Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/465 E. 2021/554 K. 08.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2019/465
KARAR NO : 2021/554
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/10/2018
NUMARASI: 2016/737 Esas 2018/1053 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 08/04/2021
Davanın kabulüne ilişkin hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA:Davacı vekili; müvekkili şirket ile borçlu … arasında 11.11.2010 tarihli ikmal anlaşması akdedildiğini, söz konusu anlaşma uyarınca müvekkili şirketin her türlü akaryakıt ürünlerini mevzuata uygun şekilde … teslim etmeyi, … ise temin edilen ürün bedellerini müvekkil şirket cari liste fiyatları üzerinden ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, diğer yandan ikmal anlaşması ile eki niteliğindeki protokol ve taahhütnamelerden doğmuş ve doğacak borçların teminatını teşkil etmesi amacı ile …’dan 04.06.2012 tarihli kefaletnamenin alındığını ve davalı-kefilin, söz konusu borçların 25.000.000-USD’sine kadar olan kısmı için müteselsil kefil olduğunu, bu bağlamda, borçlu şirketin söz konusu ürün bedellerinden kaynaklanan 9.485.099,01 TL tutarında cari hesap borcunu ödememesi ve ödeme taleplerine ilişkin ihtarların da sonuçsuz kalması karşısında, alacağın tahsili için İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası üzerinden icra takibinin başlatıldığını, icra takibine kefil …’ın kötü niyetli şekilde yetkiye, borca ve kefaletin geçerliliğine ilişkin itirazda bulunarak takibin durmasına sebebiyet verdiğini, davalının itiraz dilekçesinde icra dairesinin yetkisine itiraz etse de, kefaletnamede İstanbul Mahkemeleri ve İcra Müdürlüklerinin yetkili olduğu kararlaştırıldığından, söz konusu yetki itirazının mesnetsiz ve kötü niyetli yapıldığını, davalının 6098 TBK’nun 581. maddesine istinaden kefaletnamenin öngörülen şartlan taşımadığını iddia ettiğini, ancak kefalet sözleşmesinin 818 sayılı BK’da aranan şekil şartları ile bağlı olduğunu, söz konusu kefaletnameye tanzim tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun kefalete ilişkin hükümlerinin uygulanacağını, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun, kefaletin geçerliliğinin, yazılı şekilde yapılmasına ve kefilin mesul olacağı miktarın kefaletnamede yer alması gerektiğine bağladığını, keza 04.06.2012 tarihli kefaletnamede de davalı-kefilin sorumlu olacağı miktarın 25.000.000-USD olarak belirlendiğini ve kefaletnamenin yazılı şekilde akdedildiğini, sonuç olarak işbu uyuşmazlığa konu kefaletnamenin yürürlük kanunun aradığı tüm şekil şartlarını taşımakta olduğu ve bu hali ile geçerli olduğunu, davalı-kefil ikmal anlaşmasının tarafı olmadığı gibi kendisine gönderilen ödeme talebinin de 04.06.2012 tarihli kefaletnameye dayandığını, bu bağlamda davalının asıl borcun mevcudiyetine itiraz etme sıfatı bulunmadığı gibi aynı şekilde borcun fer’ilerine de itiraz hakkı bulunmadığını belirterek, davalının itirazının iptali ile asgari %20 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; müvekkilinin adresinin Mersin olduğunu, 6100 sayılı HMK’nın 6. maddesinde avalının davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesinin yetkili olacağının belirtildiğini, dolayısıyla icra dairesi ve mahkemenin yetkisiz olduğunu, yetki sözleşmesini düzenleyen kanun hükmüne göre yetki sözleşmesinin her iki tarafının da tacir sıfatını haiz olması gerektiğini, davacının iddia ettiği yetki sözleşmesi geçersiz olduğundan, bağlı olarak yetkili gösterilen İstanbul İcra Daireleri/Mahkemelerinin yetkisiz olduğunu, davacı şirket ile müvekkili arasında BK’nın aradığı amir ve geçerlilik şartı niteliğinde şekil şartlarına uygun geçerli bir kefalet sözleşmesi bulunmadığından müvekkilinin kefil sıfatıyla borçlu olmadığını, müvekkilinin kefalet akdi ile bağlı ve sorumlu olacağı azami kefalet miktarının, kefalet tarihinin ve müteselsil kefil kaydının kefalet sözleşmesinde kendi el yazısı ile yazılmadığım, kefalet akdinin geçerlilik şekli ve şartlarının TBK’nın 583 ve devamı maddelerinde düzenlendiğini, dava konusu kefaletnamenin yukarıda belirtilen kanunun hükmüne göre şekli şartların dava konusu kefaletnamede yer almadığını, dolayısıyla söz konusu kefalet sözleşmesinin geçersiz olduğunu ve bunun sonucunda da müvekkilinin davacı şirkete kefil sıfatıyla herhangi bir borcunun olamayacağını, dava konusu kefalet sözleşmesinde müvekkilinin eşinin yazılı rıza beyanının kanunun aradığı şartlarda alınmadığını, bu durumda kefalet sözleşmesinin geçersiz olacağını, davacının, dava dilekçesinde bu konudaki itirazlara karşı, 04.06.2012 tarihli kefaletnameye mer’i kanun hükümlerinin uygulanmayacağını iddia etmiş ise de, yasada kefalet akdinin geçerliliğine ilişkin düzenlenen sıkı şartların kamu düzenine ilişkin olduğunu, kamu düzenine ilişkin kurallara, ne zaman gerçekleştiğine bakılmaksızın yürürlükteki kanun hükümlerine uygulanacağını, 6098 sayılı TBK’nun 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girdiğini, …’ın kefaletname ile kefil olduğu iddia edilen ikmal sözleşmesi ve kefaletname tarihlerinin 01.07.2012 tarihinden önce yapılmış olmasının, yeni Borçlar Kanunu’nun kefili koruyucu hükümlerinin bu kefaletnameye uygulanmasını engellemeyeceğini, davacı şirket tarafından çok sayıdaki benzer sözleşmelerde kullanılmak üzere hazırlanan kefalete ilişkin matbu (standart) kayıtların, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun genel işlem şartlarına ilişkin düzenlemeleri açısından da geçersiz olduğunu, davaya konu kefaletname incelendiğinde, davacı şirketin niteliği itibariyle pek çok benzer müşterisi olması sebebiyle dava konusu kefalet akdine ilişkin yapılan sözleşmenin matbu olarak önceden hazırlanmış, sadece karşı tarafa isim ve imzası attırılmak suretiyle düzenlettirilmekte olduğunu, kefaletten doğan sorumluluk fer’i nitelikte olup, asıl borç ilişkisinin dayanağı olan genel sözleşmedeki genel kayıtların geçersizliği halinde, kefilin de sorumluluktan kurtulacağını, asıl borç geçersiz ise kefaletin de geçersiz olacağını, davaya konu kefaletnamenin dava dışı … davacı şirketle imzaladığı 11.11.2010 tarihli îkmal anlaşmasının eki niteliğinde olduğunu, söz konusu ikmal anlaşmasında genel işlem koşulu niteliğinde pek çok hükmün bulunduğunu, 11.11.2010 tarihli ikmal anlaşmasında yer alan kayıtların geçersiz sayılması sonucu anlaşmanın tarafı olan şirkete kefil olduğu iddia edilen müvekkilinin durumunun da söz konusu geçersizlikten etkileneceğini belirterek, davanın reddi ile takip miktarının %20’sinden aşağı olmamak kaydıyla kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; davacı ile dava dışı … arasında 11.11.2010 tarihli ikmal anlaşması imzalandığı, bu sözleşmeye göre davacının davalıya her türlü benzin, motorin, kalyak, fuel oil, akaryakıt ürünlerini mevzuata uygun şekilde satmayı, davalının da satılan ürün bedellerini ödemeyi kabul ettiği, davacının, dava dışı borçlu … ile imzalanan ikmal anlaşması ve eki niteliğindeki protokolü ve taahütten kaynaklı borçlar için …’dan 04.06.2012 tarihli, 25.000.000,00 USD azami meblağlı kefalet aldığı, alınan kefaletin şekil şartlarına uygun ve geçerli olduğu, davacının, dava dışı borçlu …Akaryakıt’a aralarında aralarında sözleşme ve protokol gereği sattığı petrol ürünlerinden dolayı, aralarındaki cari hesap uyarınca 9.485.099,01 TL alacaklı olduğunu iddia ederek bu alacaktan dolayı asıl borçlu ve davalı kefil hakkında İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile takip yaptığı, bilirkişi incelemesinde davalı kefilin müteselsil kefil sıfatıyla davacıya takip tarihi itibariyle 9.814.374,77 TL borçlu olduğunun tespit edildiği, dava konusu kefalet sözleşmesi şekil şartlarına uyduğundan geçerli olduğu gerekçesiyle, davacının talebiyle bağlı kalınarak davanın kabulü ile davacı lehine icra inkar tazminatına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: İstinaf yoluna başvuran davalı vekili; mahkemece eksik ve hatalı bilirkişi raporunun hükme esas alındığını, bilirkişi raporunda ikmal sözleşmesinin geçerli olup olmadığı yönünde bir değerlendirme yapılmadığını, zira ikmal sözleşmesi geçersiz olduğunda, feri nitelikteki kefalet sözleşmesinin de geçersiz olacağını, davacı ile müvekkili arasındaki kefalet sözleşmesinin şekil şartlarına uygun olmadığını, kefalet sözleşmesinde kefilin sorumlu olduğu azami miktarın, kefalet tarihinin, müteselsil kefaletin kendi el yazısıyla belirtilmesinin gerektiğini, oysa kefalet sözleşmesinde bu şartlara uyulmadığını, eş rızasının da gerekli anlatım ve sorumluluğunun izahı yapılmadan matbu nitelikteki rıza beyanı imzalatıldığını, davacı tarafından hazırlanan standart sözleşmenin genel işlem şartları açısından geçersiz olup, matbu nitelikteki sözleşmenin müzakere yapılmadan müvekkiline dikte edildiğini, kefalet sözleşmesinde sözleşme koşulları ayrı ayrı açıklanıp müvekkilince bu şekilde kabul edildiğine dair bir beyan bulunmadığını, kefaletten doğan sorumluluk fer’i nitelikte olup, asıl borç ilişkisinin dayanağı olan genel sözleşmedeki genel kayıtların geçersizliği halinde, kefilin de sorumluluktan kurtulması gerektiğini, asıl sözleşme geçersiz ise kefaletin de geçersiz olacağını, davaya konu kefaletnamenin dava dışı … davacı şirketle imzaladığı 11.11.2010 tarihli îkmal anlaşmasının eki niteliğinde olduğunu, söz konusu ikmal anlaşmasında yer alan kayıtların genel işlem koşulları yönünden geçersiz sayılması sonucunda, anlaşmanın tarafı şirkete kefil olduğu iddia edilen müvekkilinin durumunun da bu geçersizlikten etkileneceğini, söz konusu sözleşmede de genel işlem koşulu niteliğinde pek çok hükmün bulunduğunu belirterek, kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, bayilik sözleşmesi eki niteliğindeki kefalet sözleşmesi kapsamında bayilik sözleşmesinden kaynaklanan cari hesap alacağına dayalı takibe yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir.Somut olayda; davacı şirket ile ile dava dışı asıl borçlu … arasında 11.11.2010 tarihli ve 2 yıl süreli ikmal anlaşması imzalandığı, taraflar arasında imzalanan 10.10.2012 tarihli protokol ile ilk sözleşme süresinin aynı koşullarla iki yıl uzatıldığı, süre sonunda yine 23.06.2014 tarihli akaryakıt ikmal sözleşmesi imzalandığı, sözleşmeler ile davacının davalıya her türlü akaryakıt ürünlerini mevzuata uygun şekilde satmayı, davalının da satılan ürün bedellerini sözleşmedeki koşullarla ödemeyi kabul ettiği, davacı ile davalı arasında imzalanan 04.06.2012 tarihli kefaletnamede ise davalının, davacı ile dava dışı borçlu … ile imzalanan ikmal anlaşması ve eki niteliğindeki tüm protokol ve taahhütnamelerden kaynaklanan ve taraflar arasında her türlü ticari ilişkiden doğmuş ve doğacak borç ve taahhütlerinden, 25.000.000-USD’ye kadar olmak üzere asıl borçlu ile birlikte müşterek borçlu ve müteselsil kefil omayı kabul ve taahhüt ettiği, kefalet sözleşmesinde kefalet limiti gösterildiği gibi davalının eşinin rızasının da alınmış olduğu, Bakırköy 7. ATM’nin 2014/628 esas sayılı dosyasında dava dışı asıl borçlu … 13.07.2015 tarihi itibariyle iflasına karar verildiği ve iflas tasfiye işlemlerinin Bakırköy …. İflas Müdürlüğünün … iflas sayılı dosyası üzerinden sürdürüldüğü, davacı tarafından 12.174.924,74 TL için iflas masasına yaptığı alacak kaydı istemi kabul edilerek alacağın sıra cetvelinin 4. sırasına kaydına karar verildiği, hükme esas alınan bilirkişi raporu ile de tespit edildiği üzere; davacının ticari defterlerine göre davalıdan alacaklı olduğu tutar 9.814.374,77 TL olup, dava dışı asıl borçlu şirketin ticari defterlerinde de davacıya 9.955.331,46 TL borç mevcut olmakla, davacı alacağının dava dışı borçlu şirket ticari kayıtları ile de doğrulandığı, davacı vekilince icra dosyasına sunulan 13.10.2015 tarihli dilekçe ile belirtildiği üzere, dava dışı asıl borçludan icra borcuna mahsuben haricen 249.802,49 TL tahsilat yapıldığı anlaşılmaktadır.Davaya dayanak kefalet sözleşmesi 6098 sayılı TBK’nın yürürlük tarihinden önce 04.06.2012 tarihinde imzalanmış olup, sözleşmenin geçerliliği bakımından o tarihte yürürlükte olan 818 sayılı BK hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. 818 sayılı BK’nın 484. maddesi uyarınca ise, kefalet sözleşmesinin geçerli olması için yazılı şekilde yapılması ve kefilin sorumlu olduğu kefalet limiti olarak, belirli bir miktarın gösterilmesi gereklidir. Somut olayda da kefalet sözleşmesi yazılı olarak düzenlenmiş olup kefalet limitinin de gösterilmesi nedeniyle, sözleşme geçerli ve bağlayıcı niteliktedir. Bu nedenle müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatı bulunan davalı, asıl borçlunun borcundan (asıl borçlunun temerrüdü dahil) kefalet limiti ve kendi temerrüdünün hukuki sonuçları ile sorumludur. Davalı vekili, kefalet sözleşmesinin TBK’nın 20 ve devamı maddeleri gereği genel işlem koşulları kapsamında denetlenmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Davaya dayanak kefalet sözleşmesi ise 6098 sayılı TBK’nın yürürlük tarihinden önce imzalanmıştır. Bu nedenle söz konusu sözleşmenin, 818 sayılı BK’da bulunmayan ve sonradan yürürlüğe giren 6098 sayılı TBK’da düzenlenen genel işlem koşulları denetimine tabi tutulması mümkün değildir. Bu itibarla davacı vekilinin kefalet sözleşmesinin şekil şartlarına aykırı ve genel işlem koşulları bakımından geçersiz olduğu yönündeki istinaf başvurusu yerinde görülmemiştir. Ancak hükme esas alınan bilirkişi raporu ile tespit edildiği ve davacı vekilince de icra takip dosyasına bildirildiği üzere, takip ve dava tarihi sonrasında davacı tarafından asıl borçlu dava dışı şirketten haricen 249.802,49 TL alacak tahsil edilmiş olmasına rağmen, bu tutarın icra müdürlüğünce infazda dikkate alınması yönünde hüküm kurulmamış olması hatalı olmuştur.Öte yandan Bakırköy 7. ATM’nin 2014/628 esas sayılı dosyasında dava dışı asıl borçlu … 13.07.2015 tarihi itibariyle iflasına karar verildiği ve iflas tasfiye işlemlerinin Bakırköy …. İflas Müdürlüğünün … iflas sayılı dosyası üzerinden sürdürüldüğü, davacı tarafından 12.174.924,74 TL için iflas masasına yaptığı alacak kaydı istemi kabul edilerek alacağın sıra cetvelinin 4. sırasına kaydına karar verildiği anlaşılmasına göre, mükerrer tahsilatın önlenmesi bakımından “tahsilde tekerrür olmamak” bakımından hüküm kurulmamış olması da isabetsizdir.Açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, belirtilen eksiklikler yeniden yargılama gerektirmediğinden, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/737 Esas-2018/1053 Karar sayılı ve 18/10/2018 tarihli hükmünün, HMK.’nun 353(1)b-2 maddesi gereği KALDIRILMASINA; “Davanın KABULÜNE, davalının İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takibine yönelik itirazının iptali ile, (asıl borçlu müflis … iflas tasfiye işlemlerinin yürütüldüğü Bakırköy …. İflas Müdürlüğünün … iflas sayılı dosyası ile tahsilde tekerrüre neden olmamak kaydıyla) takibin takip talebindeki miktar ve koşullarla devamına,Asıl alacak likit ve hesaplanabilir olduğundan asıl alacağın %20’sine tekabül eden 1.897.019,80 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Takip ve dava tarihi sonrasında borçlu dava dışı .. haricen tahsil edilen 249.802,49TL ödemenin icra müdürlüğünce infazda dikkate alınmasına” İlk Derece yargılamasına ilişkin olarak; “Alınması gereken 647.927,11-TL nispi karar ve ilam harcından davacı tarafından peşin yatırılan 114.561,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 533.365,71-TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,Davacı tarafından peşin yatırılan 114.589,45-TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,Davacı tarafından yapılan 1.000-TL bilirkişi ücreti ve 494-TL posta masrafı olmak üzere toplam 1.494-TL yargı giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Davacı lehine takdir olunan 160.050,99-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,Karar kesinleştiğinde ve talep halinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine”İstinaf yoluna başvuran davalının adli yardımdan yararlanması nedeniyle istinaf karar harcı alınmasına yer olmadığına, İstinaf aşamasında davacı gider avansından karşılanan 32,50-TL posta masrafının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 08/04/2021