Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/310 E. 2019/301 K. 07.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/310
KARAR NO : 2019/301
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/04/2018
NUMARASI : 2018/1177
DAVA : Menfi Tespit(Ticari Kredi Sözleşmesinden Kaynaklanan)
TALEP : İhtiyati Tedbir
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 07/03/2019
İlk derece mahkemesince ihtiyati tedbir talebinin reddine yönelik olarak verilen ara kararın ihtiyati tedbir isteyen/davacılar vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü.
DAVA: İhtiyati tedbir isteyen/davacılar vekili, davalı bankanın müvekkilleri hakkında ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi başlattığını, ancak takip öncesi ve sonrası için talep edilen faiz tutarının fahiş olduğunu, takip yoluyla ilgili şikayette de bulunulmuş olup davanın derdest olduğunu ileri sürerek icra takibinin tedbiren durdurulmasına ve talep edilen hukuka aykırı faizin kaldırılarak kanuna uygun faiz oranının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ: İlk derece mahkemesinin 12/12/2018 tarihli ara kararı ile, dosya kapsamı ve delil durumu itibariyle henüz davacının haklılığının yaklaşık olarak ispat edilemediği ve İİK 72/3. maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında tedbiren takibin durdurulmasına karar verilemeyeceği gerekçesiyle ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:İhtiyati tedbir isteyen/davacılar vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; 1- Davalı tarafça takip talebinde talep edilen temerrüt faizinin (takip öncesi ve takip sonrası işletilen) kanuna aykırı olduğunu ve bu aykırılığın ve kanuna uygun faiz oranının tespitinin gerekmekte olduğunu, böyle bir durumda mahkemenin davacının henüz haklılığının yaklaşık olarak ispat edilmemiş olması nedeni ile ihtiyati tedbir talebinin reddine karar vermesinin hatalı olduğunu, çünkü ipotekli taşınmazların satışı durumunda, müvekkil şirketin uğrayacağı zararı geri almasının aşırı derecede zorlaşacağını, davanın kabulü halinde davaya konu icra borcu miktar olarak değişeceğinden bu aşamada tedbir kararı verilmemesi durumunda karar beklenmeden taşınmazların satılacağını ve müvekkillerinin geri dönüşü imkansız zararlara uğrayabileceğini, 2-Ayrıca ipotekli takip konusu edilen alacağın esası hakkında bir karar verilebilmesi için, öncelikle alacağın net olarak belirlenmesinin gerektiğini, davalı bankanın, KGF teminatına ve borcu yapılandırma imkanına rağmen, kendilerinde bulunan teminat olarak alınmış ipoteğe dayanarak haksız ve usulsüz bir şekilde başlatılan icra takibi ile müvekkillerin ticari itibarlarını da zedelediğini, 3-İpteğin taraflar arasında KGF destekli olarak düzenlenen kredi sözleşmesi ile bağlantılı olduğunu, davacı banka ile Nisan 2017 tarihinde yapılan görüşmeler neticesinde yapılan yeni sözleşme ile daha önce alınan tüm krediler KGF destekli kredi halini almış olmakla, bu noktadan sonra işbu davadaki taraflar arasında KGF destekli kredilerinin tasfiyesine ilişkin hükümlerin geçerli olacağını, KGF destekli kredinin ödenmemesi durumunda tazmin talebinden önce yararlanana “yapılandırma” önerisinde bulunulması zorunluluğu getirildiğini,ancak müvekkillerine bu tip bir öneri sunulmamış olmakla, davacı tarafın muaccel hale gelmeyen ve hukuki gerekliliklerini yerine getirilmeyen alacağın talep edilmesinin artık hukuken mümkün olmadığını, 4-Davalı bankanın kredi alacağı KGF fonu ile garanti altına alınmış olmakla, ilgili yasalar gereği artık müvekkillerinden takipte belirtilen miktarda bir alacağının da bulunmadığını, 5-Ayrıca davalı bankanın aynı alacak için mükerrer bir ilamsız takip başlattığını, ihtiyati haciz kararı ile aynı borç için tapulara ihtiyati haciz de koydurduğunu,6-İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yoluyla takibin durdurulmasına karar verilemez ise de ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesinin mahkemeden istenebileceğini, mahkemece teminat karşılığında ihtiyati tedbirin kabulüne karar verilmesi yerine talebin tümden reddine karar verilmesinin doğru olmadığını belirterek ara kararın kaldırılmasını ve ihtiyati tedbire karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE: Talep, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi nedeniyle açılan menfi tespit davasında, icra takibinin durdurulması, bunun mümkün olmaması halinde icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesi yönünde ihtiyati tedbir istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesinin 12/12/2018 tarihli ara kararı ile yukarıda açıklanan gerekçelerle ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir.İİK 72/2-3 maddesi “İcra takibinden önce açılan menfi tesbit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir.İcra takibinden sonra açılan menfi tesbit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyle icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini istiyebilir.” şeklinde düzenlenmiştir. Bununla birlikte İİK 72.maddesi uyarınca talep edilen ihtiyati tedbir istemleri değerlendirilirken HMK 389 vd. maddelerinin de dikkate alınması gerekir.HMK 390/3 maddesi “Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır. “hükmünü haizdir.Somut olayda dava konusu icra takibi dava açılmadan önce başlatılmış olmakla, İİK 72/2 maddesi uyarınca icra takibinin durdurulması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceği açıktır.Öte yandan İİK 72/3 maddesi uyarınca ihtiyati tedbir talebinde bulunulabilir ise de, iddia, savunma, dava konusu genel kredi sözleşmeleri hükümleri, banka ile KGF arasında akdedilen kefalet protokolü, hesap kat ihtarı, ipotek belgeleri, icra takip dosyası ve tüm dosya kapsamı dikkate alındığında, dosyanın geldiği aşama itibariyle davacı iddiasının yaklaşık olarak ispatının gerçekleşmemiş olduğu sonuç ve kanaatine varılmış olmakla, ilk derece mahkemesinin ihtiyati tedbir talebinin reddi yönündeki ara kararında isabetsizlik görülmemiştir. Yukarıda açıklanan bu gerekçelerle ihtiyati tedbir isteyen/davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine yönelik aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: İhtiyati tedbir isteyen/davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,Peşin harcın karar harcına mahsubuna başkaca harç alınmasına yer olmadığına, Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile HMK’nun 362.f maddesi uyarınca kesin olmak üzere karar verildi. 07/03/2019