Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/631 E. 2021/699 K. 17.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/631
KARAR NO: 2021/699
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/05/2018
NUMARASI: 2014/573 Esas 2018/502 Karar
DAVA: Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 17/05/2021
Davanın kısmen kabulüne ilişkin kararın davacı … davalılar vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili, davacı ile davalı şirket arasında İzmir-Tire İlçesi … köyü- … parselde kayıtlı bulunan akaryakıt otogaz satış yeri ve müştemilatının işleticiliği hususunda 13.10.2010 başlangıç tarihli 5 yıl süreli bayilik sözleşmesi akdedildiği, davalı bayiinin keşide ettiği Tire … Noterliğinin 05.03.2013 tarih … yevmiye nolu ihtarnamesi ile taraflar arasında münakit bayiilik sözleşmesinin haksız şekilde tek taraflı olarak süresinden önce feshettiğini, sözleşmenin 5 yıl süre ile imzalandığı, 13.10.2015 tarihinde sona ereceği, davacı şirket tarafından, feshin haksız ve hukuka aykırı olduğu, bu sebeple davacının uğradığı kar mahrumiyetinin ihtarnamenin tebliğini müteakip 3 gün içinde ödemesi hususlarının ihtaren bildirildiğini,davalı şirket tarafından haksız fesih tarihine kadarki dönemde davalı şirket tarafından alınan ürün miktarlarının tespiti ile, anılan alım miktarları esas alınmak sureti ile sözleşmenin süresinin bitim tarihi olan 13.10.2015 tarihine kadar hesaplanacak davacı şirket kar kaybının şimdilik 37.429,60-usd sinin temerrüt tarihinden itibaren yabancı paraya uygulanacak en yüksek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:Davalılar vekili, davacı tarafın dava dilekçesi ile 13.10.2010 başlangıç tarihli ve 5 yıl süreli Bayilik Sözleşmesinin, davalı şirket tarafından haksız feshedilmesi ve uğranıldığı iddia edilen sözleşme süresinin sona ereceği tarihe kadar geçecek oluşacak kar kaybı bedeli olarak fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile 37.429,60-usd nin temerrüt tarihinden itibaren yabancı paraya uygulanacak en yüksek faizi ile tahsiline karar verilmesini talep etmesinde davanın tüm yönleri ile hukuka aykırı olup davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :Mahkemece; davalının bayilik sözleşmesini haksız olarak fesh ettiği, fesih nedeni ile davacının uğradığı müspet zararları ve bu kapsamda kar kaybı zararlarını tazmin ile yükümlü olduğu, ancak bu süre yerleşik Yargıtay kararları çerçevesinde bu sürenin, aynı bölgede davacı dağıtıcının yeni bir bayi ile sözleşme düzenleyerek ürünlerin pazarlama ve dağıtım kanalı bulabileceği makul süre üzerinden yapılması gerektiğinden bu sürenin haksız fesih tarihinden itibaren 3 ay olduğu kabul edilerek bu tutar üzerinden kısmen kabulü ile davanın 8.865,92 TL üzerinden kabulü ile bu miktar kar mahrumiyeti alacağının dava tarihin olan 31.10.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılardan tahsiline,fazla istemin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:1-Davacı vekili, dava kısmen kabul edildiği halde davalılar lehine ayrı ayrı vekalet ücreti takdir edilmesinin tarifeye aykırı olduğunu, davalılar ile ilgili red sebebi aynı olduğundan tek bir vekalet ücreti takdir edilmesi gerektiğini, hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının faaliyet dönemine ilişkin genel karlılık oranına göre hesap yapıldığını ,eksik hesaplamayla kar mahrumiyeti hesaplandığını, ayrıca hükme esas alınan 3 aylık makul sürenin de yerinde olmadığını, bu sürenin 3 aydan fazla olacağını, ayrıca yeni bayilik ilişkisi kurmanın dağıtım şirketine getireceği maliyetinde mahkemece hiç bir şekilde değerlendirilmediğini, kar kaybının eksik ve hatalı hesaplandığını, bilirkişi raporunda hesaplamanın TL üzerinden yapıldığını, akaryakıt bayilerinde ve LPG piyasasında global bazda ürün fiatlarının USD cinsinden belirlendiğini,yasal faize hükmedilmesinin de hatalı olduğunu, davalının davadan önce gönderilen ihtarname ile temerrüde düşmesi nedeni ile faizin başlangıç tarihinin dava tarihi olarak belirlenmesinin de hatalı olduğunu, ayrıca mahkemece hükme esas alacağın KDV’sine ilişkin talebin reddine karar verilmesinin de hatalı olduğunu belirterek verilen kararın davanın reddine dair kısmının kaldırılmasına, alacağın tespiti için yeni bir bilirkişi heyetinden rapor aldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. 2-Davalılar vekili katılma yolu ile verdiği istinaf dilekçesinde, davacının davalı …’dan talep edebileceği bir edim bulunmadığını, bu davalı yönünden ortada geçerli bir kefalet ilişkisi bulunmadığını, sözleşmenin geçerli olduğu kabul edilse dahi davalı tarafından sözleşme feshinin haklı nedene dayandığını, davacı şirketin edimlerini yerine getirmediğini, bu konudaki tanık dinletme taleplerinin reddedildiğini, sözleşme kabul edilse dahi taraflar arasındaki sözleşmenin davacının haksız feshi halinde karşılıklı olarak davalıya tanınmış herhangi bir hak bulunmadığından kar kaybı talebinin reddi gerektiğini, ayrıca davacının yabancı para alacağı üzerinden kar kaybı talep etmesinin de mümkün olmadığını belirterek kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE:Dava; taraflar arasındaki sözleşmenin süresi dolmadan davalı tarafından tek taraflı olarak feshedilmesi nedeniyle mahrum kalınan kar kaybının tahsiline ilişkindir. Davacı ile davalı şirket arasındaki 11.10.2010 tarihli bayilik sözleşmesi davalı … garanti ve taahhüt eden sıfatıyla imzalanmıştır. Davalı şirket tarafından davacıya gönderilen ihtarnamede fesih gerekçesi olarak taraflar arasındaki sözleşmedeki kurumsal kimlik giydirmelerinin yenilenmemesi bildirilmiştir. Davacının davalı bayiye kimlik giydirme konusunda bir vaadi bulunduğu ve yerine getirilmediği iddia ve ispat edilemediğinden, süresi dolmadan bayii tarafından sözleşmenin haksız fesih edildiğinin kabulü gerekir. Sözleşmenin fesih edildiği tarihten sözleşme sonuna kadar 28 aylık bir süre bulunmaktadır. Bununla birlikte taraflar arasında akdedilen ve yeni bir bayilik ilişkisi kurulmasını öngören 11.10.2010 tarihli 5 yıl süreli Protokolün 15.maddesi uyarınca, sözleşmenin davalı tarafından haksız feshi halinde, davalı davacının kâr mahrumiyetini tazmin etmeyi kabul ve taahhüt etmiştir. Kâr mahrumiyeti süresinin hesabında, öncelikle davacının dava konusu taşınmaz için yeni bir bayilik sözleşmesi yapıp yapmadığı ve yeni bir istasyon kurup kurmadığı tespit edilmeli, yeni bir bayilik ilişkisi kurulmamış ise kâr mahrumiyeti süresinin, fesihten sözleşmenin sonuna kadar olan sürenin tamamı için değil, davacının aynı bölgede benzer bir bayilik kurabilmesi için gerekli makûl süre belirlenerek ve brüt kâr değil net kâr dikkate alınarak hesaplanması gerekir(Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 11.04.2019 tarihli 2018/2661 E., 2019/2508 K. sayılı ve 15.12.2015 tarihli 2015/3689 E., 2015/16904 K. sayılı emsal kararları). Somut olayda, sektörel bilirkişinin de yer aldığı bilirkişi heyetince yapılan inceleme sonucu düzenlenen bilirkişi raporunda mahrum kalınan kâr alacağına ilişkin olarak, hem sözleşme süresinin sonuna kadar mahrum kalınan kâr, hem de davacının aynı bölgede benzer bir bayilik kurabilmesi için gerekli makûl süre 3 ay olarak tespit edilip 3 ay için 8.865,92-TLmahrum kalınan kâr hesaplanmıştır. Dava konusu istasyonun bulunduğu bölge de dikkate alındığında davacının objektif kriterlere göre belirlenen bu 3 aylık süre içinde yeni bir bayilik kurabileceği açık olup, davacının henüz bir bayilik kurmamış olduğu yönündeki subjektif değerlendirmesine itibar edilmemiştir. Belirlenen bu bedelden davalı şirket ve diğer davalı … sözleşmenin 24. Maddesi gereğince garanti veren sıfatıyla müteselsilen sorumludur. Davacı vekili tarafından her ne kadar kar mahrumiyetinin Amerikan Doları üzerinden hesaplanması gerektiğini ileri sürmüş ise de ticari ilişki ülke içinde devam etmiş,taraflar ve davalı bayii de satışlarını TL ile yaptığı ,kar ve zararın da TL ile hesaplanacağı ,sözleşmede kar kaybına ilişkin USD cinsinden bir düzenleme bulunmadığı, tarafların Türkiye’de vergi mükellefi olan şirketler olduğu gözetildiğinde kar kaybına ilişkin hesaplanan bedelin Türk Lirası olarak belirlenmesi yerinde görülmüştür. Yine davacı vekili talep edilen kar kaybına ilişkin taleplerinin KDV hariç olarak belirlendiğinin hatalı olduğunu ,kdv eklenmesi gerektiğini ileri sürmüş ise de kar mahrumiyeti KDV matrahları arasında yer almadığı için bu talebe KDV eklenmesinin mümkün olmadığı kabul edilmiştir.(Yargıtay 19.HD.2018/450 esas-2019/3558 karar sayılı emsal ilamı aynı yöndedir.) Ancak her iki tarafın tacir olduğu, işin ticari nitelikte olduğu, kar kaybına ilişkin talebe … sayılı kanun gereğince avans faizi işletilmesi gerektiği halde mahkemece yasal faize hükmedilmesi ,faiz başlangıcının davalı tarafından gönderilen ve kar kaybının talep edildiği, Beyoğlu 34.Noterliğinin 18.06.2013 tarih 11687 nolu ihtarnamesinin davalıya 29.06.2013 tarihinde tebliğ edildiği verilen 3 günlük ödeme süresinin eklenmesi ile faiz başlangıç tarihinin 03.07.2013 olması gerektiği halde mahkemece faiz başlangıcının dava tarihi olarak kabul edilmesi doğru görülmemiştir. Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 3/2 maddesi gereğince davanın konusu ve red sebebi her iki davalı için aynı olması nedeni ile tek bir vekalet ücreti takdiri,istinaf karar tarihi itibariyle de dava tazminata yönelik olduğundan davalı yararına hükmedilen vekalet ücretinin davacı yararına hükmedilen vekalet ücretini geçmemesi gerekir.Mahkemece her iki davalı vekili için ayrı ayrı nispi vekalet ücretine hükmedilmesi hukuka uygun bulunmamıştır. Davalılar vekilinin taraflar arasındaki sözleşmenin haklı nedenle fesih edildiğinden kar mahrumiyeti talep edilemeyeceğini ileri sürmüş isede, davalının feshi haklı olmadığından yerinde görülmemiş,istinaf nedenleri yerinde görülmeyen davalılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.Davacı vekilinin istinaf sebebleri yerinde olduğundan ancak hükümdeki eksiklik/hata yeniden tahkikatı gerektirmediğinden kararın kaldırılmasına , yeniden hüküm verilmesine davanın kısmen kabulü ile 8.865,92- TL kar mahrumiyetinin 03.07.2013 tarihinden itibaren avans faizi işletilerek davalılardan müteselsilen tahsiline fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1)Davalılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK.’nın 353(1)-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2)Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/573 Esas-2018/502 Karar sayılı ve 08/05/2018 tarihli kararın HMK.’nun 353(1)b-2 maddesi gereği KALDIRILMASINA; “Davanın KISMEN KABULÜNE, 8.865,92-TL kar mahrumiyetinin 03.07.2013 tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi işletilerek davalılardan müteselsilen tahsiliyle davacıya ödenmesine, fazla istemin REDDİNE” İlk Derece yargılamasına ilişkin olarak; “Alınması gereken 605,63-TL karar harcının yatırılan 1.275,45-TL peşin harçtan mahsubu ile fazla olan 669,82- TL’nin talep halinde karar kesinleştiğinde davacıya iadesine, Davacı tarafça yatırılan 663,68-TL peşin harçların davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, Davacı tarafından ödenen 446,50-TL tebligat ve posta gideri, 3.690-TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 4.136,50-TL yargılama giderinin davanın kabulü oranında hesaplanan 495-TL’sinin davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, Davalılar tarafından yapılan 19-TL posta masrafının davanın reddi oranında hesaplanan 16,74-TL’sinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, Davacı vekili için AAÜT uyarınca takdir olunan 2.180-TL vekalet ücretinin davalılardan müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine, Davalılar vekili için AAÜT 13.maddesi uyarınca takdir olunan 2.180-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara ödenmesine, Karar kesinleştiğinde ve talep halinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine” İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan 35,90-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, Davalılardan alınması gereken 605,63-TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 195,80-TLnin mahsubu ile bakiye 409,83-TL harcın davalılardan müteselsilen alınarak hazineye gelir kaydına, İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan 80,50-TL posta masrafının davanın kabulü oranında hesaplanan 10-TL’sinin davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.17/05/2021