmediğine dair bir kayıt ve belge bulunmadığı” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi yerinde olmamıştır. Davacının ticari defter kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekmektedir.Açıklanan nedenlerle; uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile kararın kaldırılarak, davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle:Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne; İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11/06/2019 Tarih 2018/22 Esas – 2019/488 Karar sayılı hükmün HMK.’nın 353(1)a-6 gereği KALDIRILMASINA; Davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE” Davacı tarafından yatırılan 54,40-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 353(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 19/01/2023