Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/95 E. 2019/137 K. 07.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/95
KARAR NO : 2019/137
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/10/2018 (Ara Karar)
NUMARASI: 2016/485 Esas
TALEP: Kayyım atanması
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 07/02/2019
İlk derece mahkemesince verilen 26/10/2018 tarihli kayyım atanması talebinin reddine ilişkin ara kararın davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü.
TALEP: Davacı vekili müvekkilinin davalı şahıslar ile diğer davalı …’nin ortağı olduklarını, ancak davalı şahısların kardeş olup müvekkiline karşı haksız eylemleri nedeniyle ortaklığın çekilmez hale geldiğini, haklı sebeple ortaklıktan çıkma ve diğer hakları saklı kalarak esas sermaye payının gerçek değerine uyan ayrılma payının şimdilik 10.000-TL bedelli kısmının tahsili, davalı şahısların şirketin fikri ve malvarlığı değerlerini azaltmaya, başka bir şirkete aktarmak suretiyle yok etmeye yönelik haksız tasarruflarının engellenmesi için davalı şirkete kayyım atanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:Mahkemece, yargılama aşamasında delillerin toplanması ve yönetim kurulu görüşlerinin oluşması sonrasında kayyım atama isteminin denetleneceği hususunda tensip ara kararı bulunduğu, daha sonra 25/10/2018 tarihli celse ara kararı ile kayyım atanması talebinin reddine karar verildiği, 26/10/2018 tarihli gerekçeli kararında ise, şirketin yasal organlarının mevcut olmaması halinde kayyım atanacağı, TMK 427. madde, TTK 616/1-b maddesi, TTK 630. maddede öngörülen hususların dava konusu edilmesi halinde ihtiyati tedbir kararı verilmesi için somut sebep gösterilmesi, tedbir kararının haklılığını ortaya koyacak delil bulunması ve yaklaşık ispat ölçüsüne yaklaşması gerekli olduğu, davanın niteliği gereği konunun yargılamayı gerektirdiği HMK 389 koşullarının mevcut bulunmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: İstinaf yoluna başvuran davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; TMK 427. maddeye dayalı şirketin organsız kalması halinin gerçekleşmemesi durumunda kayyım atanamayacağına dair hükmün hatalı olduğunu, TTK 638. madde ile mahkemenin dava süresince davacının ortaklıktan doğan hak ve borçlarından bazılarının veya tümünün dondurulmasına veya davacı ortağın durumunun teminat altına alınması amacıyla diğer önlemlere karar verebilir hükmünü içerdiği, tedbir niteliğinde kayyım atanması gerektiğini, hakların korunmasına yönelik zaruri bir tedbir olduğunu, dosyada kayyım atanmasını gerektiren halin varlığının bilirkişi raporuna da yansıdığı, talebinin yaklaşık ispat ölçüsününde üzerindeki verilere, şirket kayıtlarına dayandığını, ayrılık payının engellenmesi için şirket içerisinde kullanılmaya uygun olan makinaları gerçek değerlerinin çok altında satmakta olduklarını, bu nedenle mahkemenin şirkete yönetim kayyımı atanmasının yalnızca şirketin organsız kalması halinde söz konusu olabileceği yönündeki red kararının kaldırılarak davalı şirkete kayyım atanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Elde ki dava, TTK nun 638(2)maddesi uyarınca açılmış haklı sebeble ortaklıktan çıkma hakkının kullanılmasına ilişkin olup ;davacı şirkette ki kardeş olan diğer ortakların birlikte hareket ederek davacının şirkette ki ortaklığını çekilmez hale getirdikleri ,şirket işleri hakkında bilgi almasının engellendiği ,diğer ortakların hissedarı oldukları ve davalı şirketin ticari ilişkide bulunduğu şirketleri lehine davranmaları nedenleriyle ortaklıktan çıkma hakkının kullanılmasına , ve ortaklık payına ilişkin hakların korunması kapsamında davalı şirket yönetimine kayyım atanmasına ilişkindir.
HMK 389.maddesi “mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından yada tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” şeklindedir.
HMK 390/3 maddesi ise “tedbir talep eden taraf dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirterek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır.” düzenlemesini içerir.
TTK 638(2) bir ortağın ayrılmasıyla ilgili davada hukuken kesinleşmiş karara kadar ,ortaklığın fonksiyon ve fiil ehliyetinin sınırlandırılmamasını veya ortadan kaldırılmamasını ve ortakların haklarının zayii olmamasını amaçlamaktadır.Mahkemece böyle bir geçici hukuki korumaya karar verilebilmesi için ,somut bir tehlikenin varlığı zorunludur.Böyle bir tehlike olmadıkça ihtiyati tedbir kararı verilemez.Şirketin faaliyetini sürdürdüğü , gerekli organlarından yoksun kalmış durumda olmadığı anlaşılmaktadır.Şirket yönetiminin esas olarak genel kurulca seçilmiş yöneticilerle yapılması gerektiği zorunluluk olmadıkça şirket yönetimine müdahale edilmemesi esas olduğu gözetildiğinde , TTK 638/2 maddesi kapsamında şirket organlarının görevden alınarak temsil ve idarenin kayyıma devrinin dayanağı olmadığı, dosya mevcudunda somut bir tehlikenin varlığı hususunda yaklaşık ispat koşulunun yerine gelmediğinin kabulü gerektiği ;yargılamanın devam ettiği bilirkişi raporundan şirketin özvarlığını koruduğu anlaşılmakla kayyım atanmasını gerektir koşulların bulunmadığı, bu nedenle mahkemenin yönetim kayyımı atanmasına ilişkin istemin reddine dair ara kararında isabetsizlik görülmemiş,davacı vekilinin istinaf nedenleri yerinde olmadığından davacı /ihtiyati tedbir isteyen vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle:
Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
Alınması gereken 44,40- TL istinaf karar harcından davacı tarafından peşin yatırılan 35,90- TL nin mahsubu ile bakiye 8,50- TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362.f maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.07/02/2019