Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/70 E. 2019/179 K. 14.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/70
KARAR NO: 2019/179
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/07/2018
NUMARASI: 2018/441 E.- 2018/692 K.
DAVA: Tazminat (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 14/02/2019
Mahkemenin görevsizliğine yönelik olarak verilen hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü.
DAVA:Davacı vekili, bazı şahısların müvekkilinden kendilerinin belirleyeceği bir banka şubesinde hesap açmasını ve bu hesaba belirlenen teminatı yatırmasını istediklerini, banka şubesi olarak da davalı banka şubesinin bildirildiğini, bu hesaba yatırılan paraya kesinlikle dokunulmayacağının ikazının yapıldığını ve bu teminata bedel, hibe ve teşviklerle ödeme yapılacağının taahhüt edildiğini, müvekkilinin davalı bankada bir hesap açtırarak bu hesaba 749.507,48-TL para yatırdığını, ancak daha sonra hesaptaki bu paranın sahte bir talimatla dava dışı bir şahsın hesabına EFT yapıldığının öğrenildiğini, müvekkilinin aynı şekilde açtığı ve dolandırıldığı farklı hesaplar da olduğunu, müvekkilinin davalı banka nezdinde de işbirlikçileri olan bir şebeke tarafından dolandırıldığını düşündüklerini, mağduriyetin giderilmesi için başvuruda bulunulduğu halde olumlu sonuç alınamadığı için savcılığa şikayette bulunduklarını, müvekkilinin zararından davalı bankanın sorumlu olduğunu ileri sürerek zararının şimdilik 20.000-TL’sinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili, müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, davacının asıl muhatabının EFT işleminin lehdarı olan ve müvekilini dolandırmak amacıyla davacıyla birlikte hareket eden şahıs veya şahıslar olduğunu, müvekkilinin herhangi bir kusurunun olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:Mahkemece; davacının, davalı banka ile aralarındaki ödünç sözleşmesine aykırılık iddiasına dayandığı,sözleşmenin ticari ve davacının tacir olduğuna dair dosyaya yansıyan bir bilgi bulunmadığı, bu durumda davaya bakmaya tüketici mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle davanın göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine, yasal sürede talep halinde dosyanın İstanbul Anadolu Tüketici Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili; davacı tacir gibi hareket etmekte olup tacir gibi sorumlu olduğunu, müfettişlerce yapılan incelemeler kapsamında davacının telefonla aranarak şubeye çağrıldığını, şubeye gelen davacının bir giyim mağazasıyla ticareti nedeniyle bu hesabı açtırdığını beyan ettiğini, ayrıca davacının babasının ortağı olduğu şirkette çalışmakta olduğunun tespit edildiğini, yine davacının tekstil ürünleriyle ilgili olarak yurtiçi ve yurtdışı alış satış işlemlerine aracılık ettiğini beyan ettiğini, dolayısıyla banka hesabının yaptığı ticaret nedeniyle açıldığını belirterek hükmün kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE: Dava, bankacılık işleminden kaynaklanan zararın tazmini istemine ilişkindir. Dosya kapsamında mevcut delillerden, taraflar arasında akdedilen Bankacılık Hizmetleri Sözleşmesi uyarınca davalı bankada davacı adına vadesiz mevduat hesabı açıldığı anlaşılmakta, bu hesaptan sahte talimat ile EFT işlemi yapıldığı ve davacının zarara uğradığı ileri sürülmektedir.HMK’nun 115/1.maddesi uyarınca dava şartlarının bulunup bulunmadığı davanın her aşamasında resen araştırılır. HMK’nun 114/1-c maddesi uyarınca mahkemenin görevli olması dava şartı olarak düzenlenmiştir. 6102 Sayılı TTK’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın TTK veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin bakacağı yönünde düzenleme bulunması gerekir.Bunun yanında 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 2. maddesinde, kapsamının tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamalar olduğu açıklanmış, 3/k maddesinde tüketici “Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi” şeklinde, 3/1. maddesinde ise tüketici işlemi; “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder” şeklinde tanımlanmıştır. Yasa koyucu, bu hükümle, tüketicinin taraf olduğu bankacılık sözleşmelerini tüketici işlemi olarak kabul etmiştir. Aynı Yasa’nın 73. maddesinde, bu kanundan kaynaklanan uyuşmazlıkların tüketici mahkemesinin görevine girdiği düzenlenmiş, 83. maddesinde ise, taraflardan birinin tüketici olduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceği belirtilmiştir. Somut olayda davacı vekili iş bu davadaki yargılamada dava konusu banka hesabının ticari bir hesap olmadığını, bireysel hesap olduğunu, bu nedenle Tüketici Mahkemelerinin görevli olduğunu, bunu davayı açtıktan sonra farkettiklerini ileri sürmüş ise de, delil olarak dayandığı İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2018/31976 Sor. sayılı dosyasına sunduğu şikayet dilekçesinde ise, davacının tekstil işi ile iştigal etmekte ve ticari projeler üretmekte olduğunu, bir tanıdığının davacıya devlet destekli hibe projesinden bahsettiğini, bu şahsın devletin güvenilir kobileri desteklediğini ve kobilerin proje üretmelerini ve uygulamalarını teşvik ettiğini dile getirdiğini, davacının daha sonra farklı şahıslardan hibe ödemesinin proje onaylandıktan sonra taksitler halinde yapıldığını ve hibe oranının talep edilen taksit sayısına göre belirlendiğini, proje üreten kobi veya şahsın bu projesini sunduktan ve proje onaylandıktan sonra istenen taksit sayısına göre proje tutarının %10 ile %40 arasında bir meblağı sözde saha görevlilerinin belirleyeceği herhangi bir bankaya proje sahibinin kendi adına açtığı bir vadesiz mevduat hesabına yatırması gerektiğini öğrendiğini, davacının gerekli araştırmayı yaptıktan sonra bu işe girmeye karar verdiğini ve verilen bilgiler üzerine 3 ayrı banka şubesine toplam 1.650.000-TL yatırdığını, ara ara ödemeler yapıldığını, ancak daha sonra hesapların boşaltıldığının görüldüğünü belirtmiştir. O halde dosyanın geldiği aşama itibariyle davacının tacir vasfını haiz olup olmadığı, buna bağlı olarak ticari amaçla hareket edip etmediği hususunda net tespit yapılamamış ise de, en azından mesleki amaçla hareket ettiği açık olup, taraflar arasındaki hukuki işlem tüketici işlemi niteliğinde değildir. Bu durumda ilk derece mahkemesince davaya bakmakla görevli mahkemenin Ticaret Mahkemeleri olduğu gözetilerek işin esasına girilip bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin istinaf başvusunun kabulü ile hükmün kaldırılmasına dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE; İstanbul Anadolu 4.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12/07/2018 Tarih 2018/441 Esas 2018/692 Karar sayılı hükmün HMK 353(1)a-3 gereği KALDIRILMASINA;”Davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,”İstinaf yoluna başvuran davalı tarafça yatırılan 35,90- TL istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nun 353(1).a maddesi uyarınca kesin olmak üzere karar verildi. 14/02/2019