Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/381 E. 2021/493 K. 02.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2019/381
KARAR NO : 2021/493
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/12/2018
NUMARASI: 2016/630 Esas 2018/1185 Karar
DAVA: Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 02/04/2021
Davanın kabulüne ilişkin hükmün davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; müvekkilin davalı şirketin yaklaşık %17 hissesine sahip ortağı olduğunu, şirketin 25.03.2016 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısına katılan davacının, bu toplantıda alınan kararlara ihtirazi kayıt düşüldüğünü, söz konusu genel kurul toplantısında huzur hakkı olarak her bir yönetim kurulu üyesine her ay ödenmesi kararlaştırılan 15.000-TL’nin fahiş olduğunu ve iptali gerektiğini, şirketin önceki yıl karının %25’inin huzur hakkı olarak ödenmesine karar verildiğini, şirketlerde yönetim kurulu üyelerine yapılan huzur hakkı ödemesinin TTK’nın 394.maddesinden doğmakla birlikte şirketlerin kendi iç dinamiklerine bırakılarak rakamsal bir veri sınırlaması yapılmadığını, ancak şirketin fınansal verileri incelendiğinde 2015 yılında 3.250.495,14 TL kar ile kapatıldığına göre aylık 15.000-TL’den üç yönetim kurulu üyesine aylık 45.000-TL ödeme yapılması ve bunun yıllık bazda 540.000- TL’ye varan bir büyüklükte olmasının 2016 yılının şimdiden kötü bir yıl olması için yönetim kurulu üyelerinin ellerinden gelen çabayı harcadığını gösterdiğini, aynı şekilde … A.Ş tarafından ödenen hedef performans priminin %10’u kadarının yönetim kurulu üyelerine dağıtılması yönünde alınan kararın eşitlik ve dürüstlük kuralına aykırı olduğu,şirketin faaliyeti için gerekli sermayenin kaybedilmiş olacağını belirterek, yönetim kurulu üyelerine huzur hakkı ve hedef performans priminin %10’u oranında ödeme yapılmasına dair genel kurul kararının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; genel kurul kararının iptali için, toplantıya katılmak, olumsuz oy vermek ve muhalefetini tutanağa geçirtmek şartlarının bulunması gerektiğini, bununla birlikte davacının iptalini talep ettiği genel kurulda, olumsuz görüş bildirerek olumsuz oy kullanmış olduğunu, fakat muhalefetini tutanağa geçirtmediğini, davanın esasına girilmeden usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, huzur hakkının yönetim kurulunun kanundan doğan bir hakkı olduğunu, TTK’nın 394. maddesine göre, yönetim kurulu üyelerine, tutarı esas sözleşmeyle veya genel kurul kararıyla belirlenmiş olmak şartıyla huzur hakkı, ücret, ikramiye, prim ve yıllık kardan pay ödenebildiğini,huzur hakkı verilmesi için şirketin kar etmesine dahi gerek olmadığını, huzur hakkının fahiş olduğuna ilişkin iddianın asılsız olduğunu,şirketin büyümesi nedeniyle ortaklara kar payı ödenmeyerek banka borçlarının artmasını önlemekte ve şirketin sermaye yapısının güçlendirilmekte olduğunu, bunun bir sonucu olarak da, ortakların kar paylarının sermayeye ilave edilen bedelsiz hisse olarak kendilerine ödendiğini, başka bir deyişle davacının şirkete ortak olduğunda ödediği sermaye payı değeri ile bugünkü sermaye payı değerinin %400 arttığını,ana sözleşmeye aykırı olarak kar payı dağıtılmadığına ilişkin iddianın mesnetsiz olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; iptali talep edilen 8. Nolu kararın, şirket yönetim kurulu üyelerine 15.000-TL huzur hakkı ile %10 prim dağıtılmasına ilişkin olduğu, davalı şirketin 2014 yılı olağan genel kurulunda alınan aynı yöndeki kararların iptal edilmiş olması, davalı şirketin mali yapısı ve kârlılık durumu gözönünde bulundurulduğunda, söz konusu karar ile kârın büyük kısmının yönetici ortaklara eşitsizlik yaratacak şekilde dağıtılacağı,kanuna, sözleşmeye ve dürüstlük kuralarına aykırılık teşkil edeceği gerekçesiyle, davanın kabulü ile davalı şirketin 25/03/2016 tarihinde yapılan olağan genel kurulunun 8 no.lu maddesi ile görüşülüp alınan yönetim kurulu üyelerine huzur hakkı ve prim ödemesine ilişkin kararın iptaline karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili; davacının iptalini talep ettiği genel kurulda olumsuz görüş bildirerek olumsuz oy kullandığını, fakat muhalefetini tutanağa geçirtmediğini, iptaline karar verilen gündemin 8 no.lu maddesinde her bir yönetim kurulu üyesine 15.000 TL huzur hakkı ve prim ödenmesine dair karar verildiğini, oysa müvekkili şirketin geçmiş yıllara ait genel kurul tutanakları değerlendirildiğinde görüleceği üzere, 2012 yılında 20.000- TL ve geçmiş 3 yıllık başarıları nedeniyle 200.000- TL prim ödenmesine ilişkin karar verildiğini ve bu kararın oy birliği ile alındığını, 2012 yılında yapılan huzur hakkı ödemesi ile ilgili bir itiraz yapılmamış olması davacının kötü niyetli olduğunu gösterdiğini, tespit edilen rakamın 2012 yılında oy birliği ile tespit edilen rakamdan %25 daha düşük olduğunu, buna rağmen mahkemece bu husustaki itirazları dikkate alınmadan hatalı şekilde hüküm kurulduğunu, mahkemece iptaline karar verilen 8 no’lu kararın birisinin de Mercedes Benz tarafından ödenen yıllık hedef ve performans primininin %10’unun yönetim kurulu üyelerine ödenmesine ilişkin olduğunu, müvekkili şirketin, bayisi olduğu Mercedes Benz‘den ancak hedefleri tutturduğu takdirde prim hak ettiğini, bu hedefin tutturulmasında yöneticilerin çok büyük katkısının bulunduğunu, dolayısıyla hedeflerin tutturulması ve prime hak kazanılması başarısının tümüyle yönetim kurulu başkan ve üyelerinin istikrarlı ve başarılı çalışmalarının ürünü olduğunu, diğer yandan, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunun da somut olaydaki uyuşmazlığın çözümüne katkı sağlayacak mahiyette olmadığını, mahkemece yönetim kurulunun şahsi kefil olmaları durumunu hiç irdelemediğini, somut olayda pay sahipleri arasında taşıdıkları sorumluluk açısından eşitlik bulunmadığını, davacının hiçbir riski yokken, diğer pay sahibi yönetim kurulu üyelerinin tüm malvarlıklarının risk altında olduğunu, mahkemece iptaline karar verilen huzur hakkının dağıtılması için şirketin kar etmesi bile aranmazken, bilirkişilerin nasıl olup bunun eşitsizliğe yol açtığını tespit etmelerinin izaha muhtaç olduğunu belirterek, kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE : Dava, davalı şirketin 25.03.2016 tarihli olağan genel kurulunda alınan, şirket yönetim kurulu üyelerine aylık 15.000-TL huzur hakkı ödenmesi ve hedef performans priminin %10’u kadar tutarın yönetim kurulu üyelerine eşit olarak dağıtılmasına ilişkin 8 numaralı genel kurul kararının iptali istemine ilişkindir. 6102 sayılı TTK.nun 445. maddesi hükmüne göre; kanun ve esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine iptal davası açılabilir. Aynı yasanın 446. maddesine göre iptal davası açılabilmesi için, toplantıya katılmak, olumsuz oy vermek ve muhalefetini tutanağa geçirtmek şartlarının birlikte bulunması gerekmektedir. Oylama öncesi yapılan görüşmeler sırasında bir öneriye karşı olunduğunun belirtilmesi veya ret oyu kullanılması, alınan karara muhalif olunduğu anlamına gelmez. Somut olayda; davacı ortak 25.03.2016 tarihli genel kurulda kendisini vekili aracılığıyla temsil ettirmiş, davacı vekili iptali istenen yönetim kurulu üyelerine aylık 15.000-TL huzur hakkı ve performans priminin %10’u oranında ödeme yapılmasına ilişkin gündemin 8. maddesine yönelik olarak, henüz karar alınmadan önce karşı çıkarak peşin muhalefette bulunmuştur. Davacı vekili tarafından muhalefet şerhi veya muhalefet şerhi anlamına gelebilecek bir beyanda bulunulmamış, ayrıca bu husus yazılı olarak da bildirilmemiştir. Bu şekildeki muhalefet, öneriye karşı çıkma niteliğinde olup, kararın alınmasından sonra yapılmış bir karşı çıkma veya muhalefet şerhi bulunmadığından, iptal davası açabilmek için zorunlu olan alınan kararlara muhalif kalma koşulu yerine getirilmemiştir. Bu durumda alınan kararlar yönünden davanın dava şartı yokluğunda reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi isabetli değildir. Açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, belirtilen hususlar yeniden yargılama gerektirmediğinden, kararın kaldırılarak davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/630 Esas-2018/1185 Karar sayılı ve 13/12/2018 tarihli hükmünün, HMK.’nun 353(1)b-2 maddesi gereği KALDIRILMASINA; “Dava şartı yokluğundan davanın USULDEN REDDİNE “İlk Derece yargılamasına ilişkin olarak; “Alınması gereken 59,30- TL nispi karar ve ilam harcından 29,20-TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 30,10- TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,Davalı vekili için AAÜT uyarınca takdir olunan 4.080-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, Karar kesinleştiğinde ve talep halinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine”İstinaf yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan 44,40-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, davalı tarafça yapılan 35-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 02/04/2021