Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/480 E. 2021/544 K. 08.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/480
KARAR NO: 2021/544
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/09/2018
NUMARASI: 2016/344 Esas – 2018/820 Karar
DAVA: Haksız Rekabetin Önlenmesi, Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 08/04/2021
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; davacının … isimli şirketin kurucusu ve yetkili temsilcisi olduğunu, davalı …’in davacı işyerinde 4 sene boyunca sigortalı olarak çalıştığını ve işin tüm inceliklerini öğrendiğini, davacının kendi emek ve çalışmaları sonucu ortaya çıkardığı camları marka haline getirmek ve davalı ile ileride birlikte yeni bir iş kurmak amacı ile … isimli markayı davalı ile ortak şekilde marka tescilinde bulunduklarını, markanın yalnızca davacının şirketinde kullanılacağı konusunda anlaştıklarını, davalının işin tüm inceliklerini öğrendikten sonra işten ayrıldığını ve davacının işyerine çok yakın konumda cam imalatı yapan yeni bir işyeri açtığını, davalının işyeri tasarımını müşterileri aldatacak şekilde müvekkilininki ile aynı şekilde tasarlayarak mesafeyi de kısa tutarak davacının bir şubesiymiş gibi hareket ettiğini ve hileli hareketlerde bulunduğunu, aynı zamanda … isimli markayı davacıdan habersiz şekilde kullandığını, davalının bastırdığı kartviziti bile davacının kartviziti ile aynı tasarımda bastırdığını belirterek, davalının haksız rekabetinin önlenmesi ile davacının maddi ve manevi zararının tazminine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; davacı ile müvekkilinin marka üzerinde müşterek mülkiyet esasına göre birlikte hak sahibi olduğunu, bu durumda paydaşlardan her birinin markayı kendi nam ve hesabına kullanabileceğini, ayrıca markanın kullanımı konusunda davalı ve davacı arasında her hangi bir anlaşma bulunmadığını, böyle bir anlaşma yapılmasının, özü itibariyle müşterek marka başvurusu yapılmasına aykırı olduğunu, her ne kadar davalının davacının şirketi altında çalışmış olsa da, daha önceleri şirketin 3. bir kişiye ait olduğunu ve davalının tecrübesinin davacıdan önceye dayandığını, davalının açtığı yeni işyerin davacının işyerine yakın olmadığını ve davalının hiçbir müşterisine davacının sahibi olduğu şirketin şubesi olduğunu ileri sürmediğini, davalının yeni açtığı işyerinin dış cephesininin davacının işyerine benzediğinin asılsız bir iddia olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; davacı iddialarının, TTK’nın 55/1-a-4 kapsamında başkasının malları iş ürünleri, faaliyetleri veya işleriyle karıştırılmaya yol açan önlemler alma şeklindeki haksız rekabet eylemi niteliğinde olduğu, davacıya ait işletmenin dış tasarımının ayırt edici bir nitelik taşımadığı ve bu sebeple de davalının iltibas oluşturacak bir kullanımından söz edilemeyeceği, tarafların kartvizitleri incelendiğinde her iki kartvizit arasında karıştırılmaya yol açacak bir benzerliğin bulunmadığı ve davalının, davacının yanında çalışmakta iken öğrendiği meslek sırlarını kullandığına yönelik iddiaları kapsamında, davalının bu yönde bir eylemi saptanmadığı gibi, bir kimsenin daha önce çalıştığı bir yerde öğrendiği ve iş sırrı niteliğinde olmayan mesleki tecrübelerini yeni iş yerinde kullanmasında hukuka aykırılık olmayacağı, bu nedenle davaya konu iddialar itibariyle haksız rekabet şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: İstinaf yoluna başvuran davacı vekili; müvekkilinin … isimli firmayı devralarak şahıs şirketi olarak faaliyetini sürdürdüğünü, davalının da 4 yıl boyunca müvekkilinin yanında sigortalı olarak çalıştığını ve anlaşmazlık sonucu 2015 yılında iten ayrıldığını, müvekkilinin güve ilişkisine dayalı olarak … isimli markayı ortak başvuru ile tescil ettirdiğini, ancak davalının işten ayrıldıktan sonra davacının işyerine çok yakın konumda iş yeri açarak müvekkilinin şubesi gibi davranarak davacının müşteri potansiyelini ve ortak kullanmak amacıyla alınmış markayı kullanarak müvekkilinin maddi sıkıntı yaşamasına neden olduğunu, dava sürecinde markanın kullanım amacı ve kullanım yerleri yeteri kadar araştırılmadığı gibi işyerlerinin birbirine olan uzaklığının da araştırılmadığını, bilirkişi raporunda davalının davacı işyerinde çalıştığı süre açıklanmadığı gibi müvekkilinin 2015-2016 yılları arasında uğradığı zararın da dikkate alınmadığını belirterek, kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, haksız rekabetin önlenmesi ile maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Haksız rekabet, TTK’nın 54 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Haksız rekabetin amacı TTK’nın 54/1. maddesinde, “bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanması” olarak ifade edilmiş, 2. fıkrada ise haksız rekabet tarif edilerek “rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır” şeklinde belirtilmiş; haksız rekabet sayılan bazı durumlar TTK’nın 55. maddesinde sayılmıştır. TTK’nın 56. maddesinde ise; haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, meslekî itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimsenin, fiilin haksız olup olmadığının tespitini, haksız rekabetin önlenmesini, haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltilmesini ve tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise, haksız rekabetin işlenmesinde etkili olan araçların ve malların imhasını, kusur varsa zararın tazminini, TBK’nın 58. maddesinde öngörülen şartların varlığında manevi tazminat verilmesini isteyebileceği belirtilmiştir. Somut olayda; davacı tarafın haksız rekabet iddiası; tarafların müştereken hak sahibi olduğu “…” markasının davalı tarafından haksız olarak kullanılması, davalının işyerinin davacı işyerine yakınlığı, davalı işyeri tasarımı ile kartvizit tasarımının iltibas oluşturduğu olgularına dayanmaktadır. Hükme esas alınan bilirkişi raporu ile de tespit edildiği üzere, davacıya ait ticari işletmenin dış tasarımının ayırtedici bir nitelik taşımaması nedeniyle davalının iltibas oluşturacak bir kullanımından söz edilemez. Taraflara ait kartvizitlerin tasarımı bakımından benzerlik bulunmadığından, davalının kartvizit tasarımının da iltibas oluşturması mümkün değildir. Başkaca haksız rekabet oluşturacak iddia ileri sürülmediğine göre, taraf işyerlerinin yakınlığı, başlı başına haksız rekabet olarak nitelendirilemez. “…” markası ise taraflarca müşterek olarak tescil ettirilmiş olup davalı da hak sahibi konumundadır. Bu yüzden davalının bu markayı kullanmasının haksız rekabet olarak ileri sürülmesi olanaksızdır. Öte yandan davalının, davacı işyerinde çalışırken öğrendiği iş sırrı niteliği bulunmayan mesleki tecrübesini kendi işyerinde kullanması haksız rekabet olarak değerlendirilemeyeceği gibi, aksinin kabulü Anayasa ile güvence altına alınan çalışma özgürlüğüne de aykırıdır. Bu nedenle ileri sürülen iddialar haksız rekabet oluşturmadığı gibi, davalının ileri sürülüp kanıtlanan başkaca haksız rekabet eylemi de bulunmadığından, ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK ‘nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Davacıdan alınması gereken 59,30-TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 35,90-TL’nin mahsubu ile bakiye 23,40-TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına, İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 08/04/2021