Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/603 E. 2021/722 K. 18.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/603
KARAR NO : 2021/722
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/10/2017-04/01/2019 (Ek Karar)
NUMARASI: 2014/616 Esas-2017/856 Karar
DAVA: Alacak
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 18/05/2021
Davanın kısmen kabulüne ilişkin kararın davacı ve davalılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; müvekkili şirket ile davalı … arasında çeşitli tarihlerde bayilik sözleşmeleri akdedildiğini, belirtilen sözleşmeler kapsamında müvekkili şirket ile davalı … arasında 03.03.2003 tarihli ariyet sözleşmesi akdedilerek davalı şirketçe münhasıran bayilik sözleşmesine konu akaryakıt satış istasyonunda kullanılmak üzere ariyeten teslim edilen menkuller ve sabit kıymetler ile sözleşme ilişkisinin sona ermesi halinde bunların iadesi konularının düzenlendiğini, bu kapsamda müvekkili şirket tarafından davalı şirkete faaliyetleri için gerekli alet, edevat ve malzemenin ariyeten teslim edildiğini ve gerekli sabit yatırımların da gerçekleştirildiğini, davalı …’nın maliki olduğu taşınmaz üzerinde 16.05.1997 tarihli resmi senet ile müvekkil şirket lehine 20 yıl süreli intifa hakkı tesis edildiğini, Rekabet Kurulu’nun düzenleyici işlemleri sonucunda kira sözleşmeleri ya da uzun süreli intifa hakkı tanınması gibi şahsi ya da aynı hakların ancak 5 yılı aşmayan süreleri bakımından muafiyetten yararlanabileceği,5 yılı aşan sürelerinin 4054 sayılı kanun’un 4. maddesi uyarınca işlem göreceğinin tespit edildiğini, belirtilen düzenleyici işlemler neticesinde 18.09.2005 tarihinden evvel tesis edilen ve 5 yıldan uzun süreli intifa sözleşmelerinin muafiyetten yararlanma sürelerinin 18.09.2010 tarihinde dolduğunun kabul edildiğini, müvekkili şirket ile davalı arasında 5 yıl süreli 01.10.2006 tarihli istasyonlu bayilik sözleşmesinin uygulanmakta olduğunu, davalı ile müvekkil şirket arasında kurulan bayilik ilişkisi kapsamında müvekkil şirket lehine 18.09.2005 tarihinden evvel tesis edilmiş ve süresi 5 yılı aşan intifa hakkı bulunduğundan, tarafların 18.09.2010 tarihinde 5 yıl süreli yeni bir bayilik sözleşmesi akdettiklerini, diğer davalı …’nın ise müvekkili şirket ile davalı şirket arasında akdedilmiş ve/veya akdedilecek her türlü protokol ve sözleşmelerde yer alan yükümlülüğü müteselsilen üstlendiğini ve şirketin borçlarını ve bunların ferilerini 200,000-usd’ye kadar müteselsil kefil sıfatıyla üstlendiğini beyan eden bir taahhütname imzaladığını, protokolün zeyilname ile tadil edilen 6. maddesi ile müvekkili şirketin beher sözleşme yılı için 40.000-USD +KDV olmak üzere toplamda 200.000-USD + KDV peşin satış destek primi ödemeyi taahhüt ettiğini,peşin satış destek primi karşılığında davalı şirketin 09.12.2010 tarihli ve 298.080-TL + KDV olmak üzere toplamda 351.734,40-TL tutarındaki faturayı düzenlediğini, müvekkili şirketin belirtilen fatura tutarını şirketin 215.432-TL tutarındaki borcu, akaryakıt alımından kaynaklanan ve davalı şirketçe ödenmemiş durumda olan toplam 135.709,72-TL tutarındaki fatura alacakları ve 592,60-TL tutarındaki faiz alacağı ile takas ve mahsup etmek suretiyle tümüyle ödediğini, davacı şirketin istasyon otomasyon sistemini de davalı şirket nezdinde kurduğunu,bayilik sözleşmesi henüz bitmeden Kadıköy …. Noterliğinin 20.04.2011 tarihli ihtarnamesi ile haksız suretle feshettiğini, bayilik sözleşmesinin feshi ile taraflar arasındaki bağlantılı olarak akdedilen tüm anlaşmaların ve protokol ve ariyet sözleşmelerinin de sona erdiğini, bunun sonucu olarak müvekkil şirketin davalı şirkete sözleşmenin başında peşinen ödediği 5 yıllık peşin satış destek priminin bakiye sözleşme süresine tekabül eden kısmının da karşılıksız hale geldiğini, kalan 52 ay ve 28 günlük süreye tekabül eden peşin satış destek primi tutarının davalıya fazladan ödendiğini, bu nedenle müvekkilinin bakiye sözleşme süresi için 176.444,44-USD+kdvnin ve, yapılan sabit yatırımların bedelini iade ve tazmin ile yükümlü olduğunu, müvekkili şirketin davalı şirkete bu hususta 16.11.2011 tarihli ve 12.614,39-TL tutarındaki sabit kıymet satışı faturası düzenleyerek gönderdiğini elirterek, 176.444,44-usd +kdv bakiye peşin satış destek primi, 12,614,39-TL sabit kıymet bedeli ve 708-TL otomasyon sistemi demontaj bedelinin, davalı şirketçe iktisap edildikleri tarihten itibaren değişen oranlarda avans faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı şirket vekili;davacının müvekkiline nakdi yardımda bulunarak bu yardımı kendi alacağına mahsup ettiğini, bunu da müvekkilinin maddi sıkışıklığını kullanarak kabul ettirdiğini,davacının taahhüt ettiği indirimlerin yapılmaması ve destek priminin revize edilmesi hususundaki taleplerinin sonuca ulaşmaması üzerine müvekkilinin ticari hayatına devam edebilmek için sözleşmeyi fesih zorunda kaldığını, davacının iddia ettiği gibi sebepsiz zenginleşmenin söz konusu olmadığını, davacının kendi kusuruyla ortaya çıkan bu durumdan faydalamasının mümkün olmadığını,davacının sabit yatırımının bulunmadığını, müvekkilin yedinde davacı yanların bir emtiası veya hakkı varsa teslim etmeye hazır olduklarını otomasyon sisteminin sökülmesinin müvekkili firmanın teknik elemanı tarafından yapıldığını, bu nedenle de talep edilen 708,00-TL’nin de kabulünün mümkün olmadığını, davacınn müvekkilinin müzayaka halinden yararlanarak normal şartlarda imzalanmayacak bir sözleşmeyi imzalatıp müvekkilini zarara uğrattığını belirterek, davanın reddine karar verilmesi talep edilmiştir.2-Davalı … vekili; müvekkilinin imzaladığı taahhütnamenin aslında kefalet sözleşmesi olup, yazılı olarak yapılması kefilin sorumlu olduğu miktarın azami ve kesin olarak belirlenmesi gerektiğini, taahhütnamede düzenleme tarihi bulunmadığını, belli olmayan bir faizden, tazminattan ve ferilerinden bahsedildiğini, faizin oranı ve ana parasının belli olmadığını, bu nedenle sözleşmenin geçersiz olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; taraflar arasında imzalanan 04/05/2010 tarihli protokol ile davalıya 200.000-USD destek primi ödendiği, sözleşmenin davalı şirket tarafından 20/04/2011 tarihli ihtarname ile feshedildiği, verilen destek priminin kullanılmayan süreye tekabül eden kısmının 176.560,79-usd olduğu, davacı tarafın talebinin ise 176.444,44-usd olduğu, davacının işlememiş süreye ilişkin destek priminin iadesini talep edebileceği, aksi halde davalının bu miktar kadar sebepsiz zenginleşmiş olacağı, davacı tarafın ayrıca talep ettiği 13.322,39 TL’lik talebinin 12.614,39 TL’lik ve 708,00 TL’lik iki adet sabit kıymet satış ve hizmet bedeli açıklamalı faturalara dayandığı, davacı tarafın bunları istemekte haklı olduğu, davalı tarafın otomasyon sisteminin kendi elemanlarınca söküldüğüne dair iddiasını kanıtlayacak belge sunmadığı, talimat mahkemesince alınan rapora göre de, dava konusu olan taşınmazdaki akaryakıt istasyonunda yeraltı akaryakıt depolarının ve LPG istasyonunun,6 tabancalı 3 adet pompa akaryakıt istasyonunun da halihazırda kullanılmakta olduğu, davacının 13.322,39 TL inkişaf bedeline ilişkin talebinin faturalara dayanması ve talimat raporu ile yapılan hesabın altında bir miktara tekabül etmesi de dikkate alınarak bu alacak kaleminin kabulünün gerektiği, prim bedeli için kalan süreye göre hesaplanan 176.560,79 USD’den az olduğu anlaşılan ve dava ile talep edilen 176.444,44- USD yönünden de son bilirkişi raporunda da hesaplandığı üzere KDV’si olan 31.760- USD de dahil edilmek üzere toplam 208.204,44-usd TL karşılığı olan 373.706,15- TL prim bedeli ve 13.322,39 -TL inkişaf bedelinin dava tarihinden itibaren değişen oranda avans faizi ile davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.
EK KARAR: Mahkemece verilen 04.01.2019 tarihli ek karar ile; davalılar vekilinin istinaf kanun yoluna başvurduğu, HMK.nın 344. maddesi gereğince gerekli harcın ikmali hususunda gönderilen muhtıranın 27/12/2018 tarihinde tebliğ edildiği, davalılar vekilinin 02/01/2019 tarihli dilekçesinde, bir haftalık kesin süre içerisinde müvekkillerine ulaşamadığını, muhtıranın davalılara tebliğini talep etmiş ise de, HMK’nın 73/1 maddesi uyarınca istinaf harcının tamamlanması için tebliğin davanın vekille takip edilmesi nedeniyle, davalı vekiline yapıldığı, vekilin istifasının da bulunmadığı dikkate alındığında,1 haftalık kesin sürede belirtilen harçları ikmal etmediği gerekçesiyle, davalılar vekilinin istinaf dilekçesinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:1-Davacı vekili; müvekkili şirketçe prim bedeli alacağının Amerikan Doları üzerinden ödenmesini talep ettiğini, yabancı para borcunun aynen ifası talep edilmekle, borcun fiili ödeme günündeki rayice göre TL ile ödenmesi gerektiğini, buna rağmen mahkemece alacağın dava tarihindeki kur üzerinden TL’ye çevrilerek hüküm kurulmasının hukuka ve usule aykırı olduğunu, dava dilekçesinde prim bedeli alacağında faiz türü sehven avans faizi olarak belirtilmişse de, 26.11.2013 tarihli dilekçe ile faiz türünün 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi olması gerektiğini açıklandığını, ayrıca faiz başlangıcının dava tarihi belirlenmesinin hatalı olduğunu, faizin sebepsiz zenginleşmenin gerçekleştiği tarihten itibaren işletilmesi gerektiğini, zira sebepsiz zenginleşmede faiz için ayrıca bir ihtarın varlığının gerekmediğini belirterek, kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir. 2-Ek karara yönelik istinaf yoluna başvuran davalılar vekili;mahkemenin 04.01.2019 tarihli ek kararında, 1 haftalık kesin süre içerisinde muhtırada belirtilen harçların yatırılmadığından bahisle istinaf başvuru dilekçelerinin reddine karar verildiğini,mahkemeye sundukları 02.01.2019 tarihli dilekçe ile 1 haftalık süre içerisinde müvekkillerine ulaşılamaması nedeniyle muhtıranın davalı asıllara tebliğinin talep edildiğini, ancak bu taleplerinin kabul edilmediğini belirterek, öncelikle 04.01.2019 tarihli ek kararın kaldırılmasına, istinaf taleplerinin kabulü ile müvekkilleri yönünden davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, bayilik sözleşmesinin davalının feshi sonucunda süresinden önce son ermiş olması nedeniyle, davacı tarafından davalıya ödenmiş olan bakiye peşin satış destek primi, sabit kıymet bedeli ve otomasyon sistemi demontaj bedelinin, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre tahsili istemine ilişkindir.Somut olayda; davacı ile davalı şirket arasında 18.09.2010 tarihli bayilik sözleşmesi ile eki niteliğinde protokol ve ariyet sözleşmesi imzalandığı, diğer davalı … tarafından ise davalı şirketin davacıya karşı doğmuş ve doğacak borçlarının ferileriyle birlikte müteselsil kefil olarak kabul ve taahhüt edildiği tarihsiz taahhütname imzalandığı, davalı şirketin bayilik sözleşmesini 20.04.2011 tarihli ihtarname ile feshettiği, ilk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda prim bedeli için kalan süreye göre hesaplanan 176.560,79- USD’den az olduğu anlaşılan ve dava ile talep edilen 176.444,44 -usd ye 31.760-usd KDV de dahil edilmek suretiyle toplam 208.204,44 USD’nin dava tarihindeki kur üzerinden karşılığı olan 373.706,15 TL prim bedeli ile sabit kıymet yatırım bedeli ve otomasyon sistemi demontaj bedeli toplamı olan 13.322,39- TL’nin dava tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verildiği anlaşılmaktadır. HMK’nın 348. maddesi uyarınca, istinaf kanun yolu için gerekli harç ve giderlerin istinaf dilekçesi verilirken ödenmesi zorunlu olup, bunların eksik veya hiç ödenmediğinin anlaşılması halinde mahkemece verilecek bir haftalık kesin süre içerisinde tamamlanması gerektiğinin ihtar edilmesi gerekir. Aksi halde ise tarafın istinaf başvurusundan vazgeçmiş sayılmasına karar verilmesi gereklidir. Somut olayda istinaf yoluna başvuran davalılar vekilince istinaf harç ve giderlerinin yatırılmaması nedeniyle Dairemizin geri çevrime kararı üzerine ilk derece mahkemesince bu husus usulüne uygun olarak davalılar vekiline ihtar edilmiş, ancak kesin süre içerisinde istinaf harçları yatırılmamıştır. Vekil ile takip edilen davalarda tebligatın vekile yapılması da zorunlu olmakla, davalılar vekilinin davalı asıllara tebligat yapılması istemi de usule aykırıdır. Bu nedenle davalılar vekilinin ilk derece mahkemesinin 04.01.2019 tarihli ek kararına yönelik istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.TBK’nın 99. maddesi hükmüne göre; “Konusu para olan borç ülke parasıyla ödenir. Ülke parası dışında başka bir para birimiyle ödeme yapılması kararlaştırılmışsa, sözleşmede aynen ödeme veya bu anlama gelen bir ifade bulunmadıkça borç, ödeme günündeki rayiç üzerinden ülke parasıyla da ödenebilir. Ülke parası dışında başka bir para birimiyle belirlenmiş ve sözleşmede aynen ödeme ya da bu anlama gelen bir ifade de bulunmadıkça, borcun ödeme gününde ödenmemesi üzerine alacaklı, bu alacağının aynen veya vade ya da fiilî ödeme günündeki rayiç üzerinden ülke parası ile ödenmesini isteyebilir.” Somut olayda, davacı vekilince bakiye peşin satış destek primi alacağı ABD Doları üzerinden talep edilmiş, ancak mahkemece alacağın dava tarihi üzerinden TL karşılığına hükmedilmiştir. TBK’nın 99. maddesi hükmü dikkate alındığında, davacının yabancı para cinsi üzerinden dava açmasında yasal bir engel bulunmamakta olup, davacı da seçimlik hakkını yabancı para cinsi yönünde kullanmıştır. Bu durumda yabancı para alacağı bakımından davacının istemine aykırı olarak yabancı para alacağının TL karşılığı üzerinden karar verilmiş olması doğru olmamıştır.Yine davalının peşin satış destek priminin kullanılmayan bölümünden doğan iade sorumluluğu, sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanmaktadır. Sebepsiz zenginleşmeye ilişkin TBK’nın 79. maddesi hükmü gereğince ise davalı sadece kendisinin sebepsiz zenginleştiği miktar kadar sorumludur. Bu sebeple davacı tarafından ödenen ve ancak davalının elinde kalmayan KDV ödemesi dikkate alınamayacak ise de, aleyhe istinaf bulunmadığından bu husus kaldırma nedeni yapılmamıştır. Ayrıca davacı tarafından yabancı para (USD) üzerinden talep edilen bakiye peşin satış destek primi alacağı bakımından, mahkemece TL karşılığı üzerinden karar verilmekle, buna bağlı olarak faiz türü olarak da avans faizine hükmedilmiştir. Davacı vekilince dava dilekçesinde bu alacak kalemi yönünden avans faizi talep edilmişse de, 26.11.2013 tarihli dilekçeyle, sehven talep edilen faiz türünün 3095 sayılı yasanın 4/a maddesindeki faiz olarak düzeltildiği beyan edilmiştir. 3095 sayılı yasanın 4/a maddesinde ise, yabancı para borcunun faizinde Devlet Bankalarının o yabancı para ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranının uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. Bu nedenle ilk derece mahkemesince bakiye peşin satış destek primi alacağı yönünden iade hükmünün yabancı para olarak ve 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi uyarınca yabancı paraya faiz işletilmesi gerekmektedir.Öte yandan TBK’nın 117. maddesi uyarınca sebepsiz zenginleşmede borçlu, zenginleşmenin gerçekleştiği tarihte temerrüde düşmüş olur. Ancak sebepsiz zenginleşen iyi niyetli ise temerrüt için bildirim şarttır. Somut olayda ise alacak sebepsiz zenginleşmeden kaynaklansa da, taraflar arasındaki ilişki ve davalıların zenginleşmesi dayanak bayilik sözleşmesinden kaynaklandığından, davalılar iyi niyetli kabul edilmelidir. Dava tarihi öncesinde davalıların temerrüde düştüklerine dair herhangi bir ihtar da bulunmadığından, ilk derece mahkemesince hüküm altına alınan alacağa dava tarihinden itibaren faiz işletilmesinde hukuka aykırılık görülmemiştir.Açıklanan nedenlerle; davalılar vekilinin ilk derece mahkemesinin ek kararına yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, belirtilen hususlar yeniden yargılama gerektirmediğinden, hükmün kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davalılar vekilinin 04/01/2019 tarihli ek karara karşı istinaf başvurusunun HMK 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/616 Esas-2017/856 Karar sayılı 16/10/2017 tarihli kararının, HMK.’nun 353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA; “Davanın KABULÜNE, “208.204,44-usd peşin satış destek primi alacağının, dava tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi uyarınca bir yıl vadeli usd mevduata Devlet Bankalarınca ödenen en yüksek faiz oranı üzerinden faiz işletilerek davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,12.614,39 TL sabit yatırım bedeli ve 708-TL otomasyon sistemi demontaj bedeli olmak üzere toplam 13.322,39 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda avans faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,İlk Derece yargılamasına ilişkin olarak; “Alınması gereken 26.437,91-TL nispi karar ve ilam harcından davacı tarafından peşin yatırılan toplam 5.747,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 20.690,51-TL’nin davalılardan müteselsilen alınarak hazineye gelir kaydına,Davacı tarafından peşin yatırılan 5.771,85-TL harcın davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,Davacı tarafından yapılan 2.800-TL bilirkişi ücreti, 421-TL tebligat ve müzekkere gideri olmak üzere toplam 3.221-TL yargı giderinin davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, Davacı vekili için takdir olunan 29.171,71- TL nispi vekalet ücretinin davalılardan müteselsilen alınarak alınarak davacıya verilmesine,Karar kesinleştiğinde ve talep halinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine” İstinaf yoluna başvuran davalılardan alınması gereken 59,30-TL den peşin yatırılan 35.90-TL harcın mahsubuyla 23,40-TL istinaf karar harcının davalılardan müteselsilen alınarak hazineye gelir kaydına, İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan 35,90-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,İstinaf aşamasında davacı yan gider avansından karşılanan 106,35-TL posta masrafının davalılardan müteselsilen alınarak alınarak davacıya verilmesine, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 18/05/2021