Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/1117 E. 2023/720 K. 11.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1117
KARAR NO: 2023/720
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/01/2020
NUMARASI: 2018/120 Esas 2020/16 Karar
DAVA: Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 11/05/2023
Davanın reddine ilişkin kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili, davalının müvekkili firmada 12/01/2016 tarihinde işe başladığını,sözleşme kapsamında işçinin imzaladığı sözleşmenin sona ermesi akabindeki 2 yıl boyunca Marmara Bölgesinde işçi, işveren ile rekabet edecek bir iş yapamayacağını, danışmanlık veya sair sıfatla bulunamayacağını imza altına aldığını, böyle bir işlem tespit edilir ise son aldığı ücretin 24 katı bir cezai şart ile icra takibine başlanacağını kabul ettiğini, davalının 15/12/2017 tarihinde işten ayrıldığını, ve müvekkili ile aynı sektördeki bir başka firmada çalışmaya başladığını, ilgili sözleşme maddesi uyarınca cezai şart tazminatının tahsili amacı ile huzurdaki davanın açılarak 84.650,40 TL’nin davalıdan dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, huzurdaki davada rekabet yasağının oluşmadığını, rekabet yasağının ancak işçinin yaptığı işler neticesinde işverenin müşteri çevresi veya üretim sırlarını bilmesi ve bu bilgileri kullanarak işverenine önemli bir zarar verebilecek nitelikte olması ile hüküm ifa edilebileceğini, müvekkilinin yönetici sıfatı ile bir görev ifa etmediğini, rekabet sözleşmesinin işçinin rekabet teşkil eden bir iş yapmasını yasaklayıcı nitelikte olmasını gerektirdiğini, müvekkilinin ise işin sonuç kısmında görev aldığını, rekabet edecek bir pozisyonda bulunmadığını,müvekkilinin iş akdinin haksız olarak fesih edildiğini ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, somut olayda davalının acente memurluğu yaptığı, iş sözleşmesinde işin tanımı bölümünde vardiya amiri yazdığı, yönetici sıfatına haiz bir görevi ifa etmediği, bu sebepten dolayı davacı şirket ve müşterileriyle ilgili özel önemi haiz ticari sırlara vakıf olmadığı, davacı şirket ile müşterilerinin arasındaki ticari iş ilişkisinin kurulmasında rol almadığı, fiyatlandırma müşterilerin temin edilmesi sürecinde faaliyet göstermediği, davacı şirket organizasyonunda anılan işlerin muhasebe müdürlüğüne ait bir görev olduğu, gemi işlerindeki acente memurunun, bir gemideki personelin vize işlemlerinin yürütülmesinde veya gemi yedek parçasının takılıp takılmadığı gibi benzeri hususlarda görev alan ve görevi gereği tali nitelikteki görevleri icra eden bir işçi olduğu, üstünde operasyon müdürü ve bağlı oldukları genel müdür bulunduğu, idareci vasfına haiz olmayan dolayısıyla ticari sırlara da vakıf olmayan bir işçi olduğu, ayrıca Vapur Donatanları tarifesinin her yıl güncellendiği, fiyatların bir tarifeye göre belirlendiği ve tüm tali acentelerin yetkililerinin, yöneticilerinin birbirlerinin fiyatlarından haberdar oldukları, ortada davalı tarafından davacı aleyhine haksız rekabete konu edilebilecek bir durumun olamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davacı vekili, ibraz ettikleri deliller ve itirazların bilirkişi raporu ve ek bilirkişi raporunda hiçbir şekilde incelenmediğini, haksız ve mesnetsiz bir şekilde davanın reddine karar verildiğini, davalı, davacı ile aynı alanda faaliyet gösteren dava dışı … şirketinde çalışmaya başlayarak iş sözleşmesinde düzenlenen rekabet yasağını ihlal ettiğini, bu bağlamda cezai şartın muaccel hale geldiğini, davalının davacının müşteri ve fiyat bilgileri başta olmak üzere ticari sırlarına vakıf olduğu da sabit olup bu nedenle davalının edindiği bilgileri çalışmaya başladığı rakip işletmede kullanarak …’a önemli ölçüde zarar verme ihtimalinin bulunduğunu, gerek yerleşik Yargıtay uygulaması, gerekse de acente memuru/vardiya amiri olarak çalışan davalının acentelik faaliyetlerinin ifası için gereken ticari ve teknik bilgiye, müşteri çevresine ve müşteri ihtiyaçlarına erişiminin var olduğu gerçeği karşısında kararın kaldırılması gerektiğini, müvekkilinin verdiği hizmetlerin fiyatlarının belirlendiği bağlayıcı herhangi bir tarifenin var olmadığını belirterek kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Açılan dava, rekabet sözleşmesine aykırılığa dayalı cezai şart alacağının tahsili istemine ilişkindir. TBK’nun 444/1. maddesi; “Fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir” hükmünü haizdir. Buna göre rekabet yasağı sözleşmesinden söz edilebilmesi için iş sözleşmesinin kurulması sırasında veya iş ilişkisi devam ederken işçinin sözleşmenin sona ermesinden sonra rekabet etmeyeceğine ilişkin bir hükmün iş sözleşmesine konulması veya bu konuda ayrı bir sözleşmenin (rekabet yasağı sözleşmesi) yapılması gerekmektedir.TBK’nın 444/2. maddesinde “Rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir” şeklinde ifade edilmiştir. Buna göre rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin kurulmasında işverenin korunmaya değer haklı bir menfaatinin söz konusu olabilmesi için, işçinin işverenin üretim sırları, yaptığı işler ve müşteri çevresi hakkında bilgi edinme olanağının bulunması ve bunun sonucunda işvereni önemli bir zarara uğratma ihtimalinin olması gerekir. Dolayısıyla rekabet yasağına ilişkin sözleşmelerin geçerli olabilmesi için iş ilişkisinin işçiye, “müşteri çevresi” veya “üretim sırları” ya da “işverenin yaptığı işler” hakkında bilgi edinme imkânını sağlamasının yanında, aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması hâlinde işvereni önemli nitelikte bir zarara uğratabilecek mahiyette olması aranmaktadır. Ancak zararın fiilen gerçekleşmesi gerekli olmayıp önemli bir zarar ihtimalinin varlığı yeterlidir. Rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olabilmesinin bir diğer şartı ise işçinin ekonomik geleceğinin tehlikeye düşürülmemiş olmasıdır. Zira sınırsız ve ucu açık bir rekabet yasağının, işçinin çalışma özgürlüğünü ortadan kaldıracağı ve işçinin geçim kaynağı olan emeğini istihdam piyasasına sunamaması sonucunu doğuracağı açıktır. TBK’nın 445/1 maddesi “Rekabet yasağı, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremez ve süresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamaz” hükmünü haizdir. Buna göre rekabet yasağının, işçinin ekonomik geleceğinin ölçüsüz ve hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye girmesini önleyecek şekilde süre, yer ve konu (işin türü) bakımından uygun sınırlar içinde kararlaştırılmış olması gerekir; aksi takdirde rekabet yasağı sözleşmesi geçersizdir. Öte yandan mülga BK’dan farklı olarak yürürlükteki TBK ile rekabet yasağı sözleşmesinin işçinin ekonomik geleceğinin tehlikeye düşürmesi yönünden hâkime kapsamı veya süresi bakımından rekabet yasağına müdahale ve sınırlama yetkisi verilmiştir. TBK’nın 445/2. maddesi; “Hâkim, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle, kapsamı veya süresi bakımından sınırlayabilir” hükmünü haizdir. Somut olayda davalının, davacı şirkette 12.01.2016 tarihinde çalışmaya başladığı ve iş sözleşmesinin 12.maddesinde “…işbu sözleşmenin sona ermesinden itibaren 2 (iki) yıl süre ile Marmara Bölgesinde işçi, işveren ile rekabet edecek bir iş yapmayacağını, işveren ile iş ilişkisinde bulunan veya rakip bir müessesede çalışmayacağını ve böyle bir müessesede ortak, danışman veya sair sıfatla ilgisinin bulunmayacağını kabul ve taahhüt eder. İşçinin, bu hükmü dolanmak amacıyla yapacağı faaliyetlerin tespiti halinde de bu hüküm geçerli olur. İşçi bu yasağa aykırı davranırsa başka herhangi bir koşul aranmaksızın işverene son aylık brüt ücretinin 24 (yirmidört) katı tutarında bir cezai şartı, ilk talepte,..ödemeyi peşinen kabul eder. Daha fazla zarara uğraması halinde işverenin bu zararını ayrıca isteme hakkı saklıdır.” hükmü mevcut olup davalının iş sözleşmesinin işteki aksaklıklar ileri sürülerek davacı şirket tarafından 15.12.2017 tarihinde feshedildiği, davalının 25.12.2017 tarihinde … Hiz. A.Ş.’de işe girip buradan 11.01.2018 tarihinde ayrıldığı anlaşılmaktadır. Davalının, davacı şirket bünyesinde acente memuru/ vardiya amiri olarak çalıştığı, davalının acente memurluğu yaparken fiyat vererek müşterilerle anlaşma yapma, müşterilerle iletişim kurma faaliyetinde bulunmadığı, bu işlemlerin operasyon müdürü veya genel müdür gibi yöneticiler tarafından icra edildiği, davalının ticari işlemin kurulması aşamasında görevli olmayıp sadece işin yürütülmesi için verilen ofis işlemlerini yaptığı, idareci vasfına haiz olmayıp ticari sırlara da vakıf olamayacağı, bilirkişi raporunda sektör bilirkişinin de aynı yönde görüş bildirdiği, davacı vekili tarafından sunulan emsal Yargıtay ilamlarına göre acente memurluğu yapan kişinin üretim sırlarına veya müşteri çevresine ulaşım imkanının olup ticari sırlara vakıf olabileceği öne sürülmüş ise de emsal kararlarda işçinin müşteri temsilcisi veya satış memuru olarak çalıştıkları sunulan kararların somut dava yönünden emsal teşkil etmediği, rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin kurulmasında işverenin korunmaya değer haklı bir menfaatinin söz konusu olabilmesi için, işçinin işverenin üretim sırları, yaptığı işler ve müşteri çevresi hakkında bilgi edinme olanağının bulunması ve bunun sonucunda işvereni önemli bir zarara uğratma ihtimali olması gerekmektedir.Somut olayda davalının davacı şirketin üretim sırlarına veya müşteri çevresine ulaşma olanağı olmadığı belirlenmiştir.Buna göre ; davacı şirketin zarar görme ihtimalinin mevcut olmadığı belirlendiğinden davanın reddine ilişkin kararda bir isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle,davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde olmadığından istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 179,90-TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 54,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 125,50-TL harcın davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, davalı tarafından yapılan 55-TL istinaf yargı giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.11/05/2023