Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/693 E. 2021/820 K. 01.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/693
KARAR NO: 2021/820
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/05/2018
NUMARASI: 2016/633 Esas-2018/584 Karar
DAVA: Şirket Ortaklığından Çıkma-Çıkma Payının Ödenmesi
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 01/06/2021
Asıl davanın reddine dair kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili, müvekkilinin … ve … ile 10/01/2008 tarihinde … Ltd.Ştini kurduğunu, şirketin kuruluşu ve finansmanı için verilmiş olan paralar dışında da birçok ödemenin müvekkili tarafından yapıldığını, şirketin iş yapabilmesi için Ürdün’de kendisine ait olan … aracılığı ile davalı şirkete çok sayıda turist gönderdiğini, organizasyon ile şirketin ciddi miktarlarda gelirler elde ettiğini, ancak müvekkiline hesap verilmediğini ve kar ödemesi yapılmadığını, Beyoğlu … Noterliği aracılığı ile keşide edilen ihtarname ile davalılardan ayrıntılı hesap istendiğini, davalıların hesap vermeye yanaşmadığını belirterek şirket hesaplarının denetlenmesine, geçmiş dönem kar paylarının ödenmesine, şirketin tasfiyesine, mümkün olmaması halinde şirketin değeri üzerinden davacının paylarının davalılara devri suretiyle ortaklıktan ayrılmasına karar verilmesini talep dava etmiştir.
CEVAP VE KARŞI DAVA: Davalı vekili; davacının kar payı talep hakkı bulunmamakla birlikte zamanaşımı definde bulunduklarını, kar payı ve diğer alacak iddiaları bakımından davalılar … ve …’a husumet yöneltilmeyeceğini, davacının turizm acentesi sahibi olduğunu, … Şirketi aracılığıyla Türkiye’ye turist gönderdiğini, müvekkilleri ile Türkiye’de çalışması karşılığında … Ltd. Şti. firmasına 09.03.2009 tarihinde pay devri ve 30.03.2009 tarihli ortaklar kurulu kararı ile % 30 pay sahibi yapıldığını, davacının aldığı hizmetlerin karşılığını ödemediğini, ödenmeyen meblağın çok büyük boyutlara ulaşması sebebiyle müvekkillerinin davacı ile çalışmayı sonlandırdığını, davacının şirketinin ticaretinin son bulduğu 2012 yılı itibariyle toplam borcunun 185.579,26-usd ve 141.015,32- euro olduğunu, bu borcun bir kısmının karşılığında 140.000-usd bedelli 7 adet çekin müvekkili şirkete verildiğini, vadesi 10.2., 28.2., 11.3., 28.3., 11.4., 25.4., 15.5.2013 tarihli her biri 20.000-usd tutarlı … Bankasına ait çeklerin ödenmediğini ve karşılıksız kaldığını, davacı hakkında karşılıksız çek verme suçundan şikâyette bulunulduğunu, şirket ortaklığından ayrılmak için haklı bir sebep olmadığını, taleplerinin kötü niyetli olduğunu ileri sürerek müvekkili şirkete borçlarını ödemeyen davacının ortaklıktan çıkarılmasına ve asıl davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, dava dilekçesiyle belirsiz alacak davası olarak 1.000-TL kar payı talebinde bulunulduğu, davalı şirketçe kar payı dağıtımı konusunda alınmış bir karar olmadığı gibi davalı şirketin dağıtılabilecek kârının da bulunmadığı, kâr payı dağıtılmamasının başlı başına çıkma için haklı sebep olmadığı, davacının bilgi alma ve inceleme hakkını kullanmak için kanuni yollara müracaatının mümkün olmasına rağmen bu yolları kullanmadığı, davacının ortaklıktan çıkmasına ilişkin somut olgular bulunmadığı, dolayısıyla ortaklıktan çıkma veya şirketin feshi için haklı sebeplerin oluşmadığı gerekçesiyle davanın ve usulen açılmış harcı yatırılmış olmadığından karşı davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili; davalıların, davacının yabancı uyruklu olmasını fırsat bilerek şirketin içini boşalttıklarını, ticari defterlerin usule uygun tutulmadığını, ortakların şirket karını, taşınmazlarını, alacaklarını, borçlarını, nakit para tutarlarını gizlediklerini açıkça gösterdiğini,sözde davacının borcu sebebi ile şüpheli alacak kaydı ve karşılık kayıtlarını ticari defterine yansıttığını, davalı şirketin 2008 yılından 2013 yılına kadar sürekli olarak kar elde eden bir şirketin 2013 yılında ise sözde davacının yurtdışında bulunan şirketi tarafından ödenmeyen borçlar sebebi ile şüpheli alacak kaydı oluşturulduğunu ve bu şüpheli alacağa sürekli ve olağandışı karşılık ayrılarak zararın artırıldığını, şirketin özvarlığının negatife dönüşmesinin tamamen göstermelik olduğunu;atanan bilirkişinin, şirketin değerini, davacının ortaklıktan ayrılma bedelini ve kar payını dava tarihi esas alarak hesaplaması gerekirken, rapor tarihini esas almasının hukuka aykırı olduğunu; davacının ortaklıktan çıkma için haklı sebepleri olduğunu ileri sürerek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Asıl dava kar payı ödenmesi, ortaklıktan çıkmaya izin, çıkmaya payının ödenmesi, olmadığı takdirde şirketi feshi taleplerine; karşı dava ise ortaklıktan çıkarma talebine ilişkindir. Mahkemece asıl dava ve karşı davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. TTK’nın 638/2. maddesine göre “Her ortak, haklı sebeplerin varlığında şirketten çıkmasına karar verilmesi için dava açabilir.” Anılan düzenlemede “haklı sebeplerin” neler olduğu belirtilmemiştir. Bu nedenle çıkma isteğinde bulunan ortağın öne sürdüğü sebeplerin gerçekten var olup olmadığını yahut haklı olup olmadığını mahkeme değerlendirecektir. Bu durumda şirketlerin kuruluş gayesi dikkate alınarak; aynı amaç için birlikte sermaye koyup emek vererek çalışma, dayanışma ve karşılıklı güven ortamının sağlanması gayelerine aykırı düşen; şirketin çalışmasını, devamını, ortaklarına kazanç sağlamasını ve kuruluş amacının gerçekleşmesini imkansız hale getiren davranışların haklı neden olarak kabulü gerekmektedir. Kuşkusuz haklı nedenler sınırlı olmayıp, iddia edilen eylemlerin haklı neden oluşturup oluşturmadığı her somut olayın özelliğine ve koşullarına göre değerlendirilmelidir. Somut olayda, ortaklıktan çıkma talebi ile ilgili olarak ileri sürülen hususlar kar payı ödenmemesi, şirket işleriyle ilgili davacıya bilgi verilmemesi, ortaklık sözleşmesine aykırı davranışlar gösterilmiştir. Davalı şirket kayıtları, mali müşavir bilirkişi aracılığıyla incelenmiş, düzenlenen raporda; şirketin öz varlığının 2008-2016 arasında pozitif görünüme sahipken 2017 senesinden itibaren negatife dönüştüğü, 2017 senesi itibariyle öz varlığın negatif halde olduğu, şirketin mevcut haline göre negatiften pozitife çevrilebilecek bir durum tespit edilmediği, 2017 senesi itibariyle zarar tutarı karlılık tutarını geçtiğinden 43.600-TL birikmiş zarar olduğu, şu haliyle davalı şirketin dağıtılabilecek karının bulunmadığı, şirket hisselerinin bir değerinin kalmadığı, davalı şirketin şüpheli alacak tutarına konu Al Jazeraa/Ürdün firmasının davacının şirketi olduğu, meydana gelen şüpheli alacak tutarının davalı şirket öz varlığının negatife dönmesinde büyük bir unsur oluşturduğu, mali tabloların davalının iddialarını destekler mahiyette olduğu, davacının şirket ortaklığından çıkması halinde dahi şirket hisselerinin karşılığının negatif olduğu tespit edilmiştir. Bu hususların değerlendirilmesinde, şirketin kâr payı dağıtmamış olmasının başlı başına çıkma için haklı sebep oluşturmayacağını kabul etmek gerekir. Ortaklıktan çıkma talebiyle ilgili ileri sürülen diğer sebep, şirket hesapları hakkında bilgi verilmemesidir. TTK 614 maddesine göre; “…her ortak, müdürlerden, şirketin bütün işleri ve hesapları hakkında bilgi vermelerini isteyebilir ve belirli konularda inceleme yapabilir. Ortağın, elde ettiği bilgileri şirketin zararına olacak şekilde kullanması tehlikesi varsa, müdürler, bilgi alınmasını ve incelemeyi gerekli ölçüde engelleyebilir; bu konuda ortağın başvurusu üzerine genel kurul karar verir. Genel kurul, bilgi alınmasını ve incelemeyi haksız yere engellerse, ortağın istemi üzerine mahkeme bu hususta karar verir. Mahkeme kararı kesindir.” Davacı 29/11/2013 tarihli noter ihtarı ile bu hakkını kullanmak istemiş olup, davalılar tarafından bu ihtara 10/12/2013 tarihli noter ihtarı ile karşılık verilmiştir. Davacı bu hakkını mahkeme yolu ile kullanma imkanına sahipken bu yola başvurmaması nedeniyle ileri sürülen bu neden ortaklıktan ayrılma için tek başına yeterli bir sebep değildir. Yargılama sürecinde alınan bilirkişi raporunun, şirketler konusunda uzman bir bilirkişi ve mali müşavir bilirkişi tarafından heyet olarak hazırlanmasına karar verildiği halde, raporun sadece mali müşavir bilirkişi tarafından hazırlandığı, bilirkişi heyetinin ara karara aykırı olarak oluşturulduğu ileri sürülmüş ise de; hakim bilirkişi raporu ile bağlı olmayıp somut olayda uzmanlık gerektiren hususun ticari defter ve belgelerin incelemesi olduğundan ve mahkemece bu konuda mali müşavir sıfatına sahip bilirkişi vasıtasıyla inceleme yaptırıldığından davacının ileri sürdüğü istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. Davalı şirketin ticari defterinin hukuka uygun olarak tutulmadığı, şirketin ticari defterlerinin usulüne uygun olarak tutulmaması, kapanış tasdiklerinin yapılmamış olması; ortakların şirket karını, taşınmazlarını, alacaklarını, borçlarını, nakit para tutarlarını ve varlıklar değerlerini gizlediklerini açıkça gösterdiği ileri sürülmüş ise de bilirkişi incelemesinde 2009 – 2011 yılı defterlerinin kapanış tasdikinin bulunmadığının tespit edildiğini, diğer defterlerin tasdikinin tam olduğu, bilirkişi raporunda davacının iddialarını doğrulayan usulsüzlüklere dair bir tespit bulunmadığı anlaşılmaktadır. Buna karşılık davalı şirkete ait defterlerde davacıya ait firmadan olan 810.318,44-TL alacak şüpheli alacaklar hesabına aktarılmış olup davalı tarafça, davacının davalı şirket lehine keşide ettiği bir kısım çeklerin karşılıksız çıktığına ve bununla ilgili olarak ceza soruşturması yapıldığına dair evraklar ibraz edilmiştir. Bütün bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde ortaklıktan ayrılma için gerekli şartların oluşmadığı anlaşılmaktadır.Davacının çıkma talebinin kabul edilmemesi durumunda şirketin feshine karar verilmesi talep edilmiş ancak dava dilekçesinde fesih için, ortaklıktan çıkma sebebi olarak gösterilen olgulardan başka bir sebep gösterilmemiştir. Çıkma için haklı sebep oluşturmayan olguların fesih için de haklı neden oluşturmadığı dikkate alındığında mahkemece davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonucunda, hükümde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK ‘nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 59,30- TL istinaf karar harcından davacı tarafından peşin yatırılan 35,90-TL harcın mahsubu ile bakiye 23,4‬0-TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına, İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 01/06/2021