Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/430 E. 2021/322 K. 09.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/430
KARAR NO : 2021/322
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/05/2017
NUMARASI: 2012/890 Esas 2017/479 Karar
DAVA: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 09/03/2021
Davanın reddine ilişkin hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili, davalı şirket tarafından müvekkili ile ilgili 31/01/1997 başlangıç ve 31/01/2012 bitim tarihli … nolu 15 yıllık dövize endeksli emeklilik poliçesi düzenlendiğini, poliçenin % 95 kar paylı olduğunun kabul edildiğini, müvekkilinin 15 yıl boyunca primleri poliçe hükümlerine göre tam olarak ödemiş olmakla, 15 yıllık süre içinde % 95 oranında kar payı talep hakkına sahip olduğunu, bu hakkın ödenmesini talep ettiklerini, 15 yıllık süre içinde 16.300,49-Euro ödediklerine göre % 95 kar payı olan 15.485,47-Euro ile bilikte toplam 31.785,96-Euro’ya hak kazandıklarını, davalı sigortanın bu ödemeyi yapmaması üzerine Ümraniye …. İcra Müdürlüğü’nün … E.sayılı dosyasıyla icra takibi başlattıklarını, davalının 23.249,03-Euro’ya tekabül eden 53.640,16-TL’yi ferileri ile ödediğini ve bakiyesine itiraz ettiklerini belirterek, fazlaya ilişkin dava ve talep hakları saklı olmak üzere itiraz edilen 8.535,97-Euro’luk alacağın fiili ödeme günündeki Merkez Bankası’nın efektif kuru üzerinden tahsilini teminen itirazın iptaline, takibin devamına, % 40 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve iddia etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili poliçenin birikiminin vade sonu itibariyle 23.249,03-Euro olduğunu, davacının bu tutar haricinde başka bir hak ve alacağı bulunmadığını, davacının yapılan kesintileri, vergileri, stopajları, masrafları, poliçenin bitiş tarihinden önce davacının talebi ile ikrazı (borç alma) işlemini hesaba katmayarak veya kur oranlarını hatalı hesaplayarak yanılgı içerisine düştüğünü, davacıya vade dolmadan önce yapılan bilgilendirme yazılarından birikimlerden kesintiler, stopaj kesintileri, vergi kesintileri yapılacağının açıkça bildirildiğini, icra müdürlüğü dosyasına sunulan kismi itiraz dilekçesinde de bu hususların açıklanmış olmasına rağmen, davacının işbu davayı açarak kötü niyetini ortaya koyduğunu, davacının müvekkiline, kendisine ait hesap numarasını ve ilgili belgeleri ibraz etmediğinden, icra takibi başlatılmasınına müvekkilinin sebebiyet vermediğini belirterek, davanın reddine, davacının kötü niyetli olarak işbu davayı ikame ettiğinden % 40’dan aşağı olmamak üzere müvekkili lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR:Mahkemece, uyuşmazlığın; davacı sigortalıya yapılan ödemede kullanılan hesaplama yönteminin doğru olup olmadığı ve bu kapsamda davacının bakiye alacağının bulunup bulunmadığına ilişkin olduğu, yargılama sürecinde alınan bilirkişi raporlarına göre davalı şirketin yaptığı hesaplamanın doğru olduğu, davacının herhangi bir alacağı olmadığı gerekçesiyle davanın reddine, davacının kötüniyetli olmaması nedeniyle davalının tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; mahkemece davalı tarafa ihtaratlı ve usule uygun olarak kesin süre vermesine rağmen davalı tarafça kayıtlarının süresinde sunulmadığını, davalı tarafın bu nedenle iddialarını ispatlayamadığının kabul edilmesi gerektiğini, ayrıca, hükme esas alınan bilirkişi raporunda hesaplanan miktarın 20.838,28 Euro, davalının cevap dilekçesinde borçlu olduklarını beyan ettiği miktarın ise 23.249,03 Euro olmasına rağmen, bilirkişi raporlarında davalının hesaplamalarının tutarlı olduğunun belirtildiğini ve mahkemece bu bilirkişi raporunun esas alınarak hüküm tesis edildiğini, aynı bilirkişilerden alınan raporlarda çelişkiler bulunduğu halde mahkemece bu bilirkişi raporları esas alınarak karar verilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE :Dava, taraflar arasındaki dövize endeksli emeklilik poliçesine dayalı olarak eksik ödendiği iddia edilen bedelin davalıdan tashili ile başlatılan takipte itirazın iptali talebine yöneliktir.25/11/2014 tarihli bilirkişi heyeti raporunda davalı sigorta şirketi tarafından yapılan hesaplamanın ve davacıya ödenen tutarın doğru olduğu bildirilmiş olup, rapora karşı davacı tarafından yapılan itiraz üzerine mahkemece yeninden bilirkişi incelemesi yoluna gidilmiştir. Bilirkişi … tarafından düzenlenen raporda, hesaplamanın yapılabilmesi için gereken bilgi ve belgelerin dosyada bulunmamasından dolayı hesaplama yapılamamış olup, mahkemenin 26/01/2016 tarihli duruşmasında; “Davalı tarafa tebligat çıkartılarak son alınan bilirkişi … 28/09/2015 tarihli raporun sonuç kısmının 11,12,13,14,15,16 numaralı bentlerinde belirtilen evrakları bilirkişinin hesaplama yapması bakımından dosyaya ibraz etmeleri yönünden tebliğden itibaren 2 hafta süreyle kesin mehil verilmesine, kesin mehil içerisinde ilgili evrakları sunmadıkları takdirde kendi hesaplamalarına ilişkin iddialarının ispat edilemediğinin davalı tarafa ihtarat olarak bildirilmesine, sonuçlarının hatırlatılmasına,” şeklinde ara karar tesis edilmiştir. İş bu ara karar duruşmada hazır bulunmayan davalı vekiline 17/02/2016 tarihinde tebliğ edilmiş olup, davalı vekili tarafından 24/02/2016 tarihinde bilirkişi raporunda eksik olduğu belirtilen belgeleri sunduklarını beyan ederek belge ibrazında bulunulmuştur. Bilirkişi … tarafından düzenlenen 20/07/2016 tarihli bilirkişi raporunda, davalı vekili tarafından sunulan belgelerin okunamadığı, eksik olduğu gerekçesiyle hesaplama yapılamayacağı belirtilmiş, davalı vekili tarafından 23/08/2016 tarihli dilekçe ile bu defa müvekkili şirket nezdinde yerinde inceleme yapılması talep edilmiştir. Davalı vekili bu talebini 01/11/2016 tarihli oturumda da tekrar etmiş olup, mahkemece bilirkişiye yerinde inceleme yetkisi verilerek bilirkişiden ek rapor düzenlenmesi istenilmiş ve bilirkişi tarafından bu doğrultuda 02/03/2017 tarihli bilirkişi ek raporu düzenlenmiştir. Mahkemece 02/03/2017 tarihli bilirkişi raporu esas alınmak suretiyle hüküm tesis edilmiş, davacı taraf ise davalının mahkemece verilen kesin süreye riayet edilmediği gerekçesiyle davalının iddialarının ispat edilemediği gerekçesiyle mahkeme kararına karşı istinaf talebinde bulunmuştur. Mahkemece, bilirkişi raporunda eksik olduğu belirtilen bilgi ve belgeler, davalı sigorta şirketinden bu bilgi ve belgeler açıkça yazılmak suretiyle istenmemiş, eksik de olsa davalı vekilince buna ilişkin bir kısım belge ibraz edilmiştir. Kaldı ki , davalı vekili tarafından eksik de olsa belge sunulmuş, bilirkişi tarafından düzenlenen 23/08/2016 tarihli ek rapordan sonra ise yerinde inceleme talebinde bulunulmuştur. Mahkemece bu talep doğrultusunda bilirkişiye yerinde inceleme yaptırılmak suretiyle rapor düzenlettirilmiştir. Bu haliyle mahkemece davalıya belge sunumu için verilen kesin sürenin sonuçlarını doğurması mümkün olmadığından, davacı vekilinin bu yöndeki istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde, özellikle ilgili sigorta yönetmeliği, tarifeye göre hesaplanan matematiksel karşılığının esas alındığı genel uygulama dikkate alındığında, banka ve sigorta işlemlerinde ödeme yapılırken vergi, masraf vs. gibi kesintilerin yapılmasının banka ve sigorta mevzuatının doğal gereği olmasına göre davacının mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporu ile ilgili istinaf nedenleri de yerinde görülmemiştir.Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK ‘nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,Alınması gereken 59,30-TL istinaf karar harcından davacı tarafından peşin yatırılan 35,90-TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40-TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 09/03/2021