Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/669 E. 2021/700 K. 17.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/669
KARAR NO: 2021/700
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/11/2018
NUMARASI: 2017/198 Esas 2018/1069 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 17/05/2021
Davanın kısmen kabulüne ilişkin kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasındaki ticari ilişki neticesinde müvekkilinin 30/09/2012 tarih ve … nolu fatura düzenlediğini, ayrıca bu faturaya yönelik sevk irsaliyesi de düzenlendiğini, müvekkilinin davalıdan faturadan kaynaklı 08/12/2012 takip tarihi itibariyle 10.612,68-TL alacağının bulunduğunu fatura bedelinin ödenmemesi üzerine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasından icra takibi yapıldığını, davalının takibe, borca ve ferilerine itiraz ederek durdurduğunu, yapılan itirazın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu ileri sürerek itirazın iptaline, davalı aleyhine %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; davacının müvekkili aleyhine başlattığı davaya konu icra takibinin 08/11/2012 tarihinde ikame edildiğini, takibe itirazın 2012 yılında yapıldığını, bu sebeple davanın 1 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığını, alacağın zamanaşımına uğradığını, davaya konu fatura ekindeki sevk irsaliyesinden de anlaşılacağı üzere malların müvekkiline teslim edilmediğini, bu sebeplede müvekkilinin davacıya borcunun bulunmadığını ileri sürerek hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesini, davacı aleyhine %20 kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, taraflar arasında ticari ilişkinin mevcut olduğu, alacağın davalıya fatura edildiği, ancak davalı tarafından davacı şirkete ödemede bulunulmadığı, bunun üzerine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında başlatılan takibe itiraz üzerine takibin durduğu, davanın bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı, dava konusu faturaya ait 30.09.2012 tarih ve … sayılı irsaliyenin … plaka açıklaması ile teslim eden kısmının imzalı olduğu, sevkıyat satış formu suretinin sunulduğu, 30.09.2012 tarih ve 830 sayılı belgede teslim alan adı soyadı imza bölümünde … adı ile imza bulunduğu, söz konusu formda taşınan alümyum profilin 1,298- kg. olarak kayda geçtiği, dava konusu 30.09.2012 tarihli fatura ile satışı yapılan alüminyum profilinde 1.298 kg. olduğu, miktar ve ürün bakımından fatura ile sevkiyat satış formunun eşleştiği, …’un davalı şirket çalışanı olduğunun sonucuna varıldığı, davacı şirketin dava konusu faturanın da kayıtlı bulunduğu 2012 yılı sonu itibari ile davalı şirketten olan alacak bakiyesinin 11.206,49-TL olmasına rağmen 2013 yılında bu alacak bakiyesinin 8.632,60-TL tutarın cari hesap kaydından çıkartıldığı, bu işlemin sehven yapılmış olduğu, zira bu miktarda bir ödeme yapılmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, temerrüt gerçekleşmediğinden işlemiş faiz isteminin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde; 1-Davacı tarafından başlatılan takipte icra dosyasından tebliğe çıkarılan Örnek No:7 ödeme emrinin usulsüzlüğüne ve iptaline ilişkin 07.12.2012 tarihinde dava açıldığını ve takip dosyasına da 10.12.2012 tarihinde itiraz edildiğini, açılan dava neticesinde İstanbul 2. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2012/882E. ve 2012/2146 sayılı kararı ile şikayetlerinin kabulüne ve tebligatın öğrenme tarihinin 07.12.2012 olarak düzeltilmesine hükmedildiğini, iş bu kararın … A.Ş.’ye 16.01.2013 tarihinde tebliğ edilerek kesinleştiğini, itirazın iptali davasının 1 yıllık sürede açılması gerekirken 28.02.2017 tarihinde açıldığını, hak düşürücü sürenin dolduğunu, ayrıca alacağın zamanaşımına uğradığını; 2-Davacının tek taraflı olarak tanzim edip sunduğu hiçbir delil mahiyeti taşımayan; teslim eden kısmı imzalı teslim alan kısmında sadece … adı bulunan kantar fişi, ve sevkiyat satış formundaki miktar ve ürün bedelinin eşleştiğinden bahisle hüküm verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, ayrıca çalışan …’un imza ve yazı örneği incelemeleri yapılmadan verilen karar eksik olduğunu,inceleme yapılması halinde söz konusu yazı ve imzanın müvekkili şirket çalışanı …’a ait olmadığının ortaya çıkacağını; 3-Dosyaya sunulan bilirkişi raporunda “davacı şirketin 2012 yılı sonu itibariyle davalı şirketten olan alacağının 11.206,49.-TL olmasına rağmen, 2013 yılında bu alacak bakiyesinin 8.632,60.-TL tutarından davalı lehine vazgeçerek cari hesapdan çıkartmış olduğu, bu şekilde davalıdan olan alacak bakiyesinin 2.573,89.-TL kaldığı, ancak yeni bir muhasebe fişiyle 8.109,26.-TL tutarın tekrar davalıyı borçlandıracak şekilde kayıt edildiği, davacı şirketin 2016 yılında davalıyı tekrar borçlandırdığı.. davalı şirketin 2012 yılı sonu itibariyle davacıdan 1.199,66.-TL alacaklı olduğu tespit edilmiştir.” şeklinde tespitlerde bulunulmasına rağmen mahkemenin bu tespitleri dikkate almadan yapılan işlemin sehven yapılmış olduğu gerekçesine dayandırarak hüküm kurmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, genel haciz yolu ile takipte ödeme emrine itirazın iptali ve takibin devamı istemine ilişkindir. Davacı, 30/09/2012 tarihli, … nolu, 10415,15 TL bedelli fatura alacağı ile ilgili 10415,15 TL asıl alacak ve 197,53-TL işlemiş faiz olmak üzere toplamda 10.612,68-TL alacak için davalı hakkında ilamsız takip başlatmıştır. Davalı tarafından ödeme emrinin usulsüz tebliğ edildiği iddiasıyla İstanbul 2. İcra Hukuk Mahkemesi’ne yaptığı şikayet başvurusu sonucunda davalı borçlunun tebligatı öğrenme tarihinin 07/12/2012 tarihi olarak düzeltilmesine karar verilmiş olup bu karar davacı alacaklıya da tebliğ edilmek suretiyle 29/01/2013 tarihinde kesinleşmiştir. Davalı borçlu, itiraz dilekçesini icra dosyasına 10/12/2012 tarihinde sunmuş olup, davacı alacaklıya tebliğ edilen kararda davalının icra takibine itiraz ettiğine dair herhangi bir bilgi yer almamaktadır. İİK m.67’de itirazın iptali davası açma süresinin ödeme emrine vaki itirazın alacaklıya tebliği tarihinden itibaren başlayacağı belirtilmiş olup, bunun dışında harici öğrenme gibi başka bir yol öngörülmemiştir. Somut olayda, davalı borçlunun ödeme emrinin tebliği tarihinin düzeltilmesine ilişkin yaptığı şikayet başvurusu sonucunda icra mahkemesince verilen kararda davalı borçlunun itirazı ile ilgili herhangi bilgi bulunmamaktadır. Tebliğ tarihinin düzeltilmesi davalı borçlunun icra takibine mutlaka itiraz edeceği anlamına da gelmeyeceğinden bu kararın davacı alacaklıya tebliğ edilmiş olması, davalının icra takibine itirazından usulüne uygun bir şekilde haberdar edildiği anlamına gelmez. Bu durumda davanın 1 yıllık hakdüşürücü süre içerisinde açıldığını kabul etmek gerekir. Yine davacının alacağı TBK m.146 uyarınca 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi olup icra takibi de bu süre içerisinde açılmış, zamanaşımının kesildiği takip tarihi ile dava tarihi arasında 10 yıllık süre de geçmediğinden davalının olayda zamanaşımın gerçekleştiğine dair istinaf nedenlerinde isabet bulunmamıştır. 30/09/2012 tarihli, … nolu, 10.415,15 TL bedelli faturaya ilişkin 30/09/2012 tarihli … nolu sevk irsaliyesi düzenlenmiş olup, sevk irsaliyesinin teslim alan kısmında imza bulunmamaktadır. Buna karşılık 30/09/2012 tarihli “sevkiyat satış formu” başlıklı belgede faturada belirtilen miktarda ürünün … imzasına teslim edildiği belirtilmektedir. Taraflar arasında aynı tarihli başkaca bir alım satım bulunmadığından bahse konu formun takip konusu fatura ile ilgili olduğu sonucuna varılmaktadır. SGK’dan gelen yazı cevabından ise teslimat ve satış 30/09/2012 tarihli “sevkiyat satış formu” başlık belgenin teslim alan bölümünde ismi ve imzası bulunan …’un davalı nezdinde 02/07/2012 tarihinden itibaren çalışmaya başladığı anlaşılmaktadır. Davalı, sevkiyat satış formunda müvekkili şirketin kaşesi ve imzası bulunmadığını, bahse konu malın müvekkiline teslim edilmediğini ileri sürmüş ise de, çalışanı olan …’un belgede yer alan imzası ile ilgili yargılama sırasında imza itirazı ve …’a ait imza ve yazı incelemesi yapılmasına dair açık bir talebi bulunmamaktadır. Bu nedenle davalı vekilinin çalışana ait imza ve yazı incelemesi yapılmasına ilişkin istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. Davacının ticari defterlerinde 2012 yılı sonucunda alacak bakiyesi 11.206,49-TL olarak görünmesine rağmen 2013 yılında bu alacak bakiyesinin 8.632,60-TL tutarlı kısmının cari hesaptan çıkarıldığı, bu işlemden sonra bakiyenin 2.573,89-TL olarak göründüğü, 31/12/2016 tarihinde düzenlenen yeni bir muhasebe fişi ile bu kez davalı şirketin 8.109,26-TL borçlandırıldığı, davacının defterlerinde davacının davalıdan 10.683,15-TL alacaklı olduğu; davalının ticari defterlerinde ise dava konusu faturanın kayıtlı olmadığı, davalının davacıdan 1.199,66-TL alacak kaydı bulunduğu tespit edilmiştir. Buna karşılık taraflar arasında TTK m.94 anlamında yazılı bir şekilde yapılmış geçerli cari hesap sözleşmesi bulunmamaktadır. Davacı sadece 30/09/2012 tarihli, … nolu, 10415,15 TL bedelli faturaya dayalı olarak alacak talebinde bulunduğundan bu fatura çerçevesinde değerlendirme yapılması gerekmektedir. Yukarıda belirtildiği üzere bahsi geçen fatura içeriği mal teslim olgusu ispat edilmesi ve davalının fatura bedelini ödediğini ispat edememesi karşısında bu faturadan dolayı davacının davalıdan alacak olduğunu kabul etmek gerekir. Davacının ticari defterlerinde sonradan yapılan ve ödemeye dayanmayan kayıt ve düzeltmelerin davacının bahse konu faturadan kaynaklanan alacağını sona erdirmeyeceğinden mahkemece yazılı şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca yapılan istinaf incelemesi sonucunda,hükümde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığından davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK ‘nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 711,45-TL istinaf karar harcından davalı tarafından peşin yatırılan 178- TL harcın mahsubu ile bakiye 533,45-TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına, İstinaf yoluna başvuran davalı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, hükümden sonra davacı yan gider avansından karşılanan 28-TL posta masrafının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 17/05/2021