Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/25 E. 2021/88 K. 28.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/25
KARAR NO: 2021/88
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/05/2018
NUMARASI: 2015/1216 Esas-2018/517 Karar
ASIL VE BİRLEŞEN DOSYA
DAVA: Menfi Tespit
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 28/01/2021
İlk Derece Mahkemesince verilen hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; davalı bankanın, keşidecisi … A.Ş, lehtar ve ilk cirantasının müvekkili olduğu 700.000-TL bedelli, 05.11.2014 tanzim tarihli ve 17.11.2015 vadeli bonoya istinaden 155.000-TL bedel üzerinden İstanbul … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasıyla takip yaptığını ve fazlaya ilişkin hakların saklı tutulduğunu, müvekkilinin bankaya müracaat ederek ne miktarda borcu olduğunu sorduğunu ve 15.12.2015 tarihli cevabi yazıda toplam 74.570,18-TL borç olduğunun bildirildiğini, buna göre banka tarafından 155.000-TL miktar üzerinden takip yapılmış ise de bankanın verdiği cevabi yazıda borcun 74.570,18-TL olarak bildirilmesi karşısında müvekkilinden haksız suretle 80.429,82 TL’nin de istenmiş olduğunu belirterek, anılan icra dosyasından müvekkilinin davalı bankaya 80.429,82 -TL borçlu olmadığının tespitine ve davalının takip konusu miktarın %20’si oranında kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; asıl borçlu davacı şirket ile dava dışı müteselsil kefiller ve banka arasında genel kredi ve kredi çerçeve sözleşmesi akdedildiğini, buna göre davacı şirkete kredi kullandırıldığını, kredi borcunun geri ödenmemesi nedeniyle 19.11.2015 tarihli ihtarla hesabın kat edildiğini, dava konusu bononun davacı lehine dava dışı … ve … tarafından tanzim edilerek kredi borcuna mahsup edilmek üzere müvekkili bankaya ciro edilen bir bono olduğunu ve bonoya dayalı olarak davalı hakkında icra takibi yapıldığını, kredi sözleşmesinden kaynaklanan borcun ödenmediğini, senet bedelinin de ödenmediğini, kat ihtarında belirtilen miktar kadar kambiyo senedine dayalı olarak icra takibi yapıldığını ve tahsilde tekerrür etmemek koşuluyla yapılan bu takibin haksız olduğundan söz edilemeyeceğini, müvekkili banka tarafından 15.12.2015 tarihinde verildiği iddia edilen ve toplam borcun 74.570,18 TL olduğunu gösteren evrakın tüm borcu kapsadığının düşünülemeyeceğini, davada incelenmesi gereken hususun takip tarihi itibariyle müvekkilinin haklılık durumu olduğunu, kaldı ki davacı tarafından icra dosyasına mahsuben yapılan herhangi bir ödemenin de olmadığını ve takip tarihinden sonra yapıldığı iddia edilen ödemeden sonra menfi tespit davası açılmasının hukuk mantığıyla bağdaşmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVA: Davacı vekili; esas davaya konu olan icra takibine dayanak 05.11.2014 tanzim, 17.11.2015 vade tarihli 700.000-TL bedelli bono nedeniyle 155.000-TL üzerinden fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak müvekkiline karşı kısmi takip başlatıldığını, takip konusu miktar bono bedelinden tenzil edildiğinde bakiye 545.000-TL için icra tehdidinin halen devam ettiğini ve kalan bu miktar için bankanın her an takip yapma imkanının bulunduğunu, davacı bankanın 15.12.2015 tarihli yazısında müvekkilinden 74.570,18-TL alacaklı olduğunu kabul ettiğini, bu nedenle müvekkilinin dava açısından hukuki yararının bulunduğunu, davacının takip tarihi veya sonraki dönemde dava konusu miktar kadar alacağının bulunmadığını belirterek, müvekkilinin 700.000-TL bono nedeniyle davalı bankaya 545.000-TL borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVA CEVAP: Davalı vekili; davacının kredi sözleşmesi ve senet kapsamında temerrüde düştüğünü, davacının kat ihtarında belirtilen borcu ödemediğini, davacının borcunun masraf ve faiz hariç 155.777,12-TL olduğunu, müvekkilinin bu alacak dışında bir alacak talebinin olmadığını, davacının icra takibine konu edilmeyen ve kendisinden talep edilmeyen 545.000-TL yönünden menfi tespit davası açmakta hukuki yararının bulunmadığını, müvekkili bankanın alacağını tahsil edebilmek için borca mahsup edilmek üzere temlik cirosuyla iktisap ettiği senede dayalı alacaklı olduğu tutarı takip konusu yaptığını, senedin bedeli 700.000-TL olsa da takipte 155.777,12-TL istendiğinden, fazla kısım bakımından bu davanın açılmasında hukuki yararın olmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; 19.11.2015 olan kat tarihi itibariyle bankanın iskonto kredisi nedeniyle 83.566,32 TL, kredili mevduat hesabı nedeniyle 51.690,38 TL olmak üzere toplam 135.256,70 TL alacağının bulunduğu, kredili mevduat hesabına uygulanması gereken akdi faizin yıllık %24 oranında olduğu ve bu hesaptan kaynaklanan ana para borcunun 51.690,38 -TL olup, yıllık %24 akdi faizin ve %5 gider vergisinin uygulanması neticesinde takip tarihi itibariyle bu krediden kaynaklanan alacağının 51.979,84- TL, iskonto kredisinden kaynaklanan alacağın da 83.566,32 TL olarak tespit edildiği, buna göre takip tarihi itibariyle bankanın toplam alacağının 135.546,16 TL olduğu, davalı banka tarafından ise icra takibinde 155.000,00 TL asıl alacak, komisyon ve faiziyle birlikte toplam 155.777,12- TL’nin talep edildiği, iskonto kredisinden kaynaklanan 83.566,32-TL’nin 11.12.2015 tarihinde çek tahsilatı sonucu banka tarafından tahsil edildiği ve bu krediden kaynaklanan herhangi bir riskin kalmadığı, buna göre dava tarihi itibariyle bankanın davacı şirketten olan alacağının 51.979,84- TL olduğu, buna göre takibe konu edilen 155.777,12 TL’den bankanın dava tarihi itibariyle belirlenen alacağı 51.979,84-TL tenzil edildiğinde kalan miktarın 103.797,34 TL olduğu, ancak taleple bağlılık ilkesi gereğince davacının davalı bankaya İstanbul … icra Dairesinin … Esas sayılı dosyasından dolayı 80.429,82- TL borçlu olmadığının tespiti yönündeki davasının kabulü gerektiği; birleşen davada 700.000-TL’lik bononun takibe konu edilen 155.000-TL’lik kısmının dışında kalan 545.000-TL’sinden borçlu olunmadığının tespitinin talep edildiği, davalı banka tarafından birleşen davaya sunulan cevap dilekçesinde borçludan kredi çerçeve sözleşmesi gereği ödenmeyen başka borçların da çıkma ihtimaline binaen fazlaya ilişkin hakların saklı tutulduğu, davacının bononun takip konusu yapılmayan ve birleşen davaya konu 545.000- TL’lik kısmı yönünden menfi tespit davası açmasında hukuki yararının bulunduğu, zira bononun takibe konu edilmeyen kısmı bakımından icra tehdidinin devam ettiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davalı … vekili; yetersiz olan bilirkişi raporunun hükme esas alınmasının mümkün olmadığını, raporda çek tahsilatının takip sonrasında olduğunun dikkate alınmadığını, gayrı nakdi kredi alacağının raporda yer almadığını, rapora bağlı olarak mahkemenin gerekçeli kararının da hatalı olduğunu, temlik eden bankanın takip konusu olan dışında bir alacak talebi olmadığını, talep edilemeyen bir alacak için dava açılmasının MK’nın 2. maddesine aykırı olduğu gibi hukuki yarar kavramını da karşılamadığını belirterek, kararın kaldırılarak davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekilince istinaf yoluna başvurulmuşsa da, ihtara rağmen yasal süresinde istinaf harç ve giderlerinin yatırılmaması nedeniyle, ilk derece mahkemesince davacının istinaf isteminden vazgeçmiş sayılmasına karar verilmiş,bu karar istinaf edilmemiştir.
GEREKÇE: Dava; genel kredi sözleşmesi kapsamında verilen bonoya dayalı takip ve bono nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir. Somut olayda; temlik eden davalı banka ile davacı arasında imzalanan 8.8.2012 tarihli kredi çerçeve sözleşmesinden doğan borcun tahsili için davaya konu bononun verildiği , borçlu şirkete sözleşme kapsamında çek taahhüt kredisi, kredili mevduat kredisi ve iskonto kredileri kullandırıldığı,banka tarafından 19.11.2015 tarihinde hesap kat edilerek borçlulara ihtarname keşide edildiği, ancak kat ihtarının tebliğ edildiğine dair kayıt bulunmadığı, temlik eden alacaklı banka tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile 155.000-TL asıl alacak, 465-TL komisyon ve 312,12 TL işlemiş faiz olmak üzere 155.777,12 TL üzerinden kambiyo senetlerine özgü takip başlatıldığı, hükme esas alınan bilirkişi rapor ile takip tarihi itibariyle alacak tutarının, 135.256,70-TL asıl alacak, 275,68 TL işlemiş faiz ve 13,78 TL bsmv olmak üzere 135.546,16-TL olarak tespit edildiği, bu tutara 18.000-TL çek sorumluluk bedelinin eklenmesi sonucunda alacak tutarının 153.546,16 TL olduğu, takip tarihi sonrası ve dava tarihi öncesi olan 11.12.2015 tarihinde 83.566,32 -TL iskonto kredisi borcunun davacı tarafından ödenmiş olduğu anlaşılmaktadır. Esasen iskonto kredisinin icra takibinden sonra ödendiği ihtilaflı olmadığı halde ve icira takibine konu kat ihtarında talep edilen 135.351-TL alacak içerisinde 51.001,25-TL KMH borcu ve 83.566,32-TL iskonto kredisi mevcut olduğu tarafların kabulünde olmasına rağmen temlik alacaklısı ,senet borcunun ödenmediğini ileri sürmüş,icra dosyasına da kısmi ödemeyi bildirmemiştir.Ödenen miktar için icra takibine devam edilmiştir. Ödenen miktardan daha düşük olmak üzere 80.429,82-TL asıl alacak için dava açıldığından taleple bağlı kalınmak gerekmektedir. Davacı tarafça sunulan dayanak belge ödemeden sonra düzenlendiğinden kalan bakiye borç içerisinde iskonto kredisi görünmemekte ,kalan borcun KMH tutarı ve çek yaprakları nedeniyle sorumluluk tutarlarına ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Uyuşmazlık, her iki dava bakımından davacının menfi tespit davası açmakta hukuki yararının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. İİK’nın 72. maddesinde düzenlenen menfi tespit davası, borçlunun icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığının, gerçekte var olmayan bir borç nedeniyle kendisini tehdit eden veya kendisi aleyhine icra takibi yapan kişiye, yani alacaklıya karşı herhangi bir borcunun olmadığının tespiti amacıyla açtığı dava olarak tanımlanabilir. Borçlu aleyhine yürütülen takibin ödeme emrine itiraz edilmemesi nedeniyle kesinleşmesi takip hukuku yönünden sonuç doğurur; ödeme emrine konu borcun kabul edildiğine veya borç ilişkisinin ikrar edildiğine dair maddi hukuk yönünden bir karine oluşturmaz. Her davada olduğu gibi menfi tespit davalarında da hukuki yarar dava şartıdır. Hukuki yarar ise, mahkemeden hukuksal korunma istemi ile bir davanın açılabilmesi için, davacının bu davayı açmakta veya mahkemeden hukuksal korunma istemekte bir çıkarının bulunması anlamına gelir. Davacının dava açmakta hukuk kuralları tarafından haklı bulunan, korunan, bir yararı olmalı; hakkını elde edebilmesi için mahkeme kararına ihtiyacı bulunmalıdır. Eda davalarında ve inşai davalarda davacının hukuki yararının mevcudiyeti asıl iken, tespit davalarında böyle bir ön kabul söz konusu olmayıp, davacı tespit davası açmakta hukuki yararı olduğunu iddia ve ispat etmekle yükümlüdür. Dolayısıyla tespit davalarında her olayın özelliğine göre davacının tespit davası açmakta hukuki yararının bulunup bulunmadığı değerlendirilmelidir. Hukuki yarar HMK’nın 114. maddesi gereği dava şartı niteliğinde olup, yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden dikkate alınması zorunludur. Asıl davada; davalı banka tarafından 155.777,12 TL alacak üzerinden başlatılan icra takibine konu borç yönünden borçlu olunmadığının tespiti talep edilmiş olup, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda, takip sonrası ve fakat dava öncesi yapılan kısmi ödeme de dahil olmak üzere davacının işbu davayı açmakta hukuki yararının bulunduğu kabul edilmelidir. Zira davacı tarafından takip tarihi sonrası ve dava tarihi öncesi olan 11.12.2015 tarihinde 83.566,32 TL iskonto kredisi borcunun alacaklı bankaya ödendiği, ancak alacaklı tarafından söz konusu ödemenin icra takip dosyasına bildirilmediği anlaşılmaktadır. Elinde İİK’nın 71. maddesi kapsamında noter onaylı veya alacaklı tarafından imzası ikrar edilmiş bir belge bulunmayan davacı borçlu açısından icra tehdidi devam ettiğinden, davacının bu tutar yönünden menfi tespit davası açmakta hukuki yararı vardır. Takibe konu alacak 155.777,12 TL olup, davacının çek sorumluluk bedeli ile birlikte tespit edilen borcu ise 153.546,16 TL’dir. Alacaklı banka tarafından da davacının, ödeme sonrasındaki bakiye borcunun 74.570,18 TL olduğunun da bildirilmiş olması karşısında, asıl dava konusu 80.429,82 TL yönünden davanın kabulüne karar verilmesi isabetli ise de, takibin ne miktar alacak üzerinden devam edeceğinin belirlenmemiş olması hatalıdır. Bu nedenle asıl dava bakımından davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü gerekmiştir. Birleşen dava bakımından ise; davalının elinde 700.000-TL tutarlı bono bulunmakla birlikte, davalı banka 155.777,12 TL alacak üzerinden takip başlatmış olup, yargılama sırasında da takip konusu edilen borç tutarı ile ferileri dışında bir alacak taleplerinin bulunmadığının açıkça beyan edilmesi karşısında, bono bedelinin kalan 545.000-TL kısmı yönünden davacının menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunmamaktadır. Bu nedenle birleşen dava yönünden hukuki yarar yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, davanın kabulüne karar verilmesi yerinde değildir. Açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, belirtilen hususlar yeniden yargılama gerektirmediğinden,kararın kaldırılarak, asıl davanın kabulü ile birleşen davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1)Asıl ve birleşen davada davacı vekilinin istinaf başvurusunun H.M.K.’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2)Asıl ve birleşen davada davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/1216 Esas-2018/517 Karar sayılı ve 17/05/2018 tarihli hükmünün, HMK.’nun 353(1)b-2 maddesi gereği KALDIRILMASINA; A-“Asıl davada; davanın KABULÜNE; davacının icra takibinde talep edilen (155.000-TL) asıl alacağın 80.429,82-TL’sinden borçlu olmadığının tesbitine, takibin dava konusu olmayan bakiye asıl alacak ile ödenen 80.429,82-TL’nin takip tarihinden ödeme tarihi olan 11.12.2014 tarihine kadar, %72 temerrüt faizi ve icra harç ve masrafları ile icra vekalet ücretinden sorumlu olacak şekilde takibin devamına, Davacının kötüniyet tazminatı talebinin reddine, B-Birleşen davada; davanın hukuki yarar yokluğundan REDDİNE” “Asıl davada; alınması gereken 5.494,16-TL karar harcından, peşin yatırılan 1.373,55-TL harcın mahsubu ile bakiye 4.120,61‬‬-TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına, Davacı tarafından yatırılan 2.088,75-TL peşin haçların davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, Davacı tarafından yapılan 600-TL bilirkişi ücreti, 87-TL tebligat ve müzekkere gideri olmak üzere toplam 687-TL yargı giderinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, Davalı tarafından yapılan yargı giderlerinin üzerinde bırakılmasına, Davacı vekili için takdir olunan 9.184,39-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Birleşen davada; “Harçlar tarifesi uyarınca alınması gereken 59,30-TL karar ve ilam harcının davacı tarafından yatırılan 9.308-TL peşin(yenileme) harçtan mahsubu ile bakiye 9.248,70‬-TL fazla harcın talep halinde karar kesinleştiğinde davacıya iadesine, Davacı tarafından yapılan yargı giderlerinin üzerinde bırakılmasına, Davalı vekili için takdir olunan 4.080-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,” Asıl ve birleşen davada istinaf yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan 10.716,67‬-TL peşin istinaf karar harcının davalıya iadesine, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 28/01/2021