Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/320 E. 2019/408 K. 21.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/320
KARAR NO : 2019/408
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/12/2018 (Ara Karar)
NUMARASI : 2018/283 Esas
DAVA : Şirketin Feshi
TALEP : İhtiyati Tedbir
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 21/03/2019
İlk derece mahkemesince ihtiyati tedbir talebinin reddine yönelik olarak verilen ara kararın ihtiyati tedbir isteyen/davacılar vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü.
DAVA:İhtiyati tedbir isteyen/davacılar vekili, davalı şirket ile dava dışı … A.Ş.’nin yönetim kurullarının 02/06/2017 tarihinde birleşme kararı aldığını, birleşme sonucunda davalının devrolunan şirket olarak tasfiyesiz infisah edeceğini, asıl amacın ise davalı şirketin % 47,5 hissesine sahip olduğu … A.Ş’nin mal varlıklarını değerinin altında dava dışı… A.Ş’ne devretmek olduğunu, … A.Ş’nin davalı şirketin ve dava dışı …A.Ş’nin çoğunluk hissesini ve yönetimini elinde bulundurmakta olduğunu, Holding yönetimi tarafından davalı şirketin bilinçli bir şekilde faaliyetsiz bırakılması neticesinde … Yakın İzleme Pazarı’na alındığını, bu nedenle şirketin hisse değerinin 1,70 TL civarından 0,47 TL civarına düştüğünü ve küçük yatırımcının %72,35 oranında zarara uğradığını, birleşmenin tek çözüm olarak gösterilmeye çalışıldığını, ancak öyle olmadığını, davalı şirket tarafından KAP’na bildirilen birleşme raporlarının hatalı ve eksik değerlendirmeler içerdiğini, …A.Ş. yöneticileri tarafından davalı şirket hisseleri değerinin çok altında, buna karşılık … A.Ş’nin hisseleri ise olması gerekenden daha yüksek tutarda belirlenmek suretiyle çoğunluk gücünün kötüye kullanıldığını, müvekkillerinin şirketi kurtarabilmek için olağanüstü genel kurul çağrısı yaptıklarını, bu çağrı üzerine 06/02/2018 tarihinde olağaüstü genel kurul yapıldığını, ancak şirket yönetiminin çoğunluk oyunu kötüye kullanmak yoluyla genel kuruldan karar çıkarılmasını engellediğini ileri sürerek davalı şirketin haklı nedenle feshine veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüm olarak müvekkillerinin şirketten çıkarılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili 03/12/2018 tarihli dilekçesi ile, davalı şirketin malvarlığının azalmaması, satışın önlenmesi, koruma altına alınmasını temin etmek ve şirketin borçlandırılması, içinin boşaltılması gibi her türlü işlemi önlemek amacıyla şirketin tüm malvarlığı üzerine ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
ASLİ MÜDAHALE: Asli müdahiller vekili, davalı şirketin feshine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, davacı tarafın bu davayı açabilmesi için gerekli hisse oranına sözde haklı sebeplerin ortaya çıktığı anda da sahip olmaları gerektiğini, dolayısıyla öncelikle bu hususun tespitinin gerektiğini, ayrıca şirket hisse değerinin davacı tarafın iddia ettiğinin çok altında olduğunun genel kurul toplantı çağrısı için şirkete bizzat davacı tarafça ibraz edilen hesap ekstrelerinde de görülmekte olduğunu, davacı tarafça ileri sürülen nedenlerin pek çok ortağı olan halka açık bir şirket için fesih nedeni olmadığını, davacıların kanunda öngörülen, TTK’nun kendilerine tanıdığı azınlık haklarından 09/02/2018 tarihli genel kurul toplantısı haricinde hiçbirisini kullanmadıklarını ve özel hükümlerden kaynaklı hiçbir dava yoluna başvurmadıklarını, kötüniyetli olan davacıların 09/02/2018 tarihinden önceki genel kurul toplantılarına da katılmadıklarını, müvekkil şirketin yasal olarak faaliyetsiz kalmadığını, borsa yönetimi tarafından aktif bir faaliyeti olmadığı gerekçesiyle pazar değişikliği yapıldığını, bunun da haklı nedenle fesih gerekçesi olamayacağını, sektör kaynaklı daralmalar neticesinde müvekkilinin rekabet gücünün azalmasının kötü yönetimle ilişkilendirilemeyeceğini, müvekkili yöneticilerinin kötüye giden iktisadi durumu derhal düzeltmek için birleşme görüşmelerine başladığını ve KAP’nda bu hususu yatırımcılarla paylaştığını, şirketin faaliyetine devam etmekte olduğunu, davacıların zarar ettiği iddiasının da doğru olmadığını, ayrıca geçerli bir birleşme kararı bulunmamakta olduğunu, birleşmeye ilişkin olarak değişim oranlarının belirlenmesinde müvekkil şirketin en küçük bir müdahalesi, katkısı ve kararının bulunmamakta olduğunu, her iki şirketin değerlemesini SPK’nun saptamış olduğu yetkili kuruluşların yaptığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ:İlk derece mahkemesinin 27/12/2018 tarihli ara kararı ile, talebin HMK’nun 389. maddesi ve TTK çerçevesinde nazara alındığı, şirketin tüzel kişiliğinin devam ettiği, henüz birleşmenin söz konusu olmadığı, şirketin hisselerinin işlem gördüğü borsadaki pazar değişikliğinin şirketin faaliyetlerinin tatil edildiği ya da durdurulduğu anlamına gelmeyeceği, davacıların toplam hisse miktarları ve şirketin kalan hissedarlarının toplam pay oranları ve şirketin ticarete devam eden bir şirket olduğu nazara alınarak verilecek ihtiyati tedbirin şirketin faaliyetlerini büyük ölçüde engelleyeceği, bu çerçevede ihtiyati tedbir kararının yerinde olmayacağı, HMK’nun 390. madde gereğince de haklılığın yaklaşık ispatının bu aşamada söz konusu olmadığı gerekçesiyle ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:İhtiyati tedbir isteyen/davacılar vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; 1-Davalı şirket tarafından yapılan birleşme başvurusunun Sermaye Piyasası Kurulunca incelenerek 20.09.2018 tarih 2018/40 sayılı Bültende “Kurul Kararı” açıklandığını, söz konusu Bültende, birleşme başvurusunda bulunan davalı şirket ile dava dışı … A.Ş’ne, ayrıca şirket yönetim kurulu başkan ve üyelerine de İPC uygulanmasına karar verdiğini, birleşme talebinin reddedildiğini, 2- Mahkemenin, şirketin Borsa’da işlem görmeye devam ettiği sanmakta olduğunu, oysa şirketin borsa kotundan dahi çıkarıldığını, şirket hisseleri Borsa’da hiçbir şekilde işlem görmemekte olduğunu, Sermaye Piyasası Kurulunca idari para cezası uygulanmasından sonra; …A.Ş. Yönetim Kurulu tarafından da davalı şirketin kottan çıkarılmasına 30/11/2018 tarihinde karar verildiğini, 3-Mahkemenin ihtiyati tedbir kararının, şirketin faaliyetlerini büyük ölçüde engelleyeceği yönündeki gerekçesinin de gerçekçi olmadığını, zira, personeli bulunmayan, faaliyetsizlik nedeniyle Borsa Kotundan atılan bir şirketin; zaten şirket faaliyetleri bulunmamakta olduğunu, 4-Personel çalıştırmayan ve faaliyeti bulunmayan davalı şirketin üç iştirakinin bulunmakta olduğunu, bu iştiraklerinden biri olan … A.Ş’nin % 47,5 hissesine sahip olduğunu ve bu şirketin …Merkezine sahip olduğunu, İş Merkezinin yıllık kira geliri 5.000.000 Euro olup; davalı şirketin hissesine düşen kira geliri 2.375.000 Euro olduğunu, davalı şirketin faaliyetsizlikten dolayı personel ve yönetim gideri olmadığını, yıllık 2.375.000 Euro kira geliri olmasına rağmen; bilançoda “kur farkı zararı” yazmakta olduğunu, oysa, davalı şirketin net kira (yıllık borç ödemesi çıktıktan sonra) gelirinden dolayı kârda olması gerekmekte olduğunu, ancak şirket Yönetim Kurulunun kötüniyetle “kur farkı” adı altında zararda göstermekte ve kâr payı dağıtılmasını engellemekte olduğunu,5-Şirket iştiraklerinin satılması ve kur farkı zararı adı altında yüksek ve gerçek dışı zararlar göstermek suretiyle şirketin içinin boşaltılmasının mümkün olduğunu, küçük yatırımcı olan müvekkillerin haklarını korumak için ihtiyati tedbir uygulanmasını istemek zaruriyetinin oluştuğunu, müvekkillerinin dava sonucunda elde edecekleri çıkış bedellerini güvence altına almak için şirketin mal varlıkları üzerinde ihtiyati tedbir uygulanması gerekmekte olduğunu belirterek ilk derece mahkemesinin ara kararının kaldırılmasına ve müvekkillerinin haklarını korumak, şirketin borçlanmasını, gayrimenkullerini satmasını önlemek amacıyla; davalı şirketin % 47,5 hissesine sahip olduğu … Mah. … Cad. No:… adresinde 61.473 m² kullanım alanı olan … Merkezinin tüm mal varlıkları ile 2019 yılı kira gelirinden davalı şirket payına düşen kısmı üzerine ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE: Talep, anonim şirketin feshi istemiyle açılan davada, şirketin % 47,5 hissesine sahip olduğu ileri sürülen bir iş merkezinin tüm mal varlıkları ile 2019 yılı kira gelirinden davalı şirket payına düşen kısmı üzerine ihtiyati tedbir konulması istemine ilişkindir.İlk Derece Mahkemesi, yukarıda açıklanan gerekçelerle ihtiyati tedbir talebinin reddine karar vermiştir.HMK’nın 389. Maddesi uyarınca, “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyat tedbir kararı verilebilir. “şeklindedir.Aynı yasanın 390/3 maddesi,” Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkca belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” düzenlemesini içermektedir.Somut olayda, şirketin fesih ve tasfiyesi talep edilmekle, şirketin tüm mal varlığı dolaylı olarak davanın konusu kapsamında olmakla birlikte, üzerine ve kira gelirine tedbir konulması talep edilen taşınmazın davalı şirket adına değil davalı şirketin hissedarı olduğu başka bir şirket adına kayıtlı olduğu belirtilmiş olup, bu durumda tedbire konu taşınmazın doğrudan dava konusu olmadığı anlaşıldığı gibi; iddia, savunma ve tüm deliller değerlendirildiğinde dosyanın geldiği aşama itibariyle davacı haklılığının yaklaşık ispatının da sağlanamadığı, bu durumda ilk derece mahkemesinin ihtiyati tedbir talebinin reddi yönündeki ara kararında bir isabetsizlik bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmış olup, açıklanan bu gerekçelerle ihtiyati tedbir isteyen/davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine yönelik aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: İhtiyati tedbir isteyen/davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,Peşin harcın karar harcına mahsubuna başkaca harç alınmasına yer olmadığına, Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile HMK’nun 362.f maddesi uyarınca kesin olmak üzere karar verildi. 21/03/2019