Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/1122 E. 2023/68 K. 12.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1122
KARAR NO: 2023/68
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/12/2019
NUMARASI: 2015/1088 Esas – 2019/1076 Karar
DAVA: Alacak
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 12/01/2023
Davanın kabulüne ilişkin kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; müvekkili ile davalı arasında 02/02/2010 tarihinde acentelik sözleşmesi akdedildiğini, ancak sözleşmenin davalı tarafından Beyoğlu … Noterliği’nin 10/11/2014 tarih ve … yevmiye nolu evrakı üzerinden keşide edilen ihtarname ile sözleşmedeki fesih yetkisine dayanılarak haksız olarak 14/02/2015 tarihinde feshedildiğini ve Beyoğlu … Noterliği’nin 16/02/2015 tarih ve … yevmiye nolu ihtarname ile vekillikten azledildiğini, oysa müvekkilinin sözleşmenin devamı süresince yeni müşteriler kazandırdığını ve düzenlediği poliçelerdeki hasar oranlarının düşük olması nedeniyle davalı şirkete önemli menfaatler sağladığını, sözleşme süresince sözleşmeye aykırı herhangi bir eyleminin söz konusu olmadığını, oysa davalı şirket tarafından müvekkilinin acentelik işlemlerinin fesih ihtarının kendisine tebliğ edilmesinden sonra bloke edilerek engellendiğini, Acentelik Sözleşmesi’ndeki hüküm nedeniyle müvekkilinin başka bir şirketin acenteliğini alamadığını, denkleştirme tazminatı için aranan koşulların gerçekleştiğini belirterek şimdilik 10.000-TL’nin 11/11/2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; taraflar arasında 02/02/2010 tarihinde Acentelik Sözleşmesi akdedildiğini, acente – müvekkil arasındaki güven ve sadakate dayalı ilişki, karşılıklı nezaket, karşılıklı menfaatlerin korunması vb. nedenlerinden dolayı acentelik ilişkisinin sürdürülmesinin zor olacağı tespit edildiğinden sözleşmenin 45. maddesinde öngörülen tek yanlı fesih yetkisi kullanılarak Acentelik Sözleşmesi’nin TTK m.122/1 uyarınca 3 aylık önel verilmek suretiyle Beyoğlu … Noterliği’nin 10/11/2014 tarih ve … yevmiye nolu evrakı üzerinden keşide edilen ihtarname ile 14/02/2015 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere sona erdirildiğini ve davacının Beyoğlu … Noterliği’nin 16/02/2015 tarih ve … yevmiye nolu ihtarname ile vekillikten azledildiğini, iddia edilenlerin aksine davacının fesih ihtarından yaklaşık 4 hafta sonra dava dışı … Sigorta A.Ş.’den acentelik aldığını ve bu nedenle kazanç kaybı yaşamadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, davalı tarafın sözleşmenin 45. maddesindeki tek yanlı fesih hakkını kullanmak suretiyle sözleşmeyi feshettiği, bilirkişi raporuna göre sözleşmenin feshinde davacıya atfedilecek bir kusur tespit edilemediği, davacının m.122 kapsamında hakkaniyet gereği tazminat talep etme hakkı olduğu ve bu madde kapsamında yapılan hesaplamalar neticesinde davacının davalıdan 56.546-TL tazminat alacağının bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile 56.546-TL’nin 11/11/2014 tarihinden itibaren avans faizi işletilerek davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde; müvekkili tarafından davacı ile acentelik ilişkisinin sürdürülmesinin zor olacağı tespit edildiğinden sözleşmenin 45. maddesinde öngörülen tek yanlı fesih yetkisi kullanılarak sona erdirildiğini, tahsilat yetkisi dahil acentelik yetkilerinin 16/02/2015 tarihi itibariyle sonlandırıldığını, bu şekilde acentenin üretimine engel olmayarak primlerin şirkete ödenmesinin amaçlandığını, taraflar arasındaki sözleşmeye göre acentelik ilişkisini sona erdirmekte haklı olduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporunun hatalı olduğunu, hak ve nesafet kuralları dikkate alınmaksızın tazminata hükmedildiğini, kanunda portföy tazminatının üst limitinin belirlendiğini, ancak bu miktarın mutlaka ödenecek olduğunun hükme bağlanmadığını, bilirkişi raporunda hasar ödemelerinin nazara alınmadan hesaplama yapıldığını, bu husus dikkate alınmadan portföyün kar sağlayıp sağlamadığının değerlendirilemeyeceğini, 5 yıllık faaliyet ortalaması ile tespit edilen tutarın acentenin fesihten sonraki kazanacağı komisyona denk gelmekte olduğunu, bu tutarda tazminata hükmedilerek müvekkilinin cezalandırıldığını, belirlenen tutarın fesih yokmuşcasına elde edeceği komisyon olduğunu, acentenin fesihten sonra başka bir sigorta şirketi ile acentelik sözleşmesi yaparak herhangi bir kayba uğramadan faaliyetlerine devam ettiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, acentelik sözleşmesinin haksız fesih edilmesi nedeniyle doğan portföy tazminatı istemine ilişkindir. 5684 Sayılı Kanun m.23/16 hükmüne göre sigorta acentesinin denkleştirme talep edebilmesi için, sigorta acenteliği ilişkisinin sona ermesinden sonra sigortacının acentenin portföyü sayesinde önemli menfaatler elde etmesi, hakkaniyetin tazminat verilmesini gerektirmesi, acentenin haklı bir nedene dayanmaksızın sözleşmeyi feshetmemiş olması yada kendi kusuruyla sözleşmenin feshine neden olmaması şarttır. Bu şartlardan birinin mevcut olmaması halinde sigorta acentesi denkleştirme talep edemez. Sigortacının acentelik ilişkisinin sona ermesinden sonra da sigorta acentesinin portföyü sayesinde önemli menfaat elde etmesi, acentenin aracılık ettiği veya akdettiği sözleşmeler dolayısıyla acentelik ilişkisinin sona ermesinden sonra da prim elde etmeye devam etmesini ifade eder. Sigortacı tarafından önemli menfaat elde edilip edilmediğinin tespitinde, sigorta acentesinin ahdettiği yeni ya da yeni sayılabilecek sigorta sözleşmelerinin sayısı yanında bu sözleşmeler dolayısıyla elde edilen prim miktarı da esas alınmalıdır; zira sigortacının önemli menfaat elde edip etmediği hususunda acentenin portföyünün ekonomik değeri de belirleyicidir. Acentenin portföyünün ekonomik değeri acentenin aracılık ettiği veya ahdettiği sigorta sözleşmeleri dolayısıyla tahsil edilen veya edilecek olan prim miktarına göre belirlenir. Müşterileri sebebiyle sigortacının önemli menfaatler elde ettiğini ispat yükü acente üzerindedir. Buna mukabil sigortacı, denkleştirme talebinin hakkaniyete uygun olmadığını veya bedelin indirilmesi gerektiğini ispat yükü altındadır (Yargıtay 11 HD 2016/2170 E.- 2017/2780 K. Sayılı ve 10.05.2017 tarihli ilamı) Diğer taraftan 23/16 hükmü uyarınca tarafların karşılıklı anlaşma ile acentelik sözleşmesini sona erdirmeleri ya da taraflardan birinin üç aylık ihbar süresine riayet ederek sözleşmeyi feshetmesi acentenin ölümü veya kısıtlanması sebebiyle acentelik sözleşmesinin sona ermesi denkleştirme talep hakkını ortadan kaldırmaz. Somut olayda, taraflar arasındaki 02/02/2010 tarihinde düzenlenen acentelik sözleşmesinin davalı tarafından 10/11/2014 tarihli ihtarname ile 14/02/2015 tarihinden itibaren etkili olmak üzere tek taraflı feshedildiği hususunda ihtilaf bulunmamakta olup davalı tarafından sözleşmenin davacıdan kaynaklanan nedenlerle haklı olarak feshedildiği hususu ispatlanamamıştır. Diğer taraftan davacının sözleşmenin yürürlükte olduğu 5 yıllık sürede 1.545.261,45-TL prim ürettiği, acentelik sözleşmesinin sona ermesinden sonra yenilenen poliçelerin toplam net prim tutarının ise 283.970,92-TL olduğu tespit edilmiştir. Davacı sigorta acentesinin ahdettiği yeni sigorta sözleşmelerinin sayısı ve bu sözleşmeler dolayısıyla elde edilen prim miktarı esas alındığında davalı sigorta şirketinin acentelik ilişkisinin sona ermesinden sonra da sigorta acentesinin portföyü sayesinde önemli menfaat elde ettiği anlaşılmaktadır. Bunun dışında somut olayın şartları da değerlendirildiğinde 5 yıl devam eden acentelik ilişkisinde denkleştirme tazminatı talebi bakımından hakkaniyete aykırı bir yön de bulunmamaktadır. Bu durumda 5684 Sayılı Kanun’un m.26 hükmü uyarınca denkleştirme tazminatı koşullarının oluştuğu anlaşılmakta olup mahkemece 56.546-TL denkleştirme tazminatına hükmedilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle; mahkemece davanın kabulüne dair verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığından davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 3.862,66-TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 966-TL harcın mahsubu ile bakiye 2.896,66‬-TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davacı tarafından yapılan 16,50-TL posta masrafının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davalı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 12/01/2023