Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/611 E. 2021/637 K. 29.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2019/611
KARAR NO : 2021/637
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/02/2018
NUMARASI : 2016/139 Esas 2018/50 Karar
DAVA: Menfi Tespit (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 29/04/2021
Davanın kısmen kabul-kısmen reddine ilişkin kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA:Davacılar vekili; davacılar aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, icra takibinde borcun kaynağı olarak kredi kartı üyelik sözleşmelerinin gösterildiğini, sözleşmenin tarafı olmayan ve sözleşmenin kabul edildiğine yönelik herhangi bir irade beyanı bulunmayan kişinin o sözleşmeden doğan borçlardan da mesul olmayacağını, davacıların da icra takibinin dayanağı olan kredi kartı üyelik sözleşmelerinin tarafı olmadığını, bu nedenle davacıların sözleşme nedeniyle borcunun bulunmadığının tespitinin gerektiğini, diğer taraftan asıl alacak için talep edilen %74,46 temerrüt faizinin yasal faizin üzerinde olup, taraflar arasında sözleşmesel bir faiz talebini doğuracak herhangi bir sözleşme bulunmadığını belirterek, davacıların takip dosyası ve dayanağı gösterilen kredi kartı üyelik sözleşmesi nedeniyle davalıya borcunun bulunmadığının tespitine ve icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; temlik eden banka tarafından kredi kartı üyelik sözleşmelerinden kaynaklanan alacağın tahsili için ilamsız icra takibi başlatıldığını, takip konusu alacağın Beyoğlu …. Noterliğinin 04/06/2014 tarihli temliknamesi ile müvekkili şirkete temlik edildiğini, dava dışı … ile temlik eden banka arasında imzalanan kredi kartı üyelik sözleşmesi ile kredi kullandırıldığını ve davacıların sözleşmeleri müteselsil kefil olarak imzaladıklarını, kredili müşteri tarafından kullanılan kredinin süresinde ödenmemesi üzerine temlik eden banka tarafından Büyükçekmece …. Noterliğinin 25/06/2012 tarihli hesap kat ihtarnamesi keşide edilerek borcun ödenmesinin talep edildiğini, borç süresinde ödenmeyince davalılar ve diğer borçlu şirket hakkında icra takibi başlatıldığını, söz konusu dosyanın yenilenerek 2014/18720 esas numarasını aldığını, sunulan hesap ekstreleri ile müvekkilinin davalılardan alacağının sabit olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; davacılar tarafından takibe konu edilen borcun kaynağı olan kredi kartı sözleşmesi bakımından sözleşmeye atılmış bir imza bulunmamakla, sözleşmede dava dışı olan ve davacıların hissedarı olduğu şirket adına atılmış imza bulunmakla, tüzel kişilik gereği doğrudan dava dışı şirketin kredi kartı sözleşmesi gereği tahakkuk etmiş edecek borçlardan sorumlu olması, davacı … bakımından kefalet sözleşmesi olmamasına karşın, diğer davacı … tarafından verilmiş bir kefalet olup, takibe konu borç bakımından miktarın kefalet limitinde kaldığı gerekçesiyle, davacı … tarafından açılan davanın kabulüne, davacı … tarafından açılan davanın ise reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:1-Davacı … vekili; TBK’nın 583. maddesine göre, kefalet sözleşmesinin kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmayacağını, bu durumun kefilin kendi el yazısıyla belirtilmesi gerektiğini,icra dosyasında olmayan, davaya cevaplarda sunulmayan ve muvafakatlerinin olmadığı,süresinden sonra sunulan sözleşme esas kabul edilerek davanın reddine karar verildiğini,kredi kartı üyelik sözleşmesinde yer alan imza ile el yazıları müvekkilinin eli ürünü olmadığından, yaptıkları haklı itirazlar ışığında yeni bir rapor alınmadan davanın reddine karar verildiğini, halbuki imza, tarih ve miktara ilişkin el yazılarının müvekkiline ait olmadığını, diğer taraftan %74,46 temerrüt faiz istemini haklı kılacak herhangi bir sözleşme bulunmadığı iddialarının hiç irdelenmediğini belirterek, kararın kaldırılarak davacı … yönünden davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. 2-Davalı vekili;temlik eden banka ile asıl kredi borçlusu dava dışı … arasında imzalanan kredi kartı üyelik sözleşmesine göre şirket lehine, şirket kredi kartı tahsis edildiği, kredi kartlarının şirketin hissedarları olan davacılar … tarafından alışveriş veya nakit çekimler için kullanıldığını, zira kredi kartı üyelik sözleşmesinde kredi kartlarını kullanacak yetkililerin … olarak belirlendiğini, raporda da belirtildiği üzere … genel kredi sözleşmesini müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığından sözleşme gereğince kredi kartı borcundan sorumlu olduğunu, …’nın kredi kartını fiilen kullandığından sorumlu olduğunu, davacıların kredi kartı borcundan şahsen borçlu olduklarının dosyaya ibraz olunan raporlar ile sabit hale geldiğini, …nın kefaleti bulunmaması sebebiyle davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu belirterek, … yönünden davanın kabulüne ilişkin kararın ortadan kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, genel kredi sözleşmesine dayalı olarak tahsis edilen kredi kartı borcunun tahsili amacıyla başlatılan takibe konu borç nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir. Genel kredi ve kefalet sözleşmesinin imzalandığı tarihte yürürlükte olan 818 sayılı BK’nın 484. maddesi uyarınca kefalet sözleşmesinin geçerli olması için yazılı şekilde yapılması ve kefilin sorumlu olduğu kefalet limiti olarak, belirli bir miktarın gösterilmesi gereklidir. Müşterek borçlu ve müteselsil kefiller, asıl borçlunun borcundan (asıl borçlunun temerrüdü dahil) kefalet limiti ve kendi temerrütlerinin hukuki sonuçları ile sorumludur. Somut olayda da kefalet sözleşmesi yazılı olarak düzenlenmiş olup, kefalet limiti de gösterilmiş olmakla, kefalet sözleşmesi geçerli olup,davacılar vekilinin kefaletin geçerli olmadığına yönelik istinaf nedeni yerinde değildir.Davacılar vekili icra takibinde sunulmayan sözleşmelerin dosyaya katılmasına muvafakatları olmadığını ileri sürmüş ise de ; icra takibinde kredi kartı sözleşmelerine dayanılmış ,davaya cevap dilekçesinde de yine kredi kartı sözleşmelerine dayanılmış ,süresinde verilen cevap dilekçesi ekinde genel kredi sözleşmesi ve kredi kartı sözleşmesi dosyaya ibraz edilmiştir.Delil olarak dayanılan sözleşmelere dayanılmasına muvafakat edilmediğine ilişkin istinaf nedeni yerinde görülmemiştir.Somut olayda; temlik eden banka ile dava dışı borçlu … arasında tarihi tespit edilememekle birlikte 13.06.2006 tarihi öncesi olan genel nakdi ve gayrinakdi kredi sözleşmesi imzalandığı, kredi sözleşmesi ve limit artırımları sonucu kredi kefalet limitinin 40.000-TL olduğu, kefalet sözleşmesi ve limit artırım sözleşmelerinde davacılardan…nın imzasının bulunduğu, diğer davacı …’nın ise sözleşme ve limit artırımlarında imzasının bulunmadığı; dava dışı … ile temlik eden banka arasında yine 21.09.2005 tarihli kredi kartı üyelik sözleşmesi imzalandığı, bu kapsamda davacıların kullanımına kredi kartları tahsis edildiği, borcun ödenmemesi üzerine hesabın 15.06.2012 tarihinde kat edildiği, kat ihtarının davacı kefil İsmail Şanlı’ya 13.07.2012 tarihinde tebliğ edildiği, verilen 7 günlük ödeme süresi sonunda bu davacının 21.07.2012 tarihinde temerrüde düştüğü, diğer davacı ile asıl borçluya ise kat ihtarının tebliğ edilemediği, temlik eden banka tarafından 9.143,96- TL asıl alacak, 580,62 TL işlemiş faiz, 29,04 TL BSMV ve 184,81 TL masraf üzerinden ilamsız takip başlatıldığı, takip tarihi sonrasında borca mahsuben 07.08.2013 tarihinde 2.887,86- TL ödeme yapıldığı anlaşılmaktadır.Genel kredi sözleşmesinin 70. maddesinde, “kefillerin müşterinin bu sözleşmeden veya başka sözleşmelerden…. veya herhangi bir sebepten ötürü bankaya karşı borçlandığı ve borçlanacağı tutarları müteselsil kefil olarak yükümlendikleri, kefalet tutarına ana paranın faizleri, komisyon, masraf ve vekalet ücretleri eklenerek kefilin sorumluluğunun bütün bu hususları kapsayacağı” belirtilmiş olmakla, sözleşmede kefaleti bulunan davacı … kefaletinin, borçlu şirkete kredi kartı üyelik sözleşmesiyle tahsis edilen kredi kartı borcunu da kapsadığı kabul edilmelidir. Davalı … ise her iki sözleşmede imzası bulunmamakla, kredi kartı borcundan da sorumlu tutulması mümkün değildir. Davacı vekilince kefalet sözleşmesindeki yazı ve imzaların davacının eli ürünü olmadığı ileri sürülmüşse de; HMK’nın 357. maddesi gereğince, ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen bu iddiaların istinaf aşamasında dinlenilmesi olanağı yoktur. Takip tarihi sonrasında yapılan kısmi ödemenin temlik eden banka tarafından asıl alacaktan mahsup edilmiş olması nedeniyle, bilirkişi tarafından işbu mahsup işlemi esas alınarak hesaplama yapılmış olması yerindedir. Ayrıca davacılar vekili tarafından,temerrüt faizi oranının sözleşmesel dayanağı bulunmadığı ileri sürülmüş ise de kredi kartı sözleşmesinin 9.maddesinde (21.9.2005 tarihli ) banka tarafından belirlenecek oranda temerrüt faizi ödemeyi kabul ettikleri ve sözleşmede aylık %5.95 oranında olduğunun yazılı bulunduğu, takip tarihi itibariyle açıkça belirlenen oranda temerrüt faiz isteminde hukuka aykırılık olmadığı ,takip tarihinden sonra 12.7.2013 tarihinden itibaren ise kurumsal kredi kartlarında da TCMB tarafından belirlenen oranlarda faiz işletileceği dikkate alındığında davacı ve davalı vekilinin hükme yönelik ileri sürdüğü istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, davacılar vekili ile davalı vekilinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle: Taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,Davacı … alınması gereken 59,30-TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 44,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90-TL harcın davacı … alınarak hazineye gelir kaydına,Davalıdan alınması gereken 624,62-TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 156,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 468,22-TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,İstinaf yoluna başvuran taraflarca yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.29/04/2021