Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/1026 E. 2023/44 K. 09.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1026
KARAR NO: 2023/44
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KOCAELİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/06/2020
NUMARASI: 2017/1013 Esas – 2020/189 Karar
DAVA: Pay Devrinin İptali, Alacak
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 09/01/2023
Davanın reddine ilişkin verilen kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; müvekkilinin babası …’nın davalı şirketin %99’u kendisine, %1’i çalışanı …’e ait gözükmekle birlikte, şirketi tamamı kendisine ait olmak üzere kurduğunu, müvekkili ise …’nın bir başka kadından olma oğlu olup 1996 yılında açtığı dava ile nüfus kaydını düzelterek babası ile ilişki kurabildiğini, …’nın 2002 yılında müvekkilinden mal kaçırarak şirketi müvekkilinin üvey kardeşi ve murisin diğer oğlu …’ya devredilmek üzere önce şirketle ilgisi olmayan …’ye, oradan da …’nın annesi …’ya muvazaalı olarak devrettiğini, daha sonra torunları … ve …’ya devirler yapıldığını, sonra da hisselerin …’ya devredildiğini, tüm bu muvazaalı işlemler ile müvekkilinin şirkette ortak olmasının önlendiğini, … 09/06/2015 tarihinde vefat etmiş olup geriye mirasçısı olarak eş ve çocuklarının kaldığını, müvekkilinin de mirasçılık payının 3/20 olduğunu belirterek, muvazaalı hisse devirlerinin iptali ile şirketin 3/20 hissesinin müvekkili adına kayıt ve tesciline, murisin ölüm tarihinden itibaren davalı şirketin tüm gelirlerinin tespiti ile şimdilik 1.000-TL’nin en yüksek banka mevduat faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili 20.12.2018 tarihli duruşmada, alacak taleplerinin kar payına ilişkin olduğunu beyan etmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili; şirketin kuruluşundan bugüne kadar yapılan tüm hisse devrilerinin, taraflar arasında kanunun öngördüğü şekil ve esaslara uygun şekilde yapıldığını, yapılan devirlerin hiç birinde tarafların gerçek iradelerini saklamadıklarını, şirketin o dönemlerdeki durumu dikkate alındığında, muvazaalı işlem yapmayı gerektirecek bir hususun da bulunmadığını, şirket kayıtlarında şirketteki tüm hisse devirlerinin TTK 595 maddesine uygun şekilde, kanunun aradığı şekil şartları yerine getirilerek yapıldığını, davacının gelir talebinin kar payı alacağına ilişkin olduğunu, bu bağlamda şirkete ortak olmayan tarafın bu meyanda bir talebi olamayacağı gibi, TTK hükümlerine göre kar payının ancak ortaklar genel kurulu tarafından verilecek karar sonrasında dağıtabileceğini, müvekkili şirketin bu yönde bir kararı olmadığından ve davalının şirkette ortaklığı bulunmadığından bu talebin dinlenilemeyeceğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece; davacı …’nın soy bağının tespiti kararına göre …’nın oğlu olup, getirilen mirasçılık belgesine göre miras payının 3/20 olduğu, …’nın 09.06.2015 tarihinde vefat ettiği, vefatından evvel %99 oranındaki şirket hisselerini 2002 yılında akrabalık bağı bulunmayan, ancak arkadaşı olduğu anlaşılan …’ye devrettiği, akabinde hisselerin tamamını eşi ve davacının üvey annesi olan …’ya devir ettiği, kayıtlara göre devir bedellerinin ödendiği, aksi iddiaların ispatı bulunmadığı, dinlenen tanıkların beyanlarından, ne müteveffanın ne de diğer çocuklarının davacıyı aileden dışlamadıkları, şirkette çalışmasına müsaade ettikleri ve mirastan pay verdiklerinin anlaşıldığı, murisin davacıdan mal kaçırdığı iddiasını ispatlayacak bir delil bulunmadığı, babalık davasında dahi inceleme yapılmadan kabul beyanı üzerine karar verildiği, bu kapsamda şirket hisse devirlerinin muvazaalı olarak yapıldığı her türlü delille ispatlanabilecekken, şüpheden uzak delillerle ortaya konulamadığı, nitekim müteveffanın hisse devrini ne amaçla yaptığı, hisse devrinden muradının ne olduğu, geriye kalan eş ve çocuklara davacı ayrı tutularak iltimas geçilip geçilmediği yahut mal kaçırma durumunun bulunup bulunmadığı gibi hususların, muvazaa iddiasında açıklığı kavuşturulması gerektiği, toplanan delillere göre şirket hisse devirlerinin muvazaalı olarak yapıldığı iddiasının yerinde olmadığı, davacının şirket ortağı olmaması nedeniyle kar payı talep edemeyeceği, zira kar dağıtımının şirket ortaklarınca genel kuruldan talep edilmesi gerektiği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davacı vekili; müvekkilinin murisin başka bir kadından olma çocuğu olup 1996 yılında açtığı dava ile nüfus kaydını düzelterek baba ile ilişki kurabildiğini, murisin 2002 yılında şirketi müvekkilinin üvey kardeşi ve murisin diğer oğlu …’ya devretmek üzere önce şirketle ilgisi olmayan …’ye, ardından murisin eşi …’ya para alışverişi olmaksızın devrettiğini, usulsüz işlemleri tamamlamak üzere torunlar … ve …’ya karşılığı alınmadan, muvazaalı devirler yapıldığını, sonrasında da şirketin …’ya devredildiğini, tüm bu muvazaalı işlemler ile müvekkilinin şirkette ortak olması önlendiği gibi müvekkiline şirketten gelir verilmediğini, muris … 09/06/2015 tarihinde vefat etmiş olup geriye mirasçısı olarak eş ve çocuklarının kaldığını, müvekkilinin de mirasçılık payının 3/20 olduğunu, tüm hisse devirleri usulsüz olup yönetim kurulu kararlarının da batıl olduğunu, mahkemece tanık beyanlarının hatalı değerlendirildiğini, tanıkların müvekkilinin muris tarafından dışlandığını, müvekkiline bir hak verilmediğini, hisse devirlerinin geçersiz ve parasal karşılığı olmayan devirler olduğunu ifade ettiklerini, bu hali ile işlemlerin mirastan mal kaçırma olduğunun ispatlandığını, devir yapılan …’nin murisin meyhane arkadaşı olduğu, bu kişiye yapılan devrin gerçek bir devir olmadığı, torunların hisse devralacak maddi gücü bulunmadığı, …’nın ev hanımı olduğu için hisse devralacak gücünün bulunmadığı,tüm devirlere ilişkin yönetim kurulu kararlarının batıl olduğunu belirterek, kararın kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, limited şirket hisse devrinin muvazaa nedeniyle iptali ve davacının miras payı oranında şirketin pay defterine kaydı ile kar payı alacağının tahsili istemine ilişkindir.İrade ve beyan arasında bilerek yaratılan uyumsuzluk şeklinde tanımlanan muvazaa, hisse devirlerinin gerçekleştiği tarihler itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nın 18. maddesinde düzenlenmiş ve anılan maddede, “bir aktin şekil ve şartlarını tayinde, iki tarafın gerek sehven, gerek akitteki hakiki maksatlarını gizlemek için kullandıkları tabirlere ve isimlere bakılmayarak, onların hakiki maksatlarını aramak lazımdır” hükmüne yer verilmiştir. O halde muvazaa; tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacı ile ve fakat kendi gerçek iradelerine uymayan ve aralarında hüküm ve sonuç doğurmayan bir görünüş yaratmak hususunda anlaşmalarıdır, şeklinde tanımlanabilir. Bir başka ifadeyle; irade açıklamasında bulunan taraflar, bu açıklamanın kendisine yapıldığı kişi, irade açıklamasının sonuç doğurmaması konusunda anlaşmışlar, yalnız gerçek bir hukuki işlemin bulunduğu görünüşünü yaratmayı istemişlerse, muvazaadan söz edilir. Öğreti ve uygulamada muvazaa, mutlak ve nispi muvazaa olarak iki gruba ayrılmaktadır; mutlak muvazaada taraflar herhangi bir hukuki işlem yapmayı istemezler, yalnız görünüşte bir hukuki işlem için gerekli irade açıklamasında bulunurlar; nispi muvazaada ise, taraflar gerçekten belli bir hukuki işlem yapmak isterler, ancak onu saklamak amacıyla, bir başka hukuki işlemin kurulduğu görüşünü yaratmak üzere irade açıklamasında bulunurlar. Taraflar ister yalnız bir görünüş yaratmayı, ister ikinci bir gizli işlem yapmayı arzu etmiş olsunlar, görünüşteki işlem tarafların gerçek iradelerine uymadığından, ilke olarak herhangi bir sonuç doğurmaz. Muvazaada görünüşteki işlemin her türlü hukuki sonuçtan yoksun olması, tarafların ortak iradelerinin bu yolda olmasından kaynaklanmaktadır. Şu halde özellikle nispi muvazaada ilke olarak görünüşteki işlemin altına saklanan ve tarafların gerçekleştirmek istedikleri işlem (gizli sözleşme) geçerlidir. Bu geçerliliğin, tarafların gerçek ve uygun iradelerinin bu yolda olmasından kaynaklandığı ve onun, muvazaalı hukuki işlemin altına gizlenmiş olmasının, ilke olarak geçerliliğini etkilemediği her türlü duraksamadan uzaktır. Ne var ki muvazaada, gizli işlem şekle bağlıysa ve bu gizli işleme ilişkin irade açıklamaları şekle uygun yapılmamışsa, görünüşteki işlem yapılırken yasaların öngördüğü şekle uyulmuş olması, gizli işlemdeki şekle aykırılığı gidermez. Bu durumda, görünüşteki işlem tarafların gerçek iradelerini yansıtmadığından her hangi bir sonuç doğurmadığı gibi, gizli işlem de şekle aykırılıktan dolayı geçersizdir.Davacı mirasçı; muvazaanın tarafı olmadığından, iddiasını tanık dahil her türlü delille kanıtlayabilecektir. Muvazaa iddiasına konu hisse devirlerinin yapıldığı tarihlerde yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK’nın 520. maddesi hükmüne göre, limited şirket hisse devrinin geçerliliği yazılı şekilde yapılıp imzasının noterce tasdik ettirilmesi koşullarına bağlı olup, payın devri ancak şirkete bildirilmek ve pay defterine kaydedilmek şartıyla hüküm ifade eder. Devrin pay defterine kaydı için ise, ortaklardan en az 3/4’ünün devre muvafakat etmesi ve bunların esas sermayenin en az 3/4’üne sahip olması şarttır. Görüldüğü üzere limited şirket hisse devrinin geçerliliği, yazılı şekilde yapılması ve imzaların noter tarafından onaylanması olmak üzere şekil şartına bağlanmıştır. Bunun sonucu olarak, alıcı ancak satış senedinde belirtilen hukuki neden gereğince hisse senedinin mülkiyetini kazanabilecektir. Bu nedenle satış ise satış, bağış ise bağış sözleşmesinin yazılı olarak düzenlenmesi sonucunda devir gerçekleşebilecektir. Eğer bu konuda taraflar arasında bir danışıklı işlem varsa, gerçekte bağış yapıldığı halde görünürde geçerli olarak yazılı devir sözleşmesi ile satış gibi gösterilmişse ve tarafların gerçek iradeleri yazılı olarak düzenlenen sözleşmede birleşmemiş ise hissenin mülkiyeti de devralan alıcıya geçmeyecektir.Somut olayda; davalı şirketin, her biri 25-TL değerinde 100 hisseye ayrılmış toplam 2.500-TL sermaye ile 99 payı murise ve 1 payı …’e ait olmak üzere kuruluş ve tescilinin gerçekleştirildiği, murisin şirkette mevcut 99 hissesini 03.04.2002 tarihli hisse devri sözleşmesiyle …’e devrettiği, devir işleminin aynı tarihli ortaklar kurulu kararıyla kabul edilerek ticaret sicil gazetesinde ilan edildiği, …’in bu hisselerin tamamını 14.05.2003 tarihinde murisin eşi olan …’ya devrettiği, sermaye artışları sonucunda …’nın kendisine ait toplam 2.970 paydan 2.100 payı torunu olan …’ya, 870 payı ise …’ya 21.02.2005 tarihli hisse devri sözleşmesiyle devrettiği, sonraki dönemde gerçekleşen muhtelif pay devirleri sonucunda şirketin tüm hisselerinin murisin diğer oğlu olan davalı …’ya geçtiği ve halen de bu kişi adına kayıtlı olduğu, davacının ise murisin evlilik dışı ilişkisinden doğma çocuğu olup, Kocaeli 3. Asliye Hukuk 1996/692 esas 1997/63 karar sayılı ilamı doğrultusunda murisin çocuğu olduğunun tespit ve nüfus kaydına tesciline karar verildiği, murisin 09.06.2015 tarihinde ölümü üzerine alınan veraset ilamına göre de davacının 3/20 pay sahibi olduğu anlaşılmaktadır. Dosya kapsamında toplanan delillerden; murisin devir tarihi itibariyle ekonomik durumu itibariyle şirket hisselerini satmaya ihtiyacının bulunmadığı, paylarını devralan … murisin arkadaşı olup davalı şirket ile bir ilgisinin bulunmadığı gibi tespit edilen ekonomik durumu itibariyle alım gücünün bulunmadığı, murisin eşi … ise ev hanımı olup o dönem itibariyle hisse satın alacak durumda olmadığı, hisse devirleri karşılığında herhangi bir bedel ödediğine dair iddia ve delil bulunmadığı, murisin hisseleri doğrudan eşi …’ye devretmek yerine …’e devredip, yaklaşık bir yıl sonra bu kişi tarafından …’ye devrin gerçekleştirildiği, … tarafından hisseler devredilen … ve … ise …’un çocukları olup, 2014 yılı içerisinde gerçekleşen pay devirleri ile bu kişilerin de hisselerini babaları olan davalı …’ya devrettikleri anlaşılmakta olup; alınan tanık beyanları ve kısa süre içerisinde gerçekleştirilen çok sayıda pay devri de dikkate alındığında, murisin gerçek amacının şirket hisselerini satmak olmayıp bağışlama niteliğinde olduğu, devir işlemi muvazaa nedeniyle geçersiz olmakla, pay devrinin şirket pay defterine kaydedilmesine dair ortaklar kurulu kararlarının da davacının miras payı bakımından geçersiz olduğu kanaatine varılmıştır. Bu nedenle davacının 3/20 miras payı bakımından şirkette pay sahibi olduğu kabul edilerek bu payın şirketin pay defterine kaydına karar verilmesi gerekirken bu istemin reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.Davalı şirketin ticaret sicil kayıtlarının incelenmesinde; 03.10.2002 tarihli ticaret sicil gazetesinde ilan edilen ortaklar kurulu kararıyla şirketin sermayesinin 72.500.000.000-eTL (72.500-TL) artırılarak 75.000.000.000-eTL’ye (75.000-TL) çıkarılmasına, bunun 3.528.93-TL’sinin ortaklarca nakten ödenmesine, geri kalan kısmın geçmiş yıl karlarından karşılanmasına; 12.12.2007 tarihli ticaret sicil gazetesinde ilan edilen ortaklar kurulu kararıyla şirketin sermayesinin 250.000-TL’ye çıkarılmasına, bunun 8.213.16-TL’sinin ortaklarca nakten ödenmesine, geri kalan kısmın geçmiş yıl karları ve yedeklerden karşılanmasına; 11.01.2010 tarihli ticaret sicil gazetesinde ilan edilen ortaklar kurulu kararıyla şirketin sermayesinin 650.000-TL’ye çıkarılmasına, bunun 10.000-TL’sinin ortaklarca nakten ödenmesine, geri kalan kısmın geçmiş iç kaynaklardan karşılanmasına; 26.04.2010 tarihli ticaret sicil gazetesinde ilan edilen ortaklar kurulu kararıyla şirketin sermayesinin 1.200.000-TL’ye çıkarılmasına, bunun 25.000-TL’sinin ortaklarca nakten ödenmesine, geri kalan kısmın iç kaynaklardan karşılanmasına; son olarak 8.1.2019 tarihli ticaret sicil gazetesinde ilan edilen ortaklar kurulu kararıyla şirketin sermayesinin 5.850.000-TL’ye çıkarılmasına, bunun 38.519,19-TL’sinin tek ortak … tarafından nakten ödenmesine, geri kalan kısmın geçmiş yıl karları ve kar yedeklerinden karşılanmasına karar verildiği, ilk sermaye artırımından itibaren toplamda 85.261,28-TL’nin ortaklarca nakten ödendiği anlaşılmaktadır. Davacının miras payının ihlal edilmesi nedeniyle miras payına karşılık gelen nakden ödemenin davacı adına yapıldığının kabulü gerekmekte olup, davalı …’nın ise ise dilediği takdirde davacının miras payı için ödediği nakden ödenen sermaye artırım bedelini talep hakkı mevcuttur. Davacı paylarının usulen davalı …’a intikal ettiği kabul edilemeyeceğinden davalının bu talep hakkının saklı tutulmasına karar verilmiştir. Sonuç olarak şirketin son durum itibariyle 234.000 paydan %99 muris payına isabet eden kısım 231.660-adet olup, davacının 3/20 miras payı 34.749 adet paya tekabül ettiğinden, bu miktar payın davacı adına kayıt ve tesciline karar verilmesi, hükümden sonra sermaye artırımı olması halinde bu orana tekabül eden payın davacı adına tescili gerekmektedir. Diğer yandan limited şirketlerde ortaklara kar payı dağıtımı yapılabilmesi için, şirket ortaklar kurulunca bu yönde bir karar alınması zorunludur. Ancak davalı şirkette bu yönde alınmış bir ortaklar kurulu kararı bulunmadığı, aksine şirket tarafından kar payının dağıtılmayıp sermaye artırımlarında kullanıldığı, kar dağıtılmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle davacının kar payı alacağı isteminin reddine karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle; davacının hisse devrinin iptali isteminin kabulüne karar verilmesi gerekirken, reddine karar verilmesi doğru değil ise de, yapılan hata/eksiklik yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile kararın kaldırılarak “davanın kısmen kabulü ile davacının hisse devrinin iptali isteminin kabulüne,hükmün hisse iptaline ilişkin kısmı bakımından dava tarihi itibariyle kayıtlı sermayesi (muris payından davacının miras payına isabet eden 178.200-TL)) esas alınarak yargı harcının hesaplanmasına , kar payı alacağı isteminin ise reddine” karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE; Kocaeli 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/06/2020 Tarih 2017/1013 Esas 2020/189 Karar sayılı kararının HMK.’nın 353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA; “Davanın kısmen kabulüne, Körfez Ticaret Sicilinin … sicil numarasında kayıtlı … Sanayi Limited Şirketi’nin davalı … adına kayıtlı olan 234.000 paydan 34.749 adet payın davalı adına olan kaydının iptali ile davacı … adına davalı şirketin pay defterine kayıt ve tesciline,Davacının kar payı alacağına ilişkin isteminin reddine, Davalı …’nın murisden itibaren yapılan sermaye artırımlarında ortaklarca yapılan nakden ödemelerden davacının miras payı oranında yaptığı ödeme bakımından davacıya karşı talep haklarının saklı tutulmasına,” İlk Derece Yargılamasına ilişkin olarak; “Alınması gereken 12.172,84-TL karar ve ilam harcından mahkeme veznesine yatırılan 31,40-TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 12.141,44–TL’nin davalılardan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davacı tarafından yatırılan 62,8‬0-TL peşin harçların davalılardan alınarak davacıya verilmesine, Davacı tarafından yapılan 1.700-TL bilirkişi ücreti ve 820,40-TL posta masrafı olmak üzere toplam 2.520,40-TL yargı giderinin, davanın kabulü oranında hesaplanan 1.260-TL’sinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, Davalı tarafından yapılan 300-TL bilirkişi ücreti ve 150-TL posta masrafı olmak üzere toplam 450-TL yargı giderinin, davanın reddi oranında hesaplanan 225‬-TL’sinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, bakiye kısmın davalılar üzerinde bırakılmasına, Davacı lehine taktir olunan 1.000-TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, Davanın reddolunan kısmı üzerinden davalılar lehine taktir olunan 1.000-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan 54,40-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, Hükümden sonra davacı yan gider avansından karşılanan 115-TL posta masrafının davanın kabulü oranında hesaplanan 57,50-TL’sinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 09/01/2023