Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2020/10 E. 2022/1308 K. 29.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/10
KARAR NO: 2022/1308
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/06/2019
NUMARASI: 2016/1048 Esas – 2019/567 Karar
DAVA: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 29/09/2022
Davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen kararın temlik alan davacı … ve davalılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; müvekkili tarafından davalıların kefili bulundukları … firmasına kullandırılan kredi borcunun vadesinde ödenmemesi nedeniyle İstanbul … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, davalıların takibe haksız olarak itiraz ettiklerini, söz konusu takip alacağının taraflar arasında imzalanan genel kredi sözleşmesinden kaynaklandığını, müvekkili tarafından keşide edilen Kahramanmaraş … Noterliği’nin 12/05/2016 tarihli ihtarnamesi ile borcun ödenmesinin istenildiğini, kat ihtarı ekindeki hesap özetinde nakdi borcun ayrıntılarıyla gösterildiğini, davalıların genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan borçtan müteselsil kefil sıfatıyla sorumlu olduklarını, akdedilen sözleşmede borcun vadesinde ödenmemesi durumunda hangi faiz oranının uygulanacağının açık olarak belirtildiği ve ıslak imza ile imzalandığını, bu nedenle davalıların faize itirazının yerinde olmadığını, sözleşmenin 22. maddesinde temerrüt faizinin düzenlendiğini, yine TTK’nın 8 maddesine göre de ticari işlerde faiz oranının serbestçe belirleneceğini belirterek, davalıların itirazının iptali ile davalılar aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep edilmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili; müvekkillerinin kefaletinin BK hükümleri gereği sona erdiğini, 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren TBK’ya göre kefalet ilişkisi kurulurken kefil olma iradesinin, kefaletin azami miktarının, kefalet tarihinin ve müteselsil kefil olduğunun hem gerçek hem tüzel kişi kefil tarafından açıkça el yazısı ile belirtilmesinin kefaletin geçerlilik şartı haline getirildiğini, genel kredi sözleşmesi incelendiğinde bu şartları taşımadığından kefaletlerin geçersiz olduğunu, müvekkilleri tarafından davacı bankaya Bakırköy … Noterliğinin 14/12/2015 tarihli ihtarnamesi ile asıl borçlu şirkette yer alan hisselerinin 06/11/2015 tarihinde …’e devredildiği, bu tarihten sonra asıl borçlu şirkete kullandırılan kredilerden sorumlu olunmayacağı hususunda bildirimde bulunulduğunu, kefaletten kaynaklanan imzalanan sözleşme sonrası kullandırılan kredilerin tamamı kapatılmış olup, takip konusu edilen kredilerin ihtarname sonrası kullandırılan kredilerden kaynaklandığını ve bu nedenle müvekkillerinin sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, TBK gereği genel işlem şartı sayılan genel kredi sözleşmesinin müvekkilleri aleyhine olan tüm hükümlerinin geçersiz olduğunu belirterek, davanın reddi ile davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep edilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; davacı ile dava dışı asıl borçlu … arasında 09/02/2012 tarihinde 250.000-TL limitli, 18/06/2012 tarihinde 500.000-TL limitli ve 14/08/2012 tarihinde 750.000-TL limitli üç ayrı genel kredi sözleşmesi yapıldığı, bu sözleşmelerden ilk iki sözleşmeyi müşterek borçlu müteselsil kefil olarak … ve …’in son sözleşmeyi ise …, … ve …’nın da müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıkları, kefillerin kefalet limitlerinin tüm sözleşmelerde, sözleşme tutarları ile sınırlı olduğu, 6098 sayılı TBK’nun yürürlüğe girmesinden önce yapılan kefalet sözleşmelerinin geçerli olduğu, son sözleşmenin yapıldığı tarih itibariyle davalı …’nın şirket ortağı olduğu, her iki davalının kefalet sözleşmelerini kefalet limiti dahil olmak el yazıları ile yazıp imzaladıkları, eş muvafakatlerinin alındığı, ayrıca asıl borçlunun daha önce doğan borçlarının da kefalet kapsamında olduğunun davalılarca kabul edildiği, buna göre 6098 sayılı TBK’nın yürürlüğe girmesinden sonra akdedilen kefalet sözleşmelerinin geçerli olduğu, dava dışı şirkete 06/01/2016 tarihinde 30.000-TL bedelli, 30/06/2016 vadeli, 28/01/2016 tarihinde 35.000-TL bedelli ve 30/06/2016 vadeli, 16/03/2016 tarihinde 34.500-TL bedelli ve 30/07/2016 vadeli çekler karşılığında iskonto kredileri kullandırıldığı, yine 02/02/2016, 26/02/2016, 28/03/2016 tarihli toplam 58.000-TL tutarında rotatif kredi kullandırıldığı, ayrıca kredili mevduat hesabı tanımlandığı ve 10 yapraklı çek karnesi verildiği, davacı tarafça hesabın 10/05/2016 tarihinde kat edildiği, üç ayrı iskonto kredisi için toplam 99.500-TL, rotatif kredi için 59.648,88-TL, KMH için 31.157,05-TL olmak üzere toplam 190.285,93-TL nakdi alacağın ve çek depo bedeli için 12.900-TL gayrı nakdi alacağın tebliğden itibaren 24 saat içerisinde ödenmesi içerikli ihtarnamenin dava dışı asıl borçlu ve davalılara 16/05/2016 tarihinde tebliğ edildiği, davalıların 18/06/2015 tarihinde temerrüde düştükleri, davalılar aleyhinde 27/06/2016 tarihinde ilamsız icra takibine girişildiği, davalıların takibe süresinde itiraz ettikleri; bilirkişi raporları incelendiğinde, davacının, dava dışı asıl borçludan takip tarihi itibariyle; 99.500-TL iskonto kredisi, 59.512,58-TL rotatif kredi, 5.754,12 TL KMH kredisi olmak üzere toplam 164.766,70-TL asıl alacak, 332,99-TL işlemiş akdi faiz, 16,65-TL BSMV, 6.868,34-TL işlemiş temerrüt faizi, 343,42-TL BSMV, 1.631,32-TL noter masrafı olmak üzere toplam 173.808,12-TL alacaklı olduğu belirtilmiş ise de; gerek hesap kesim tarihi, gerek takip tarihi itibariyle, dava dışı asıl borçluya kullandırılan iskonto kredileri için alınan 30.000-TL bedelli, 30/06/2016 keşide tarihli; 35.000-TL bedelli, 30/06/2016 keşide tarihli ve 34.500-TL bedelli, 30/07/2016 keşide tarihli çeklerin vadelerinin henüz dolmadığı, hesap kesim ve takip tarihi itibariyle iskonto kredilerin doğan alacağın muaccel olduğundan bahsedilemeyeceği, davacının dava dışı asıl borçludan takip tarihi itibariyle 59.512,58-TL rotatif kredi, 5.754,12-TL KMH, 7.201,33-TL işlemiş akdi ve temerrüt faizi (332,99 TL + 6.868,34 TL), 360,07-TL BSMV (16,65+343,42-TL) ile 1.631,32-TL belgeli ihtar masrafı olmak üzere toplam 74.459,42-TL alacaklı olduğu, asıl alacağın 59.512,58-TL’lik kısmına takip tarihinden itibaren yıllık %100 oranında, 5.754,12-TL’lik kısmına takip tarihinden itibaren yıllık %30,24 oranında temerüt faizi işletilmesi gerektiği, ayrıca takip tarihi itibariyle henüz karşılıksız ibraz edilmemiş ve asıl borçlu tarafından bankaya iade edilmemiş 10 adet çek yaprağının depo bedeli olan 12.900-TL’nin asıl borçlu tarafından bankaya depo edilmesi gerektiği; davalıların geçerli kefalet sözleşmeleri uyarınca bankanın nakdi alacağından sorumlu oldukları, yine sözleşmenin 23. maddesi uyarınca kefillerin gayrı nakdi alacaktan da sorumlu oldukları gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: İstinaf yoluna başvuran davacı vekili; mahkemece iskonto kredileri bakımından bilirkişi raporlarına aykırı ve eksik inceleme neticesinde, iskonto kredilerinden doğan alacağın muaccel olmadığından bahisle davanın kısmen reddine karar verildiğini, dosyada mübrez denetime elverişli kök ve ek bilirkişi raporlarında, hesap kat ihtarnamesi doğrultusunda iskonto kredisi de dahil olmak üzere davacı banka tarafından talep edilen tüm alacak kalemlerinin gerçeğe uygun ve haklı olduğunun tespit edildiğini, mahkemece iskonto kredilerinden doğan alacağın takip tarihi itibariyle muaccel olmadığı kabul edilmişse de, davalılar ve dava dışı şirket ile imzalanan ilgili genel kredi sözleşmesinde, borcun hesap kat ihtarnamesiyle muaccel hale geleceğinin açık bir şekilde düzenlendiğini, davalıların kat ihtarnamesine yasal süresinde itiraz etmediklerini, bu nedenle tüm alacak muaccel hale gelmiş olup borçluların 18.06.2016 tarihinde temerrüte düştüğünü, bir an için iskonto kredisi yönünden hesap kat ihtarnamesi ve takip tarihleri itibariyle bu kısım alacağın muaccel olmadığı kabul edilse dahi, iskonto kredisine dayanak verilen üç adet çekin karşılıksız çıktığı ve çek bedellerinin ödenmediği yargılama sırasında sabit olduğundan, hukuki yarara ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle iskonto kredisi alacağı yönünden davanın usulden reddine karar verilerek, davalı taraf lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini belirterek, kararın kaldırılarak davanın tümüyle kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. İstinaf yoluna başvuran davalılar vekili; öncelikle mahkemece kabul edilen kısım yönünden davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilirken, reddedilen kısım açısından müvekkilleri lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmemesinin hatalı olduğunu, müvekkillerinin kefaleti 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren TBK gereğince sona erdiğini, yeni kanun ile kefalet sözleşmesi kurulurken, kefil olma iradesinin, kefaletin azami miktarının, kefalet tarihinin ve müteselsil kefil olduğunun kefil tarafından açıkça el yazısı ile belirtilmesinin kefaletin geçerlilik şartı haline getirildiğini, bu şartları taşımayan kefaletin geçersiz olduğunu, ayrıca müvekkilleri tarafından davacı bankaya Bakırköy … Noterliğinin 14/12/2015 tarihli ihtarnamesi ile asıl borçlu şirkette yer alan hisselerinin 06/11/2015 tarihinde …’e devredildiği, bu tarihten sonra asıl borçlu şirkete kullandırılan kredilerden sorumlu olunmayacağı hususunda bildirimde bulunulduğunu, kefaletten kaynaklanan imzalanan sözleşme sonrası kullandırılan kredilerin tamamı kapatılmış olup, takip konusu edilen kredilerin ihtarname sonrası kullandırılan kredilerden kaynaklandığını ve bu nedenle müvekkillerinin ihtarname tarihi olan 06.01.2015 tarihinden sonra kullandırılan kredilerden sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, bilirkişi raporunda hakim tarafından yapılabilecek hukuka aykırı ve yanlış yorum ve kanaatlere yer verilmiş olup, bunun kabulünün mümkün olmadığını, yeni TBK gereği genel işlem şartı sayılan genel kredi sözleşmesinin müvekkilleri aleyhine olan tüm hükümlerinin geçersiz olduğunu belirterek, kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Somut olayda; temlik eden davacı banka ile dava dışı asıl borçlu … firması arasında 09.02.2012 tarihli 250.000-TL limitli genel kredi sözleşmesi, 18.06.2012 tarihli 500.000-TL limitli limit artırım sözleşmesi ve 14.08.2012 tarihli genel kredi sözleşmesi imzalandığı, ilk sözleşme ile limit artırım sözleşmesinde davalı …’nın kefil olarak yer aldığı, son sözleşmede yine her iki davalının da kefil olarak imzalarının bulunduğu, asıl borçluya kullandırılan kredi borcunun ödenmemesi nedeniyle alacaklı bankanın 12.05.2016 tarihli ihtarname ile hesabı kat ettiği, kat ihtarının asıl borçlu kefillere 16.05.2016 tarihinde tebliğ edildiği, ihtarnamede verilen 24 saatlik ödeme süresi sonrasında asıl borçlu ve kefillerin 18.05.2016 tarihi itibariyle temerrüde düştükleri, bunun üzerine nakit alacağın tahsili ve gayrı nakit alacağın depo edilmesi istemiyle davalılar aleyhine İstanbul … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyasında icra takibi başlatıldığı, borçluların itirazı üzerine açılan işbu davada mahkemece iskonto kredisinden kaynaklanan alacak hariç diğer nakit ve gayrı nakit alacaklar yönünden davanın kısmen kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır. 09.02.2012 tarihli genel kredi sözleşmesi ve 18.06.2012 tarihli limit artırım sözleşmesinin imzalandığı tarihte yürürlükte olan 818 sayılı BK’nın 484. maddesi uyarınca kefalet sözleşmesinin geçerli olması için yazılı şekilde yapılması ve kefilin sorumlu olduğu kefalet limiti, belirli bir miktarın gösterilmesi gereklidir. Müşterek borçlu ve müteselsil kefiller, asıl borçlunun borcundan (asıl borçlunun temerrüdü dahil) kefalet limiti ve kendi temerrütlerinin hukuki sonuçları ile sorumludur. Bu bakımdan somut olayda davalı kefil … tarafından imzalanmış olan işbu sözleşmeler geçerli olup, davalı takip öncesinde temerrüde düşürülmüş olmakla, asıl borç ile birlikte kendi temerrüdünün hukuki sonuçlarından da sorumlu olacaktır. 14.08.2012 tarihli sözleşme tarihi itibariyle uygulanması gereken TBK’nın 583. maddesine göre kefalet sözleşmesinin geçerli olması için; yazılı şekilde yapılması, kefilin sorumlu olduğu azami miktar ile kefalet tarihinin belirtilmesi, müteselsil kefalet halinde bu ibarenin kefilin el yazısı ile yazılması, ayrıca aynı yasanın 584. maddesi gereğince kefilin evli olması halinde yazılı eş rızasının da alınması zorunludur. Bu kapsamda her iki davalının imzaladığı kefalet sözleşmesinin yasanın aradığı tüm şekil şartlarını taşıdığı, eş rızasının alınmış olduğu ve bu nedenle sözleşmenin geçerli ve kefiller bakımından da bağlayıcı olduğu sabittir. Dolayısıyla müşterek borçlu ve müteselsil kefil olan davalılar, bu sözleşme bakımından da asıl borçlunun borcundan (asıl borçlunun temerrüdü dahil) kefalet limiti ile ve kendi temerrütlerinin hukuki sonuçları ile sorumludur. Davalılar vekilince, genel kredi sözleşmelerinin genel işlem koşulları bakımından geçersiz olduğu ileri sürülmüştür. Ancak uyuşmazlık konusu 09.02.2012 ve 18.06.2012 tarihli sözleşmeler, 6098 sayılı TBK’nın yürürlük tarihinden önce imzalanmıştır. Bu sözleşmeler bakımından 6101 sayılı kanunun 1. maddesi uyarınca, sözleşme tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nın ilgili hükümlerinin uygulanması gerekmekte olup, bu nedenle söz konusu sözleşmelerin, 818 sayılı BK’da bulunmayan ve sonradan yürürlüğe giren 6098 sayılı TBK’da düzenlenen genel işlem koşulları denetimine tabi tutulması mümkün değildir. 14.08.2012 tarihli sözleşme ise 6098 sayılı TBK’nın yürürlük tarihinden sonra imzalanmış olmakla, genel işlem koşulu denetimine tabidir. Somut olayda ise sözleşmenin imzası öncesinde 13.08.2013 tarihinde düzenlenmiş olan sözleşme öncesi bilgi formu davalı kefiller tarafından imzalanmış olup, davalı kefillerin sözleşme ve içeriğindeki genel işlem koşulu niteliğinde bulunan hükümler bakımından yeterince bilgilendirildiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle davalılar vekilinin bu yönde gösterdiği istinaf gerekçeleri yerinde görülmemiştir. Sözleşmelerin imzasından sonra davalılar tarafından davacı bankaya hitaben keşide edilen 14.12.2015 tarihli ihtarname ile, davalıların borçlu şirketteki hisselerini devrettikleri belirtilerek bundan sonra kullandırılacak krediler bakımından sorumlu tutulamayacakları bildirilmiş olup, ihtarname davacı bankaya 17.12.2015 tarihinde tebliğ edilmiştir. Gayrı nakit alacak ihtarnamenin tebliğ tarihinden önce oluşmuşsa da, davacının nakit alacağının ihtarname tebliğ tarihinden sonra oluştuğu, ihtar tarihi itibariyle davacı bankanın nakit alacağının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda davalıların kefaletten dönme istemli ihtarnamesinin tebliğ tarihi itibariyle mevcut bir nakit kredi borcu bulunmadığı, borcun ihtar sonrası oluştuğu gözetilerek, kefaletten dönme koşullarının mevcut olup olmadığının değerlendirilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir. İtirazın iptali davasında kural olarak ispat yükü, alacaklı olduğunu iddia eden davacıda olup, somut olayda temlik eden davacı tarafından genel kredi sözleşmelerine dayanılmışsa da, dayanak 09.02.2012 tarihli genel kredi sözleşmesinin ilk ve son sayfaları dışındaki kısımları sunulmamıştır. Söz konusu sözleşmede davalı … kefil olarak yer almaktadır. Bu nedenle uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözümü için söz konusu sözleşmenin ibrazı hususunda HMK’nın 220. maddesi uyarınca davacı tarafa kesin süre verilerek sonucuna göre işlem yapılması gerekmektedir. Diğer yandan yargılama sırasında dava konusu nakit alacak, davacı banka tarafından … AŞ’ye yazılı sözleşmeyle temlik edilmiş olup, sözleşme geçerlidir. Ancak temlik sözleşmesinde açıkça banka tarafından nakit alacağın temlik edildiği, gayrı nakit alacağın ise temlik işleminden hariç tutulduğu görülmektedir. Bu durumda temlik alan davacının gayrı nakit alacak yönünden aktif husumet ehliyeti yoktur. Buna rağmen ve gayrı nakit alacak yönünden aktif husumet ehliyeti bulunan davacı banka tarafından davanın takip edilmediği de gözetilmeksizin, gayrı nakit alacak yönünden alacak temlik alan davacıya temlik edilmişcesine davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir. Bu nedenle gayrı nakit alacak yönünden temlik eden davacı bankaya tebligat yapılmak suretiyle taraf teşkili sağlanarak sonucuna göre bir karar verilmelidir. Açıklanan nedenlerle; uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle davacı vekili ile davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile hükmün HMK’nın 353(1)a-6 maddesi uyarınca kaldırılarak, davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE; İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13/06/2019 Tarih 2016/1048 Esas 2019/567 Karar sayılı hükmün HMK.’nın 353(1)a-6 gereği KALDIRILMASINA; “Davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,” Karar sonucuna göre davacı …Ş. vekilinin istinaf başvurusunun bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,Davalılar tarafça yatırılan 1.284‬-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde iadesine,Davacı … Yönetim A.Ş. tarafça yatırılan 44,40-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 353(1)-a kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 29/09/2022