Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/313 E. 2021/338 K. 09.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/313
KARAR NO : 2021/338
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/11/2018
NUMARASI: 2017/433 Esas 2018/1259 Karar
DAVA Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİH: 09/03/2021
Davanın reddine ilişkin hükmün davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; davalı şirketin 30.03.2017 tarihinde gerçekleştirilen olağan genel kurul toplantısında alınan kararların kanunun emredici hükümlerine ve dürüstlük kurallarına aykırı olduğunu, şirketin borca batık durumda olduğunu, İstanbul 3. ATM nin 2016/666 esas sayılı dosyasında mahkemece alınan bilirkişi incelemesi ile bu durumun sabit olduğunu,YK nun TTK 376/3 maddesi gereğince davalı şirketin iflasını istemek zorunda olduğunu, genel kurul tarafından tasfiye kararı alınmasının hukuken mümkün olmadığını, genel kurulda alınan 9 nolu kararın iptalini, ayrıca TTK 542/1 maddesi gereğince tasfiye memurunun bilanço çıkartması ve şirketin iflasını istemesi gerektiğinden genel kurulun 10.maddesinin iptalini, finansal rapor ve tabloların eksik ve davalı şirketin gerçek durumunu yansıtmadığından aynı tarihli genel kurulda alınan 2,3,4,6 ve 8 nolu kararlarında iptalini davacı tarafından farklı gerekçelerle 2015 yılında alınan genel kurul kararlarının iptali için İstanbul 3. ATM nin 2016/676 E. Sayılı dosyası ile dava açıldığını, her iki dava arasında irtibat bulunduğunu her iki davanın birleştirilmesini 30.03.2017 tarihinde yapılan 2016 yılına ilişkin genel kurulda alınan 2,3,4,6,8,9,10 nolu kararların iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili, davacının iddiasını İstanbul 3. ATM nde alınan bilirkişi raporundaki borca batıklığa dayandırdığını, TTK 376/3 maddesi gereğince borca batık durumunu ortadan kaldıracak tutardaki şirket borçlarının alacakları, alacaklıların sırasının diğer tüm alacaklıların sırasından sonraki sıraya konulmasını kabul ederse iflas için başvuru zorunluluğunun ortadan kalkacağını, şirketin sermayesi 66.000.000-TL 30.03.2017 tarihli bilançoya göre pasifinin- 113.524.170 TL lik kısmının ortaklara olan borçların oluşturduğunu, şirket alacaklısı ortaklar … alacaklarının sırasının diğer tüm alacaklılardan sonraya konulmasını kabul ettiklerini, ortakların, alacaklarının öncelikli olarak şirket zararlarının kapatılmasında kullanılmasını, üçüncü şahıslara olan borcun bitiminden sonra kalan bakiye olursa alacaklarının dikkate alınması, aksi takdirde eksilen sermayenin tamamlanması yönünde talepleri olduğunu beyan ettiklerini, şirketin üçüncü kişilere borcunun bulunmadığını, tasfiye dönemi içinde olağanüstü genel kurul kararı alındığını, 05.07.2017 tarihinde de bu genel kurul toplantısının yapılacağını, davacının iptalini istediği 2,3,4,6,8 nolu maddeler yönünden somut bir gerekçe göstermediğini belirterek davanın reddine karar verilmesi talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ :Mahkemece;ibraya ilişkin 4 nolu kararın TTK 436/2 deki yasağı ihlal etmediği,iptal koşullarının oluşmadığı, 6 nolu Yönetim Kurulu üyelerinin seçiminin esas sözleşmenin 10 maddesine uygun objektif iyiniyet koşullarına YK üyeleri hakkında somut veri sunulmadığından iptal koşullarının oluşmadığı, 8 nolu gündem maddesinin YK üyelerine TTK 395 ,396 maddelerine istinaden izin verilmesine ilişkin olup TTK 418/2 maddesi gereğince alındığını, karara muhalif kalan ortaklar ve alacaklıların YK üyelerinin yol açtığı zarara istinaden sorumluluk davası açabileceğini iptal koşullarının oluşmadığını, 9 nolu kararın şirketin feshine ilişkin olup, fesih kararının kanuna ve esas sözleşmeye aykırı olmadığını, TTK 376/3 gereğince borca batıklık bildiriminin yönetim kurulunun devredilemez yetkisi olduğunu, bir ortağın yönetim kurulunun yerine geçerek şirketin borca batıklığını mahkemeye bildiremeyeceğini, şirketin fesih kararının iptal koşullarının oluşmadığını, 10 nolu tasfiyeye giriş bilançosu olarak 30.03.2017 tarihli ilk envanter bilanço olarak kabul edilmesinin ve oy çokluğu ile bu kararın alınması ve genel kurul kararı gereğinec tasfiye memuru tarafından tasfiyeye giriş bilançosunun ilgili yerlere bildirildiğinden 10 nolu maddenin iptal koşullarının oluşmadığı alınan kararların esas sözleşme iyiniyet kurallarına aykırı olmadığından davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ :Davacı vekili;hükme esas alınan raporun eksik incelemeye dayalı olduğunu, bilirkişi raporu ve ek raporunda borca batıklığın tespitinde rayiç değerlerin dikkate alınması gerektiğini, şirketin mal varlığında bulunmayan demirbaşların rayiç değerinin (0) olduğunu, oysa raporda 543.663,20 -TL olarak gösterildiğini, ek raporda da hiçbir teknik analiz yapılmadığını, şirket aktifinde görünen duran ve dönen varlıkların sıfır olduğunu, borca batık şirket hakkında tasfiye kararı alınamayacağını, davalı şirket yönünden TTK 376/3 deki koşulların oluştuğunu, şirket hakkında karar verme yetkisinin Ticaret Mahkemesinde olduğunu, TTK 542/1 maddesinde de tasfiye kararı alındıktan sonra tasfiye memuru şirketin borca batıklığını anlarsa iflas istenmesi gerektiğini, tasfiye aşamasındaki bir şirketin ıslah edilerek iyileştirilmesine yönelik önlem alınmasının hukuken mümkün olmadığını,mahkemenin TTK 542/1-c maddesini gözardı ederek hüküm kurmasının hatalı olduğunu, şirketten alacaklı olan ortakların alacaklarının son sıraya konulması konusundaki yazılı beyanlarının önemi olmadığını tasfiye halindeki şirkette uygulanamayacağını, tasfiye memurunun beyana rağmen iflası isteme zorunluluğu bulunduğunu, ticari defterlerin TMS ve Tekdüzen Hesap planına uygun olmasının finansal rapor ve tabloların gerçeğe uygun olduğunu göstermeyeceğini, rapordan anlaşılacağı üzere davalı şirketin içinin boşaltıldığını,iştirak satışı ile ilgili raporda bir açıklama bulunmadığını, şirketin içini boşaltan yöneticilerin ibra edilmiş olması, şirketle muamele yapma yasağının kaldırılmış olması, şirketin içini boşaltan yöneticilerin yeniden seçilmesinin kanuna, hukuka, ahlaka ve iyiniyet kurallarına aykırı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasına ve haklı davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE :Dava, davalı şirketin 30.03.2017 tarihinde yapılan Genel Kurulunda alınan 2,3,4,6,8,9,10 nolu kararların iptaline karar verilmesine ilişkindir.İptali istenen 2 nolu karar YK faaliyet raporunun onanmasına ilişkindir.Faaliyet raporunun yönetmeliğe uygun olarak hazırlandığı belirlenmiştir.3 nolu karar ise bilançonun tasdikine ilişkin olup;dava konusu yapılan genel kurulda yönetim kurulunun ibrası ile bilançonun tasdiki hususlarının ayrı ayrı oylamaya sunulduğu anlaşılmıştır. Genel kurulda bu konular birbirinden ayrılarak ayrı ayrı oylandığından, verilen kararların da birbirinden ayrı olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Bilanço ve gelir tablosunun davalı şirketin ticari defter ve kayıtlarında ki bilgileri doğru biçimde yansıttığı,davacı vekilinin bilançonun gerçeği yansıtmadığı iddiasının ispatlanamadığı anlaşılmakla 2 ve 3 nolu kararın iptal isteminin reddine karar verilmesin de isabetsizlik yoktur. İptali istenen 4 nolu karar ibraya ilişkin olup ; genel kurulun yapıldığı tarihte YK üyelerinden … dışındakilerin paydaş olmadığı anlaşılmaktadır.Davacının red oyu ve oydan yoksun bulunan adı geçen üyenin oyu hesaba katılmadan ibra mümkün olduğundan iptal nedeni bulunmamaktadır.6 nolu karar ile şirketin yönetim kuruluna ilişkin ana sözleşme değişikliği yapılmış olup şirket yönetim kurulu iki kişi olarak belirlenmiştir.Davacı tarafından,sektöre ilişkin tecrübe donanımları belirtilmeyen ,şirketin finansal ve mal varlığı açısından gerçek durumu yansıtmadığı düşünülen rapor ve tabloların hazırlanmasından sorumlu olan, şirketi zarara uğrattıkları ve iyi yönetemedikleri düşünülen kişilerin atanması nedeniyle davacının muhalif kalınmış isede ,yönetim kurulu seçimi genel kurulun takdirinde olup kararın nisaba uygun alındığı ,seçim kararında bir oydan yoksunluk hali sözkonusu olmadığından iptal istemi yerinde değildir.8 nolu kararda,YK üyelerine TTK 395-396 maddelerinde yazılı bulunan hususlarda izin verilmesine ilişkindir. Yönetim Kurulu üyeleri izin verilmesi bakımından kendileri için yapılan oylamada oy kullanamayacak iseler de ,diğer YK üyelerinin oylamasında oy kullanabilirler . … dışında ortak YK üyesi bulunmadığından nisaba uygun şekilde karar alındığı anlaşılmakla iptal istemi yerinde bulunmamaktadır. Emsal bir yargıtay ilamında “TTK’da oydan yoksunluk haline ilişkin mevcut düzenleme, anonim şirketin pay sahiplerinin oy hakkına ve bunun doğumuna ilişkin 434. ve 435. maddeleri gözetildiğinde istisnai nitelikte olup istisna hükümlerinin yorum yoluyla kapsamının genişletilmesi kaçınılması gereken bir yöntem olduğu ,bu nedenlerle, TTK’nın 436. maddesinde hükme bağlanan oydan yoksunluk halinin uyuşmazlık konusu 10 nolu karar yönünden oluşmadığı”denilmiştir. “Yargıtay 11. HD’nin 2018/1327 Esas-2019/8307 Karar sayılı ve 19/12/2019 tarihli ilamı) oluşmamıştır.9 nolu karar ile şirketin feshine ve tasfiye haline girmesine, tasfiye memuru olarak … seçilmesine oy çokluğu ile karar alınmıştır. TTK 376/2,” son yıllık bilançoya göre sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamından 3/2 sinin zarar sebebiyle karşılıksız kaldığı anlaşıldığı takdirde derhal toplantıya çağrılan genel kurul , sermayenin 3/1 ile yetinme veya sermayenin tamamlanmasına karar vermediği takdirde şirket kendiliğinden sona erer.”hükmünü haizdir.Bu halde bulunan bir şirket münfesih addedilip ,ortaklardan biri şirketin münfesih olduğunun tesbiti ile tasfiye memuru atanmasını isteyebilir.Davacının ” şirketin borca batık olduğu TTK 376 maddesi gereğince işlem yapılması gerekirken şirketin tasfiyeye girmesi ve tasfiye kararı alınmasının TTK nın emredici hükümlerine aykırı olması “nedeni ile muhalif kaldığı anlaşılmaktadır. Esasen Davalı şirketin genel kurulun yapıldığı tarihte borca batık olduğu bilirkişi raporu ile sabittir.Şirket yönetim kurulu tarafından iflas bildirimi yapılmamıştır. Ancak şirket genel kurulunda iflas durumundaki şirketin iyileştirici tedbirler değil fesih kararı alınmıştır. Fesih kararı şirketin faaliyetlerinin son verilmesi anlamına gelmektedir.Şirketin iflasının engellenmesi için ortakların bir kısmının alacaklarından feragat ettiklerinde uyuşmazlık yoktur. Şirket borcunun büyük kısmının ortaklara borç olduğu anlaşılmakla birlikte ,alacaklarından feragat suretiyle şirketin borca batıklıktan çıkarıldığı anlaşılmaktadır.Genel kurulun fesih kararı alması konusunda bir engel bulunmadığı gibi TTK 376/3 maddesi mahkemeye başvuru zorunluluğunu ortadan kaldıracak bir yeniliği de içerdiği gözönünde bulundurulmalıdır.Şirket alacaklılarından bazılarının ,kendi alacaklarını diğer alacaklıların alacaklarının sırasından sonraki sıraya girmesini yazıyla kabul etmeleridir.Bu taahhütlerin tutarı ara bilanço ile ortaya çıkan açığa eşitse iflas bildirimi zorunluluğu yoktur.Bu hükümle şirketin iflastan kurtarılabilmesi imkanı verilmiştir.Davacının emredici hükümlere aykırı bir şekilde fesih tasfiye kararı alındığına yönelik iddiaları yerinde görülmemiştir. Cebri tasfiye olan iflas yerine tasfiye kararı alınmasında ve tasfiye memurlarının da iflas bildiriminde bulunma zorunluluğu bulunduğu gözetildiğinde davacının iptal talebi hukuka uygun değildir.10 nolu karar bir bakıma 9 nolu karar ile ilgili olup tasfiyeye giriş ile ilgili 30.03.2017 tarihli bilanço kar zarar tablosunun ilk envanter ve bilanço olarak görüşülüp , müzakere ve tasdikine oy çokluğu ile karar verilmiştir.Davacının TTK 376 maddesi gereğince işlem yapılması gerekirken şirketin tasfiyeye girmesini kanuna aykırı olduğu ileri sürülmekte ise de ; TTKnun 540 maddesi ile göreve başlayan tasfiye memurunun tasfiye giriş bilançosu düzenlemek envanter çıkarmak zorunda olduğu gözetildiğinde , iş bu kararın genel kurulun yetki ve takdirinde bulunduğu , kanuna ve esas sözleşmeye aykırılık bulunmamaktadır.Açıklanan nedenlerle istinaf nedenleri yerinde görülmeyen davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK ‘nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,Alınması gereken 59,30- TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 44,40- TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90- TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 09/03/2021