Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/38 E. 2021/134 K. 02.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/38
KARAR NO: 2021/134
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/04/2018
NUMARASI : 2013/195 Esas – 2018/344 Karar
DAVA: Alacak
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 02/02/2021
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; davalı şirket ile müvekkili arasında imzalanan 27.05.2005 tarihli protokol eki ve niteliğindeki 03.11.2008 tarihli akaryakıt bayilik sözleşmesi ile davalının 27.05.2005 tarihinden itibaren 15 yıl süreyle bayilik faaliyeti yapacağının kararlaştırıldığını, müvekkilinin davalının gerek alt yapısal, gerekse işlevsel anlamda daha iyi bir seviyeye ulaşması için her türlü masrafını kendisi karşılayarak bir kısım sabit yatırım yaptığını, bu yatırımların taşınmazla bütünleşen ya da bulundukları yerden ayrıştırılması halinde ekonomik değer ifade etmeyecek türden yatırımlar olduğunu, ayrıca akaryakıt istasyonunun gelişimine ve işletilmesine katkı anlamında inkişaf bedeli ödemesi yapıldığını, müvekkili şirketin bu yatırım ve inkişaf bedeli ödemelerini yapmadan evvel, davalının 27.05.2005 tarihli protokol ile öngörülen bayilik süresini dikkate alarak o istasyonun kaç yıl boyunca kendisine hizmet etmek zorunda olduğunu tespit edip, istasyona yapacağı sabit ve nakdi yatırımların tutarlarını buna göre hesapladığını, müvekkil şirketin akdedilmiş protokol ve sözleşme kapsamında üstlenmiş olduğu edimleri eksiksiz olarak yerine getirdiğini, dava konusu akaryakıt istasyonuna sabit yatırımlar ve inkişaf bedeli ödemesi yaptığını, Rekabet Kurulu’nun öngördüğü şekilde dikey ilişkinin sonlandırılması suretiyle bayiilik ilişkisi ile ilintili tüm sözleşmelerin birlikte ve öngörülen zamandan önce neticelendirilmesi sonucunda, müvekkili şirketin peşinen ve sözleşme süresi öngörülerek yapmış olduğu yatırımların ve inkişaf bedeli ödemelerinin, geçersiz ve müvekkil şirketin yararlanamayacağı süreye karşılık gelen kısmının, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre faiz ve semereleri ile birlikte müvekkil şirkete iadesinin gerektiğini, buna göre sabit yatırım bedelinin geçersiz ve müvekkili şirket tarafından kullanılmayacak sözleşme süresine karşılık gelen kısmının, müvekkili şirketçe kıstelyevm hesabına göre 575.996,23 TL olarak hesap edildiğini, ödenen inkişaf bedelinin ise müvekkili şirketin kıstelyevm hesabına göre bakiye süreye isabet eden kısmının 385.882,33 TL olduğunu belirterek, 575.996.23 TL tutarındaki sabit yatırım bedeli ile 385.882,33 TL inkişaf bedelinin, harcama ve ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek avans faizi ve faizin KDV’si ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: “Davacının dava konusu ariyetlere ilişkin 18/07/2012 tarih ve 575.996,23 TL tutarındaki faturayı davalıya keserek ticari defterlerine usulüne uygun olarak kaydettiği, dava tarihi itibariyle davacının davalı yandan 959.732,44 TL cari hesap alacağının olduğu, taraflar arasında imzalanan 27/07/2005 tarihli protokol kapsamındaki taahhütlerin 27/07/2020 tarihinde sonlanacağı, protokol imza tarihi olan 27/07/2005 tarihi ile dava tarihi olan 20/06/2013 tarihleri arasında 2885 takvim günü süre geçtiği belirlendiğinden, davacı tarafın hak mahrumu kaldığı sürenin 2594 takvim günü olduğu, sabit yatırım bedelinin, geçersiz ve davacı şirket tarafından kullanılamayacak sözleşme süresine karşılık gelen kısmının kıstelyevm hesabına göre 488.132,40.-TL+87.863,83 (KDV) 575.996,23 TL olduğu, ancak 18/07/2012 tarihli sabit yatırım faturasının ekinde yer alan varlıklardan ekipman jenaratörün ariyet malzeme listesi dâhilinde bulunmadığı tespit edildiğinden jeneratör bedeli olarak gösterilen KDV hariç 8.000,00 TL’nin, sabit yatırım bedeli olarak hesaplanan 488.132,40 TL’den düşüldükten sonra kalan KDV hariç 480.132,40 TL’nin davacının kadri marufunda olduğu, bu bedelin taraflar arasında imzalanan protokol hükümleri çerçevesinde 15 yıl süreli (5479 takvim günü) olduğu dikkate alındığında, sabit yatırım bedelinin günlük, (KDV hariç) 480.132,40 TL/5479=87,63 TL olduğu, protokol tarihi ile dava tarihi arasındaki 2885 takvim günü dikkate alındığında sabit yatırım bedelinin 2885×87,63 TL=252.816,57 TL+KDV tutarındaki kısmının protokol hükümleri çerçevesinde davacı tarafın yaptığı sabit yatırım bedelinden düşülmesi gerektiği, davacı tarafın protokol esasları dahilinde hak mahrumiyeti yaşadığı sürenin ise, dava tarihi olan 20/06/2013 tarihi ile protokol hükümlerinin sona ereceği 27/07/2020 tarihi arasında kalan 2594 takvim günü olduğu dikkate alındığında, hak mahrumiyeti tutarının 2594×87,63 TL= 227.315,83 TL+KDV olmak üzere 268.232,68 TL olduğu, davacı tarafından söz konusu taşınmaz üzerinde inşa edilen akaryakıt istasyonuna yapılan inkişaf bedeli ödemesinin bölge özelliği ve konumu itibariyle istasyonun gelişimine ve işletilmesine katkı sağladığı, mahallen yapılan keşif aşamasında davacı tarafından inşa edilen ancak kullanılmayan malzemeler ve cihazların davacıya teslim edildiği yönünde herhangi bir bilgiye ulaşılamadığı için söz konusu cihaz veya ekipman kapsamındaki … markalı fiyat panosu ve istasyon kurumsal uygulama imalatının hurda bedelinin yaklaşık olarak 500,00 TL, Teknoteks marka hava ve su ünitesinin hurda bedelinin yaklaşık olarak 150,00 TL, … marka 3 adet akaryakıt pompasının hurda bedelinin 1.500,00 TL olmak üzere toplam 2.150,00 TL hurda bedelinin olabileceği, mahallen yapılan keşif aşamasında davacı tarafından inşa edilen ancak … petrol istasyonu tarafından kullanılan söz konusu cihaz veya ekipmanın sovtaj bedelinin ise, mevcut yapının yıkımı ile bu yıkımdan ortaya çıkacak moloz nakli gibi maliyetler esas alındığında, sovtaj bedelinin ekonomik olamayacağı, akaryakıt tanklarında kullanılan malzeme kalınlığı ile ebatları esas alınarak yapılacak ağırlık tahkikine göre hurda bedelinin ortaya çıkabileceği, ancak mevcut saha betonunun kırılarak, kazı yapılması, daha sonra vinç yardımı ile depoların dışarı çıkarılması ve nakliyesi, kırılan betonun yenilenmesi gerektiği dikkate alındığında söz konusu depolara ait sovtaj bedelinin de ekonomik olamayacağı, bu kapsamda davacı alacağının toplam 834.788,91 TL olduğu” gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: İstinaf yoluna başvuran davacı vekili; mahkemece sabit yatırım talep tutarından jeneratör bedeli düşülerek kalan süreye isabet eden kısma hükmedildiğini, oysa bu bedelin tamamının, müvekkilinin kullanamayacağı 2594 günlük süreye karşılık gelen tutar olduğunu, ayrıca inkişaf bedelinin istasyonun gelişimi ve işletilmesine katkı sağladığı kabul edilmesine rağmen inkişaf bedeline ilişkin herhangi bir hüküm kurulmadığını belirterek, kararın kaldırılarak tüm talepleri yönünden davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, taraflar arasında imzalanan protokol ve akaryakıt bayilik sözleşmesinin Rekabet Kurumunun kararı gereğince süresinden önce sona ermesi sebebiyle, davacı tarafından sözleşme kapsamında yapılan ve ödenen ancak geçersiz ve davacı tarafından kullanılamayacak süreye tekabül eden sabit yatırım bedeli ile inkişaf bedelinin sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre tahsili istemine ilişkindir. Somut olayda; davacı ile davalı arasında 27.07.2005 tarihli protokol imzalandığı, protokolün 2. maddesiyle 15 yıllık süreyle bayilik adı altında ticari faaliyet yapılmasının öngörüldüğü, protokolün inkişaf başlıklı 6. maddesinde, PO tarafından münhasıran mezkur satış yerinin ticari faaliyetinin inkişafında kullanılmak üzere 1.000.000-USD tutarında ticari inkişaf bedelinin bayi adayına maddedeki koşullarla kısım kısım ödenmesinin kararlaştırıldığı, fesih sonuçları başlıklı 12. maddesinde ise bu protokol ve/veya buna uygun akdedilmiş bayilik sözleşmesinin, PO tarafından haklı nedenle feshi veya iş bu protokol ve/veya buna uygun olarak akdedilmiş bayilik sözleşmesinin bayi adayı tarafından tek taraflı olarak feshi halinde, bayi adayının PO’ya, 3.000.000-USD cezai şart ödemeyi, satış yerinde PO tarafından kendisine ariyet olarak verilen malzeme ve teçhizatı ve montajı yapılan tüm sökülebilecek malzeme ve teçhizatı aynen iade etmeyi, iade edemiyorsa PO tarafından tespit edilen rayiç bedellerini ödemeyi ve yine varsa PO tarafından yapılan sabit yatırımların (bina, kanopi, saha betonu gibi) ödeme tarihindeki değerler ile belirlenecek bedellerini ödemeyi, PO tarafından kendisine verilen ticari inkişaf bedelinin tamamının ya da bakiyesinin tamamen muaccel olacağını ve mezkur ticari inkişaf bedelinin tamamını ya da bakiyesini fesih tarihinden itibaren 2 (iki) işgünü içerisinde geri ödeme tarihindeki MB döviz satış kuru karşılığı olarak PO’ya iadeden ödemeyi, protokol ve/veya buna uygun akdedilmiş bayilik sözleşmesinin, PO tarafından 11. maddenin, (b) fıkrası gereğince (tarafların iradesi dışındaki nedenlerle) feshi halinde veya işbu protokol ve/veya buna uygun olarak akdedilmiş bayilik sözleşmesinin bayi adayı tarafından tek taraflı olarak feshi halinde, bayi adayının PO tarafından kendisine ödenmiş olan ticari inkişaf bedelinin işlememiş protokol süresine tekabül eden kısmını fesih tarihinden itibaren 2 (iki) iş günü içinde geri ödeme tarihindeki MB döviz satış kuru üzerinden ödemeyi taahhüt ettiği görülmüştür. Taraflar arasında söz konusu protokol gereğince 03.11.2008 tarihli istasyonlu bayilik sözleşmesi akdedilmiş; Rekabet Kurulunun 2002/2 sayılı tebliği nedeniyle imzalanan 02.06.2010 tarihli zeyilnamede ise; inkişaf bedelinin 750.000-USD’lik kısmının bayiye ödenmiş olduğu belirtilerek, taraflar arasındaki dikey ilişkinin süresinin 10 yıl olduğu, bayinin ilk 5. yıl sonunda fesih hakkını kullanması halinde, inkişaf bedelinin kalan 10 yıllık süreye isabet eden kısmı ile PO tarafından istasyona yapılan yatırımların işlememiş süreye isabet eden kısmının kıstelyevm usulüne göre bayi tarafından ödeneceği, 10. yılın sonunda bayilik sözleşmesinin yenilenmemesi halinde ise yatırım ve inkişaf bedelinin son beş yıla isabet eden yatırım ve inkişaf bedellerinin aynı usulle bayi tarafından PO’ya ödeneceği hususlarının kararlaştırıldığı; taraflar arasında yazılı bir fesih işlemi bulunmadığı, ancak istasyonun bulunduğu taşınmazda kiracı konumunda bulunan davalı şirketin talebi üzerine bayilik lisansının 16.05.2012 tarihinde iptal edildiği, bu tarihten sonra istasyonda Class Oil bayisi Tusem Petrol’ün faaliyete geçtiği anlaşılmaktadır.Rekabet Kurulunun 14.07.2002 tarihli Dikey Anlaşmalara İlişkin 2002/2 Numaralı Tebliğinin 5. maddesinde, alıcıya getirilen rekabet etmeme yükümlülüğünün 5 yıldan uzun olamayacağı belirtilmiştir. Tebliğin konusu olan dikey anlaşmalar, taraflar arasındaki bayilik, intifa hakkı, kira, emanet, kredi ve benzeri sözleşmelerden oluşan hukuki ve iktisadi ilişkilerin bütünüdür. Rekabet Kurulu 2003/3 sayılı tebliğinde ise, dikey anlaşmalarda yer alan muafiyet süresinin (rekabet etmeme yükümlülüğü süresi) rekabet mevzuatına uygun hale getirilmesi için 18.09.2005 tarihine kadar bir geçiş dönemi öngörmüştür. Bu nedenle Rekabet Kurulunun 2003/3 sayılı tebliğinde muafiyet süresi olarak belirttiği 18.09.2005 tarihinden sonra 4054 sayılı yasanın 5. maddesine göre 5 yıldan uzun süreli veya belirsiz süreli sözleşmeler hüküm ifade etmeyecektir. Dolayısıyla somut olay bakımından da sözleşme süre sonu 18.09.2010’dur. Davacı ise 27.07.2205 tarihli protokol hükümlerine göre öngörülen 15 yıllık süre için yaptığı sabit yatırım bedeli ile inkişaf bedelinin kullanılmayan bakiye süreye isabet eden kısmını talep etmiştir. Dolayısıyla taraflar arasında imzalanan zeyilnamenin açık hükümleri ve istasyonun halen dava dışı dağıtıcı bayisi eliyle işletilmekte olması karşısında, davacının bakiye süreye isabet eden sabit yatırım bedeli ile inkişaf bedelini talep hakkının bulunduğu kabul edilmelidir. İlk derece mahkemesince bilirkişi incelemesi yaptırılmış ise de, rapor hüküm kurmaya elverişli değildir. Davacının davalıya ödemiş olduğu sabit yatırım bedeli ile inkişaf bedeli tutarları tespit edilmediği gibi, inkişaf bedelinin istasyonun gelişimi ve işletilmesine katkı sağladığı kabul edilmesine rağmen, inkişaf bedeline ilişkin herhangi bir hesaplama da yapılmadığı görülmüştür. Bilindiği üzere çözümü özel bilgi veya teknik bilgi gerektiren hususlarda bilirkişi incelemesi yaptırılması zorunlu olup, inkişaf bedeli talebi konusunda hiçbir değerlendirme içermeyen rapor esas alınarak, dayanağı ve gerekçesi de gösterilmeksizin bu hususta davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru değildir. Bilindiği üzere 6100 sayılı HMK’nın 297 ve 298. maddeleri uyarınca mahkeme kararları, asgari olarak iki tarafın iddia ve savunmalarının özetlerini, incelenen maddi ve hukuki olayın özünü, mahkemeyi sonuca götüren gerekçelerin neler olduğu hususlarını ihtiva etmelidir. Anayasanın 141. maddesinin 3. fıkrası hükmü de mahkeme kararlarının gerekçeli olması gerektiğini düzenlemektedir. Dolayısıyla gerekçe, bir hükmün olmazsa olmaz unsurudur. Taraflar, ancak kararlara konulması gereken gerekçeler sayesinde hükmün hangi maddi ve hukuki nedene dayandırıldığını anlayabilirler. Ayrıca, karar aleyhine yasa yollarına başvurulduğunda da denetim sırasında gerekçe sayesinde kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığı denetlenebilir. HMK’nın 297/1-c maddesi gereğince hükümde; taraflar arasındaki çekişmeli vakıalar, bu vakıalar hakkında toplanan delillerin neler olduğu, toplanan delillerin ne suretle tartışılıp değerlendirildiği, bunun sonucunda hangi vakıaların sabit görüldüğü, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin neler olduğunun gösterilmesi zorunludur. Bu itibarla, denetime elverişli nitelikte olmayan bir kararla ilgili olarak istinaf denetim ve yargılaması yapılarak bir hüküm verilemeyecektir. Kararın gerekçesiz olması, gerekçe ile hüküm çelişkisi olması kamu düzenine ilişkin bir aykırılık olup, delillerin hiç değerlendirilmemiş olduğu derecesinde yargılama işlemlerinin eksik bırakıldığının kabulü gerekmektedir. Bu kapsamda somut olayda inceleme konusu kararda davacının inkişaf bedeli istemine ilişkin hiçbir gerekçe ve değerlendirmeye yer verilmeksizin, hükümde de dava konusu olmayan, niteliği belirtilmeyen “hak mahrumiyeti” üzerinden karar verilmiştir. Yine kısmen kabul edilen kısımda alacak kalemleri belirtilmediği halde, reddedilen kısımda belirtilmek suretiyle hükmün infazında tereddüt oluşturulmuştur.Öte yandan davalı şirketin halen faal olup olmadığının tespiti bakımından güncel ticaret sicil kayıtları da getirtilmelidir. Açıklanan nedenlerle; uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, kararın kaldırılarak dava yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/195 Esas – 2018/344 Karar sayılı ve 16/04/2018 Tarihli hükmünün, HMK.’nun 353(1)a-6 maddesi gereği KALDIRILMASINA; “Davanın yeniden görülmek üzere mahkemesine gönderilmesine”İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan 35,90-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 353(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 02/02/2021