Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/917 E. 2021/1054 K. 01.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/917
KARAR NO : 2021/1054
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/11/2018
NUMARASI: 2015/1053 Esas – 2018/1121 Karar
DAVA: Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 01/07/2021
Davanın kısmen kabulüne dair hükmün davacı ve davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında 01 Temmuz 2013 tarihli Acentelik Sözleşmesinin akdedildiğini, iş bu sözleşme ile müvekkilinin davalı şirketin … Acentesi olarak 01/07/2013 ile 31/12/2014 tarihleri arasında faaliyetini sürdürdüğünü, 31/12/2014 tarihinde davalı Kargo Genel Müdürlüğü tarafından verimlilik çalışması gerekçesiyle müvekkilinin acentesinin kapatıldığını, bu durumun ihbarname ile müvekkiline tebliğ edildiğini, müvekkilinin sözleşmenin herhangi bir hükmünü ihlal etmediğini ve yükümlülüklerinin tamamını yerine getirdiğini, fesih koşullarının düzenlendiği madde de ifade edilen uyarı yazısı niteliğinde herhangi bir yazının da müvekkiline tebliğ edilmediğini, davalının sözleşmeye uymaksızın acenteyi kapattıklarını, davalının sözleşmelerdeki düzenlemeleri ile müvekkilinin acentesinin kar etmesinin engellediğini ileri sürerek fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla, toplam 256.684,36-TL maddi tazminat ve 50.000-TL manevi tazminatın davalıdan alınarak müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; davacının sözleşmenin feshine dair iddialarının kabulünün mümkün olmadığını, müvekkili şirket tarafından Türkiye genelinde yapılan çalışmalar neticesinde verimlilik sınırı altında kalan şubelerin ticari faaliyetinin sonlandırılmasına karar verildiğini, davacı ile müvekkili şirketin her ay hesap mutabakatı yaptığını, gerek sözleşmeleri akdederken ve gerekse uygularken basiretli bir tacir gibi davranması gereken davacının bu aşamada söz konusu cari hesaptaki tutarlara itiraz etmesinin mümkün olmadığını, davacının herhangi bir manevi zararından bahsedilemeyeceğini beyan ederek davanın usul ve esas yönünden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, taraflar arasındaki acentelik sözleşmesinin davalı tarafından haksız olarak feshedildiğini, TTK m.122 uyarınca davacının 73.560,16-TL denkleştirme tazminatına hak kazandığını, ayrıca davalı tarafça davacıdan yaptığı kesintilerin sözleşme hükümlerine uygun olarak yapıldığı ya da haklı nedenlere dayandığı yönlerinden bir delil sunulmadığı, bu nedenle haksız kesintiler sebebiyle davacının oluşan zararı nedeniyle 145.359,51-TL tazminatın davalıdan tahsilinin gerektiği gerekçesiyle bu miktarlar yönünden davanın kısmen kabulüne, tahsil tazminatı talebi bakımından davanın geri alınması nedeniyle bu talep yönünden esas hakkında hüküm tesisine yer olmadığına, yasal koşulları bulunmayan manevi tazminat talebinin ve yerinde görülmeyen sair taleplerin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili ; dava dilekçesinde talep edilmesine rağmen mahkemece haksız fesih tazminatı ile ilgili olarak hüküm tesis edilmediğini, sözleşmenin bitimine 6 ay kala davalı tarafından haksız olarak feshedildiğini, müvekkilinin aylık ortalama karına göre 159.757,82-TL veya 235.320,96-TL haksız fesih tazminatına hükmedilmesi gerektiğini; Bilirkişi tarafından tespit edilen mahkeme kararında da belirtilen haksız kesintilerin tazmini olarak toplam 145.359,51-TL, kat sayı farkından kaynaklanan zarar olarak 119.717,42-TL, cezalar verilmeyen primlerden kaynaklanan zarar olarak 23.587,02-TL, portföy tazminatı olarak 73.560,16-TL tazminata ayrı ayrı hükmedilmesi gerektiğini; Personele geçmişe dönük olarak yapılan mesai ödemeleri ile ilgili bir bilgi bulunmadığı belirtilmiş ise de, dosyada Çalışma Bakanlığı’nın tuttuğu tutanak ve kesilen idari para cezalarının bulunduğunu, davalının isteği üzerine bu ödemelerin müvekkili tarafından yapılmak zorunda kalındığını; katsayı farkından dolayı uğradığı zararın 119.717,42-TL olarak hesaplandığını, cezalar ve verilmeyen primlerden kaynaklanan zararın ise 23.587,02-TL olarak hesaplandığını, bu kalemlerin dava dilekçesinde talep edilmesine rağmen mahkemece bu zararların tazminine karar verilmediğini; Sonuç olarak, müvekkilinin davacıdan haksız fesih nedeniyle 159.757,82-TL veya 235.320,96-TL, katsayı farkından kaynaklanan 119.717,42-TL, cezalar ve verilmeyen primlerden kaynaklanan zarar olarak 23.587,02-TL, portföy tazminatı olarak 73.560,16-TL, personelin geçmişe dönük mesai ödemelerinden dolayı 18.654,02-TL alacağının bulunduğunu ileri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili;mahkemenin davacının hangi talebine karşılık ne kadar hükmettiğinin belli olmadığını, bilirkişinin bahsettiği haksız kesintiler nedeniyle 102.730,60-TL’nin hangi kalemlerden oluştuğu, içinde davacının talebi olan veya olmayan kesintiler bulunup bulunmadığının anlaşılamadığını; Sektör bilirkişisi tarafından; “sektörel teamüller dışında yaptırımlar uygulandığı” belirtilerek yapılan kesintilerin hakkaniyetli olmadığının belirtilmesine rağmen bu konudaki teamüllerin ne olduğu ve olayda teamüllere ne şekilde aykırı hareket edildiği hususunda açıklama yapılmadığını; Yapılan kesintilerin hepsinin sözleşme hükümlerine dayanmasına rağmen bilirkişilerce sözleşme hükümlerinin dikkate alınmadğını; Bilirkişi raporlarının davacının talebine göre hazırlandığını ve denetime elverişli olmadığını; Davacının faaliyet gösterdiği bölgede yapılan fizibilite ve verimlilik çalışmaları sonucunda davacı … Acentenin de verimlilik sınırının altında kaldığı ve bu bölgede ticari faaliyetin devamının müvekkili şirketin karlılığını olumsuz yönde etkileyeceği tespit edilerek davacı ile akdedilen sözleşmenin feshine, şubenin kapatılmasına karar verildiğini, mahkemenin kabulünün aksine haksız bir fesih söz konusu olmadığını; Acentelik Sözleşmesine bağlı olarak,Cari Hesap Sözleşmesi düzenlendiğini, Cari Hesap Sözleşmesinin 4. maddesi gereği acente katsayısını yılda en az 2 kez olarak yeniden belirleme hakkına sahip olduğunu, bu kapsamda davacının katsayı oranına atıfla keyfilik ve acentenin karının asgari düzeyde kaldığı iddialarının hukuki herhangi bir mesnedi bulunmadığını; Denkleştirme tazminatı koşullarının da oluşmadığını, davacıya müşterilerin … markası altında faaliyet göstermesinden dolayı gittiğini, sözleşmenin feshinin davalının verimlilik sınırının altında kalmasından kaynaklandığını; “vadesi geçmiş” ve “tahsilatı yapılamayan” alacaklara ilişin acenteye yapılan yansıtmaların sözleşme gereğince geçerli olduğunu, bu hususun sözleşmenin 22. Maddesinde düzenlendiğini; Personel için kesilen tazminat ve personel mesai ödemelerinden acentenin sorumlu olduğunu, Acentelik sözleşmesinin 27 ve 41. Maddesinde bu hususun düzenlendiğini;Cari hesap Sözleşmesinin “Hesaplamalara ait Diğer Hususlar” başlıklı S bendinde ölçüm ve tartımın ne şekilde yapılacağının düzenlendiğini, acente tarafından yapılan ölçüm tartım ile, transfer merkezinde yapılan ölçüm tartım arasında fark bulunması halinde ise sözleşme gereği bu farkın acenteye yansıtılması gerektiğini; Yine Acentelik Sözleşmesi 32. Maddesinde; “Acentenin reklam ve tanıtıma dönük faaliyetleri, kargo taşımada kullanılan poşetleri ve personelinin iş elbiseleri … Kargo tarafından temin edilir ve masraflar ise acentenin hakediş bedelinden mahsup edilir.” düzenlemesinin bulunduğunu; Teslim edilmeksizin iade olan “tahsilatlı kargo”lara ilişkin komisyon hak edişlerinin baştan davacıya ödendiğini, müşteriler anlaşma gereği teslim edilmeyen kargoların komisyon bedeli için iade faturası kestiğini ve Müvekkili Şirketin de acente davacıya %20 peşin ödenen komisyon tutarının iadesini aldığını, gerek sözleşme ve gerek ticari teamüllere uygun olan bu işleyişle ilgili davacının hak ettiği herhangi bir alacağı ya da zararı bulunmadığını; Davacıya uygulanan cezaların cari hesap sözleşmesi kapsamında geçerli olduğunu; Acentelerin el terminali kullanmasının zorunlu olduğunu, davacının, kullanımında olan el terminalinin acentelik sözleşmesi gereğince de her türlü bakım onarım ve tamir işlemlerinin acente sorumluluğunda olduğunu, bu nedenle bozuk olan el terminalinin tamir bedelinin yansıtılmasının doğal olduğunu; Davacı ile müvekkil şirketin her ay hesap mutabakati yaptığını, bu mutabakatların ardından davacı iddialarının değerlendirilmesi ve hesaplama yapılmasının mümkün olmadığını, davacının imzaladığı mutabakatlarla alacak kalemlerinin doğruluğunu teyit ettiğini ileri sürerek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE :Dava, acentelik sözleşmesinin haksız feshi nedeniyle denkleştirme tazminatı, maddi ve manevi tazminat ile sözleşme süresince kesintisi yapılan bedellerinin iadesi istemine ilişkindir.Davacı, davalı ile aralarındaki acentelik sözleşmesinin davalı tarafından süresinden önce haksız olarak feshedildiğini ileri sürerek; haksız fesih nedeniyle kar kaybı, denkleştirme tazminatı, tahsil komisyonu tazminatı, vadesi geçmiş alacak yansıtmaları, tahsilatı yapılamayan müşteri yansıtmaları, personel için kesilen tazminatlar, personelin fazla mesai yansıtması, ölçüm tartım yansıtması, el terminali tamir bedeli yansıtması, maktu evrak, kırtasiye, personel giysi yansıtma, haksız uygulanan cezalar, yoksun kalınan kar, haksız katsayı uygulamasından kaynaklanan maddi zarar, haksız iade faturası yansıtmaları adı altında sözleşmenin haksız feshi nedeniyle maddi ve manevi tazminat ve davalı tarafından haksız yere yansıtılan bedellerin iadesi isteminde bulunmakta olup, mahkemece bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Mahkemece, sözleşmenin davalı şirket tarafından feshinin haksız olduğu kabul edilmiş ise de, davalı şirket tarafından 27/01/2014 tarihli kararla davacı tarafından faaliyet gösterilen şubenin kapatılmasına karar verilmiş olup, davacı acentenin bulunduğu alanda yapılan verimlilik çalışması sonucunda şubenin kapatılması feshe gerekçe olarak gösterilmiştir. Taraflar arasındaki sözleşmenin 6. Maddesinde davalı şirkete herhangi bir sebep göstermeksizin çalışma alanına ilişkin bölge ve sınırlarda değişiklik yapma yetkisi tanınmıştır. Her ne kadar sözleşmenin davacı acentenin kusuru ile sona ermediği anlaşılmakta ise, davalının davacının acente olarak faaliyet gösterdiği şubeyi kapatmaya karar vermiş olduğu,başka bir acentelik teklif edildiği ileri sürüldüğü dikkate alınarak feshin davalı yönünden haksız olup olmadığı belirlenerek, feshe bağlı diğer taleplerin de buna göre değerlendirilmesi gerekmektedir.Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi kök ve ek raporunda, sözleşme süresince davacıdan yapılan kesinti toplamının 145.359,51-TL olduğu tespit edilmiş olup, bu meblağın hangi alacak kalemlerinden kaynaklandığı ve neye göre hesaplandığı açıklanmamıştır. Taraflar arasında acentelik sözleşmesi ve cari hesap sözleşmesi bulunmakta olup, davalı tarafından yapılan kesinti, yansıtma ve uygulamaların sözleşmelerde dayanağının bulunup bulunmadığı, sözleşme hükümlerine uygun olup olmadığı değerlendirilmemiştir.Yine davalı tarafından uygulanan komisyon oranları ile yapılan kesintiler ve yansıtmalarla ilgili faturaların davacının defterlerine kaydedilirken ihtirazi kayıt ileri sürülüp sürülmediği araştırılmamıştır. Dosyadaki cari hesap mutabakatnameleri nedeniyle davalı tarafından uygulanan komisyon oranları ile yapılan kesintiler ve yansıtmaların davacı tarafından kabul edilmiş sayılıp sayılmayacağı değerlendirilmemiştir. Sözleşmenin süresinden önce davalı tarafından haksız olarak feshedildiği ileri sürüldüğü halde, sözleşmenin geri kalan kısmı ile ilgili kazanç kaybı kaynaklı maddi tazminat talebi ile ilgili inceleme yapılmamıştır.Diğer yandan, dava dilekçesinde denkleştirme tazminatı olarak 10.000-TL talepte bulunulduğu halde, ıslah veya bedel artırımı yapılmadan 73.560,16-TL’ye hükmedilmesi yerinde görülmemiştir. Mahkemece yukarıda belirtilen hususlarla ilgili araştırma ve gerektiğinde yeniden oluşturulacak konusunda uzman bilirkişi heyetine inceleme yaptırılarak tarafların iddia ve savunmaları değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi hatalı olmuştur. Açıklanan nedenlerle, davacı ve davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353(1)a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/1053 Esas – 2018/1121 Karar sayılı ve 22/11/2018 tarihli hükmünün, HMK.’nun 353(1)a-6 maddesi gereği KALDIRILMASINA; “Davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine, “İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan 44,40-TL istinaf harcının istek halinde kendisine iadesine,İstinaf yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan 3.738,60-TL istinaf harcının istek halinde kendisine iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 353(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 01/07/2021