Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/1168 E. 2023/264 K. 23.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1168
KARAR NO: 2023/264
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/11/2019
NUMARASI: 2013/153 Esas – 2019/1352 Karar
DAVA: Alacak (Bayilik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/02/2023
Davanın kabulüne ilişkin kararın davalılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; taraf şirketler arasında 26/03/2008 tarihli bayilik sözleşmesi akdedildiğini, sözleşmenin 3. maddesinde bayinin satış yerinin belirlendiğini, bu satış yerinin müvekkilinin yazılı izni ile başka bir yere taşınabileceği veya ortak yeni bir servis açılabileceğinin düzenlendiğini, sözleşme süresinin 5 yıl olduğunu, sözleşmenin 8. maddesine göre sözleşmenin herhangi bir hükmünün kısmen veya tamamen ihlal edilmesi veya başka kaynaklardan ürün alındığının tespit edilmesi durumunda fesih halinde 30.000-USD cezai şart ödeneceği ve 12. maddesinde de bayinin eylemleri sebebiyle sözleşmenin feshi halinde cezai şartın yanı sıra uğranılan tüm zararların ödeneceği ve bayiye teslim edilen ekipmanların iade edileceğinin kararlaştırıldığını, 21. madde uyarınca diğer davalının sözleşmeden kaynaklanan yükümlülükler sebebiyle 30.000-USD müteselsil kefil sıfatıyla sorumlu olacağının hüküm altına alındığını, ariyet demirbaş senedi ile davalı şirket iş yerinde kullanılacak demirbaş aletlerin müvekkili tarafından temin edildiğini, bunların değerinin de 16.543,60-TL olduğunu; 14/04/2008 tarihli taahhütnamede anlaşma süresi boyunca yıllık asgari 12 ton davacının pazarladığı ürünlerden almayı, bu taahhüdün altında kalınması halinde ise ödeme tarihindeki döviz kuru üzerinden eksik kalan madeni yağ için ton başına 2.000-USD karşılığı TLnın kar mahrumiyeti olarak ödeneceğinin kabul edildiğini,toplam altmış ton ürün alınması gerekirken sadece 9 ton ürün alındığını,eksik kalan 51 ton için ton başına 2.000-USD üzerinden 102.000-USD karşılığı (TCMB kuru=1,8401-TL) 187.680-TL kar mahrumiyeti alacağı bulunduğunu; taraflar arasındaki cari hesap ilişkisi sebebiyle de davalının müvekkiline ödenmeyen 6.731,30-TL borcu bulunduğunu; Konya 2. ATM nin 2013/324 D. İş sayılı tespit dosyasında sözleşmedeki adreste müvekkili davacının yazılı izni ve onayı alınmadan yetkili servise dönüştürüldüğünü ve davacı markası dışında başka firma yağlarının bulunduğunun tespit edildiğini, sözleşmenin münhasırlık hükümlerine aykırılık teşkil eden bu eylem sebebiyle sözleşmenin 8. maddesi kapsamında davalılardan 30.000-USD karşılığı 55.203-TL cezai şart talepleri bulunduğunu, süreç içinde davalının yükümlülüklerine riayet etmesi için ihtarname gönderildiğini ancak sonuç alınamadığını ve sonuçda davalının kusuru sebebiyle sözleşmenin ifası imkansız hale geldiğinden feshedildiğini ileri sürerek, 6.731,30-TL cari hesap borcunun, 16.543,60-TL ariyet olarak verilen emtia bedelinin, 187.680-TL 14/04/2008 tarihli taahhütname gereği ton başına 2.000-USD x 51 ton= 102.000-USD’nin dava tarihindeki TL karşılığı kar mahrumiyetinin davalı şirketten , 55.203-TL bayilik sözleşmesi gereği 30.000-USD cezai şart (toplam 266.157,90-TL) tazminatının, 55.203-TL’lik kısmının davalılardan müteselsilen tahsili ile kalan kısmın davalı şirketten tahsiline karar verilmesini ,fesih tarihi olan 20/03/2013 tarihinden itibaren reeskont faizi işletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili; müvekkilleri …’e ait olan iki şirketin bulunduğunu, bunların diğer davalı olan …Ltd. …ile dava dışı …Ltd. Şti. olduğunu, her iki şirketin de yıllar içinde davacıdan ürün aldığını, buna ilişkin faturaların dosyaya sunulduğunu, dava dışı … Ltd. Şti.’nin … şirketinin Konya’daki iki yetkili servisinden birisi olduğunu, davalı şirketin de yine …’un özel servisi olduğunu, dava dışı şirket için yapılan yağ alımının kesilmesi üzerine davacının rahatsız olduğunu, davaya konu sözleşmenin davalı … Ltd. Şti. ile yapıldığını, her iki şirketin de kardeş şirket olmasından dolayı alımlarda ortak hareket edildiğini, bu durumun davacı tarafından iyi bilindiğini, sözleşmenin kurulmasından beri her iki şirket için davacıdan toplam 50.199,66 kg/ton ürün alındığını, taahhüdün fazlasıyla yerine getirildiğini, dava dışı … Ltd. Şti.’nin davacıdan mal alımı yapmasa da davalı … Ltd. Şti.’nin mal alımı yapmaya devam ettiğini, davacının sözleşmeyi fesih beyanına itibar edilmemesi gerektiğini zira davacının halen müvekkiline mal sattığını, yıllık asgari on iki ton mal alım taahhüdü olmasına rağmen davacının bu taahhüdün yerine getirilmeme iddiasını ileri sürmek için neden beş yıl beklendiğinin anlaşılamadığını, beş yıllık süre içinde yıllık asgari yağ alım tonajına uyulması hususunda bugüne kadar hiçbir ihtar ve uyarının yapılmadığını, dolayısıyla aradan geçen bu zamanın uzunluğu sebebiyle tacir olan davacı tarafından bu durumun benimsendiğinin kabulü gerektiğini, hem müvekkili şirketin hem de dava dışı servisin … servisi olması sebebiyle, …’un son zamanlarda ürettiği yeni … motor segmentine davacının uyumlu yağının bulunmadığını, bu motor tipine sadece … marka yağın uyumlu olduğundan delil tespitinde o marka yağların tespit edildiğini; davacı tarafça sözleşmenin feshedildiği iddia ediliyor olsa da aradaki ticari ilişki devam ettiğinden cezai şartın söz konusu olamayacağını; davacı tarafından müvekkili şirkete ariyet demirbaş senedi kapsamında ikinci el malların teslim edildiği ve hiç kullanılmadığını istenildiği takdirde davacının bu malzemeleri alabileceğini, aynen iade istenilmeden bedelinin istenilmesinin yasaya aykırı bulunduğunu; davacının cari hesapdan kaynaklanan 6.731,30-TL alacağın ise 27/05/2013 tarihinde ödendiğinden böyle bir borcun bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece; Konya 2. ATM’de icra edilmiş delil tespiti doğrultusunda 20/03/2013 tarihli ihbar ile bayilik sözleşmesinin feshedildiği, feshin davalının haksız eylemi sebebiyle gerçekleştiği anlaşıldığından haklı bir feshin mevcut olduğunun kabulünün gerektiği, tarafların arasındaki sözleşme hükümleri dikkate alınarak davalının defter ve kayıtlarının incelendiği buna göre davalının fesih tarihine kadar 6.555,50 kg, dava tarihine kadar 8.305,50 kg mal satın aldığının tespit edildiğinden davalının sözleşmedeki belirtilen taahhütlerine uymadığının anlaşıldığını her ne kadar davacının defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesinde davalı şirketin 12 ton madeni yağ aldığının tespit edildiği belirtilmiş ise de her iki rapor arasındaki farkın dava dışı … Ltd. Şti.’ye yapılan satışlardan kaynaklandığı buna göre davalının fesih tarihine kadar davacıdan 60.000 kg-6.555,50 kg=53.444,50 kg; dava tarihine kadar 60.000kg-8.305,50 kg=51.694,50 kg eksik mal satın aldığı ancak davacının dava dilekçesindeki talebi gibi 51.000 kg x 2.000-USD=102.000-USD üzerinden kar kaybının hesaplanarak karar verildiği; taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin 4. ve 8. maddelerinde cezai şartın şartları ile hesap ve miktarın belirlendiğini, delil tespiti dosyasında davalı bayinin adresinde … Ltd. Şti.’nin faal durumda olduğu söz konusu iş yerinde başka markalı ürünlerin tespit edildiği, dolayısıyla davacının davalıdan 30.000-USD cezai şart talep edebileceği, söz konusu miktarın davalının ekonomik açıdan mahvı sonucunu doğurmayacağı diğer davalı …’in sözleşmeyi müteselsil kefil sıfatıyla imzalaması sebebiyle cezai şarttan sorumlu olduğu; dava dilekçesinde talep edilen 6.731,30-TL cari hesap borcu dava açıldıktan sonra ödendiğinden bu talep açısından karar verilmesine yer olmadığına; taraflar arasında imzalanan ariyet demirbaş senedi kapsamındaki makine ve ekipmanların davalının yedinde bulunduğu, malların değerinin 18.000-TL olduğu sözleşmenin 12. maddesi uyarınca davacının da bu değeri davalıdan isteyebileceği gerekçesiyle, 6.731,30-TL talep ile ilgili karar verilmesine yer olmadığı; 16.543,60-TL ariyet emtia bedeli alacağının kabulü ile söz konusu miktarın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari reeskont faizi ile davalı … Ltd. Şti.’den tahsiline; 102.000-USD kar mahrumiyeti alacağının kabulü ile dava tarihinden fiili ödeme tarihine kadar 3095 sayılı Kanunun 4/a maddesi gereğince USD cinsinden 1 yıl vadeli mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı uygulanmak suretiyle davalı … Ltd. Şti.’den tahsiline; 30.000-USD cezai şart alacağının kabulü ile dava tarihinden itibaren dava tarihinden fiili ödeme tarihine kadar 3095 sayılı kanunun 4/a maddesi gereğince USD cinsinden 1 yıl vadeli mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı uygulanmak suretiyle davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalılar vekili; davalı şirketin Konya’da özel … servisi olduğunu, bayilik sözleşmesinin imzalandığı dönemde şirketin …’un Konya’daki ikinci yetkili servisi olarak hizmet vermeye başladığını ancak bir servisin hem yetkili hem de özel servis olamayacağından davalı …’in dava dışı … Ltd. Şti.’yi kurduğunu, her iki yerin de ihtiyaçlarının davacı şirketten karşılandığını, davacının Konya bölgesinde mallarını pazarlayan … Ltd. Şti. (… Ltd. Şti.) adı altında bir şirketinin bulunduğunu, davalı şirket mal talep ettiğinde davacının mal teslimini anılan şirket üzerinden yaptığını o yüzden de bazı faturalarda o şirketin isminin geçtiğini yani davacı şirket ile … Ltd. Şti.’nin aynı firma olduğunu, bu satın almalara ilişkin faturaların cevap dilekçesinde sunulduğunu, sözleşmenin 3. maddesinin “Bayi bölgesi içinde veya dışında servisini … yazılı izni ile başka yere taşıyabilir, ortak yeni servis daha kurabilir veya şube açabilir. Bu durumda servis terimi bu yerleri de kapsar.” hükmünü ihtiva ettiği, davacının müvekkili şirkete 29/12/2005 tarihinde Noter’den gönderdiği ihtar ile sözleşmelerde yer alan rekabet etmeme yükümlülüğü anlamına gelebilecek olan ibarelerin uygulanamayacağını, bu bağlamda … dışındaki kaynaklardan temin edilen motor yağlarının satın alınması veya satılmasının önünde herhangi bir engelin bulunmadığı, bu yükümlülüğün ihlali halinde uygulanması öngörülen cezai şartların diğer haller saklı kalmak üzere geçersiz hale geldiği, Rekabet Kurumu’nun 2005/4 sayılı tebliğ uyarınca sözleşmeden doğan madeni yağ alım taahhütlerini azami olarak bir önceki takvim yılındaki toplam muadil ürün alımlarının %30’una tekabül edebilecek oranda tedarik hakkının müvekkiline verildiği şeklinde ifadelerin bulunduğu; sözleşmenin yapıldığı tarihten itibaren dava tarihine kadar hem davalı şirket hem de dava dışı … Ltd. Şti.’nin davacıdan 50.199,66 kg/ton malzeme alımı gerçekleştirdiği dolayısıyla sözleşme hükümlerinin aslında yerine getirildiğini, yargılama aşamasındaki tüm taleplerine rağmen dava dışı … Ltd. Şti. ile davacıya ait olan … Ltd. Şti.’nin defterlerinin incelenmediğini bunun da eksik inceleme oluşturduğunu; davacının iddiasına göre, beş yıl boyunca dokuz ton yağ alındığı iddiası karşısında neden beş yıl içinde herhangi bir uyarının yapılmadığını davacının asıl amacının hem sözleşmeyi yenilemek hem de her iki şirkete mal vermeye devam etmek olduğunu, tacir olan davacının da süreç içindeki mal alım durumunu kabul ettiğini; her iki şirketin de … servisi olması sebebiyle …’un yeni motoru olan … segmenti motorun sadece … marka yağa uyumlu olduğunu, … merkezinden dava dosyasına gönderilen cevapdan bu durumun anlaşılacağını; her ne kadar davacı şirket sözleşmenin sona erdiğini iddia etse de taraflar arasındaki ticari ilişki devam ettiğinden, cezai şart isteme koşullarının oluşmadığını çünkü cezai şartın akdin feshi halinde geçerli olacağını; ayrıca davacının taleplerinden biri olan ariyet demirbaş senedindeki ekipmanların müvekkili tarafından hiç kullanılmadığını, istendiği takdirde onların iadesinin mümkün olduğunu, bu nedenle de mahkemece ekipmanların bedeline hükmedilmesinin doğru olmadığını; Rekabet Kurumunun 2005/4 numaralı Motorlu Taşıtlar Sektöründeki Dikey Anlaşmalar ve Uyumlu Eylemlere İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği 3. maddesi uyarınca ve 05/06/2015 tarihli bilirkişi heyetinin raporunun sonuç kısmında da belirtildiği üzere “uyuşmazlık konusu olayda sözleşmenin geçerli olduğu her yıl için davalı şirketin bir önceki takvim yılında ilgili pazarda ki alımları tespit edilerek bu miktarın %30 unun belirlenmesi ve davalı şirketin almakla yükümlü olduğu miktarın bu çerçevede belirlenmesi gerektiği” öngörülmüş ve sözleşmenin baştan beri geçersiz olmasına rağmen bu husus hiç gözetilmeyerek hüküm verildiği sözleşmenin her yıl 12 ton mal alınması şartını öngören hükmü geçerli olsa bile belirtilen %30 kural uygulanarak Rekabet Kanununa uygun bir şartın belirlenmesinin gerekeceği; tüm bilirkişilerin cezai şartın geçersizliğini dile getirdikleri dikkate alınmadan döviz kurunun yüksekliği gözetildiğinde cezai şartın müvekkili şirketin mahvına yol açacağını bu hususta müvekkilinin 2017 ve 2018 yılları bilançolarını dosyaya sunduklarını belirterek, kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE: Eldeki dava ;davacı tarafça taraflar arasındaki madeni yağ bayilik sözleşmesine aykırı olarak davalı şirketin iş yerinde başka markaların madeni yağlarını sattığı, bu nedenle sözleşmenin ihlali nedeniyle feshedildiği ileri sürülerek sözleşme gereğince 30.000-USD karşılığı 55.203-TL, alım taahhütnamesi uyarınca eksik alınan 102.000- USD karşılığı 187.680-TL’ cezai şartlar ile,davalı şirkete ariyet olarak verilen ekipman bedeli 16.543,60- TL’nin ve cari hesap alacağı 6.731,30 TL’nin tahsili istemine ilişkindir. Davalı taraf, davalı şirketin servisi olduğu … araçlarındaki yeni segment motorlarla davacı yağının uyumlu olmadığından o motora uyumlu başka marka yağ kullanılmak zorunda kalındığını, bu nedenle sözleşmeye aykırılıktan dolayı fesih sebebiyle cezai şartın söz konusu olmayacağını; davalılardan …’in kurduğu iki şirketin de Konya’daki iki farklı mahalde … yetkili ve özel servisi olarak hizmet verdiğini, her iki şirket için de davacıdan 50.199,66 kg yağ alındığını, davacı tarafın iddia ettiği gibi beş yıl içinde dokuz ton yağ alınmasına rağmen neden daha önce her hangi bir ihtarda bulunulmadığını, tacir olan davacının mevcut durumu kabullendiğinden eksik alımdan kaynaklanan talebin haklı olmadığını, ayrıca sözleşmede ve taahhütnamede cezai şart öngörülen hükümlerin Rekabet Kurumunun 2005/4 Tebliği uyarınca Rekabetin Korunması Hakkında Kanuna aykırılık teşkil ettiğinden geçerli olmadığını savunmuştur. Mahkemece, sözleşmenin 8. maddesine göre başka markalı ürünlerin davalı şirket iş yerinde tespit edildiğinden 30.000-USD,alım taahhütnamesi uyarınca eksik alınan 51 ton için ton başına 2.000- USD’den hesaplanan 102.000-USD cezai şart cezai şart talep koşullarının oluştuğunu ; bayilik sözleşmesinin 12. maddesindeki “… Bayi’ye teslim edilen ekipman ve yatırımları …’e aynen iade etmeyi ya da rayiç bedelleri üzerinden satın almayı kabul ettiği …” hükmü uyarınca davalı şirkete ariyet olarak verilen ekipman bedeli olan 16.543,60-TL’nin davalı şirketten tahsiline ve cari hesap alacağının konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. 1-Sözleşmenin ihlali nedenine dayalı cezai şart:Davacı ile davalı … Ltd. Şti. arasında 26/03/2008 tarihinde akdedilmiş bayilik sözleşmesinin; “Bayi’nin yükümlülükleri” başlıklı 4. maddesinin 2. fıkrası “Bayi, …’in açık yazılı onayı olmaksızın, … dışındaki kaynaklardan temin edilmiş işbu sözleşmeye konu ürün ve mal bulundurmamayı ve ürünleri başka kaynaklardan satın almamayı bu hususun sözleşmenin esaslı unsurlarından biri olduğunu ve bu hükme aykırı davranışların …’e sözleşmeyi tek taraflı feshetme hakkını verdiğini peşinen kabul ve taahhüt etmiştir. Her ne sebep ve suretle olursa olsun bu maddeye aykırı davranış halinde Bayi, gerek …’in zararlarını, gerek mahrum kaldığı karı, gerekse bu sözleşmedeki diğer cezalarını derhal karşılayacaktır.”; “Cezai Şart” başlıklı 8. maddesi “Bayinin işbu sözleşmenin süresi içinde, herhangi bir hükmünü kısmen veya tamamen ihlal etmesi veya …’ten başka kaynaklardan ürün aldığının tespit edilmesi ya da bayinin herhangi bir kusuru ya da bayinin tek taraflı talebi ile sözleşmenin feshedilmesi hallerinde …’in ilk yazılı talebi üzerine bayi …’e derhal 30.000-USD veya talep tarihindeki TCMB döviz satış kuru üzerinden TL karşılığını cezai şart olarak bila itiraz ödemeyi gayrikabili rücu kabul ve taahhüt etmiştir.”; “Sözleşme hükümlerinin ihlali ile fesih hakkı ve sözleşmenin sona ermesi” başlıklı 12. maddesi “(1. fıkra) İşbu sözleşmenin süresi içinde Bayi tarafından süresinden önce feshedilmesi ya da bayinin işbu sözleşmenin herhangi bir hükmünü tamamen ve kısmen ihlal etmesi, sözleşmenin ifasının bayinin kusuruyla imkansız hale gelmesi, bayinin borç ve taahhütlerini yerine getirmemesi veya satın alacağı ürünlerin bedellerini ödememesi hallerinde … işbu sözleşmeyi derhal tek taraflı olarak fesih ile uğradığı veya uğrayacağı tüm zararları bayiden talep etmek bayiden almış bulunduğu teminatları..irad kaydetmek hakkına haizdir. Bayi bu durumlarda …’ten aldığı ürün ve hizmet bedellerini varsa …’ten aldığı borcun bakiyesini taahhütlerin yerine getirilmemesi/eksik yerine getirilmesi ve sözleşmenin feshi nedeniyle ortaya çıkan borç bakiyesinin fesih nedeniyle …’in maruz kalacağı kar mahrumiyetinin yukarıda 8. maddede anılan cezai şart da dahil olmak üzere …’in uğradığı tüm fiili zararları ödeyeceğini ayrıca bayiye varsa teslim edilmiş bulunan ekipman ve yatırımları …’e iade etmeyi kabul, beyan ve taahhüt eder. (2. fıkra) İşbu sözleşmenin süresi sonunda ise Bayi, .., ayrıca varsa bayiye teslim edilmiş bulunan ekipman ve yatırımları ya …’e aynen iade etmeyi ya da ekipman ve yatırımları rayiç değerleri üzerinden satın alacağını kabul, beyan ve taahhüt eder.” hükümlerini içermektedir. Somut olayda uyuşmazlık davacının sözleşmeyi feshinin haklı olup olmadığı ve bunun sonucunda Mahkemece kabul edilmiş olan sözleşmenin 8. maddesine göre başka markalı ürünlerin davalı şirket iş yerinde tespit edildiğinden davacının 30.000-USD cezai şart ve yine davalı bayinin alım taahhüdünü yerine getirmediğinden bahisle davacının 102.000-USD cezai şart talebinin haklı olup olmadığı noktasındadır. Ancak sözleşmeye ve alım taahhüdüne aykırılık hukuksal nedenine dayanan cezai şart ve ona bağlı hükümlerin geçerli olup olmadığının tespiti için Rekabetin Korunmasına ilişkin kanun hükümlerinin incelenmesi gerekmektedir. 7/12/1994 tarihli ve 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun (RKHK), “Rekabeti Sınırlayıcı Anlaşma, Uyumlu Eylem ve Kararlar” başlıklı 4. maddesi, “(birinci fıkra) Belirli bir mal veya hizmet piyasasında doğrudan veya dolaylı olarak rekabeti engelleme, bozma ya da kısıtlama amacını taşıyan veya bu etkiyi doğuran yahut doğurabilecek nitelikte olan teşebbüsler arası anlaşmalar, uyumlu eylemler ve teşebbüs birliklerinin bu tür karar ve eylemleri hukuka aykırı ve yasaktır.” “Rekabetin Sınırlanmasının Özel Hukuk Alanındaki Sonuçları” başlıklı Beşinci Kısım’da ye alan “Bu Kanuna Aykırı Anlaşma ve Kararların Hukuki Niteliği” başlıklı 56. maddesinin birinci fıkrası, “Bu Kanunun 4 üncü maddesine aykırı olan her türlü anlaşma ile teşebbüs birlikleri kararı geçersizdir. Bu anlaşmalardan ve kararlardan doğan edimlerin ifası istenemez. Daha önce yerine getirilmiş edimlerin geçersizliği nedeniyle geri istenmesi halinde tarafların iade borcu Borçlar Kanununun 63 ve 64 üncü maddelerine tabidir.”hükümlerini içermektedir. Rekabet Kurumunca 12/11/2005 tarihli ve 25991 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan ve 01/01/2006’da yürürlüğe giren 2005/4 sayılı Motorlu Taşıtlar Dağıtım ve Servis Anlaşmalarına İlişkin Grup Muafiyet Tebliği (Tebliğ), 1998/3 sayılı Tebliğin yerini almıştır. Anılan Tebliğ, Rekabet Kurumunca 24/02/2017 tarihli ve 29989 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan ve yayım tarihinde yürürlüğe giren 2017/3 sayılı Motorlu Taşıtlar Sektöründeki Dikey Anlaşmalara İlişkin Grup Muafiyeti Tebliğin 12. maddesiyle yürürlükten kaldırılmıştır. Buna göre, taraflar arasındaki sözleşme tarihinin 26/03/2008 ve süresinin beş yıl olması sebebiyle somut olayda dikkate alınması gereken Tebliğ, 2005/4 sayılı Tebliğdir. 2005/4 sayılı Tebliğin;”Amaç” başlıklı 1. maddesi, “Bu Tebliğ’in amacı motorlu taşıtlar sektöründeki dikey anlaşmaların 7.12.1994 tarih ve 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 4 üncü maddesi hükümlerinin uygulanmasından grup olarak muaf tutulmasının koşullarını belirlemektir.”, “Kapsam” başlıklı 2. maddesinin birinci fıkrası, “Yeni motorlu taşıtların, bunların yedek parçalarının ya da tamir ve bakım hizmetlerinin alımı, satımı veya yeniden satımı konulu dikey anlaşmalar, dikey sınırlamalar içermeleri halinde bu Tebliğ’de düzenlenen koşullara uymak kaydıyla, Kanun’un 4 üncü maddesindeki yasaklamadan Kanun’un 5 inci maddesinin üçüncü fıkrasına dayanılarak grup olarak muaf tutulmuştur.”,Bu Tebliğ’in uygulanması bakımından;..b) Rekabet etmeme yükümlülüğü, alıcının anlaşma konusu mal veya hizmetlerle rekabet eden malları veya hizmetleri üretmesini, satın almasını, satmasını veya yeniden satmasını engelleyen doğrudan ya da dolaylı her türlü yükümlülüktür. Ayrıca alıcının bir önceki takvim yılındaki alımları esas alınarak, ilgili pazardaki anlaşma konusu mal veya hizmetlerin ya da onları ikame eden mal veya hizmetlerin %30’undan fazlasının sağlayıcıdan veya sağlayıcının göstereceği başka bir teşebbüsten satın almasına yönelik olarak alıcıya doğrudan veya dolaylı biçimde getirilen herhangi bir yükümlülük de rekabet etmeme yükümlülüğü olarak kabul edilir…. p) Yedek parça, bir aracın parçalarını değiştirmek amacıyla aracın üzerine veya içine takılabilen, yakıt hariç olmak üzere, motorlu taşıtın kullanımı için gerekli olan yağlar gibi ürünlerin de dahil olduğu mallardır..” hükmünü haizdir. Tebliğ m.2/1’de Tebliğin motorlu taşıtların yedek parçalarının alımı, satımı veya yeniden satımı konulu dikey anlaşmaları kapsaması, m.3/1,p’de de motorlu taşıtın kullanımı için gerekli olan yağlar yedek parça olarak kabul edildiğinden, taraflar arasındaki madeni yağ bayilik sözleşmesinin de Tebliğ kapsamında kaldığı anlaşılmaktadır.Rekabet Kurumunca yayımlanan 2005/4 sayılı Tebliğin Açıklanmasına Dair Kılavuzun 5. ve 6. sayfalarında da, alıcının motorlu taşıt onarım sektöründe faaliyet gösteriyorsa ya da bu sektöre mal sağlıyorsa söz konusu dikey anlaşmaların Tebliğ kapsamına gireceği; örneğin boyaların ya da yağların akaryakıt istasyonlarına ya da süpermarketlere satışını konu alan anlaşmaların Tebliğ kapsamı dışında bırakıldığı, buna karşın, örneğin yağ üreticilerinin distribütörleri ile yaptıkları otomotiv yağlarının dağıtımını içeren, distribütörlerin ise servislerle yaptıkları otomotiv yağlarının dağıtımını konu edinen anlaşmaların Tebliğ kapsamında yer aldığı şeklinde açıkça ifade edilmiştir. Buna göre, taraflar arasındaki sözleşme 4/2′ maddesinde, bayiinin … dışındaki kaynaklardan temin edilmiş ürün ve mal bulundurmamayı ve ürünleri başka kaynaklardan satın almamayı bu hususun sözleşmenin esaslı unsurlarından biri olduğunu ve bu hükme aykırı davranışların …’e sözleşmeyi tek taraflı feshetme hakkını verdiğini kabul ve taahhüt ettiği hüküm altına alınmıştır. Sözleşmenin bu maddesinin, Tebliğ m.3/1,b’de “alıcının anlaşma konusu mal veya hizmetlerle rekabet eden malları veya hizmetleri üretmesini, satın almasını, satmasını veya yeniden satmasını engelleyen doğrudan ya da dolaylı her türlü yükümlülük” şeklinde ifadesini bulmuş olan rekabet etmeme yükümlülüğü kapsamında kaldığı ve bunun sonucu olarak da RKHK m.4’e göre rekabeti engelleme, bozma ya da kısıtlama amacını taşıdığı veya bu etkiyi doğurduğu ya da doğurabilecek nitelikte olduğu kabul edilmelidir. Zira davacı şirket, kendisi dışındaki kaynaklardan temin edilmiş ürünün davalı şirket işyerinde hiç bir şekilde bulundurmamasını ve davalı şirketin satın almamasını öngörmektedir. RKHK m.4’te münhasırlık içeren bu hükmün hukuka aykırı ve yasak olduğu; özel hukuk açısından da m.56/1’de 4. maddeye aykırı olan her türlü anlaşmanın, geçersiz olduğu ve bu anlaşmalardan doğan edimlerinin de ifasının istenemeyeceği açıkça kabul edilmiştir. Bu nedenlerle, davaya konu taraflar arasındaki münhasıran davacının ürünlerinin satışını öngören sözleşmenin 4/2. maddesinin geçersiz olduğu ve münhasırlık koşuluna bağlı olarak öngörülen cezai şart hükmünün de geçersiz olduğu sonucuna varılmaktadır. Geçersiz olduğu tesbit edilen sözleşmenin 4/2. maddesine bağlı olarak, sözleşmenin bu hükmünün ihlal edilmesi ve davacıdan başka kaynaklardan ürün aldığının tespiti halinde, davalı bayinin davacıya 30.000-USD cezai şart ödemesini öngören 8. maddesinin ilgili kısmı ile yine bu kapsamda sözleşmenin her hangi bir hükmünün tamamen veya kısmen ihlali ile bayinin taahhütlerini yerine getirmemesi halinde davacıya tek taraflı fesih hakkı ve bu durumlarda 8. maddedeki cezai şartın ödeneceğine dair 12. maddesinin birinci fıkrası hükmünün ilgili kısımları da fesih ve cezai şart bağlamında geçersizdir.Davacı davalı bayiye gönderdiği, 20/03/2013 tarihli sözleşmenin feshine ilişkin ihbar ile davalı bayinin ihtarlara rağmen tonaj taahhüdünü yerine getirmeme ve münhasırlık maddesine aykırı olarak ürün tedariğinin farklı markalardan yapıldığı gerekçesiyle zarar ve cezai şart alacakları saklı kalmak üzere sözleşmenin tek taraflı olarak feshedildiğini bildirmiştir. Dava dilekçesiyle de, 30.000-USD’lik cezai şart talebini de davalı bayinin tedarikini başka firmalardan gerçekleştirmesi olgusuna dayandırmıştır. Bu nedenlerle, taraflar arasındaki 26/03/2008 tarihli sözleşmenin 4. maddesinin ikinci fıkrasına aykırılık sebebiyle yapılan feshin haklı olmadığı bu sebeble sözleşmenin ihlal edildiği olgusuna dayanılarak talep edilen 30.000-USD cezai şart isteminin reddi gerekirken bu kısma yönelik davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir. Davacı vekili 02/07/2015 tarihli dilekçesi ile tebliğe ilişkin olarak Rekabet Kurumunun 2007 yılı Mart ayında verdiği kararlarla madeni yağ dağıtım anlaşmalarını adeta Tebliğin kapsamından çıkardığını ileri sürmüştür. Davacı vekilinin belirttiği kararların 29/03/2007 tarihli 07-29/264-95, 07-29/260-91, 07-29/261-92 ve 07-29/262-93 karar sayılı sair şirketlerle bayileri arasında imzalanan madeni yağ sözleşmeleri ile diğer bayilerle de imzalanacak aynı hükümleri içeren tip sözleşmelere muafiyet tanınması talebine ilişkin kararlar olduğu anlaşılmaktadır.Söz konusu kararlarda, Kurul sonuç olarak “(1) tip sözleşmelerin içerdiği rekabet etmeme yükümlülüklerinin 2005/4 sayılı Tebliğ ile öngörülen muafiyetten yararlanamayacağına,”, “(2) içerdikleri cezai şartlar sebebiyle anlaşmaların mevcut haliyle bireysel muafiyet için öngörülen koşulları sağlamadığına” ve davacı vekilinin de belirttiği gibi “(3) Buna karşılık diğer bayilerle imzalanan veya yeni imzalanacak sözleşmeler bakımından; 2. maddede bildirilen sözleşmelerden farklı olarak sözleşmenin sona ermesinden sonra cezai şart içermeleri halinde alıcıya, sözleşmenin süresi sonunda doğrudan ya da dolaylı cezai şarta maruz kalmaksızın varsa kalan borçlarını ve sağlayıcının fesihten kaynaklanan fiili zararını ödemek suretiyle sözleşmeye son verme hakkı tanınacak şekilde tadil edilmesi veya düzenlenmesi ve sözleşme süresinin 5 yılı aşmaması koşuluyla talep edilen bireysel muafiyetin verilmesine” şeklinde kararlar verdiği görülmüştür.Bireysel muafiyet ancak anlaşma taraflarının bildirimi ile talep edilebildiğinden, söz konusu işbirliği uygulamalarına taraf olan teşebbüslerle sınırlı olmak üzere hüküm ve sonuçlarını doğurmaktadır. Somut olay bakımından, yukarıda belirtilen başka teşebbüsler açısından verilen bireysel muafiyet kararlarının davacı açısından her hangi bir sonuç doğurmadığı, davacının da dava konusu madeni yağ sözleşmesi/sözleşmeleri bakımından Kurul’a bireysel muafiyet kararı başvurusunda bulunduğu yönünde bir iddiası olmadığı gibi Rekabet Kurulu kararları kapsamında yapılmış araştırmada da davacının (…/…) taraf olduğu her hangi bir bireysel muafiyet kararı olmadığı görüldüğünden davacı vekilinin söz konusu açıklamaların,eldeki dava açısından sonuca etkili bulunmamıştır. 2-Alım taahhüdünün ihlali nedenine dayalı cezai şart talebi:Taraflar arasında bayilik sözleşmesinden 20 gün sonra imzalanmış 14/04/2008 tarihli Taahhütnamede “Mezkur sözleşme konusu alım satımlarımız için fiilen ürün alışına geçtiğimiz tarih başlangıç alınmak üzere şirketinizden, aşağıda (Multigrade Dizel 10W/30 Yıllık asgari 9 ton ve Multigrade Benzinli 5W/30 Yıllık asgari 3 ton) belirtilen veya şirketiniz tarafından üretilmekte olan muadil ürünlerden anlaşma süresi boyunca yıllık asgari 12 ton … Pet..A.Ş.’nin pazarladığı ürünlerden satın almayı, bu taahhüdün altında kalmamız halinde Şirketinize, ödeme tarihindeki TCMB döviz satış kuru üzerinden , beher eksik madeni yağ ton başına 2.000 -USD karşılığı TL kadar kar mahrumiyeti ödemeyi….” davalı şirket tarafından taahhüt edilmiştir. Davacının kar mahrumiyeti olarak adlandırdığı Mahkemece 102.000 -USD olarak kabul edilen talep, akaryakıt alımında tonaj ihlali nedeniyle talep edilen ifaya ekli cezai şart niteliğindedir. Taahhütnamenin, Tebliğ m.3/1,b’de “alıcının bir önceki takvim yılındaki alımları esas alınarak, ilgili pazardaki anlaşma konusu mal veya hizmetlerin ya da onları ikame eden mal veya hizmetlerin %30’undan fazlasının sağlayıcıdan veya sağlayıcının göstereceği başka bir teşebbüsten satın almasına yönelik olarak alıcıya doğrudan veya dolaylı biçimde getirilen herhangi bir yükümlülük” şeklinde ifadesini bulmuş olan rekabet etmeme yükümlülüğü kapsamında kaldığı ve bunun sonucu olarak da RKHK m.4’e göre rekabeti engelleme, bozma ya da kısıtlama amacını taşıdığı veya bu etkiyi doğurduğu ya da doğurabilecek nitelikte olduğu kabul edilmelidir. Zira davacı şirket, %30 sınırını dikkate almadan davalı bayiye ihlali halinde sonucu cezai şart olan bir yükümlülük yüklemektedir. Rekabet Kurumunca yayımlanmış olan 2005/4 sayılı Tebliğin Açıklanmasına Dair Kılavuzun 11. sayfasında da, Tebliğ’in dağıtıcıları veya yetkili servisleri, aynı ilgili pazara ait yedek parça alımlarının %30’dan fazlasını tek bir sağlayıcıdan almak zorunda bırakan doğrudan veya dolaylı yükümlülükleri yasakladığı açıkça ifade edilmiştir. RKHK m.4’te rekabeti engelleyen karar ve eylemlerin hukuka aykırı ve yasak olduğu; özel hukuk açısından da m.56/1’de 4. maddeye aykırı olan her türlü anlaşmanın, geçersiz olduğu ve bu anlaşmalardan doğan edimlerinin de ifasının istenemeyeceği açıkça düzenlenmiştir. Bu nedenlerle, davaya konu taraflar arasındaki taahhütnamenin geçersiz olduğu ve bu taahhütnamede öngörülen cezai şart hükmü hükümsüz bulunduğundan istenemeyeceğinin kabulü gerekir.Bu nedenle geçerli bir şekilde öngörülmeyen cezai şart hükmüne dayalı olarak davalılardan tahsili istenilen 102.000-usd cezai şart isteminin reddine karar verilmek gerekirken bu kısım bakımından davanın kabulüne karar verilmesi yerinde bulunmamıştır. Somut olayda davacının sözleşmeye istinaden 26/03/2008 tarihli ariyet demirbaş senedi ile davalıya bir adet 3,5 tonluk lift, bir adet 3 makaralı yağlama sistemi, bir adet 3 makaralı egzost tahliye sistemi, bir adet 500 lt. kompresör ve bir adet 5 tonluk makaslı rot balans liftinin ekipman olarak teslim ettiği ve davalı şirket tarafından kullanıldığı tartışmasızdır. Mahkemece, taraflar arasındaki sözleşmenin 12. maddesine göre söz konu ekipmanların bedellerinin davacı tarafından istenebileceği gerekçesiyle, talebin kabulüne karar verilmiştir. Davalı tarafın bu konudaki istinaf sebepleri ve sözleşmenin 12. maddesi hükmü dikkate alındığında, söz konusu ariyet ekipman bedellerinin davacı tarafından talep edilebileceği anlaşıldığından, ariyet malzeme bedelinin tahsiline karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamıştır. Açıklanan nedenlerle; davacının sözleşmenin ve alım taahhüdünün ihlali nedeniyle talep olunan cezai şart taleplerinin reddi gerekirken kabulüne karar verilmesi doğru değil ise de, yapılan hata/eksiklik yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile kararın kaldırılarak “davacının sözleşmenin ihlali nedenine dayalı cezai şart ve tonaj taahhüdüne dayalı cezai şart taleplerinin reddine, 16.543,60-TL emtia (ekipman) bedeli alacağına ilişkin kısmın kabulüne ve 6.731,30-TL cari hesap alacağı hakkında karar verilmesine yer olmadığına,” karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne; İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/11/2019 tarih 2013/153 Esas 2019/1352 Karar sayılı kararının HMK m.353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA; “Davanın kısmen kabulüne;1- Sözleşmenin ihlali ve alım taahhüdünün(tonaj) ihlali nedenine dayalı cezai şart taleplerinin reddine, 2- Ariyet emtia bedeli 16.543,60-TL nin 24.05.2013( dava) tarihinden itibaren reeskont faizi işletilerek davalı şirketten tahsili ile davacıya verilmesine, 4- Cari hesap alacağı ödendiğinden bir karar verilmesine yer olmadığına,” İlk derece yargılamasına ilişkin olarak; “Harçlar tarifesi uyarınca alınması gereken 1.130,09-TL karar ve ilam harcının davacı tarafından yatırılan 4.545,35-TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye 3.415,26-TL fazla harcın talep halinde davacıya iadesine, Davacı tarafından ödenen toplam 1.154,39‬‬-TL peşin harcın davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine, Davacı tarafından yapılan 4.300-TL bilirkişi ücreti, 75-TL talimat posta masrafı, 260,05-TL tebligat-posta masrafı olmak üzere toplam 4.635,05-TL yargı giderinin, davanın kabulü oranında hesaplanan 405-TL’nin davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine, kalan kısmın üzerinde bırakılmasına, Davacı lehine konusuz kalan kısım ve kabul edilen miktar yönünden hesaplanan 9.200-TL nispi vekalet ücretinin davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine, Davalı şirket lehine takdir olunan 29.152-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı …’ye verilmesine, Davalılar lehine(sözleşmenin ihlali nedenine dayalı talep nedeniyle ) takdir olunan 9.200-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, Talep halinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine” Davalılar tarafından yatırılan 4.395,81-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde davalılara iadesine, Davacı tarafından yapılan istinaf yargı giderinin davacı üzerinde bırakılmasına, Davalılar tarafından yapılan 36,10-TL istinaf yargı giderinin davanın reddi oranında hesaplanan 35-TL’sinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, kalan kısmın davalılar üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 23/02/2023