Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/1203 E. 2023/345 K. 09.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1203
KARAR NO: 2023/345
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/07/2020
NUMARASI: 2017/686 Esas – 2020/356 Karar
DAVA: Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 06/03/2023
Davanın reddine ilişkin kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; müvekkilinin davalı şirketin 1/3 oranında ortağı ve ayrıca davalı … ile birlikte şirket müdürü olduğunu, 30/06/2017 tarihinde şirketin ortaklar kurulu toplantısının yaqpıldığını, ancak müvekkilinin gündemi belirlemek için gönderdiği ihtarnamenin dikkate alınmadığını, ayrıca toplantı çağrısının müdürler kurulu tarafından yapılması gerekirken … tarafından yapıldığını, toplantının 9 yıllık şirketin tasfiyesi amacıyla yapıldığını, …’in bu sırada şirketin tüm haklarını elinde tutmak amacıyla yakın yerde yeni bir şirket kurdurduğunu, toplantıda oylamanın yazılı olarak yapılması gerekirken bunun yapılmadığını, yöneticilerin kendi ibralarında oy kullandıklarını, müvekkilinin şirketin devamlılığını sağlamak istediğini, davalı …’in şirketin olanaklarını kendi lehine kullanmak istediğini, …’ın fesih ihbarı olmamasına rağmen … adına müvekkili aleyhine tanıtım ve reklamlar yaptığını, davalının şirketin tasfiyesini isterken 100 metre uzaklıkta yeni bir iş yeri açtığını belirterek, davalı şirketin 30.06.2017 tarihli ortaklar kurul kararlarının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili; davacının şirketten para saklayarak kendi nam ve hesabına çalıştığını, şirketi büyük zararlara uğrattığını, davanın sadece şirkete karşı açılabileceğini, bu nedenle ortak olan müvekkilleri aleyhine açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, tüm ortaklara toplantı çağrısının usulüne uygun olarak yapıldığını, çağrının usulsüz olduğunun kabulü halinde dahi genel kurulun çağrısız genel kurul hükümlerine göre toplandığının kabulünün gerektiğini, ayrıca davacının toplantıdan haberdar olarak gündem oluşturulması için ihtar gönderdiğini, tek başına her işlemi yapmaya yetkili olan münferit yetkili şirket müdürünün toplantı çağrısı yapabileceğini, genel kurulun tüm ortakların katılımıyla gerçekleştiğini, ibra oylamasının usulüne uygun olduğunu, davacının oylama şekline ilişkin şerh düşmediğini, ayrıca tasfiye kararının haklı nedenlere dayandığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece; genel kurul kararının iptali davası ancak şirkete karşı açılabileceğinden, ortaklara karşı açılan davanın husumetten reddinin gerektiği, usulüne uygun olarak aynı zamanda şirket temsilcisi olan … tarafından davacının genel kurula davet edildiği, davacının genel kurul toplantısına katılarak alınan kararlara muhalif kaldığı ve genel kurul tarihinden itibaren üç aylık hak düşürücü süre içinde iş bu davayı açtığı, TTK’nın 621. maddesinde öngörülen toplantı ve karar nisabıyla söz konusu kararların alındığı,kararlarda usul yönünden herhangi bir eksiklik bulunmadığı, hükme esas alınan 04/03/2020 tarihli ek rapora göre, şirket kayıtları, gelir gider tabloları, faaliyet raporları uyarınca şirketin 2013 yılından itibaren sürekli zarar ettiği, şirketin beş yıllık dönemde kâr dağıtımına gitmediği ve ortaklar arasında güven sorununun yaşandığı, şirketin fesih ve tasfiyesine ilişkin alınan kararın kanun ve esas sözleşmeye aykırılık teşkil etmediği gerekçesiyle, davalı ortaklar aleyhine açılan davanın pasif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle, davalı şirket aleyhine açılan davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davacı vekili; davalının aynı işle ilgili yeni şirket oluşumu yoluyla haksız rekabet oluşturacak şekilde şirketin 9 yıllık müşteri portföyü ile haksız kazanç sağlamaya çalıştığını, haksız rekabet nedeniyle hakkın kötüye kullanımının söz konusu olduğunu, kararın azınlık haklarını korumadığını, davalının yeni şirket kurarak fiilini tamamladığını, davalıların kötü niyetli eylemleriyle şirketin faaliyetinin devamlılığının ortadan kaldırıldığını ve müvekkilinin ortaklık haklarının yok edildiğini belirterek, kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, davalı şirketin 30.06.2017 tarihli genel kurulunda alınan kararların iptali istemine ilişkindir. 6102 sayılı TTK’nın 445. ve 446. maddelerinde; toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten, toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahiplerinin, yönetim kurulu ile kararların yerine getirilmesi kişisel sorumluluğuna sebep olacaksa, yönetim kurulu üyelerinden her birinin kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine iptal davası açabileceği belirtilmiştir. Dava konusu genel kurulda; davacının gündeme madde eklenmesine ilişkin 4 numaralı, 2012-2016 faaliyet dönemlerine ait faaliyet raporlarının görüşülüp oylanmasına ilişkin 5 numaralı, şirketin 2012-2016 yıllarına ait bilanço ve gelir gider tablolarının görüşülerek onaylanmasına ilişkin 6 numaralı, müdürlerin ibrasına ilişkin 8 numaralı, müdür seçimine ilişkin 10 numaralı, kar dağıtılmamasına ilişkin 11 numaralı, şirketin tasfiyesine ve tasfiye memuru atanmasına ilişkin 12 numaralı ve … ile olan sözleşmenin sona erdirilmesi konusunda şirket müdürüne ve doğal olarak tasfiye memuruna yetki verilmesine ilişkin 13 numaralı kararların alındığı, kar dağıtmama kararının oy birliği ile, diğer kararların ise davacının muhalefeti nedeniyle 2/3 oy çokluğu ile alınmış olduğu, davacının her gündem maddesi oylaması sonrasında muhalefetini toplantı tutanağına yazdırdığı anlaşılmaktadır. TTK’nın 436/2 maddesi gereğince yönetim kurulu üyeleri, kendilerinin ve birbirlerinin ibrasına ilişkin kararlarda oy hakkını haiz değillerdir. Bu hüküm emredici nitelikte olduğundan, bu madde hükmüne aykırı hareket edilmesi halinde kullanılan oylar geçersiz olduğundan, bu oylar ile alınan genel kurul kararları da geçersizdir. Bu nedenle iptal isteyen ortağın bu tür kararlara karşı ayrıca muhalefet şerhi yazdırmasına da gerek yoktur. Somut olayda davacı ve davalılar davalı şirkette 1/3’er hisse ile ortak olup, 2012-2015 yılları arasında her üç ortak da münferit yetkili şirket müdürü olup, davalı …’ın istifasıyla 16.06.2015 tarihinden itibaren davacı ile davalı …’in müdür olarak görev yaptıkları, 2012-2015 yıllarına ait ibra oylamasında 2/3 kabul oyu ile ibra kararı alındığı, 2016 yılına ait ibra oylamasında ise …’in 2/3 oyla ibrasına, davacının ise aynı oy oranıyla ibra edilmemesine karar verildiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla tüm ibra oylamalarında her müdürün kendi ve diğer müdürün ibrasında oy kullandığı sabittir. Anılan hüküm doğrultusunda geçersiz olan oyların çıkarılması sonucunda, gündemin 2012, 2013, 2014 ve 2015 yıllarına ilişkin ibra maddesi, gerekli oy çoğunluğu bulunmadığından geçersizdir. 2016 yılına ilişkin ibrada ise davacı ile davalı davalı … müdür olduğundan oy yasaklısı olup, kullandıkları oylar geçersizdir. Ancak davalı ortak … 2015 yılında müdürlükten istifa ettiğinden, kullandığı oy geçerlidir. Bu nedenle 2016 yılına ilişkin ibra ve ibra edilmeme kararı geçerli olup iptal koşulları bulunmamaktadır. Bu durumda 2012, 2013, 2014 ve 2015 yıllarına ilişkin müdürlerinin ibrası ve ibra edilmemesine ilişkin 8 no’lu kararın geçersiz olmasına rağmen, ilk derece mahkemesince ibra kararının bu kısmı yönünden iptal kararı verilmesi gerekirken, talebin reddine karar verilmesi isabetsizdir. Genel kurul toplantısında alınan şirketin tasfiyesine ilişkin olan dışındaki kararlar, nitelikli çoğunluk gerektiren türden kararlardan değildir. Bu kararlar, kanunda öngörülen nisaba uygun olarak 2/3 oy çokluğuyla alınmış olup, nisaba aykırılık yoktur. Şirketin tasfiyesine ilişkin kararın ise TTK’nın 621/1-ı bendi gereği temsil edilen oyların en az üçte ikisinin ve oy hakkı bulunan esas sermayenin tamamının salt çoğunluğu ile alınması zorunlu olup, somut olayda iptal davasına konu 12 no’lu karar da bu nisaba uygun olarak alınmıştır. Diğer yandan TTK’nın 617/3 maddesindeki her ortağın kendisini genel kurulda ortak olan veya olmayan bir kişi aracılığıyla temsil ettirebileceğine yönelik hükmü karşısında, şirket ortaklarından …’ın genel kurulda vekil ile temsil edilmesinde bir usulsüzlük yoktur. Gündem maddeleri yönünden kanun ve esas sözleşme hükümlerine veya dürüstlük kuralına aykırı bir durum söz konusu değildir. Şirketin gelir tablolarına göre 2013 yılından itibaren sürekli zarar ettiği, ortaklar arasındaki ihtilaflar nedeniyle çoğunluk iradesi aleyhine ortakların şirketi devam ettirmeye zorlanamayacağı da dikkate alındığında, şirketin tasfiyesine ilişkin kararın da kanuna ve esas sözleşmeye aykırı olmadığı sonucuna varılmıştır. Açıklanan nedenlerle; genel kurulun ibraya ilişkin 8 no’lu kararın 2012, 2013, 2014 ve 2015 yılı ibrasına ilişkin kısmı yönünden iptale karar verilmesi gerekirken talebin reddine karar verilmesi doğru değil ise de, yapılan hata/eksiklik yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile kararın kaldırılarak, ibra kararı yok hükmünde olmasına rağmen davacının iptal talebi nedeniyle bu talebiyle bağlı kalınarak “davalı şirket ortakları aleyhine açılan davanın pasif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine, davalı şirket aleyhine açılan davanın kısmen kabulü ile 30.06.2017 tarihli genel kurulda alınan müdürlerin ibrasına ilişkin 8 no’lu kararın 2012, 2013, 2014 ve 2015 yılı ibraları yönünden iptaline, bu kararın 2016 yılı ibrasına ilişkin kısmı ile diğer kararlara yönelik istemin reddine” karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE; Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 03/07/2020 Tarih 2017/686 Esas – 2020/356 Karar sayılı kararının HMK.’nın 353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA; “Davalı şirket ortakları … ile … aleyhine açılan davanın pasif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine, Davalı şirket aleyhine açılan davanın kısmen kabulü ile; 30/06/2017 tarihli genel kurulda alınan 8 no’lu kararın 2012, 2013, 2014, 2015 yıllarına ait ibralara ilişkin kararın iptaline, 2016 yılına ilişkin alınan ibra kararı ile diğer kararların iptali isteminin reddine” İlk derece mahkemesine ilişkin olarak ; “Alınması gereken 179,90-TL nispi karar ve ilam harcından mahkeme veznesine yatırılan 31,40-TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 148,5‬0-TL’nin davalı şirketten alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davacı tarafından yatırılan 62,80-TL peşin harçların davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine, Davacı tarafından yapılan 4.250-TL bilirkişi ücreti ve 366,42‬-TL posta masrafı olmak üzere toplam 4.616,42-TL yargı giderinin davanın kabulü oranında hesaplanan 577-TL’sinin davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, Davalılar tarafından yapılan 1.000-TL bilirkişi ücretinden ibaret yargı giderinin davanın reddi oranında hesaplanan 875-TL’sinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, bakiye kısmın davalılar üzerinde bırakılmasına, Davacı lehine taktir olunan 9.200-TL vekalet ücretinin davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine, Davanın reddolunan kısmı üzerinden davalı şirket lehine taktir olunan 9.200-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı şirkete verilmesine, Haklarındaki dava pasif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddedilen davalılar lehine takdir olunan 3.400-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılar … ile …’a verilmesine, İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan 54,40-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,Davacı tarafından yapılan 60-TL istinaf yargı giderinin davanın kabulü oranında hesaplanan 7-TL’sinin davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, Davalı şirket tarafından yapılan 35-TL istinaf yargı giderinin davanın reddi oranında hesaplanan 30-TL’sinin davacıdan alınarak davalı şirkete verilmesine, bakiye kısmın davalı şirket üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nın 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 09/03/2023