Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/1053 E. 2023/8 K. 02.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1053
KARAR NO: 2023/8
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/07/2019
NUMARASI: 2016/510 Esas – 2019/660 Karar
DAVA: Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 02/01/2023
Davanın reddine ilişkin kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacılar vekili, müvekkili ile davalı arasında distribütörlük sözleşmesi imzalandığını, taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre sözleşmenin 05/05/2014 tarihinde sona ermesi gerekirken davalının müvekkiline mal vermeye devam ettiğini, bu durumda sözleşmenin 05/05/2015 tarihine uzadığını kabul etmek gerektiğini, davalının sözleşmenin yeni dönemde uzatılmayacağına ilişkin bildirimde bulunmadığını, davalının sözleşmeyi haksız olarak feshettiğini, bu sözleşmenin haksız feshi nedeni ile müvekkillerinin maddi ve manevi zarara uğradıklarını belirterek şimdilik 5.000-TL maddi ve 10.000-TL manevi tazminat ile 5.000-TL portföy tazminatının fesih tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte müvekkillerine ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, davacı … ve …’in taraf sıfatı olmadığını, müvekkilinin davacı şirket ile sözleşme imzalandığını, sözleşmenin 60 gün kala yapılması kuralına uyarak fesih işlemini yaptığını, işlemleri noter aracılığı ile yaptıklarını, davacıların ödemelerini süresinde yapmadığını, bu sebeple de ticari faaliyetleri yürütmenin imkansız bir hal aldığını, 2014 yılı boyunca ödenmesi gereken borcun hiç kapatılmadığını, sözleşmenin haklı nedenlerle feshedildiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, tarafların tacir olduğu ve aralarında cari hesap ilişkisinin olduğu, cari hesap bakiyesindeki alacağın davacı tarafından vaktinde ödenmediği, sözleşme kapsamında bu bedellerin tahsili ile ilgili sürelerinin olduğu, ayrıca bu süreler olmasa da tarafların 60 gün öncesinden bildirim yapmaları durumunda sözleşmenin feshedilebileceği, bilirkişi incelemesinde ihtar tarihlerinde vadesi dolan borcun tespit edildiği, bu sürede fesih bildiriminin noter aracılığı ile yapıldığı, fesih içerikli ihtarnamenin varlığı sebebiyle davalının haklılığının yerinde olduğu, ihtara rağmen davacının borç bakiyesini kapatmadığı, borçların fesih tarihinden sonra ödendiği, davalının sözleşmenin feshinde haklı olması nedeniyle davacının maddi ve manevi tazminata hak kazanamadığı, bunun dışında taraflar arasındaki sözleşmede davalının da Muğla, Bodrum ve Milas il ve ilçelerinde mal satımı yapabileceğinin açıkça belirtildiği ve bu hususun davacının da kabulünde olduğu, bu durumda davacı tarafa davalının ürettiği ürünler ile ilgili olarak tekel hakkına haiz bir aracılık işi verilmemiş olduğu, bu nedenle taraflar arasında tek satıcılık sözleşmesi bulunmadığından denkleştirme tazminatının uygulanmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: 1-Davacılar vekili istinaf dilekçesinde; müvekkili şirketin ticari defterlerinin usulüne uygun olduğunu, davalı şirket tarafından gönderilen 20/10/2014 tarihli ihtarnameden sonra dahi taraflar arasındaki ticari ilişkinin devam ettiğini, sözleşmenin otomatik olarak 1 yıl daha devam edeceğinin açık olduğunu, diğer taraftan davalının fesih konusundaki iradesinin belirsiz olduğunu, 05/11/2014 tarihli ihtarnamede ise davalının sözleşmenin kendisi yönünden sürdürülemez hale geldiğinin ve sözleşmenin gereklerinin yerine getirilmemesi halinde sözleşmenin 12/11/2014 tarihinde feshedileceğinin belirtilmesine rağmen, 12/11/2014 tarihinde sözleşmenin feshedilmediğini, hatta bu tarihten sonra da davalının müvekkiline mal vermeye devam ettiğini, davalının 05/11/2014 tarihli ihtarname ile 20/10/2014 tarihli ihtarnamenin sonuçlarını ortadan kaldırdığını, bu nedenle sözleşmenin 31/12/2014 tarihinde sona erdiğinin kabul edilemeyeceğini, bunun dışında mahkemece alınan bilirkişi raporunda müvekkilinin uğradığı zararın hesaplanmadığını, davalının çelişkili davranışları nedeniyle sözleşmenin beklenmedik şekilde sonlandırılacağını bilemeyen müvekkilinin maddi olarak zarara uğradığını, portföy tazminatı koşullarının da oluştuğunu, ayrıca bilirkişiler tarafından hukuki nitelendirme ve değerlendirme yapılmasının doğru olmadığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. 2-Davalı vekili istinaf dilekçesinde; müvekkili lehine maddi ve manevi tazminat ile denkleştirme tazminatı bakımından üç ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken reddine karar verilen denkleştirme tazminatı talebi bakımından vekalet ücretine hükmedilmemesinin doğru olmadığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, bayilik sözleşmesinin sona ermesi nedeniyle maddi ve manevi zararın tazmini ve denkleştirme tazminatı ödenmesi istemine ilişkindir. Taraflar arasında ilk 05/05/2008 tarihinde, ikincisi 01/01/2012 tarihinde düzenlenen 2 adet distribütörlük sözleşme bulunmakta olup sözleşme ile davacı şirket “Muğla, Bodrum, Milas” il ve ilçeleri için distribütör olarak tayin edilmiştir. 01/01/2012 tarihli sözleşmenin 13. maddesinde, sözleşmenin 31/12/2012 tarihine kadar yürürlükte olacağı, kararlaştırılan sürenin sona ermesinden 60 gün öncesinden taraflardan birinin göndereceği noter ihtarı ile sözleşmeyi tek taraflı olarak feshedebileceği, fesih ihbarı yapılmaması halinde sözleşmenin 1 yıl süre ile uzayacağı, bu şekilde sözleşmenin en fazla 5 yıl uzayabileceği, distribütörün sözleşmede yer alan mali yükümlülüklerini gereği gibi yerine getirmemesi veya gecikme göstermesi halinde sözleşmenin herhangi bir süre tanınmadan feshedilebileceği düzenlenmiştir. Sözleşmenin 21-c maddesinde, distribütörün satın almış olduğu ürünlerin bedelini, fatura tarihinden itibaren, şirket tarafından bildirilen vade gününe kadar ödemesi kararlaştırılmıştır. Davalı tarafından davacı şirkete Beşiktaş … Noterliği vasıtasıyla gönderilen 20/10/2014 tarihli ihtarname ile sözleşmenin 13. Maddesine istinaden 60 gün öncesinden sözleşmenin 31/12/2014 tarihinde feshedileceği ihtar edilmiştir. Bunun dışında davalı tarafından davacı gönderilen 05/11/2014 tarihli noter ihtarı ile davacıya ödemelerin ivedi yapılması, yapılmaması durumunda 12/11/2014 tarihinde feshin derhal gerçekleşeceği, sözleşmenin her durumda 31/12/2014 itibariyle sonlanacağı ihtar edilmiştir. Her ne davacı tarafça, davalının gönderdiği 05/11/2014 tarihinde gönderdiği ihtarname ile fesih ihbarına ilişkin ilk gönderilen 20/10/2014 tarihli ihtarnamenin hükümsüz kılındığı ileri sürülmüş ise de 05/11/2014 tarihli ihtarın keşide edildiği tarih itibariyle taraflar arasındaki sözleşme ilişkisi devam etmekte olup, davalı 05/11/2014 tarihli ihtarname ile davacıdan 12/11/2014 tarihine kadar sermaye yapısının düzeltilmesi ve kendisine olan borç tutarının kapatılması, aksi halde 31/12/2014 tarihi beklenmeksizin ve bildirime gerek olmaksızın 12/11/2014 tarihi itibariyle kendiliğinden feshedilmiş olacağı belirtilmiştir. Bu ihtarla davalının 20/10/2014 tarihli fesih ihbarından vazgeçmediği anlaşılmakta olup, borç tutarının kapatılmaması halinde sözleşmenin 31/12/2014 tarihi beklenmeksizin derhal feshedileceği bildirilmiştir. Bilirkişi incelemesinde de, davalının davacıdan olan vadesi geçen alacağının; fesih ihbarının yapıldığı 20/10/2014 tarihi itibariyle 6.506.350,88-TL, 05/11/2014 tarihinde 5.214.233,56-TL, sözleşmenin sona erdiği 31/12/2014 tarihinde ise 1.568.499,60-TL olduğu, sözleşmenin sona ermesinden borcun 12/03/2015 tarihine kadar parça parça ödendiği tespit edilmiştir. Taraflar arasındaki sözleşmenin 13. Maddesinde her iki tarafa da sözleşmenin sona ermesinden 60 gün öncesinden fesih ihbar hakkı tanınmış olup, davalı şirket tarafından sözleşmenin ihbar önellerine uyularak feshinde sözleşmeye aykırılık bulunmamaktadır. Kaldı ki, davacının borç tutarlarını gecikmeli olarak ödediği, ihtar tarihlerinde de vadesi dolan borcu bulunduğu anlaşılmakla, sözleşmenin 21-c maddesi uyarınca davalıya derhal fesih hakkı veren bu durum nedeniyle davacın tarafın feshin haksız olduğuna dair iddiaları yerinde değildir. Bu durumda koşulları oluşayan maddi ve manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davacı TTK 122.maddesi kapsamında denkleştirme tazminatı da talep etmektedir. Taraflar arasındaki sözleşmenin “Münhasırlık” başlıklı 3. maddesinin 3/3 maddesinde “Ayrıca şirket distribütörün faaliyet bölgesinde bulunan zincir marketler (…, …, … vb.) ve hotel, restaurant ve kafeterya gibi distribütöre nazaran farklı düzeyde şirket ürünlerine odaklanmış, nihai satış noktaları da dahil olmak üzere doğrudan dağıtım ve satış yapabilir ve/veya yaptırabilir. Şirketin bu tür uygulamaları sözleşmeye aykırılık olarak nitelendirilemez.” denilmiştir. Sözleşmede “bayiilik”, “acentelik” vb. başka ibarelere yer verilmemiştir. Davacı şirket “Distribütör”, davalı şirket “şirket” olarak adlandırılmış, davalının davacıyı ürünlerinin satışını gerçekleştirmek üzere distribütörü olarak görevlendirdiği, hususi bir atama olmadığının belirtildiği, münhasır distribütörlüğe (tek satıcılığa) yönelik bir ifade kullanılmadığı belirlenmektedir. Taraflar arasındaki sözleşmede davacıya tekel hakkı veren bir sözleşme bulunmadığından bu istemin reddine karar verilmesinde isabetsizlik yoktur. Her ne kadar davalı tarafça, mahkemece reddine karar verilen denkleştirme tazminatı talebi bakımından ayrıca vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği ileri sürülmüş ise de denkleştirme adı altında tahsili talep edilen tazminat kaleminin maddi tazminat kabilinden olduğu, mahkemece maddi ve manevi tazminat talebi bakımından ayrı ayrı vekalet ücreti takdir edildiği anlaşıldığından davalı vekilinin aksi yöndeki istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle; mahkemece davanın reddine dair verilen kararda isabetsizlik bulunmadığından, taraf vekillerinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacılar ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 179,90-TL istinaf karar harcından davacı tarafından peşin yatırılan 54,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 125,5‬0-TL harcın davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Alınması gereken 179,90-TL istinaf karar harcının davalı tarafından peşin yatırılan 54,40-TL harçtan mahsubu ile bakiye 125,50-TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davacı ve davalı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 02/01/2023