Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/47 E. 2021/81 K. 28.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/47
KARAR NO: 2021/81
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/11/2018
NUMARASI: 2014/45 Esas-2018/1248 Karar
DAVA: Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 28/01/2021
İlk derece mahkemesince verilen hükmün davacı-karşı davalı ve davalı-karşı davacı …ltd.şti vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı-karşı davalı vekili; davalı kişilerin daha önce müvekkili şirkette çalıştıklarını, davalı …’ın uzun yıllardan beri müvekkili şirkette çalışarak müvekkilinin iş sırlarına vakıf olduğunu, bu davalının istifa ederek ayrıldıktan sonra müvekkili ile aynı sektörde faaliyet gösteren davalı şirkette müdür olarak çalışmaya başladığını, davalının, müvekkilinin bazı çalışanlarını davalı şirkette çalışmaya ikna ederek iş sözleşmelerinin feshine neden olduğunu, davalının ayrılması sonrasında müvekkilinin 15 çalışanının daha kısa bir süre içinde işten ayrıldıklarını, ayrılan kişilerin 9 tanesinin müvekkilinin iş sırlarına sahip olduklarını, bu kişilerin kısa süre içerisinde işten ayrılarak davalı şirkette çalışmaya başlamasının haksız rekabet oluşturduğunu, davalı şirketin müvekkilinin müşterileri ile irtibata geçerek müvekkili ile olan sözleşmeleri ihlale yönelttiğini, bu kapsamda davalı şirket ortağı … adına … tarafından gönderilen mailin haksız rekabeti ortaya koyduğunu, davalıların eylemleri sonucunda …’in bir kısım işlerini müvekkili şirketten çektiğini, yine müvekkilinin tedarikçisi olan … ile …’nun da müvekkili ile çalışmalarına son verdiklerini, … firmasının davalı şirketle çalışmaya başladığını, müvekkilinin müşterisi olan … firmaası çalışanı tarafından davalı şirket bünyesinde çalışmaya başlayan …’a gönderilen mail ile bu firmaya ait taşımaların tutulduğu excel dosyasının yer aldığını, bu dosyanın tamamen müvekkilinin ticari sırrı niteliğinde olduğunu, bu kayıt ve tabloların kullanılmasının haksız rekabet oluşturduğunu, yine müvekkilinden ayrılıp davalıyla çalışmaya başlayan … tarafından yapılan yazışmadan da müvekkilinin müşterisine ait taşımanın davalı tarafından gerçekleştirildiğinin tespit edildiğini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla haksız rekabetin önlenmesine, 30.000-TL maddi zarar, 30.000-TL kar kaybı olmak üzere 60.000-TL maddi tazminat ile 100.000-TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı … vekili; müvekkili ile davacı arasında rekabet yasağı sözleşmesi bulunmadığını, iş akdinin müvekkili tarafından haklı nedenle feshedildiğini, müvekkili işçi olup haksız rekabet edecek konumda olmadığını, aksine davacının tekel oluşturmak için eski personeli üzerinde baskı kurarak haksız rekabet ettiğini, müvekkili sigortalı çalışan olup davalı şirkette ortaklığının bulunmadığını, davacının iddialarının soyut olduğunu, birçok firmanın çalışacağı lojistik firmasını kamuya açık ihale ile belirlemesi nedeniyle haksız rekabet iddiasının sektör gerçeğine aykırı olduğunu, müvekkilinin davacı nezdinde herhangi bir kişiye iş bıraktırmasının söz konusu olmadığını, davacının delil olarak dayandığı mailin müvekkiliyle ilgisinin bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili; müvekkilinin tamamen yurtdışı sermayeli bir şirket olduğunu, sektörde müşterilerin çalışacağı lojistik firmasını e-ihale ile seçtiklerini, bu nedenle haksız rekabetin söz konusu olamayacağını, sektörde asıl unsurun müşteri memnuniyeti olduğunu, davacının dayandığı yazışmaların müvekkili ile ilgisinin bulunmadığını, ayrıca davacının kötülenmesinin söz konusu olmadığını, davacının iddialarına dayanak delil bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar … ve … vekili; müvekkillerinin davacı ile olan iş akitlerini haklı nedenle feshettiklerini, davacıya karşı rekabet yasağı sözleşmesinin bulunmadığını, davalı şirkette ortaklıklarının bulunmadığını, çalışma özgürlüğü kapsamında işten ayrılan müvekkillerinin başka işyerinde çalışmalarının doğal olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
KARŞI DAVA: Davalı-karşı davacı … vekili; birleşme ve devirler ile davacı-karşı davalının kardeş şirketi …’ın sektörde öncü konumunda bulunduğunu, müvekkilinin faaliyete geçmesi sonrasında … yetkilisinin müvekkilinin tedarikçilerini ziyaret ederek müvekkiline yük vermemelerini, müvekkilinin çapulcular tarafından kurulduğunu söyleyerek müvekkilini kötülediğini, bazı müşterilere iş yapmama karşılığında para teklif edildiğini, müşterilere baskı oluşturularak müvekkilini yok etmeye çalıştığını belirterek, davacı-karşı davalının haksız rekabet eylemleri nedeniyle 10.000-TL maddi ve 20.000-TL manevi tazminatın tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
KARŞI DAVA CEVAP: Davalı-karşı davacı … (…) vekili; tüm davalıların vekillerinin aynı olmasının tarafların birlikte hareket ettiğini gösterdiğini, müvekkilinin ekonomik olarak büyümesinin haksız rekabet olarak nitelendirilemeyeceğini, karşı davacının haksız rekabet iddiasının hiçbir somut delile dayanmadığını, haksız rekabeti gerçekleştirenin karşı davacı olduğunu belirterek, karşı davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; davalılar … ve … aleyhine açılan dava ile karşı davada haksız rekabet olgusunun kanıtlanamadığı, davalı … aleyhine açılan davada ise, davalılardan …’ın davacı şirkette uzun süre üst düzey görevde çalıştıktan sonra sektörde edinmiş olduğu bilgi ve tecrübe ile davacı şirkete ait ticari sır kapsamında vakıf olduğu bilgiler neticesinde davalı-karşı davacı …’un kuruluş aşamasında görev aldığı, şirket kurulduktan sonra aynı sektörde faaliyette bulunduğu, davacı şirkete ait bir kısım nitelikli personelin davalı şirkette çalışması hususunda aktif rol oynadığı, davacı şirketin bir kısım müşterilerinin davalı şirkete kazandırıldığı, bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen ek raporda belirtildiği üzere dava konusu şirketlerin ortak müşterilerinden dolayı davacı tarafın maddi zararının 76.424-TL olduğu, söz konusu zararın davalı … ile ile davalı …’ın haksız rekabet eyleminden kaynaklandığı, ancak oluşan zararın tamamının münhasıran bu davalıların haksız rekabet eyleminden kaynaklandığının sabit olmadığı, hayatın olağan akışına göre müşteri ve tedarikçilerin muhtelif saiklerle firma tercihinde bulunabilecekleri dikkate alınarak belirlenen tazminattan 1/3 oranında hakkaniyet indirimi yapılarak, davacı tarafın haksız rekabet kapsamında talep edebileceği maddi tazminat miktarının 50.949-TL olduğu, davacı tarafın haksız rekabet kapsamında manevi tazminat isteme koşulları gerçekleşmediğinden bu talep ile haksız eyleminin önlenmesine yönelik istemin koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle; davacı tarafından davalılar … ve … aleyhine açılan davanın reddine, davalı-karşı davacı … tarafından açılan karşı davanın reddine, davalı … ile … aleyhine açılan maddi tazminat davasının kısmen kabulüne, davacının haksız rekabetin önlenmesi ile manevi tazminat istemlerinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: İstinaf yoluna başvuran davacı-karşı davalı … vekili; bilirkişi raporunda müvekkilinin zararının 76.424-TL olduğu tespit edilmiş olmasına zararın çok daha fazla olmasına rağmen mahkemece tazminattan indirim yapılmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, tedarikçi ve çalışanların haksız rekabet eyleminden kısa bir süre sonra müvekkilinden ayrılmış olup bunun piyasanın olağan işleyişi olarak değerlendirilmesinin hatalı olduğunu, dolayısıyla hakkaniyet indirimi yapılmasını gerektiren bir durum bulunmadığını, bu nedenle takdir edilen tazminatın çok az olduğunu, haksız rekabet eylemlerinin varlığı kesin olarak tespit edilmesine rağmen manevi tazminat isteminin reddinin hatalı olduğunu, davalıların eylemlerinin amacı müvekkilinin geleceğini çöküntüye uğratmak olup bu durumun kişilik haklarına saldırı olarak kabul edilmesi gerektiğini, yine haksız rekabet sabit olmasına rağmen haksız rekabetin önlenmesi talebinin reddinin hatalı olduğunu, davalı …’ın henüz müvekkili bünyesinde çalışırken müvekkilinin ticari sır niteliğindeki kayıtlarını davalı şirketle paylaştığını, böylece müşterinin son taşıma işlerinin davalı şirket tarafından yapılmasını sağladığını, davalının bu eyleminin haksız rekabet oluşturduğunu, diğer davalı …’ın da müvekkilinin ticari sır niteliğindeki bilgilerini davalı şirkete gönderdiğini, kendi ilgilendiği müşterileri yanıltarak davalı şirketin müşteri portföyüne kattığını, davalı …’ın ayrılmasından hemen sonra da işten ayrılarak davalı şirkette işe başladığını, bu nedenle bu davalılar yönünden davanın reddine karar verilmesinin de hatalı olduğunu belirterek, kararın kaldırılarak davanın tüm davalılar yönünden kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. İstinaf yoluna başvuran davalı-karşı davacı … vekili; davacının 30.000-TL maddi tazminat ve 30.000-TL kar kaybı istemesine rağmen mahkemece talep sonucu aşılarak 50.949-TL maddi tazminata karar verilmesinin usule uygun olmadığını, davacı tarafından haksız rekabet iddiasının kanıtlanamadığını, mahkemece de bu durum tespit edildikten sonra maddi tazminat hesabı yapmasının hukuka aykırı olduğunu, tarafların çok sayıda müşteriye hizmet verdiklerini, bu müşterilerden bazılarının ortak olmasının haksız rekabet olmayacağı gibi davacının zararının sorumlusunun da müvekkili olmadığını, zararın varlığı için aranan illiyet bağının kanıtlanamadığını, davacının açıkça müvekkili şirket aleyhine kötüleyici ve rekabeti bozucu eylem içerisine girdiğini, ancak mahkemece bu açık haksız rekabet eylemlerinin dikkate alınmadığını belirterek, kararın kaldırılarak asıl davanın reddine ve karşı davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Asıl dava, haksız rekabetin önlenmesi ile maddi ve manevi tazminat; karşı dava ise haksız rekabet nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir. Haksız rekabet, TTK’nın 54 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Haksız rekabetin amacı, TTK’nın 54/1. maddesinde “bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanması” olarak ifade edilmiş, 2. fıkrada ise haksız rekabet tarif edilerek “rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır” şeklinde belirtilmiştir. Haksız rekabet sayılan bazı durumlar ise TTK’nın 55. maddesinde belirtilmiştir. TTK’nın 56. maddesinde ise; haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, meslekî itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimsenin, fiilin haksız olup olmadığının tespitini, haksız rekabetin önlenmesini, haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltilmesini ve tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise, haksız rekabetin işlenmesinde etkili olan araçların ve malların imhasını, kusur varsa zararın tazminini, TBK’nın 58. maddesinde öngörülen şartların varlığında manevi tazminat verilmesini isteyebileceği belirtilmiştir. Somut uyuşmazlık bakımından önem arzeden TTK’nın 55. maddesinde “başkalarını veya onların mallarını, iş ürünlerini, fiyatlarını, faaliyetlerini veya ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalarla kötülemek”, “kendisi, ticari işletmesi, işletme işaretleri, malları, iş ürünleri, faaliyetleri, fiyatları, stokları, satış kampanyalarının biçimi ve iş ilişkileri hakkında gerçek dışı veya yanıltıcı açıklamalarda bulunmak veya aynı yollarla üçüncü kişiyi rekabette öne geçirmek”, “müşterilerle kendisinin bizzat sözleşme yapabilmesi için, onları başkalarıyla yapmış oldukları sözleşmelere aykırı davranmaya yöneltmek”, “üçüncü kişilerin işçilerine, vekillerine ve diğer yardımcı kişilerine, haketmedikleri ve onları işlerinin ifasında yükümlülüklerine aykırı davranmaya yöneltebilecek yararlar sağlayarak veya önererek, kendisine veya başkalarına çıkar sağlamaya çalışmak”, “kendisine emanet edilmiş teklif, hesap veya plan gibi bir iş ürününden yetkisiz yararlanmak” ve “üçüncü kişilere ait teklif, hesap veya plan gibi bir iş ürününden, bunların kendisine yetkisiz olarak tevdi edilmiş veya sağlanmış olduğunun bilinmesi gerektiği hâlde, yararlanmak”, “üretim ve iş sırlarını hukuka aykırı olarak ifşa etmek; özellikle, gizlice ve izinsiz olarak ele geçirdiği veya başkaca hukuka aykırı bir şekilde öğrendiği bilgileri ve üretenin iş sırlarını değerlendirmek veya başkalarına bildirmek”, haksız rekabet eylemeleri arasında sayılmıştır. Asıl davada; davalı gerçek kişilerin davacı şirkette iş akdiyle çalışmakta iken özellikle davalı …’ın ayartması ve yönlendirmesiyle işten ayrıldıktan kısa bir süre sonra davalı şirkette çalışmaya başladıkları, davacı şirkette edindikleri ticari sır niteliğinde bulunan müşteri portföyünü davalı şirket lehine kullanmak, davacı şirket müşteri ve tedarikçilerini davacı ile olan sözleşmelerinin feshine yönlendirmek suretiyle haksız rekabet oluşturdukları iddia edilmektedir. Gerçekten de davacı şirket çalışanı …’ın davacı ile olan iş akdini sonlandırarak ayrıldıktan kısa bir süre sonra davalı şirkette müdür olarak çalışmaya başladığı, diğer davalıların da aralarında bulunduğu bir kısım davalı çalışanlarının da davacı şirketteki işlerinden ayrılarak davalı şirkette çalışmaya başladıkları anlaşılmaktadır. Ancak davalı şirkette kurucu veya ortak sıfatı bulunmayan davalı …’ın diğer davalıların da aralarında bulunduğu davacı şirket çalışanlarını ayartarak ve yönlendirerek iş akitlerinin feshini ve davalı şirkette çalışmaya başlamalarını sağladığı yönünde hiçbir somut delil ileri sürülmemiştir. İşçinin bir şirketteki işinden ayrılarak aynı sektörde faaliyet gösteren başka bir firmada çalışmaya başlamasının haksız rekabet olarak kabulü mümkün değildir. Aksinin kabulü, Anayasa’da güvence altına alınan çalışma özgürlüğünün ihlali anlamına gelmektedir. Davacı tarafça delil olarak dayanılan 21.08.2013 tarihli e-postada davacının müşterisi olan … çalışanı tarafından davalı …’a bu firmanın taşımalarının tutulduğu dosya gönderilmiş olup, … firmasının her iki taraf şirketin de ortak müşterisi olduğu tespiti karşısında, salt bu e-posta yazışmasının haksız rekabet olarak nitelendirilmesi mümkün değildir. 21.03.2014 tarihli ve acente bilgilerini içeren e-postada geçen acentelerin, e-postanın gönderildiği 2014 yılı öncesinde 2013 yılında zaten her iki taraf şirket ile de ticari ilişki içerisinde bulunduğu, hatta bu şirketlerden ..’in davalı şirketin kurucu ortağı olduğu tespit edilmiştir. Davalı şirket kurucularından … çalışanı olduğu belirtilen … tarafından dava dışı …’e gönderilen 03.09.2013 tarihli e-postada ise, kendisinin davacı şirketten ayrıldığı ve davalı ile çalışmaya davet edildiğinin belirtildiği, davacıyı kötüleyici veya çalışanlarını ayartma niteliğinde değerlendirilebilecek bir ifade bulunmadığı görülmüştür. Davacının piyasadaki etkin konumu nedeniyle, bir kısım müşterilerin her iki şirket ile de ticari ilişkide bulunmasının haksız rekabet olarak nitelendirilmesi mümkün değildir. Zira rekabet serbest olup, hizmet alan müşterilerin daha uygun koşullarla iş yapan firmayla çalışmaları, ticari hayatın gereklerine ve doğasına da uygundur. Bilirkişi raporunda da tespit edildiği üzere davacının müşteri kaybı yaşadığı, ancak ciro ve kar kaybının genele oranla çok düşük seviyede olduğu açıktır. Ancak piyasada etkin bir konumda bulunan ve yaklaşık 3500 çalışana sahip davacının, toplam çalışan kaybı 15 kişidir. Davacı şirketin personel sayısı ve iş hacmi gözetildiğinde, davalıların davacı açısından vazgeçilemez personel nitelik ve sayısında olmadıkları da izahtan uzaktır. Piyasadaki müşterilerin sayısını piyasa koşullarının belirlediği, davalının bulunduğu sektörde rakiplerin müşteriyi paylaşmak zorunda oldukları, bu itibarla davalının elde edeceği her müşterinin doğal olarak rakiplerinden elde edeceği müşterileri olduğu, bir kısım personelin davalıya geçtiği ve müşteri kaybedildiği doğru olmakla birlikte, davalıların ayrıca hukuka aykırı eylemlerine de rastlanılmamıştır. Dolayısıyla davacının konumu ve davalının iş hacmi itibariyle davalı şirketin davacı şirketi mahvetme gayreti içinde bulunduğunun kabulüne de olanak yoktur. Bir şirkette hizmet sözleşmesiyle çalışan kimsenin, rakip şirket kurması veya ona geçiş yapması hukuken korunmaktadır. Davalıların geçişinin davacıyı yıpratma olarak değerlendirilmesi mümkün olmadığı gibi, davalı rakip şirketin kurulması ve davacıda çalışanların işe alınmış olmasının davacıyı ticari olarak yıkmak veya ağır biçimde yıpratma amaçlı yapıldığı da belirlenememiştir. Piyasaya yeni giren davalının, diğer firmaların müşterilerini kazanmaya çalışması, kendisinin faaliyetini geliştirmesi için gerekli olduğundan, bu durum başlı başına hukuka aykırılık olarak değerlendirilemez. Taşımacılık sektöründe fiyatların online ve ihale yöntemiyle belirlendiği hususu da dikkate alındığında, müşterilerin her zaman alternatif bilgileri araştıracakları açıktır. Taşıyıcının sorumlulukları gözetildiğinde, müşterinin malını en güvenli şekilde ve en ucuza taşıtmak istemesi, ticari hayata uygun bir davranıştır. Tedarikçi ve müşterilerin salt çalışanların yönlendirmesiyle firma tercihinde bulunmayacağı, sunulan hizmetin kalitesi, fiyat politikası gibi sair ekonomik nedenlerin de tercihte etkili olduğu gerçeği karşısında, asıl davada davalıların eylemlerinin haksız rekabet oluşturmadığı anlaşılmasına göre, asıl davanın tümden reddine karar verilmesi gerekirken kısmen kabulü doğru değildir. Öte yandan mahkemece asıl davada haksız rekabetin önlenmesi isteminin reddine karar verilmişken, bunun aksine ve çelişki oluşturacak nitelikte haksız rekabetten kaynaklanan maddi tazminat isteminin kabulü yönünde hüküm kurulması hatalıdır. Karşı davada ise; karşı davacının kötülenmesi ve müşteri ile tedarikçilerine karşı davacı ile iş yapmamaları hususunda baskı yapılmak suretiyle haksız rekabet edildiği iddia edilmektedir. Ancak toplanan tüm deliller itibariyle haksız rekabet iddiasının kanıtlanamadığı anlaşılmakla, karşı davanın reddine yönelik kararda bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle; davacı-karşı davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine, davalı-karşı davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, belirtilen hususlar yeniden yargılama gerektirmediğinden, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak “asıl davanın ve karşı davanın ayrı ayrı reddine” dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1) Davacı-karşı davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK.’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2) Davalı-karşı davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/45 Esas-2018/1248 Karar sayılı ve 12/11/2018 tarihli hükmünün, HMK.’nun 353(1)b-2 maddesi gereği KALDIRILMASINA; “İspatlanamayan asıl ve karşı davanın REDDİNE” İlk derece mahkemesine ilişkin olarak; Asıl davada; “Alınması gerekli 59,30-TL harcın; davacı-karşı davalı tarafından peşin yatırılan 2.732,40-TL harçtan mahsubu ile bakiye 2.673,10-TL’nin karar kesinleştiğinde isteği halinde davacı-karşı davalıya iadesine, Maddi tazminat yönünden; davalı-karşı davacı ve diğer davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiğinden AAÜT uyarınca takdir edilen 8.600-TL avukatlık ücretinin davacı-karşı davalıdan alınarak davalı-karşı davacı ve diğer davalılara ödenmesine, Manevi tazminat yönünden; davalı-karşı davacı ve diğer davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiğinden AAÜT uyarınca takdir edilen 4.080-TL maktu avukatlık ücretinin davacı-karşı davalıdan alınarak davalı-karşı davacı ve diğer davalılara ödenmesine, Davacı-karşı davalı tarafından yapılan giderlerinde üzerinde bırakılmasına, Davalılar tarafından yapılan tebligat ve müzekkere gideri olmak üzere toplam 46-TL yargı giderinin davacı-karşı davalıdan alınarak davalı-karşı davacı ve davalılara ödenmesine, ” Karşı davada; “Alınması gerekli 59,30-TL harcın; davacı tarafından peşin yatırılan 512,40-TL harçtan mahsubu ile bakiye 453,1‬0‬-TL’nin karar kesinleştiğinde isteği halinde davalı-karşı davacıya iadesine, Maddi tazminat yönünden davacı-karşı davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden AAÜT uyarınca takdir edilen 4.080,-TL avukatlık ücretinin davalı-karşı davacıdan alınarak davacı-karşı davalıya ödenmesine, Manevi tazminat yönünden davacı-karşı davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden AAÜT uyarınca takdir edilen 4.080,-TL avukatlık ücretinin davalı-karşı davacıdan alınarak davacı-karşı davalıya ödenmesine, Davalı-karşı davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına” İstinaf yoluna başvuran davacı-karşı davalıdan alınması gereken 59,30-TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 35,90-TL harcın mahsubu ile bakiye 23,4‬0-TL’nin davacı-karşı davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına, İstinaf yoluna başvuran davalı-karşı … Ltd. Şti. tarafından yatırılan 905,98‬-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, Hükümden sonra davalı … tarafından yapılan tebligat ve müzekkere gideri olmak üzere toplam 65-TL yargı giderinin davacı-karşı davalıdan alınarak davalı …’a ödenmesine, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 28/01/2021