Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/968 E. 2021/1115 K. 08.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/968
KARAR NO: 2021/1115
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/11/2018
NUMARASI: 2016/9 Esas-2018/998 Karar
DAVA: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 08/07/2021
İlk derece mahkemesince verilen davanın kabulüne dair kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Asıl davada davacı vekili, taraflar arasındaki cari hesap ilişkisi gereğince 08.06.2015 tarihi itibari ile müvekkilinin davalıdan 8.330.18-USD alacaklı olduğunu, bu nedenle davalı aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, bunun üzerine takip tarihi olan 12.06.2015 tarihinde davalı tarafından müvekkiline 1.089,77-USD’lik bir ödeme yapıldığını, ancak 18/06/2015 tarihinde ise icra takibine itiraz ettiğini, itirazın akabinde de davalı tarafından bir ihtarname gönderildiğini ve ayıplı mal ihbarında bulunulduğunu, TTK gereği 9 ay sonra ayıp ihbarının yapılamayacağını, ayrıca söz konusu kumaşların ayıplı olmadığını ve bu hususların cevabi ihtarname ile davalıya bildirildiğini, ancak davalının herhangi bir ödemede bulunmadığını ileri sürerek İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin devamına, davalı aleyhine %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Birleşen davada davacı vekili, 27.06.2016 tarihi itibariyle davalı borçlunun müvekkiline olan cari hesap borcunun 17.083,25-USD olduğunu, fakat bu alacağın 7.240,41-USD’lik kısmına ilişkin yargılamanın İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/9 E. sayılı dosyası ile devam ettiğini, önceki takipte talep edilen haricinde davalının 9.842,84-USD daha borcunun bulunduğunu, davalının borcunu ödemediğini, davalı hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasında ödeme emrine haksız olarak itiraz edildiğini ileri sürerek davalının İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin devamına, davalı aleyhine %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, taraflar arasında bir ticari ilişkinin mevcut olduğunu, bu kapsamda müvekkilinin davalıdan kumaş satın aldığını, ancak kumaşların incelenmesi sırasında kumaşlarda bazı ton farklılıklarının ve renk hatalarının tespit edildiğini ve bu durumun derhal davacıya bildirildiğini, kumaşlardaki ayıpların davacı şirket satış temsilcisi tarafından da tespit edildiğini, ayıplı kumaşların davacı tarafından iade alınmasının talep edildiğini, tarafların anlaşması üzerine ayıplı kumaşların 06/05/2015 tarihli ve … seri kumaşları teslim almadığını, ayıplı malların iade alınması konusunda davacıya ihtarname gönderildiğini, davacının iddiasının aksine ayıp bildirimi için yasal sürenin sona ermediğini, akabinde ise müvekkili aleyhine 8.330,18-USD’lik icra takibi başlatıldığını, takipten sonra müvekkili tarafından davacıya 1.089,77.-USD’lik bir ödeme yapıldığını, bu nedenle müvekkilinin bakiye borcunun 7.240,41-USD’nin üzerinde olamayacağını, ayrıca müvekkilinde bulunan ve iadesi gereken kumaşların toplam bedelinin 12.572.55-USD olduğunu, bu nedenle müvekkilinin davacıdan 5.332,14-USD alacaklı durumda olduğunu, davacının kötü niyet tazminatı ödemesinin gerektiğini beyanla davanın öncelikle mükerrer yapılmış icra takibi nedeniyle reddine, ayrıca davanın esastan reddine, davacının %20’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmadığı, cari hesap ilişkisi bulunduğu, davacının davalıya kumaş satıp teslim ettiği, davalının teslim alınan kumaşları ayıplı olduğu gerekçesi iade ettiği, bilirkişi aracılığıyla yaptırılan incelemede 60 top kumaşın açık ayıplı olduğunun tespit edildiği, davalı tarafından bu kumaşlarla ilgili olarak 06/05/2015 tarihli iade faturasının düzenlendiği, davacının ağır kusurunun bulunması nedeniyle davalının süresinde ayıp ihbarında bulunduğunu kabul etmek gerektiği, davacının alacağından davalının düzenlemiş olduğu 06/05/2015 tarihli 12.572,55-USD bedelli faturanın tenzili ile davacının davalıdan 4.510,70-USD alacağının kaldığı gerekçesiyle, asıl davanın kısmen kabulü ile takibin 4.510,70-USD üzerinden devamına, alacağın likit olmaması nedeniyle icra inkar tazminatı talebinin reddine, birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde; davanın süresinde ayıp ihbarında bulunmadığını, iddia edilen ayıbın açık ayıp niteliğinde olduğunu, açık ayıbın teslim anında tespit edilebileceğini, bu nedenle ayıplı olduğu iddia edilen malın bedelinin mahsup edilemeyeceğini, yine ileri sürülen ayıbın ağır kusur hali olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığını, alacağın likit olması nedeniyle icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiğini ileri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; kumaşlardaki ayıbın gizli ayıp niteliğinde olduğunu, davacının defterlerinin usulüne uygun olarak tutulmaması nedeniyle delil niteliğine haiz olmadığını, ayıplı kumaş bedelinin düşülmesinden sonra davacının defterlerine göre bakiye borcun 4.510,70-USD olduğunu, buna karşılık müvekkilinin defterlerine göre ise, takip tarihi itibariyle muaccel bir borç bulunmadığını, davacının defterlerinin lehine delil teşkil etmesi mümkün olmadığı halde davacının defterleri esas alınarak karar verilmesinin hatalı olduğunu, yine reddedilen kısım için karar tarihindeki kur üzerinden vekalet ücretinin hesaplanması gerektiğini, davacının olmayan bir alacağının tahsili için takip başlatması nedeniyle kötüniyetli hareket ettiğini ve bu nedenle davacı aleyhinde kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini ileri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Asıl ve birleşen dava genel haciz yolu ile takipte ödeme emrine itirazın iptali ve takibin devamı istemine ilişkindir. Davacı, kumaş teslimine dayalı cari hesap ilişkisinden kaynaklanan alacağın tahsili için icra takibine girişmiş ve davalının itirazı üzerine iş bu itirazın iptali davasını açmıştır. Davalı ise teslimi yapılan kumaşlardan bir kısmının ayıplı olduğunu, kur farkı faturalarına da itiraz ettiğini ileri sürerek davanın reddini savunmaktadır. Bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen raporda, davacıya ait 24/09/2014 tarihli 18.813,60-USD bedelli fatura kapsamında davalıya teslim edilen kumaşlardan davalıya ait 06/05/2015 tarihli 12.572,55-USD bedelli iade faturasına konu edilen kumaşların açık ayıplı olduğu tespit edilmiş, davacının ticari defterlerine göre tespit edilen alacaktan bu fatura miktarı kadar mahsup yapılarak davacı lehine 4.510,70-USD alacak hesaplanmıştır. Mahkemece de bu rapora göre sonuca gidilmiştir. TTK m.23 hükmüne göre alıcının ayıptan doğan haklarını kullanması için görünüşte belli olan ayıp için iki günlük sürede muayene yapması ve ihbarda bulunması gerekmektedir. TBK m.223/2 hükmüne göre alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir; bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır. Bununla birlikte TBK m.225 hükmüne göre ise ağır kusurlu olan satıcı, satılandaki ayıbın kendisine süresinde bildirilmemiş olduğunu ileri sürerek sorumluluktan kısmen de olsa kurtulması mümkün değildir. Ağır kusur (iğfal) halinde alıcı, ticari satımdaki ayıp ihbar sürelerine uyulmaksızın, kanundan doğan haklarını kullanabilir. Ağır kusur kavramı, satılanın ayıplı bir şekilde devrinde satıcının ağır ihmal halini kastetmektedir. Ağır ihmal halinde ise hukuka aykırı sonuç bilinmemekte, istenmemekte; ancak bu sonuç, anlayışlı ve normal dikkatli her insanın aynı durum ve şartlar altında alınmasını gerekli göreceği en ilkel (iptidai) tedbirlerin alınmaması, en basit özenin gösterilememesi yüzünden gerçekleşmektedir. (YAVUZ, Cevdet, Meslekten Satıcının Ayıptan Sorumluluğu, İstanbul Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi 6-2, Güz 2019, s.113). Somut olayda; davacının teslimden önce yapacağı kontrollerle dahi ürünlerde var olan ayıbı kolaylıkla tespit etmesi mümkün olduğu halde, ürünleri, mesleki bilgi ve donanımları gereğince bilmesi gereken ayıplarla birlikte teslim etmesi nedeniyle davacının ağır kusurlu olduğu kabul edilmelidir. Bu nedenle TBK m.225 hükmü gereğince davacı tarafın davalının muayene ve ihbarda bulunma külfetini süresinde getirmediği iddiası yerinde görülmemiştir. Buna karşılık davacı her iki icra takibindeki alacağını cari hesaba dayandırmakta olup taraflar arasındaki ticari ilişkinin tamamı bakımından bir değerlendirme yapılmamıştır. Bilirkişi raporunun ekinde ticari defterlere ait ekstreler bulunmadığından tarafların ticari defterleri arasında 06/05/2015 tarihli 12.572,55-USD bedelli iade faturası dışında bir farklılık bulunup bulunmadığı anlaşılamamaktadır. Nitekim davalı, birleşen davaya cevap dilekçesinde davacı tarafından düzenlenen kur farkı faturalarına itirazda bulunduklarını ifade etmiş ve bununla ilgili olarak ihtarnameyi cevap dilekçesi ile sunmuştur. Davalı tarafından kök bilirkişi raporuna karşı bu noktada da itirazda bulunulmuş ise de bu konuda değerlendirme yapılmamıştır. Bu durumda, davacı icra takipleri ile cari hesaptan kaynaklanan alacak talebinde bulunduğundan, tarafların ticari defterlerininde 06/05/2015 tarihli 12.572,55-USD bedelli iade faturası dışında da bir farklılık bulunup bulunmadığı araştırılması, bulunması halinde farklılığın neden kaynaklandığı hususlarının denetime elverişli bir şekilde tespiti için bilirkişi heyetinden ek rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir. Kabule göre de, davalının ayıplı olduğunu iddia ettiği kumaşlardan elinde kalanların ekonomik değeri bulunup bulunmadığı araştırılmalı, ekonomik değerinin bulunması halinde tespit edilecek değerin ayıplı kumaş bedelinden düşülerek sonuca gidilmesi gerekmektedir. Açıklanan nedenlerle, davacı ve davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı ve davalı vekillerinin istinaf başvurularının KABULÜNE; İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/11/2018 Tarih 2016/9 Esas-2018/998 Karar sayılı hükmün asıl ve birleşen dava yönünden HMK.’nın 353(1)a-6 gereği KALDIRILMASINA; “Asıl ve birleşen davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE” İstinaf yoluna başvuran davacı ve davalı tarafından yatırılan peşin istinaf karar harcının (Davacı 44,40-TL,davalı 232-TL) kendilerine iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK.’nın 353(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.08/07/2021