Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/1137 E. 2023/271 K. 23.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1137
KARAR NO: 2023/271
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/02/2020
NUMARASI: 2015/241Esas – 2020/113 Karar
DAVA: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
Davanın kabulüne ilişkin verilen kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili, davalı tarafından İstanbul … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyasından 50.000-TL miktarlı çeke dayalı olarak davacı aleyhine kambiyo senedine dayalı takip başlatıldığını, müvekkilinin davalıya bir borcunun bulunmadığını, 11.06.2008 tarihinde takibe konu çekin iptali istemiyle Tekirdağ 2. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2008/483 esas sayılı dosyasında dava açtıklarını, mahkemece çekin iptaline karar verildiğini, bu nedenle çekin kambiyo senedi vasfı taşımadığını, iptal kararının iptali için davalı tarafından Tekirdağ 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/576 esas sayılı dosyasında açılan davanın devam ettiğini, takibin iptali istemiyle İstanbul 9. İcra Hukuk Mahkemesinin 2009/1902 esas sayılı dosyasında açtıkları davanın usulden reddedildiğini, taraflar arasında yıllardır devam eden ticaret sebebiyle cari hesap bulunduğunu, davalının da bu çekin cari hesap sebebiyle eline geçtiğini beyan ettiğini, dosyaya sunulan ekstrede çek giriş tarihinin 01.09.2009 olarak belirtildiğini, ancak çek iptal kararı tarihinin 11.12.2008 olduğunu, ayrıca davalının aynı cari hesap alacağı için Kadıköy … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyasında ilamsız takip başlattığını, müvekkilinin itirazı üzerine takibin durdurulduğunu ve halen derdest olduğunu, davalının hem cari hesap alacağına ilişkin takip ve hem de aynı alacağa ilişkin çek ile takip yaptığını, tarafların ticari defterleri incelendiğinde davacının davalıya herhangi bir borcu bulunmadığının görüleceğini belirterek, müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitini ve davalı aleyhine alacağın %40’ı oranında kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, dava konusu çekin iptaline ilişkin kararın iptali istemiyle Tekirdağ 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/210 esas sayılı dosyasında açılan davanın derdest olduğunu, bu davanın bekletici mesele yapılması gerektiğini, ayrıca davanın zamanaşımına uğradığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, bilirkişi raporunda açıklandığı üzere farkı oluşturan işlemlere ilişkin davalı tarafından herhangi bir belge sunulmadığı, yapılan bilirkişi incelemesinde davacı tarafın 10.941,94-TL alacaklı konumda bulunduğu, davalı tarafın dava konusu çek nedeniyle alacaklı olduğunu ispatlayamadığı bu durumda takip ve dava konusu çekin bedelsiz kaldığı gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili; takibin kambiyo senedine dayanması nedeniyle davacının iddiasını takip dayanağı çekle aynı kuvvette bir yazılı belge ile kanıtlaması gerekirken, bu yönde yazılı delil sunulmadığını, hükme esas alınan raporda da belirtildiği üzere davacının defterleri usulüne uygun tutulmamış olup, defterlerin davacı lehine delil olma özelliğinin bulunmadığını, bu nedenle ticari defterler esas alınarak davanın kabulüne karar verilmesinin yerinde olmadığını, ayrıca kambiyo senetlerinin mücerretlik ilkesi nedeniyle, borcun varlığının sadece ticari defterler incelenerek tespit edilemeyeceğini, bu nedenle senede karşı senetle ispat zorunluluğuna rağmen bu hususun dikkate alınmadığını, davacının çekteki imzayı da inkar etmediğini belirterek, kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE: Dava, kambiyo senetlerine özgü takibe dayalı çek nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir. Somut olayda; davalı tarafından davacının keşidecisi olduğu … bank Tekirdağ Şubesine ait … çek no’lu, 30.09.2009 keşide tarihli ve 50.000-TL bedelli çeke dayalı olarak 14.10.2009 tarihinde kambiyo senetlerine özgü takip başlatıldığı ve takibin kesinleştiği, takip borçlusu davacı tarafından takibin iptali istemiyle İstanbul 9. İcra Hukuk Mahkemesinin 2009/1902 esas sayılı dosyasında açılan davanın usulden reddine karar verildiği, takip tarihi öncesinde davacı tarafından 11.06.2008 tarihinde takibe konu çekin zayi nedeniyle iptali istemiyle Tekirdağ 2. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2008/483 esas sayılı dosyasında dava açıldığı, mahkemece verilen iptal kararının 21.11.2008 tarihinde kesinleştiği, çekin iptaline dair kararın iptali istemiyle davalı tarafından Tekirdağ 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/210 (eski 2012/576) esas sayılı dosyasında açılan davanın halen derdest olduğu anlaşılmaktadır. Kıymetli evrakın iptaline dair verilen karar, davanın hasımsız olarak açılıp görülmesi nedeniyle maddi hukuk bakımından kesin hükmün sonuçlarını doğurmaz. İptal kararı bir ilam niteliği taşımayıp, tespit hükmünü içermektedir. İptal kararı, bu niteliği gereği iptal davasında taraf olmayan ve yetkili hamil olan alacaklının, iptal hükmüne konu çeki takibe koymasına engel teşkil etmeyecektir. Bu nedenle somut olayda iptal hükmüne rağmen çekin icra takibine konu edilmesinde hukuka aykırılık yoktur. Davacı tarafça cari hesapta borç bulunmadığından çekin bedelsiz olduğu ileri sürülmüştür. Davalı vekili de 26.03.2019 tarihli dilekçesinde, dava ve takip konusu çekin davacı tarafından müvekkiline vade farkı faturalarına karşılık verildiğini ileri sürmüştür. Kural olarak kambiyo senetleri, soyut borç ikrarını içeren senetlerdir. Kambiyo senetlerinde soyutluk prensibinin en önemli işlevi ispat açısından kendisini gösterir. Buna göre, bir kambiyo senediyle borç altına giren kimse, borçlu olmadığını iddia ediyor ise bu hususu kesin deliller ile ispat etmekle yükümlüdür. Ancak somut olayda taraflar arasında cari hesap niteliğinde temel ilişki bulunduğu anlaşılmasına ve davalı tarafça da çekin vade farkı faturalarına karşılık verildiği ileri sürülmesine göre, ispat yükü alacaklı olduğunu iddia eden davalı alacaklı üzerindedir. Bu kapsamda mahkemece tarafların ticari defter kayıtları üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda; her iki tarafın ticari defterlerinin usulüne uygun tutulmadığı, takip ve dava konusu çekin davalı defterlerinde yer almasına rağmen davacı defterlerinde kayıtlı olmadığı, davacının ticari defterlerine göre davalıdan 13.441,94-TL alacaklı, davalının ticari defterlerine göre de davacıdan 46.022,94-TL alacaklı olduğu, tarafların ticari defterleri arasındaki toplam 59.464,88-TL farkın 32.500-TL’lik kısmının davacı kayıtlarında davalı aleyhine borç olarak kaydedilen 5 adet çekin davalı kayıtlarında yer almamasından, 26.964,88-TL’lik kısmının ise davalı defterlerinde yer alan vade farkı faturalarının davacı defterlerinde kayıtlı olmamasından kaynaklandığı, ilgili bankadan getirtilen kayıtlar doğrultusunda davacı tarafından davalıya verilen her biri 7.500-TL tutarlı 3 adet çekten ikisinin davalı tarafından, birisinin ise davalının ciro ettiği çekin hamili tarafından tahsil edildiği, 5.000-TL bedelli bir çekin lehtarı veya cirantasının davalı olmadığı, 5.000-TL bedelli diğer çekin ise kime ödendiğinin tespit edilemediği anlaşılmaktadır. Davacı tarafından davalıya keşide edilen üç adet çek bedeli olan 22.500-TL’nin davalı tarafça tahsil edildiği kanıtlanmıştır. Bunun karşılığında davalının alacak kaydına esas vade farkı faturalarına ilişkin herhangi bir yazılı delil veya sözleşme sunulmamıştır. Vade farkı istenebilmesi için, taraflar arasında bu konuda yazılı bir sözleşme hükmü veya teamül halini almış fiili bir uygulamanın bulunması gerekmektedir. Somut olayda taraflar arasında bu hususta akdedilmiş bir sözleşme bulunmadığı gibi, vade farkı ödeneceğine dair bir teamülün varlığı da kanıtlanamamıştır. Davalının düzenlemiş olduğu bir adet vade farkı faturasının davacı defterlerinde yer alması da bu konuda bir teamül oluştuğunu kabule yeterli değildir. Bu nedenle davalının vade farkı alacağı iddiası kanıtlanamamıştır. Bu durumda davalı defterlerinde kayıtlı 46.022,94-TL alacaktan 22.500-TL tutarlı davacının ödediği üç adet çek bedeli ile 26.964,88-TL tutarlı davalının kanıtlanamayan vade farkı faturası bedellerinin indirilmesi sonucunda, davacı lehine 3.441,94-TL alacak bulunduğu tespit edilmiştir. Tarafların ticari defterleri usulüne uygun tutulmamış olsa da, davacının ticari defterlerindeki çek ödemeleri banka kayıtları ile kanıtlanmış, davalı tarafın vade farkından alacaklı bulunduğu kanıtlanamamıştır. Açıklanan nedenlerle,taraflar arasındaki ticari ilişkide davacının davalıya bakiye borcunun bulunmadığı, takip ve dava konusu çekin bedelsiz kaldığı anlaşılmakla, ilk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiş,istinaf nedenleri yerinde olmayan davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 3.415,50-TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 875-TL harcın mahsubu ile bakiye 2.540,50-TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davalı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, davacı tarafından yapılan 24,20-TL istinaf yargı giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 23/02/2023