Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/78 E. 2021/302 K. 04.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/78
KARAR NO: 2021/302
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/09/2018
NUMARASI: 2014/677 Esas-2018/911 Karar
DAVA: Genel Kurul Kararının İptali İstemli
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 04/03/2021
Davanın reddine yönelik hükmün davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili: davacı şirketin, borsada işlem gören B grubu hisselerinin önemli bir kısmını, şirketin hakim ortağı olan … ile birlikte satın aldığını, dava tarihi itibariyle 4.250.000.000 adet paya doğrudan veya dolaylı olarak sahip olduğunu, şirket YK nun aldığı, 13.3.2014 tarihinde KAP vasıtasıyla ilan edilen kararıyla; şirket sermayesinin %100 artırılarak tamamı nakit karşılığı olmak üzere 212.400.000-TL’ye çıkarılmasına, mevcut pay sahiplerinin rüçhan hakkının kısıtlanmamasına ve yeni pay alma hakkının 1 -TL nominal değerli payın primli fiyatının 3,44- olarak belirlenmesine, rüçhan hakkı kullanılmayan pay var ise tamamının 3.44-TL’den az olmamak üzere halka arz edilmesine karar verildiğini,şirketin henüz ihtiyaç duymadığı bir dönemde alınan sermaye artırımı kararının hukuka aykırı olduğunu, müvekkili ve diğer küçük yatırımcıları mağdur etme amacına yönelik olup, dürüstlük kurallarına aykırı olduğunu, şirkette bedelsiz sermaye artırımı yapma imkanı varken bedelli sermaye artırımı yapılmasının kötü niyetin göstergesi olduğunu, pay sahiplerinin rüçhan hakkı kullanım bedeli hesaplanırken imtiyazlı ve imtiyazsız paylar arasında ayrım olmamasının kanuna aykırılık teşkil ettiğini, rüçhan hakkı kullanmayan payların satışına ilişkin olarak belirlenen fiyatın, şirket esas sözleşmesine aykırı olduğunu belirterek,kanuna, esas sözleşmeye ve dürüstlük kurallarına aykırı olan kararın iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili: davanın, SPK’nın onay kararından evvel açıldığını ,mevsimsiz açılan davanın reddi gerektiğini,kararın ihtiyaca binaen alındığını,pay sahiplerini zarara uğratma amacı bulunmadığını,pay başına düşen iştirak bedelinin, şirketin nakit ihtiyacını gösterdiğini, bu bedelin müvekkili şirketin borsa değerinin altında olduğunu, bunun mevcut pay sahipliği yapısının korunmak istendiğini gösterdiğini, rüçhan hakkının kullanılmaması hâlinde de pay sahibinin menfaatinin korunması için gereken tedbirlerin alındığını, dava konusu sermaye artırımı kararı ve rüçhan hakkının kullanım şeklinin tamamıyla eşit işlem ilkesine uygun bir şekilde, pay sahiplerinin menfaatleri de gözetilerek, “hakların sakınılarak kullanılması” çerçevesinde icra edildiğini, primli pay ihraç edilirken oy hakkında imtiyazlı olan ve olmayan paylar arasında herhangi bir ayrım gösterilmesine gerek bulunmadığını, haklardan yegane yararlanma ölçüsünün payların itibari değeri olduğunu, yoksa piyasa değerinin bu noktada bir öneminin/etkisinin bulunmadığını belirterek, haksız, hukuka aykırı ikame edilen davanın usulden veya esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; sermaye artırım tarihi itibariyle davalı şirketin sermaye artırımını dış kaynaklardan sağlayacağı nakdin uzun vadeli yarar beklenen yatırım süreci yanında, şirket portföyüne alınması planlanan yatırımlar ve alternatif yatırım projelerinde kullanılması amacıyla yaptığı, davalı şirketin somut olarak bu hedeflerini gerçekleştirme adına iş ve işlemlere giriştiği, davalı şirketin dış kaynaklardan bedelli sermaye artışına gerekçe olarak gösterdiği inşaat faaliyetlerinin mevcut olduğu, bu nedenle sermaye artışının kötü niyetli yapılmış sayılamayacağı, artırımın mevcut ortakların menfaatine aykırı olmadığı, davalı şirketin sermaye artırımına ihtiyacının bulunduğu, kararlaştırılan artırım şeklinin ihtiyacı karşılama amacını taşıdığı, sermaye artırıma ilişkin yönetim kurulu kararının iptali şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili;kararın, kanuna, esas sözleşmeye ve dürüstlük kurallarına aykırı olduğunu, şirketin henüz ihtiyaç duymadığı bir dönemde alınan sermaye artırımı kararının, zaman itibariyle davalı şirket bakımından zorunlu ve gerekli olmadığını, …’nde …’a kiraya verilmek üzere inşa edilecek binanın ve portföye alınması planlanan yatırımların finansmanında kullanılacağı ifade edilse de davalı şirketin geçmiş yıllardaki performansına bakıldığında herhangi bir somut proje gerçekleştirmediğini, tüm dünya genelinde, inşaat yaptırma konusunda peşin ödeme olmadığından ve inşaatın tamamlanma aşamalarına göre müteahhide ödeme yapılacağı dikkate alındığında,artırılan sermayenin davalı şirketin kasasında tutularak değerlendirileceğini, artırımın miktar bakımından da ihtiyaçların ötesinde olduğunu,ekonomik ve finansal gerekçesinin olmadığı ,kararın müvekkili gibi küçük yatırımcıları yıkmak eğiliminde bir karar olduğu , davalı şirkette bedelsiz sermaye artırımı yapma imkanı varken bedelli sermaye artırımı yapılmasının kötüniyetli olduğu, pay sahiplerinin rüçhan hakkı kullanım bedeli hesaplanırken imtiyazlı ve imtiyazsız paylar arasında ayrım yapılmamasının da kanuna aykırılık teşkil ettiği,dürüstlük kuralları ile bağdaşmadığını, TTK m.445 hükmü uyarınca iptali gerektiğini bildirerek,kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Davaya konu; davalı şirket yönetim kurulunun 13.03.2014 tarihli sermaye artırımı kararında, “Şirketimiz portföyündeki … Merkezinde yer alan arsanın bulunduğu bölgede gerçekleştirilen master plan çalışması ve bunun sonucunda belirlenen yeni plan doğrultusunda uygulamaya yönelik iş ve işlemlerin tamamlanmış olduğu mutabakat ve protokol metni kapsamında yürütülen çalışmalar sonucu, uygulama aşaması başlayacak inşaat sürecine istinaden oluşacak finansal ihtiyaçların karşılanması ile birlikte şirket portföyüne alınması planlanan yatırımlar ve oluşacak alternatif yatırım projelerinde kullanılmak üzere, bedelli sermaye artırıma ihtiyaç hasıl olduğu anlaşılmıştır.” denilmiştir. Davalı şirketin halka açık ,106.200.000-TL çıkarılmış sermayeye ,300.milyon-TL kayıtlı sermaye tavanına sahip olduğu,davaya konu karar ile sermaye 212.400.000-TL ye çıkarılmıştır.Davalı şirket halka açık olduğundan SPKuna tabii olup,SPK nun 18(2)maddesi ile TTK nun 460/1 maddesine paralel olacak şekilde “Kayıtlı sermaye sisteminde ,yönetim kurulu 6102 sayılı kanunun esas sermayenin artırılmasına ilişkin hükümlerine bağlı kalmaksızın , esas sözleşmelerinde tesbit olunan kayıtlı sermaye tavanına kadar sermayelerini artırmaya yetkilidir.” şeklinde düzenlenmiştir. SPK nun 18(6) maddesinde ,TTK nun genel kurul kararlarının iptaline ilişkin hükümleri çerçevesinde YK üyeleri veya hakları ihlal edilen pay sahipleri ,kararın ilanından itibaren 30 günlük süre içinde iptal davası açabilecekleri düzenlenmiştir.Atıf yapılan TTK nun 445.maddesi uyarınca ; “kanuna veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı kararlar” aleyhinde iptal davası açılabilecektir. Bu kapsamda; sermaye artırımı kararının kanuna ,esas sözleşmeye ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olup olmadığının tesbiti gerekmektedir.Sermaye artırımı kararının hukuka uygun kabul edilebilmesi için bunun şirket tüzel kişiliği açısından haklı ve zorunlu bir gerekçeye dayalı olması zorunlu olup, davalı şirketin, hangi somut ihtiyaca binaen dava konusu dış kaynağa ve ne kadar sürede sahip olması gerektiği ve bunun en makul şekilde dış kaynaklı sermaye artırımı yoluyla karşılanabileceğinin somut ve objektif olarak ortaya konulması gerekir. Bir şirketin yapacağı sermaye artırımlarında mevcut pay sahiplerinin durumunu ve sermaye artırımına iştirak edip edemeyeceğini gözetme yükümlülüğü yoktur. Davalı taraf yapılacak yatırımlar nedeniyle dış kaynaklardan sermaye artırımına ihtiyaç duyulduğunu ,davacı da henüz ihtiyaç duyulmadan alınan karar alındığını ileri sürmektedir.Davacı artırım kararı alındığında şirketin kasasında 55.678.411-TL bulunduğu, artırımdan 365.328.000-TL gelir elde etmeyi hedeflediği ve bunun 146.200.000-TL sini davacı şirketten talep ettiği ,ülkenin mevcut ekonomik durumuna göre 3.44-TL fiyattan rüçhan hakkını kullanamayacak borsadaki küçük yatırımcıların engellenmesi amaçlı olduğunu , alınan kararın dürüstlük kuralına aykırı olduğunu ileri sürmektedir. Sermaye artırımının kararının iptal şartlarının mevcut olup olmadığı; şirketin gerçek ve güncel bir ihtiyacı için mi yoksa pay sahiplerini zarara uğratmak amacıyla mı yapıldığı kararın alındığı tarihte ki mevcut duruma göre değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki davacı şirket ;davalı şirketin borsada işlem gören- B grubu hisselerinden 4.250.000.000 adet payın sahibidir.Bu payları 04-07.12.2012 tarihlerinde %5 oranında hisseyi 4,99-5,01- TL işlem fiyatından satın aldığı, yaklaşık bir yıl sonra 9- TL iken satın alarak şirketin %25 oranında paydaşı olmuştur. TTK 461.maddesi uyarınca “her pay sahibinin, sermaye artırımı ile yeni çıkarılan paylardan, mevcut paylarının sermayeye oranına göre, alma hakkı bulunmaktadır”.Rüçhan hakkı pay sahibine haklarının ihlal edilmemesi yönünde bir korunma sağlar. İptali talep edilen kararda, pay sahiplerinin yeni pay alma hakkı kısıtlanmamış,üçüncü kişilere devri yasaklanmamıştır. Davalı şirket halka açık bir gayrimenkul yatırım ortaklığıdır. Yeni paylar primli olarak çıkarılmıştır. Bilirkişi raporlarında ittifakla ; pay sahiplerinin yeni pay alma haklarının primin yüksek olması nedeniyle yeni pay alma haklarını kullanmamaları sonucunda – dolaylı kısıtlanması sonucunu doğurabileceğinden , bunun dürüstlük kuralına aykırılık teşkil edeceği, payların primli çıkarılmasının altında yatan gerekçe, şirkete yeni ortak olacak kimselerden, payın itibari değeri dışında şirketin o andaki net malvarlığı değerine göre hesaplanan bir “fazla değer” daha tahsil edilmek suretiyle, eski-yeni tüm pay sahipleri arasında bir nimet-külfet dengesi yaratılmaya çalışılması olarak açıklanmıştır.Dava dilekçesinde,10 -TL piyasa fiyatı bulunduğu belirtilen1- itibari bedelli paya 3,44 TL primli fiyat takdirinin yüksek olmayacağı sonucuna varılmıştır. Dosya kapsamı belgelerden ; davalı şirketin … olarak adlandırılan bölgede arsasının bulunduğu ve bu bölgede farklı finans kuruluşlarının biraraya gelerek bir proje geliştirildiği, ihtilafın bu projenin hayata geçirilmeye çalışıldığı dönemde geliştiği anlaşılmaktadır. …(…)projesinin yapılacağı bölgenin tamamının 22.08.2011 tarih ve 2011/2163 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ve 644 sayılı KHK kapsamında ,Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından özel Proje Alanı ilan edildiği, … projesinin ivedilikle hayata geçirilmesi amacıyla,Bakanlığın talebi doğrultusunda Finans Merkezi sınırları dâhilinde 2-4.04.2012 tarihinde uygulama aşamasına ilişkin hususları içeren “Mutabakat ve Protokol Metni”nin imzalandığı,Bakanlığın 9.1.2014 tarihli yazısıyla davalı şirkete master iş proğramını gönderdiği , master iş programında davalının proje inşaatının başlama tarihi olarak 30.7.2014 tarihinin belirlendiği ,ancak dava tarihi itibariyle inşaatın başlamadığı da anlaşılmaktadır. Yapılan bilirkişi incelemeleri ile … de yapılacak projenin yaklaşık maliyeti, KDV hariç 316.422.464,68 TL olarak hesaplanmıştır. Davalı şirketin 24.7.2014 tarihinde Trabzonda 7.781,31 m2 arsa satın aldığı ve bu iş için 13.377.532- TL ödeme yaptığı, … A.Ş. ile adi ortaklık kurulduğu ve İstanbul – Sancaktepe İlçesinde 98.127 m2 arsa alındığı hisse karşılığı olarak 80.875.000- TL ödeme yapıldığı, 19.08.2015 tarihinde 114.750.467 TL bedelle İzmir Konak ilçesinde arsa alındığı,31 Aralık 2015 tarihine kadar toplam yatırım harcamalarının 219.955.035,-TL olduğu, … projesi için 25.909.361 TL’nin Ümraniye Belediye Başkanlığına yatırıldığı,diğer projeler için 2014 ve 2015 yılında 23.354.761,83 TL harcama yapıldığı harcamaların davalı defterlerinde kayıtlı olduğu tesbit edilmiştir. … deki inşaat maliyetinin davalının tahsil ettiği primli bedele denk geldiği düşünüldüğünde daha az primli bir pay ihracının davalı şirketin sermaye ihtiyacını karşılamayacağı açıktır.Bu nedenle 1-itibari değerli payın primli olarak 3,44 TL mukabili ihracına karar verilmesinin, mevcut ortakların menfaatlerine, eski-yeni ortaklar arasında denge sağlanmasına yönelik tedbir olduğu kabul edilmiştir. Davacı şirket pay alımlarını (…) projesinin yapılacağı bölgenin tamamının özel proje alanı ilan edildikten sonra gerçekleştirmiştir.Bu sebeble … projesinden elde edeceği katma değeri hesaplayarak davalı şirkete yatırım yaptığı kabul edilmiştir.Bir gayrımenkul yatırım şirketinin katma değer yaratabilmesi de ancak portföyünü geliştirmesi suretiyle olabilecektir. 2014 ve 2015 yıllarında yatırımlara yapılan harcamanın kayıtlı sermaye tutarını aştığı , … projesinin yaklaşık maliyeti dikkate alındığında ,sermaye artırımına karar verilen tutarın inşaata başlanması durumunda inşaat maliyetini karşılayabilecek tutar olduğu anlaşılmaktadır.Davalı şirketin sermaye artırımı yoluyla dış kaynaklardan sağladığı nakdi, uzun vadeli yarar beklenen yatırım süreci yanında şirket portföyüne alınması planlanan yatırım projelerinde kullanmak üzere yapıldığı ve … inşaatının başlanamamış olması da , davalı dışındaki bileşenler nedeniyle meydana geldiği kanaatına varılmıştır. Varılan mutabakattan sonra davalı şirkete inşaatın başlama tarihinin bildirilmesi üzerine şirket yönetiminin basiretli tacir olma gereği de gözetildiğinde , yönetim kurulunun henüz ihtiyaç doğmadan sermaye artırımına gittiğinin kabul edilemeyeceği, sermaye artırım kararının dürüstlük kurallarının ihlali olarak değerlendirilemeyeceği, somut ihtiyaç nedeniyle davaya konu kararın alındığı ,borsadan pay alımı yapan davacının imtiyazlı pay sahibi olmadığını bilerek yatırım yaptığından A-B grubu paylar arasında prim farkı olması gerektiğini ileri süremeyeceği sonucuna varılmıştır. Tüm anlatılanlara göre;davalı şirketin sermaye artırımı yoluyla sağlayacağı nakdin uzun vadeli yarar beklenen inşaat projesi yanında şirket portföyüne alınması planlanan yatırımlar ve alternatif yatırım projelerinde kullanılması amacı taşıdığı, sermaye artışının davacı veya küçük yatırımcıları zararlandırma amacı bulunmadığı,davacının küçük yatırımcı olmadığı,kararın kanuna ,esas sözleşmeye ve dürüstlük kurallarına aykırı sayılamayacağı,prim bedelinin dürüstlük kuralına aykırılık taşıyacak şekilde yüksek olmadığı ,payların primli çıkarılmasının mevcut ortakların menfaatine uygun olduğu ,eski -yeni ortaklar arasında bir denge sağladığı sonucuna varıldığından ,istinaf nedenleri yerinde olmayan davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun H.M.K.’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 59,30-TL istinaf karar harcından davacı tarafından peşin yatırılan 35,90-TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40-TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 04/03/2021