Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/1090 E. 2021/685 K. 17.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1090
KARAR NO : 2021/685
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/01/2020
NUMARASI : 2018/1210 Esas 2020/93 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 17/05/2021
Konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına ilişkin kararın davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili, müvekkilinin davalıya kimyevi maddeler sattığını ve bu şekilde taraflar arasında cari hesap ilişkisi bulunduğunu, davalının cari hesap bakiyesini oluşturan ve ayrıntıları dava dilekçesinde bulunan faturaların bedelini ödemediğini, bunun üzerine davalı hakkında Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile takip yaptığını, davalının takibe itiraz ettiğini, davalının müvekkiline ileri tarihli çeklerle vadeli mail order formlarını verdiğini, müvekkilinin sadece 12.111,60-TL ödeme tahsil edebildiğini, davalı tarafından verilen çeklerin karşılıksız çıkma riskinin yüksek olduğunu, ileri tarihli çeklerin ve ileri tarihli mail order formlarının bir ödeme aracı olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığını, 12.111,60-TL kısmi ödemenin düşmesinden sonra müvekkilinin davalıdan 80.320,83 TL daha alacağının bulunduğunu, davalının itirazın haksız olduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir.
CEVAP : Davalı vekili, cari hesap mutabakatı yapılmadan başlatılan icra takibinin haksız olduğunu, hesap mutabakatlarının uyumsuz olduğunu, TTK 94. maddesindeki koşulların gerçekleşmediğini, davacının muaccel olmuş bir alacağının bulunmadığını, davacıya teslim edilen çek ve kredi kartı ile yapılan ödemelerin borcu karşıladığını, müvekkilinin mail order ödemesinin davacının kabulünde bulunduğunu ve bu ödeme düşülmeden icra takibi yapıldığını, davacıya cevap dilekçesinde ayrıntıları bildirilen ödemelerin yapıldığını savunarak davanın reddi ile %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI : Mahkemece, taraf vekillerinin son oturumda alacağın ödenmek suretiyle son bulduğunu bildirdikleri, bu durumda davanın konusuz kaldığı, davanın konusuz kalması nedeniyle dava tarihinde haklılık durumunun da incelenmesi gerektiği, alacaklının borçludan sonradan ödeme amaçlı vadeli senet veya çek almış olmasının borcun yenilendiği anlamına gelmeyeceği, sonradan verilen ve alınan çeklerin vadelerinde ödenip ödenmeyeceği şüpheli olduğundan davacının alacağını dava konusu yapma hakkının bulunduğu, bu nedenle davanın açılmasında davacının haklı bulunduğu, buna karşılık davalının takipten önce davacıya verdiği çeklerin davacı tarafından davalıya iade edilmeden alacağını takibe koyması üzerine davalının bu yönden ödeme itirazında bulunmasında da haklılık bulunduğu gerekçesiyle davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına, tarafların tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde; bilirkişi raporuna göre dava tarihi itibariyle davacının alacağının 27.090,83-TL olduğunu, bu sebeple 80.230,83-TL üzerinden dava açılmasının hatalı olduğunu, davacının 53.230-TL alacak bakımından dava açmakta haklılığının bulunmadığını, bu nedenle davalı lehine yargılama giderlerine ve kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini, davacının dava tarihinden önce yapılan çek ödemelerini ve kredi kartı mail order ödemelerini dava tarihinden sonra kayıtlarına işlediğini, davacının 53.230-TL alacak isteminde kötüniyetli olduğunu, bu nedenle müvekkili lehine yargılama gideri ve vekalet ücretine ve yine kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gerekirken davacı lehine hüküm kurulmasınının yerinde olmadığını ileri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE : Dava, genel haciz yolu ile takipte ödeme emrine itirazın iptali ve takibin devamı istemine ilişkindir. Davacı, davalıdan olan 92.432,43-TL fatura alacağının tahsili için takip başlatmış olup, davalı ödeme emrine itiraz ederek takibi durdurmuştur. Davacı icra takibinden sonra davalıdan 12.111,60-TL tahsil ettiğini ile sürerek bu defa faiz ve masraflar hariç olmak üzere 80.320,83-TL alacak için itirazın iptali davası açmış olup, yargılama sırasında davacının davalıdan olan alacağının ödendiği hususundaki taraf beyanları doğrultusunda konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, hükme karşı davalı vekili tarafından istinaf kanunyoluna başvurulmuştur. Bu durumda istinaf yolu ile Dairemiz’e gelen uyuşmazlık, davanın açıldığı tarih itibariyle davacının haklılık durumu ile kötüniyet tazminatı koşullarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplanmaktadır.Tarafların ticari defterleri üzerinde yapılan inceleme sonucunda takip tarihi olan 26/09/2018 günü itibariyle davacının davalıdan 92.432,43-TL alacaklı olduğu hususunda her iki tarafın defterlerinin uyumlu olduğu tespit edilmiştir. Buna karşılık davanın açıldığı tarih itibariyle ise davacının defterlerinde kendisi lehine 167.590,83-TL, davalının defterlerinde ise davacı lehine 27.090,83-TL alacak kaydı bulunduğu anlaşılmaktadır.Davanın açıldığı tarih itibariyle davacı ile davalının defterleri arasındaki 140.500,00-TL farklılık, davacı tarafından davalının kendisine verdiği çek ve mail order ödeme emirlerinin verildiği tarih yerine, bu ödemelerin yapıldığı tarihlerde defterlerine işlemesinden kaynaklandığı tespit edilmiştir. Davalı, davacının dava tarihinden önce yapılan çek ödemelerini ve kredi kartı mail order ödemelerini dava tarihinden sonra kayıtlarına işlediğini, oysa ödemeler çeklerin ve mail orderlerin verildiği tarihte yapılmış sayılması gerektiğini ileri sürmektedir. TTK’nun 90/1-(c) maddesinde bir ticari senedin cari hesaba kaydı, bedelinin alınmış olması hâlinde geçerli olmak şartıyla yapılmış sayılacağı düzenlenmiştir. Öte yandan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 133. maddesine göre, borcun yenilenmesi ancak tarafların bu yöndeki açık iradeleri ile mümkün olup, mevcut borç için kambiyo taahhüdünde bulunulması durumunda tarafların açık yenileme iradeleri olmadıkça yenileme sayılmaz. Bu nedenle somut olayda borcun yenilenmesinden söz edilmesi mümkün değildir. Tartışılması gereken diğer bir konu ise, borcun bir kısmı için verilen ileri tarihli çekin vadeyi uzatıp uzatmayacağıdır. Çek verilmesi ödeme sayılmadığından vadeyi uzatması mümkün değildir. Bu nedenlerle borcun bir kısmı için verilen ve ödenip ödenmeyeceği belli olamayan ileri tarihli çek yönünden de davalı borçlu dava açılmasına sebebiyet vermiştir (Yargıtay H.G.K. 13/05/2015 T. 2013/19-2244 E. 2015/1342 K. S.lı İçtihadı). Her dava açıldığı tarihteki duruma göre karara bağlanacağından borcun çek ve mail order ödeme talimatı verilen kısmı yönünden davalı yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumlu olup, yargılama aşamasında ödenen bedel nedeniyle bu kısım yönünden davanın konusu kalmadığından davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmesi mümkün değildir. Aynı gerekçelerle davanın açıldığı tarihte haklılığı sabit olan davacının takip başlatmakta kötüniyetinden söz edilemeyeceğinden davacının aleyhine tazminata hükmedilmesi de mümkün değildir. Açıklanan nedenlerle, HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca yapılan istinaf incelemesi sonucunda, hükümde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığından davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK ‘nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,Alınması gereken 59,30- TL istinaf karar harcından davalı tarafından peşin yatırılan 54,40- TL harcın mahsubu ile bakiye 4,90- TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,İstinaf yoluna başvuran davalı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 17/05/2021