Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/1162 E. 2023/349 K. 09.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1162
KARAR NO: 2023/349
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/12/2019
NUMARASI: 2015/759 Esas – 2019/1203 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Komisyonculuk Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Davanın reddine ilişkin kararın, davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili, müvekkilinin müstahsil olup, İstanbul’da bulunan hallere ürün gönderip sattırmakta olduğunu, davalı tarafın ise Bayrampaşa Sebze ve Meyve Hali’nde 165 numaralı iş yerini işleten kabzımal olduğunu, müvekkilinin davalı tarafa ürünlerini gönderip sattırdığını, ürün gönderdiğine dair tüm kayıtların Bayrampaşa Haller Müdürlüğü’nde mevcut olduğunu ve müvekkiline ait irsaliyelerden de açıkça anlaşıldığını, bu ilişki kapsamında müvekkilinin davalıdan yaklaşık 577.000-TL alacaklı olduğunu, ödemenin yapılmaması sebebiyle davalı aleyhine İstanbul … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası üzerinden ilamsız icra takibi başlatıldığını ancak davalın takibe haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek, davalının icra takibine vaki itirazının şimdilik 200.000,00-TL’sinin iptaline, takibin devamına, alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir. Davacı yargılama aşamasında talebini, toplam 577.000-TL olarak ıslah etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, müvekkilinin davacıyla bir ticari ilişkisi bulunmadığından borcunun da olmadığını, icra takibine konu müstahsil alacağı iddiasının tamamen haksız ve hukuka aykırı olduğunu, davacı tarafından icra takibine dayanak olarak 25/05/2015 tarihli bakiye müstahsil alacağının gösterildiğini, dava dilekçesinde ise hal kayıtları, ticari defterler, hal hakem heyeti dosyası, müstahsil faturaları ve irsaliyelere delil olarak dayanıldığını ancak icra takibinde bulunmayan delillerin itirazın iptali davasında ileri sürülmesinin mümkün olmadığını, müvekkilinin haklı olarak takibe itiraz ettiğini, müvekkilinin ağır hastalıkları sebebiyle işyerine gelemediği dönemde ortaklık yapmak zorunda kaldığı dava dışı … ile davacının kardeş olduğunu, o dönemde …’nin ağabey-kardeş organize şekilde hareket ederek mal alışverişinde bulunduklarını, müvekkilinin haberi olmadan isminin kullanıldığını, davacının Anadolu’dan ucuza topladığı ürünleri sanki üreticiymiş gibi sözde ağabeyi …’ye gönderdiğini, …’nin de müvekkilinin işyeri bilgilerini kullanarak ortada bir alışveriş varmış gibi hareket ederek kardeşi davacı ile kayıt dışı para kazandığını, müvekkilinin kendisine yapılan bu ve buna benzer oyunların farkına vararak ortaklığı sonlandırdığını, bunun üzerine davacının kardeşi … ile birlikte tanzim ettikleri faturalara dayanarak ortada herhangi bir borç yokken müvekkili hakkında borçluymuş gibi takipte bulunduğunu belirterek, davanın reddine ve davacının %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, davacı tarafça davalıya sevk irsaliyesi ile teslim edildiği iddia edilen mal bedellerinin ödenmediği ileri sürülmüş ise de bu iddiasının yerinde görülmediği, davalının 5957 sayılı Sebze ve Meyveler ile Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanuna tabi Hal’de bulunan komisyoncu olduğu; davalı ile davacının kardeşi … arasında adi ortaklık sözleşmesi bulunduğu, davalının hastalığı süresince yokluğundan yararlandıklarını; sevk irsaliyesine bağlı ürünler yönünden 5957 sayılı Kanuna istinaden çıkarılan Yönetmelikte belirtildiği üzere, sebze ve meyvelerin her ne şekilde olursa olsun alımı, satımı ve devrini yapan gerçek veya tüzel kişilerin bildirimci olduğu, bunların hal kayıt sistemine kayıtlı olmalarının yasal bir zorunluluk olduğu, alımı, satımı veya devri yapılacak ürünlerin cinsi, üretildiği yer, üreticisi, nereye gönderileceği ve ürünü taşıyan araç plakasının ürün sevkinden önce hal kayıt sistemine bildirimciler tarafından beyan edilmesi gerektiği, bildirim yapıldıktan sonra sistem tarafından gönderilen bilgilerin doğruluğunu kontrol etmek, eksiklik veya yanlışlık var ise bunların düzeltilmesini sağlamak, bildirimcilerin sorumluluğunda olması nedeni ile hal kayıt sistemine bildirim yapmaları gerekirken, davacı ve dava dışı kardeşinin bu bildirimleri yapmayarak, sevk irsaliyesi ile birlikte hal kayıt sistemince oluşturulan künye belgeleri ile birlikte sevk irsaliyesi ibrazının gerekmesine rağmen buna ihtiyaç duymadıkları; oysa 5957 sayılı Kanunda müstahsil lehine hükümler bulunmasına rağmen ödenmeyen alacakların 5957 sayılı Kanunun 5/6 maddesinde 15 gün içinde ödeme yükümlülüğü hükmünün lehlerine olmasına rağmen ve yine ispat yükünün Yönetmeliğin 34. maddesinin 13. fıkrasındaki “Mal bedelinin tam ve zamanında üreticiye ve üretici örgütüne ödenmesine ilişkin ispat yükümlülüğü komisyoncu, tüccar parekendeci ve diğer meslek mensuplarına aittir.” hükmüne rağmen, yasal prosüdürü yerine getirmedikleri, bu yöntemle aradan çok uzun süre geçmiş olmasına rağmen ödememe iddiası üzerine davalıya başvurunun ancak davalı ile davacının kardeşi arasındaki adi ortaklık ilişkisinin sonlandırılmasından sonra yapıldığı; defterlerde görülen davacının kardeşine ödendiği bildirilen meblağlara ilişkin olarak ek bilirkişi raporu alınmasına kadar davacının bir itirazda bulunmadığı ve her ne kadar davalı tarafça Savcılığa yapılan şikayetin kovuşturmaya yer olmadığı kararı ile sonuçlandırılmış ise de dosyada mevcut delillere göre, davacı ve dava dışı kardeşi …’nin davalı ile arasındaki noterde düzenlenmiş adi ortaklık belgesine istinaden ve davalının hastalığından yararlanmak sureti ile usulsüz işlemlerde bulundukları ve tek başına sevk irsaliyesi ile mal tesliminin davacının tacir olması, tacir olması nedeni ile de dava dışı üçüncü kişi çiftçi-üreticilerden temin ettiği ürünlere ilişkin müstahsil makbuzu ve bu belgelere ekli olarak davalıya kesilen faturalarla ve bu faturalar üzerine de usulüne uygun hal kayıt sistemine geçirilmiş olması gereken künye belgesi ile birlikte davalıya ürün gönderiminin ispatlanamamış olduğu; kesilen komisyon faturalarının müstahsil faturası olamayacağı, ikisinin ayrı şeyler olduğu ve bunların da davacının kardeşi olan …’nin döneminde kesilmiş olması dikkate alındığında, davalının hastalığından yararlanmak suretiyle davacı ve dava dışı kardeşinin birlikte hareket ederek, usulüne uygun olmayan müstahsil makbuzu ve hal kayıt sistemindeki künye belgesi ile ispatlanamayan borç oluşturacak şekilde sadece sevk irsaliyesine dayalı borç oluşturma belgesine itibar edilemeyeceği, bu durumun aksinin hayatın olağan akışına aykırı düşeceği, dosyada mevcut en son alınan bilirkişi raporunda Dr. … tarafından sunulan rapora itibar edilmeyerek diğer Mali Müşavir … ve Sektör Uzmanı … tarafından düzenlenen rapordaki görüşe iştirak edildiği ve davacının icra takibini kötüniyetle başlattığı gerekçesiyle, davacının itirazın iptali davasının reddine, reddedilen dava değeri üzerinden taktiren %20 oranında hesaplanan 40.000,00-TL kötü niyet tazminatının davacıdan alınarak davalıya verilmesine ve davacının ıslah ile artırdığı 377.000,00-TL’lik genel alacak davasının reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde, müstahsil faturasının bir ticari belge olduğunu bu belgenin düzenlenmesinin müvekkili adına gelen ürünleri davalının teslim alıp müvekkili adına sattığı anlamına geldiğini, dolayısıyla davalı tarafça müstahsil faturasının düzenlenmesinin ürünlerin davalıya teslim edildiğinin ispatı için tek başına yeterli olduğunu; dosyada mevcut İstanbul Büyükşehir Belediyesi Haller Müdürlüğünün 27/02/2017 tarihli cevabında da “dosyada bulunan müstahsil faturalarından, faturalara konu olan ürünlerin hale girişinin yapıldığının açıkça anlaşılmaktadır.” şeklinde bildirildiğini; bilirkişi raprounda davalının defter ve belgelerinde müvekkili adına kayıtları olduğunun ve müvekkili adına komisyon faturaları düzenlendiğinin tespit edilmesine rağmen ilk derece mahkemesince bu hususun göz ardı edildiğini; gerekçeli kararda “künye belgesi ile birlikte davalıya ürün gönderiminin ispatlanamamış olduğu” yönünde tespit yapılmış ise de bu tespitin doğru olmadığını, zira söz konusu künye girişlerinin Haller Müdürlüğü kayıtlarında mevcut olduğunu; müvekkilinin kardeşi ile davalı arasındaki adi ortaklığın sözleşmelerin nisbiliği ilkesi gereğince dava dışı …’yi ilgilendirmediğini; ıslahla arttırılmış 377.000-TL’lik kısmın genel alacak davası olarak değerlendirilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, bir yıllık hak düşürücü süre içinde ıslahla talebin yapıldığını; dava dilekçesinin deliller kısmında açıkça yemin deliline dayanılmasına rağmen yemin delili ile ilgili hiçbir işlem icra edilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, davanın kabulü ile davalının itirazının iptaline ve müvekkili lehine %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE: Dava, ticari satım sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için girişilen icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacı, müstahsil olduğunu ve kabzımal olan davalıya verdiği ürünlerin ücreti olan 577.000-TL asıl alacağın tahsili için başlatılan icra takibine davalının itiraz ettiğini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 200.000-TL alacağa yönelik itirazın iptaline karar verilmesini talep etmiş; yargılama aşamasında 12/07/2016 tarihinde talebini toplam 577.000-TL olarak ıslah etmiştir. Dosyada mevcut, davacının davalıya sattığı mallar için düzenlendiği iddia edilen faturaların, davalı tarafından davacı adına düzenlendiği yani malların davalı tarafından davacıya satıldığı, dolayısıyla söz konusu faturalar nedeniyle davalının davacıdan alacağı olduğu görülmektedir. Bu nedenle, söz konusu faturaların Vergi Usul Kanununun mükerrer 257. maddesi kapsamında “müstahsil veya tüccar tarafından satışı yapılmak üzere komisyoncuya gönderilen sebze ve meyveler için komisyoncular tarafından” düzenlenmesi gereken, komisyon faturası olup olmadığının belirlenmesi gerekmektedir. Bununla birlikte davada davacı, davalıya verdiği mallar için müstahsil faturası ve sevk irsaliyesi düzenlendiğini belirtmiş olmasına rağmen bilirkişilerce davacının müstahsil yani üretici olmayıp tacir olması sebebiyle o faturaların geçerli kabul edilemeyeceği ve sevk irsaliyesinde ürünlerin davalı tarafça teslim alındığına dair hiç bir kaydın ve imzanın bulunmadığı belirtilmiştir. Davalı da, davacının teslim iddiasını kabul etmemektedir. Gerçekten dosyada mevcut sevk irsaliyelerinde ürünlerin teslim alındığını gösterir şekilde, davalı tarafın kaşesi, teslim alan kişinin adı-soyadı ve imzası bulunmamaktadır. Bu durumda, ürünlerin davalıya teslim edildiğinin davacı tarafça uyuşmazlığın değeri itibarıyla yazılı delillerle ispat edilmesi gerekirken, davacı bu hususta her hangi bir yazılı delil sunmamıştır. Ancak davacı vekili, dava dikçesinin deliller bölümünde yemin deliline de dayanmıştır. Bu nedenle, ürünlerin davalıya teslim edildiğinin ispatı hususunda davacı tarafa yemin teklif etme hakkının hatırlatılması gerekmektedir. İlk derece mahkemesince bu hususun yerine getirilmemesi hatalı olmuştur. İİK’nın 67/1 maddesi uyarınca itirazın iptali davası, borçlunun itirazının alacaklıya tebliği tarihinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içinde açılması gerekmektedir. Somut olayda; davalı borçlunun süresi içinde icra dairesine 03/07/2015 tarihinde yaptığı itiraz, davacı-alacaklı vekiline tebliğ edilmemiştir. İncelemeye konu dava 12/07/2015 tarihinde yani süresinde açılmış olup, davacı-alacaklının en geç dava tarihinde davalı borçlunun itirazını tebliğ aldığı kabul edileceğinden dava tarihinden itibaren 1 yıllık sürenin son günü yani 12/07/2015 tarihinde davacı davasını ıslah ettiğinden artık ıslah edilen 377.000-TL’lik kısım için de davacının talebinin itirazın iptali olduğu dikkate alınarak hüküm verilmesi gerekirken, somut olaya uygun düşmeyen gerekçe ile ıslahla artırılmış olan kısmın alacak davası olarak değerlendirilip o şekilde hüküm verilmesi doğru olmadığından, davacı vekilinin bu husustaki istinaf başvuru sebebi haklı görülmüştür. Açıklanan nedenlerle, hükme tesir edecek derece deliller toplanıp değerlendirilmeden ve davacı tarafın ıslahı konusunda hatalı değerlendirme yapılarak karar verildiğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile kararın kaldırılarak, davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/759 Esas 2019/1203 Karar sayılı 16/12/2019 tarihli kararının, HMK m.353(1)a-6 gereği KALDIRILMASINA; “Davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE” Davacı tarafından yatırılan 54,40-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nın 353(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.09/03/2023