Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1002
KARAR NO : 2020/871
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/03/2020
NUMARASI : 2018/481 Esas 2020/234 Karar
DAVA: Ticari Ünvanın Korunması
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 22/09/2020
Davanın kısmen kabulü ile davalı ünvanından “…” ibaresinin terkini talebinin kabulüne ,haksız rekabetin tesbiti ve meni taleplerinin reddine dair hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA:Davacı vekili, müvekkili şirketin 2004 yılında, … olarak ticari ünvanını tescil ettirdiğini ,2014 yılında ticari unvanının çekirdek unsuru olan “…” ibaresini de içerir şekilde markasını da tescil ettirip ve koruma altına aldığını, müvekkili şirketin son dönemlerde birlikte iş yaptığı firmalardan, kendi bünyesine ait olmayan projeleri, proje tekliflerini sanki kendilerince yapılmış olarak algılanması nedeniyle araştırma yaptıklarında, ortak faaliyet gösterdikleri piyasada … olarak anılan bir firmanın daha varlığını öğrendiklerini, bahsi geçen davalı şirketin, web siteleri , resmi evrakları , reklamları incelendiğinde “…” ismini ticari hayatta ayırt edici olarak kullandıklarını fark ettiklerini, Davalı şirketin müvekkil şirket ile ortak faaliyet alanları bulunduğunu, müvekkili şirketin 30.09.2004 tescil tarihli ticari unvanı; davalının daha sonra olan 09.11.2010 tescil tarihli ticari unvanı nedeniyle unvanın kullanımı bakımından önceliğin müvekkili şirkete ait olduğunu, davalı şirketin oluşan irtibastan faydalandığını, haksız rekabet oluşturduğunu, müvekkillerinin ticari itibarını ve kredisini sarstığını belirterek; davalı şirketin ticari unvanından … ibaresinin terkini, haksız rekabetin men’ini, haksız rekabet sonucu doğan maddi zararın önlenmesini, masraflar davalıya ait olmak üzere hükmün gazetede yayımlanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili, müvekkili şirketin 2010 yılında kurularak ticari unvanını ticaret sicil gazetesinde tescil ettirdiğini, müvekkil şirketin, 2011 yılında … işini aldığını, elektrik, mekanik projesinin tamamını çizdiğini, Batışehir mekanik projesinin uygulama kısmının bir bölümünü davacı şirketin yaptığını, projenin üstünde davalı şirketin logosu, kasesinin mevcut olduğunu, projeyi görmeden uygulama yapılamayacağını, bu projeyle davacının 2011 yılından itibaren müvekkil şirketin varlığından haberdar olduğunu, davacının uygulamayı yaparken, projeyi çizen müvekkili şirketten sözlü olarak bilgi aldığını, bu nedenle haksız ve hukuka aykırı olarak 6 yıl sonra haksız rekabet ve iltibas iddiasıyla açılan davanın zamanaşımı yönünden reddini, ünvanlarda benzerlik bulunmadığından iltibas oluşması mümkün olmadığını, belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, 6102 sayılı TTK 52. maddede zamanaşımı veya hak düşürücü sürenin düzenlenmediği, kural olarak, ticaret unvanı üzerindeki hakkın ihlali devam ettiği sürece, hakkı ihlal edilen gerçek veya tüzel kişinin dava açma hakkının devam ettiği, bu nedenle davalının zamanaşımı itirazının reddine; Ticaret ünvanının birebir aynı olması, ünvanların vurgu kelimesinden sonra yeterince ayırt edici kelimenin bulunmaması, şirketlerin çalışma alanlarının ve şirket merkezi il adreslerinin aynı olması nedeniyle ünvanların iltibasa yol açacağı gerekçesiyle… ibaresinin davalının ticari ünvanından ve ticaret sicili kayıtlarından terkinine kararın gazetede ilanına , davalının usulüne uygun olarak tescilli unvanını kullanması, sicilden terkin edilmediği müddetçe haksız rekabet teşkil etmeyeceği gerekçesiyle davacının diğer taleplerinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ : 1-Davalı vekili istinaf dilekçesinde; davacının müvekkili şirketten 2011 yılından itibaren haberdar olduğu halde 6 sene geçtikten sonra dava açıldığını, davanın zamanaşımı yönünden reddi gerektiğini, müvekkili şirket ile davacı şirketin faaliyet alanlarının aynı olmadığını, mahkemece ticaret sicil kayıtlarının değerlendirilmediğini, ticari unvanların birebir aynı olmadığını, sadece ek/vurgulayıcı unsur … ibaresine bakıldığını, ticaret unvanı terkininde hak sahipliğinin öncelikle tescile dayandırılması gerekçesinin yerinde olmadığını, şirketlerin tanınırlığına bakılması gerektiğini, davacının iltibasa ilişkin somut delil sunamadığını, bu nedenlerle kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. 2-Davacı vekili katılma yoluyla istinaf dilekçesinde; tescilli unvanın haksız rekabet teşkil etmeyeceğini fakat kusurlu ve kötü niyetli tescil durumunda meydana gelen zarardan tescil ettirenin sorumlu olacağını, davalının müvekkili firmanın unvanını aynı sicil bölgesinde kullandıktan sonra ve kendi beyanına göre 2011 yılından itibaren müvekkilinden haberdar olduktan sonraki kullanımlarının ve ihtarname keşidesine rağmen aynı alandaki kullanımlarının devam etmesi karşısında müvekkilinin tanınmışlığından yararlandığını ve şirket yetkilisinin farklı şirketler kurarak iltibası artırdığını,bu nedenle her ne kadar tescilli de olsa davalının eylemlerinin haksız rekabet boyutunda olması sebebiyle mahkemenin haksız rekabetin oluşmayacağı değerlendirmesinin doğru olmadığını, bu açıdan kararın kaldırılarak davalının eyleminin haksız rekabet teşkil ettiğinin tespiti ile men’ine ve haksız rekabet sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE :Somut olayda uyuşmazlık davacı şirketin ticaret unvanına tecavüzün bulunup bulunmadığı ve davalının ünvanında ki … ibaresinin terkini gerekip gerekmediği ,davacının uzun süreli sessiz kalma nedeniyle dava açma hakkı bulunup bulunmadığı noktasındadır.Ticaret unvanının korunması 6102 Sayılı TTK’nın 52 vd maddelerinde düzenlenmiş olup ticaret unvanı, bu hali ile kendine has özel koruma tedbirlerine tabi tutulmuştur. Bu türden açılan davalarda Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin yerleşik uygulaması gereğince, terkini talep edilen şirkete ait ticaret unvanının ayrıca ek alıp almadığı, tacirlerin iştigal sahalarının benzer olup olmadığı,unvanların genel görünüm itibari ile benzer olup olmadıkları ve bu benzerliklerin üçüncü kişiler açısından karışıklığa neden olup olmayacağı hususları incelenip değerlendirilmektedir. Öte yandan bir başka tacire ait ticaret unvanının terkinini talep eden tarafın davasını belirli ve makul bir süre içinde açması gerekir. Ticaret unvanları tescil ve ilana tabi bulunduğundan makul sürenin hesabında bunun da nazara alınması icap eder. Makul sürenin geçirilmesi halinde sessiz kalma nedeni ile hak kaybı oluşur. Uzun süreli sessiz kalma suretiyle hak kaybı, TTK’da düzenlenmiş değildir. Bu durum Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin uygulaması ile hukukumuza yerleşmiş olup, yasal dayanağı da TMK’nin 2. maddesidir. Sessiz kalma yolu ile hak kaybının oluşması için öncelik hakkı sahibinin kullanımdan haberdar olması gerekmekte ise de sessiz kalmanın kaç yıl sonra hak kaybına yol açacağı ile ilgili kesin bir süre vermek mümkün değildir. Burada önemli olan öncelik hakkı sahibinin sonraki kullanıma bir süre katlanmış olmasıdır. Bu itibarla bu sürenin belirlenmesinde somut olayın özelliklerinin değerlendirilmesi gerekmektedir. Terkin talep eden tarafın, sessiz kalma ve göz yumma kast ve iradesi olmasa dahi geçen süre zarfında ticaret unvanının terkini talep olunan tacirin, yapmış olduğu belirli yatırımlarla müşteri çevresi oluşturması, işletmesini geliştirerek belirli kesimlerce tanınır hale getirmesi de mümkündür. Bu açıdan bakıldığında, davanın ihmal yolu ile de geç açılıp hak kaybına uğranması mümkün hale gelebilecektir.(Yargıtay 11.HD , 03.04.2013 tarih, 2013/974 E., 2013/6703 K. sayılı ilamı)Somut olayda,ticaret siciline davacı şirketin ticaret ünvanı 30.09.2004 tarihinde ,davalı şirketin ise 09.11.2010 tescil edilmiştir. Davacının öncelikli kullanım hakkına sahip olduğu “…” ibaresinin her iki şirketin ünvanının çekirdek unsuru olduğu ,iştigal alanlarının benzer olduğu da anlaşılmaktadır. Ancak davacı ; ilk olarak ticari ünvanında bulunan … ibaresinin kaldırılmasını 28.10.2016 tarihli ihtar ile davalıdan talep etmiş 30.01.2017 tarihinde de de elde ki davayı açmıştır. İhtarın davalının ünvanın tescilinden 5 yıl 11 ay sonra davayı da 6 yıl 2 ay geçtikten sonra açmıştır. Davacı her ne kadar 6102 sayılı T.T.K.’nun 52.maddesinde zamanaşımı veya hak düşürücü sürenin düzenlenmediğini, ticaret unvanı üzerindeki ihlal devam ettiği sürece, dava açma hakkının devam ettiğini ileri sürmüş ise de; aradan geçen zamanda sessiz kalarak kullanıma razı olduğu,2011 yılında …. Projesiyle davalı şirketin varlığından haberdar olduğu sunulan belgelerden anlaşılmakla birlikte ticaret sicili kayıtlarının herkese açık olduğu gözetildiğin de dava açma hakkı olmadığının kabulü gerekmektedir.Öte yandan davalının unvanı tescilli olup, tescilli unvanın sicilden terkin edilmesi anına kadar kullanılmasında usulsüzlük bulunmadığından, bu dönem için unvana tecavüz ve haksız rekabetten bahsedilemez.Bu nedenle davalının tescilli unvanını kullanması nedeniyle terkine kadar haksız rekabetin tespiti ile meni talepleri haklı değil ise de, esasen ticari ünvana tecavüz dışında başkaca bir haksız rekabet eylemi ileri sürülmediğinden ilk derece mahkemesince aynı gerekçeyle haksız rekabetin tesbiti ve meni isteminin reddine karar verilmesinde isabetsizlik yoktur. Haksız rekabetin tesbiti ve meni’ne dair fazla istemin reddine ilişkin hükme yönelik davacı vekilinin istinaf nedenleri yerinde görülmemiş davacı vekilinin başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.O halde,tüm dosya kapsamı gözetildiğinde, iş bu davanın makul süre içinde açılmadığı anlaşılmakla, davanın reddi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile ticari ünvanın terkini talebine ilişkin davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK 353(1)b-2 m. uyarınca hükmün kaldırılmasına ve davanın tüm talepler yönünden reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK.’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE; İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12/03/2020 Tarih 2018/481 Esas 2020/234 Karar sayılı hükmün HMK 353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA; “Davacının; davalının ticaret ünvanında ki “…” ibaresinin terkini ve haksız rekabetin tesbiti ve meni ,maddi zararın önlenmesi taleplerine yönelik açtığı davanın yerinde olmadığından REDDİNE”İlk Derece Yargılamasına ilişkin olarak; “Alınması gereken 54,40-TL harçtan davacı tarafından peşin yatırılan 31,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 23-TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, Davalı tarafından yapılan 130-TL yargı gideri ile davalı vekili için takdir edilen 3.400-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avanslarının kendilerine ödenmesine,”Davacı tarafından yatırılan peşin istinaf harcının karar harcına mahsubuna başkaca harç alınmasına yer olmadığına,İstinaf yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan 54,40-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, hükümden sonra davalı yan gider avansından karşılanan 15,75-TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 22/09/2020