Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/716 E. 2021/977 K. 24.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/716
KARAR NO: 2021/977
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/02/2017
NUMARASI: 2016/1114 Esas – 2017/45 Karar
DAVA: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 24/06/2021
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen kararın yargılamanın yenilenmesini talep eden davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TALEP: Yargılamanın iadesi talebinde bulunan davalı vekili; 1991 yapımı … model … seri numaralı 7 kişilik uçağın davacı tarafından … A.Ş.’ne satıldığını, satış sözleşmesinde müvekkilinin taraf olmadığını, ayrıca satış sözleşmesine konu olan bu uçağın gizli ayıplı olduğunu, buna karşılık davacı tarafından satış bedelinin ve cezai şartın tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itiraz üzerine İstanbul 43. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından 2011/222 esas 2012/152 karar sayılı dosyasında müvekkili yönünden yeterli araştırma yapılmadan davanın kabulüne karar verildiğini, müvekkilinin sözleşmeye taraf olmadığı halde hasım olarak kabul edildiğini, satış bedelinin ödenmesine rağmen bedelin ödenip ödenmediğinin araştırılmadığını, sözleşmeye konu olan uçakta gizli ayıp bulunup bulunmadığı yönünde inceleme yapılmadığını, davacı şirket sahibinin damadı ile birlikte hileli davranış ve söylemler ile müvekkilini aldatarak hurda niteliğindeki uçağı sağlam gibi sattığını, FETÖ/PYD kapsamında aranan ve tutuklanan şahısların davacı şirket sahibinin kızı ve damadı olduğunu, davacının terör faaliyeti gösteren şirket ve kişilerle yakın ve yoğun bir ilişki içerisinde olduğunu, icra takibine konu olan uçak satışının müvekkilinin kandırılması yolu ile yapıldığını, kanunda belirtilen yargılamanın iadesi nedenlerinin oluştuğunu, özellikle HMK m.375/1-h maddesinde ifade edilen lehine karar verilen tarafın, karara tesir eden hileli bir davranışta bulunmuş olmasının kuvvetle muhtemel olduğunu, bu konuda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2016/106455 nolu dosyasında soruşturmanın devam ettiğini, davada iddia ve savunma hakkının da kısıtlanarak gerekli araştırma yapılmadan davanın kabulüne karar verildiğini ifade ederek İstanbul 43. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/222 esas 2012/152 karar sayılı 20/06/2012 tarihli kararının kaldırılarak yargılamanın yenilenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, davalı vekili tarafından yargılamanın iade talebine ilişkin belirtilen nedenlerin ve hususların temyiz dilekçesinde de belirtildiği ve temyiz nedeni yapıldığı, bu hususların yargılama sırasında incelendiği ve değerlendirildiği, ayrıca temyiz incelemesi sırasında da incelendiği ve mahkeme kararının onandığı, karar tashihi talebinin de reddedildiği, HMK 375. maddesinde belirtilen yargılamanın iadesi nedenlerinin oluşmadığı gerekçesiyle yargılamanın iadesi talebinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Yargılamanın iadesi talebinde bulunan davalı vekili istinaf dilekçesinde; mahkemece, gerekli incelemeler yapılmadan yargılamanın iadesi talebinin reddedildiğini, satış sözleşmesinde müvekkilinin taraf olmadığını, ayrıca satış sözleşmesine konu olan bu uçağın gizli ayıplı olduğunu, müvekkilinin sözleşmeye taraf olmadığı halde hasım olarak kabul edildiğini, satış bedelinin ödenmesine rağmen bedelin ödenip ödenmediğinin araştırılmadığını, sözleşmeye konu olan uçakta gizli ayıp bulunup bulunmadığı yönünde inceleme yapılmadığını, davacı şirket sahibinin damadı ile birlikte hileli davranış ve söylemler ile müvekkilini aldatarak hurda niteliğindeki uçağı sağlam gibi sattığını, FETÖ/PYD kapsamında aranan ve tutuklanan şahısların davacı şirket sahibinin kızı ve damadı olduğunu, davacının terör faaliyeti gösteren şirket ve kişilerle yakın ve yoğun bir ilişki içerisinde olduğunu, icra takibine konu alacağın dayanağı olan uçak satış sözleşmesinin müvekkilinin kandırılması yolu ile yapıldığını, bu konuda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2016/106455 nolu dosyasında soruşturma açıldığını ve soruşturma sonucunda İstanbul 19. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2018/434 Esas sayılı dosyasında … isimli şirketin sahibi aynı zamanda davacı şirketin sahibinin damadı olan İbrahim … hakkında bu olayla ilgili olarak TCK m.158/1-h bendi uyarınca cezalandırılması istemi ile kamu davası açıldığını, davacı şirketin sahibinin kızı olan …’ın her iki şirkette yönetim kurulu üyesi iken darbe girişiminden bir ay önce hisselerini kardeşine devrettiği, ayrıca yargılama sırasında iddia ve savunma hakkının da kısıtlanarak gerekli araştırma yapılmadan davanın kabulüne karar verildiğini; Kanunda belirtilen yargılamanın iadesi nedenlerinin oluştuğunu, özellikle HMK m.375/1-ç maddesinde ifade edilen, kararın verilmesinden sonra ortaya çıkan bir belgenin varlığı söz konusu olduğunu, bu şahısların yargılamanın yapıldığı dönemde yargılamaya veya yüksek mahkemeye de etki edebilecek bir takım kirli işlere taraf olabileceklerinin kuvvetle muhtemel olduğunu, ayrıca HMK m.375/1-h maddesinde ifade edilen lehine karar verilen tarafın, karara tesir eden hileli bir davranışta bulunmuş olmasının kuvvetle muhtemel olduğunu, bahse konu hususun düzenlenen iddianame ile sabit olduğunu ileri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Talep, yargılamanın yenilenmesi istemine ilişkindir. İstanbul 43. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/222 Esas (öncesi İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi) 2012/152 karar sayılı dosyasında davacı … A.Ş. vekili tarafından davalılar … ve …. A.Ş. aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında itirazın iptali talebi ile açılan davada, İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi dosyasında yapılan yargılama sonucunda, 11/04/2011 tarihinde davalı … A.Ş. hakkında yetkili icra dairesinde takip yapılmadığı gerekçesiyle itirazın iptali isteminin reddine, davalı … hakkındaki davanın ise, dosyadan tefrikine karar verildiği, davalı … yönünden ayrı esasa kaydedilerek devam eden yargılama sonucunda ise İstanbul 43. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/222 esas 2012/152 karar sayılı dosyasında davalı … hakkında 20/06/2012 tarihinde “…davalı vekilinin husumete ilişkin talebinin reddi ile davanın kabulüne, davalı borçlunun itirazının iptali ile 1.200.000,00-USD üzerinden takip tarihinden itibaren 1.050.000,00-USD alacağı davacı talebini aşmamak üzere 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi gereğince USD döviz faizi işletilerek takibin devamına, asıl alacak üzerinden hesaplanan 654.108,00-TL %40 icra inkâr tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine” dair tesis edilen hükmün, davalı vekili tarafından temyizi üzerine Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 11/02/2014 tarihli kararı ile onanmasına karar verildiği, karar düzeltme talebinin ise, aynı dairenin 29/09/2014 tarihli kararı ile reddine dair karar verildiği, bu kararın 30/09/2014 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır. Davalı … vekili tarafından bu karara karşı, davacı şirketin sahibinin terör faaliyeti gösteren şirket ve kişilerle yakın ve yoğun bir ilişki içerisinde olduğunu, icra takibine konu olan uçak satışının müvekkilinin kandırılması yolu ile yapıldığını, bu konuda devam etmekte olan ceza kovuşturmasının bulunduğunu, HMK m.375’de öngörülen yargılamanın iadesi nedenlerinin oluştuğunu, özellikle HMK m.375/1-ç maddesinde ifade edilen, kararın verilmesinden sonra ortaya çıkan bir belgenin varlığı söz konusu olduğunu, bu şahısların yargılamanın yapıldığı dönemde yargılamaya veya yüksek mahkemeye etki edebileceklerini, ayrıca HMK m.375/1-h maddesinde ifade edilen lehine karar verilen tarafın, karara tesir eden hileli bir davranışta bulunmuş olmasının kuvvetle muhtemel olduğunu, bahse konu hususun düzenlenen iddianame ile sabit olduğunu, yargılamada müvekkilinin sözleşmeye taraf olmadığı halde hasım olarak kabul edildiğini, satış bedelinin ödenmesine rağmen bedelin ödenip ödenmediğinin araştırılmadığını, sözleşmeye konu olan uçakta gizli ayıp bulunup bulunmadığı yönünde inceleme yapılmadığını, davacı şirket sahibinin damadı ile birlikte hileli davranış ve söylemler ile müvekkilini aldatarak hurda niteliğindeki uçağı sağlam gibi sattığını, geçersiz sözleşmeye dayalı olarak cezai şarta hükmedildiğini ileri sürerek yargılamanın iadesi istemine bulunmuştur. Davalı vekilinin yargılamanın yenilenmesi istemini özellikle; HMK. 375.maddesinin “1-ç)Yargılama sırasında, aleyhine hüküm verilen tarafın elinde olmayan nedenlerle elde edilemeyen bir belgenin, kararın verilmesinden sonra ele geçirilmesi” ve HMK. 375.maddesinin “1-h)Lehine karar verilen tarafın, karara tesir eden hileli bir davranışta bulunmuş olması” nedenlerine dayandırdığı anlaşılmaktadır. Yargılama sırasında aleyhine hüküm verilen tarafın elinde olmayan nedenden dolayı ele geçirilemeyen yeni bir belgenin, kararın verilmesinden sonra ele geçirilmiş olmasının yargılamanın iadesi sebebi teşkil edebilmesi için; bu belgenin davaya bakıldığı sırada mevcut olması, ele geçirilen belgenin hükmü etkileyecek nitelikte bulunması, bu belgenin hükmün verilmesinden sonra ele geçirilmesi, bu belgenin yargılama sırasında, aleyhine hüküm verilen tarafın elinde olmayan nedenlerle elde edilememiş olması gerekir (Baki Kuru, Medeni Usul Hukuku, 22. Baskı, s.713). Lehine karar verilen tarafın, karara tesir eden hileli davranışta bulunması (HMK m. 375/1-h) davacının dayandığı diğer bir yargılamanın yenilenmesi sebebidir. HMK’nun 375/1-h maddesine göre, lehine karar verilen tarafın veya vekilinin, hükme etkisi olan diğer bir hile (ve hud’a) kullanmış olması yargılamanın iadesi sebebidir. Hile; gerçekte var olan olayların bilerek gizlenmesi veya gerçek dışı olaylara (vakıalara) mal etmek suretiyle diğer tarafın aldatılması (iğfal edilmesi)’dır. Hükmü etkileyen hile ve hud’anın (hud’anın sözlük anlamı: Aldatma, oyun, hile, desise, dalavere, tertip, düzen) her olayın gelişim biçimine göre takdiri tamamen hakime aittir. Olayların gösterdiği gelişmelere göre hükme etkili olan ve yargıyı yanılgıya götüren tüm olayların hile sayıldığı kabul edilmektedir. Maddedeki hilenin diğer Kanunlardaki hileden ayrı olarak daha geniş bir anlamda hükme etki eden pek çok fiil ve hareketlerin hile şeklinde nitelendirilmesi ve olayların gelişimine göre ne gibi hallerin hile teşkil edebileceğinin hakim tarafından takdiri gerekmektedir. Hakim bir taraftan bu inceleme ve araştırmayı yaparken, öte yandan özellikle Türk Borçlar Kanununda düzenlenen hilenin unsurlarına bağlı kalmaksızın ne gibi ifade ve eylemlerin yargılamanın yenilenmesini gerekli kılacağını değerlendirmesi gerekecektir. Gerek doktrinde ve gerekse uygulamada kabul edilen görüşlere göre, HUMK’nun 445/7. bendinde öngörülen hileli davranış olumlu (aktif) bir eylem biçiminde olabileceği gibi, kaçınma ve susma gibi pasif (hareketsizlik) bir şekilde de ortaya çıkabilir. HUMK 445/7. bendinde ifadesini bulan hile ve hud’a sayıldıkları için yargılamanın idesi sebebi teşkil eden haller arasında; hüküm verilen tarafın karşı taraf vekili ile gizlice anlaşma yoluna gitmesi, karşı tarafın açık adresi bilindiği halde, dava dilekçesinde ilgisi olmayan başka bir adresin gösterilmesi gibi davranışları saymak mümkündür. Bütün sorun bu hilenin hükmü etkilemiş olup olmadığını tespite, gerek olumlu ve gerekse olumsuz davranışın bilerek yapılıp yapılmadığını belirlemekte toplanmaktadır. (KURU, Baki; Hukuk Muhakameleri Usulü, Altıncı Baskı, Cilt V, İstanbul 2001, s. 5208- 5218) Davacı vekili tarafından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına sunulan şikayet dilekçesi ile … isimli kişi hakkında 2016/106455 soruşturma sayılı dosyada Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma suçundan soruşturma başlatıldığı 17/09/2018 tarihlinde verilen tefrik kararıyla 2018/150231 sayılı soruşturma dosyasında … isimli kişi hakkında yürütülen soruşturma sonucunda bu kişinin hileli davranış ve söylemleriyle müştekiyi aldattığı, sonraki süreçte müştekiyi oyalayarak eylemlerine devam ettiği gerekçesiyle dolandırıcılık suçu nedeniyle TCK’nın 158/1-h maddesi gereğince kamu davası açıldığı, İstanbul 19. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2018/484 Esas sayılı dosyasında yargılamanın devam ettiği, sanık … hakkındaki yakalama emrinin infaz edilmediği anlaşılmaktadır. Davalı vekilinin öne sürdüğü, önemli ölçüde hasar görmüş ve yolcular açısından hayati tehlike içerdiği için uçuş yapması sakıncalı olan hava aracının kullanıma hazırmış gibi gösterilerek hurda niteliğindeki uçağın müvekkiline sağlam gibi satıldığına dair iddialar ile yargılamanın yenilenmesine ilişkin bahsedilen diğer hususlar İstanbul 43. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/222 Esas sayılı dava dosyasında da tartışılmıştır. Mahkemece verilen hükme karşı aynı gerekçelerle temyiz kanun yoluna müracaat edilmiş olup, mahkemenin söz konusu kararı temyiz ve karar düzeltme kanunyolu incelemesinden geçmek suretiyle kesinleşmiştir. Öte yadan davalı vekili istinaf dilekçesinde de davacı şirketin ortaklarının FETÖ-PYD kapsamında terör örgütü faaliyeti gösteren şirket ve kişilerle yakın ve yoğun bir ilişki içerisinde olduğu, bu kişilerin yargılamaya etki edebilecek ilişkilerin tarafı olabileceği ileri sürülmüş ise de bu konuda somut bir delil bulunmamaktadır. Bu itibarla HMK 375. maddesinde belirtilen yargılamanın iadesi nedenleri oluşmadığından mahkemece yargılamanın iadesi talebinin reddine dair verilen kararda bir isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonucunda, hükümde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığından yargılamanın yenilenmesini talep eden davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK ‘nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 59,30-TL istinaf karar harcından davalı tarafından peşin yatırılan 35,90-TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40-TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına, İstinaf yoluna başvuran davalı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, istinaf aşamasında davacı gider avansından karşılanan 34,50-TL posta masrafının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 24/06/2021