Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/677 E. 2021/1847 K. 09.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/677
KARAR NO: 2021/1847
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/10/2018
NUMARASI: 2017/145 Esas – 2018/1015 Karar
DAVA: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 09/12/2021
Davanın kabulüne ilişkin kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili, dava dışı … bankası’nın davalı kredi lehtarı şirketin ödenmeyen bakiye kredi borcunun muaccel hale gelmesi nedeniyle kefil olarak kendilerine de kat ihtarnamesi gönderildiğini, kredi veren banka tarafından 24/01/2017 tarihinde 19.581,96-TL borcun müvekkili şirket hesabından tahsil edildiğini, kendilerinin rücu hakkını kullanarak hem asıl borçluya hem de diğer kefile rücuen tahsil amaçlı başlatılan icra takibine davalılar tarafından haksız olarak itiraz edildiğini ileri sürerek itirazın iptaline ve takibinin devamına, %20 inkar tazminatına hükmolunmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili, rücu edilen miktarın kredi sözleşmesindeki kefalet limitine aykırı olduğunu, müvekkili asıl borçlunun ödemekle yükümlü olduğu tutar yönünden kendisinin onayı alınmadan davacının ödeme yaptığını, davacının kefalet toplamının 295.000-TL olduğunu, davacının 350.000-TL bedelli genel kredi sözleşmesinde kefil olmadığını, bu durumda davacının kefil olmadığı genel kredi sözleşmesine isabet eden borcu da ödediğini, bu ödemelerden müvekkilinin sorumlu olmayacağını belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, kredi borcunu ödeyen davacının, kefil olarak ödediği kısım nispetinde alacaklının haklarına halef olduğu, buna göre asıl borçludan yaptığı ödemenin tamamını, diğer kefilden ise payına düşen miktar için rücu hakkına sahip olduğu, aksi kararlaştırılmadığı sürece kefillerin kendi iç ilişkide birbirlerine karşı sorumlulukları ödedikleri miktarın kefil sayısına bölünmesi suretiyle bulunacak miktar olduğu, bu nedenle davacının kefaleten yaptığı ödemeden davalılardan kefil olan kefil …’nin ½ payı ile sorumlu olduğu gerekçesiyle İstanbul … İcra Dairesi’nin … esas sayılı icra takip dosyasına itirazın davalı … A.Ş. yönünden iptaline, diğer davalı … Tekmeci yönünden kısmen iptali ile, 19.581,96-TL alacağa (davalı … Tekmeci’nin 9.790,98-TL’sinden sorumlu olmak üzere) takip tarihinden itibaren avans faizi işletilerek tahsili için takibin devamına; davalı … yönünden fazla istemin reddine, alacağın %20’si oranındaki icra inkar tazminatının davalılardan tahsiline karar verilmiştir. İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili; ilk derece mahkemesinin diğer kefil davalının müvekkili tarafından yapılan ödemenin yarısından sorumlu olduğu yönündeki değerlendirmesinin hatalı olduğunu, müvekkili şirketin, davalı şirketin kredi borcu için “rehin veren” sıfatıyla kredi alacaklısı bankaya karşı sorumlu olduğunu dikkate almadığını, dosyaya sunulan 30.03.2015 tarihli “Nakit, TL Mevduat veya Döviz Tevdiat Hesabı …” uyarınca, müvekkili şirketin davalı … A.Ş.’ye açılan/açılacak kredilerden doğmuş/doğacak borçları karşılamak üzere 660.000-TL mevduat hesabını, davalı şirket lehine rehin ettiğini, müvekkili şirketin, davalı şirketin kredi borçlarından dolayı, dava dışı kredi veren bankaya sadece müteselsil kefil sıfatıyla değil aynı zamanda rehin veren sıfatıyla da sorumlu olduğunu, bu nedenle, davalı kefil …’nin müvekkilinin yaptığı ödemelerin tamamından sorumlu olduğunu ileri sürerek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE : Dava hukuksal niteliği itibariyle,müteselsil kefil/rehin verenin alacaklıya yaptığı ödemeler nedeniyle 6098 sayılı TBK’nın 596. maddesi uyarınca kefil ile asıl borçluya rücu istemine ilişkindir. Davacı vekili, müvekkilinin dava dışı banka ile davalı şirket arasında düzenlenen genel kredi sözleşmelerinde, davalı … ile birlikte müteselsil kefil olarak yer aldıklarını, müvekkiline ait mevduat hesabının bahse konu genel kredi sözleşmeleri kapsamında doğacak borçlardan dolayı asıl borçlu şirket şirket için dava dışı bankaya rehin gösterildiğini, davalı asıl borçlu şirketin sorumlu olduğu ve ödenmeyen 19.581,96-TL borcun müvekkilinin rehinli mevduat hesabından tahsil edildiğini ileri sürerek bu bedelin davalılar asıl borçlu ve diğer müteselsil kefilden tahsilini talep etmiştir. Mahkemece, aksi kararlaştırılmadıkça kefillerin kendi iç ilişkide birbirlerine karşı sorumluluklarının ödenen bedelin kefil sayısına bölünmesi suretiyle bulunacak miktarla sınırlı olduğu gerekçesiyle davacı şirketten tahsil edilen bedelin davalı kefil …’nin yarısından sorumlu olmak kaydıyla davalılardan tahsiline karar verilmiştir. 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu 596/4. maddesinde “Bir alacağın güvencesini oluşturan rehin paraya çevrildiği veya borç rehin veren malik tarafından ödendiği takdirde malik, kefile karşı rücu hakkını, ancak kefil ile kendisi arasında böyle bir anlaşma varsa ya da rehin sonradan bir üçüncü kişi tarafından verilmişse kullanabilir.” denilmiştir. Bu hükme göre, kural olarak rehin veren üçüncü kişi, müteselsil kefile ancak rehnin kefaletten sonra verilmesi hâlinde başvurabilmektedir. Rehnin kefalet sözleşmesi akdedilmeden önce ya da sözleşmenin akdedilmesi sırasında verilmesi halinde rehin veren üçüncü kişi, kefile başvuramaz. Böyle bir hâlde kefile başvurmak isteyen rehin veren üçüncü kişinin, kefil ile bu yönde bir anlaşma yapması gerekmektedir (Bkz. …, 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu Hükümlerine Göre Kefil ile Rehin Veren Üçüncü Kişi Arasındaki İlişki, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi 11(1):100-109, 2020, s.108). Somut olayda, dava dışı banka ile davalı asıl borçlu şirket arasında, davacı şirketin ve davalı …’ın da kefili olduğu 01/11/2012 ve 14/01/2013 tarihli genel kredi sözleşmesi ile sadece davalı …’ın kefili olduğu 04/11/2014 tarihli genel kredi sözleşmeleri bulunmaktadır. Bunun dışında davacı şirket tarafından ibraz edilen, davalı asıl borçlu şirketin sorumlu olduğu genel kredi sözleşmelerinin eki niteliğinde olduğu belirtilen 30.03.2015 tarihli “Nakit, TL Mevduat veya Döviz Tevdiat Hesabı Rehin Şerhi” başlıklı sözleşmede, davalı şirkete asaleten ve kefaleten açılacak kredilerden doğmuş veya doğacak borçları karşılamak üzere 660.000-TL bedelli mevduat hesabı rehin olarak gösterilmiştir. Davacı tarafından alacaklı bankaya yapılan 19.581,96-TL ödemenin davalı şirketin asıl borçlusu olduğu genel kredi sözleşmeleri ile ilgili yapıldığı hususunda bir ihtilaf bulunmamaktadır. Davacı bu bedelin kendisinden rehin veren sıfatıyla alındığını iddia ettiğine göre, öncelikle yukarıda bahse geçen kanun hükmüne göre değerlendirme yapılması gerekmektedir. Bahsi geçen düzenlemede borcun rehin veren malik tarafından ödenmesi halinde asıl borçlu yanında kefile de rücu edilebilmesi, rehin veren malik ile kefil arasında anlaşma bulunması ya da rehnin sonradan üçüncü kişi tarafından verilmesi şartına bağlanmıştır. Somut olayda, davacı rehin veren ile davalı kefil arasında anlaşma bulunmadığı gibi davacı sözleşmede zaten sözleşmenin imzası sırasında davalı … ile birlikte müteselsil kefil sıfatı ile yer aldığından TBK m.596/4 hükmü kapsamında üçüncü kişi sıfatına da sahip değildir. Ayrıca davalı müteselsil kefilin onayı olmadan kefaletle üstlendiği sorumluluğun ağırlaştırılması mümkün değildir. Aksine anlaşma bulunmadıkça, borcu ödeyen kefil, kendi paylarını daha önce ödememiş olmaları ölçüsünde, diğer kefillere karşı eşit oranda rücu hakkına sahiptir. Bu itibarla mahkemece iki müteselsil kefilden birinin ödediği miktarın ancak yarısını rücu edebileceği TBK 587/son hükmü gereği olup yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK ‘nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 59,30-TL istinaf karar harcının, peşin yatırılan 35,90-TL harçtan mahsubu ile bakiye 23,40-TL harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına, Davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.09/12/2021