Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/2460 E. 2020/151 K. 06.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2460
KARAR NO : 2020/151
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/11/2019 (Ara Karar)-14/11/2019 (Ara Karar)
NUMARASI : 2019/628 Esas
TALEP: İhtiyati Tedbire İtiraz
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 06/02/2020
İhtiyati tedbir isteminin kısmen kabulüne yönelik ara kararın davacı ve davalılar vekilince istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TALEP: İhtiyati tedbir talep eden davacı vekili; davalı şirketlerin hisselerinin müvekkiline miras yoluyla intikal ettiğini , kendisinden habersiz genel kurul yapıldığını ,şirket malvarlığından ve mali durumundan haberdar olmadığını ,şirketin kötü yönetildiğini ,Ankarada ikamet eden davacının devlet memuru olması nedeniyle müvekkilinin haklı sebepleri gözetilerek her iki davalı şirketin ortaklığından çıkmasına karar verilmesini,müvekkilinin paylarının, karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerinin davalılar tarafından kendisine ödenmesini, davalı şirketlere bağımsız denetçi atanmasına,bağımsız denetçinin davalı şirketlerin tüm malvarlığının ve markalarının güncel değerini hesaplamasına ve davacı müvekkilin payını hesaplamasını, davalı şirketlerin bu süreçteki kötü niyetli davranışları gözetilerek, tüm mal varlıkları ve tescilli markaları için HMK.’nın 389 vd. hükümleri uyarınca müvekkilinin memur olduğu da dikkate alınarak teminatsız olarak ihtiyadi tedbir kararı verilmesini, aksi kanaatte olması halinde davalı şirketlerin feshine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalılar vekili, şirket hisselerinin müşterek muristen eş ve üç çocuğuna intikal ettiğini , davacının ortaklardan kız kardeşi ile devamlı iletişim halinde olduğunu ,şirketlerin durumunun görüşülmesi için toplantıya çağrıldığını ,ancak davacının katılmadığını ,habersiz genel kurul yapıldığı iddiasının doğru olmadığını , murisin vefatından sonra davacının şirketlerin mali bilgilerini istediğini ,kendisine gönderildiğini ,taşınmazın murisin sağlığında bu yana kredi borçlarının ödenebilmesi için satışa çıkarıldığını,bankanın murisin vefatından sonra tüm ortakların kefaletini istediği ,davacının kredi sözleşmesini imzaladıktan sonra bankaya kefaletten rücu ettiğini bildirdiğini ,bu nedenle kredi kullanılamadığını ,şirketlerin mali açıdan zora düştüğünü ,muristen kalan borçları ödemeye çalıştıklarını beyanla ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:1-Mahkemece, 4.11.2019 tarihli ara kararı ile ihtiyati tedbirin yasal koşullarının bulunduğu, ancak davalı şirket taşınmazları üzerine tedbir konulmasının şirketin işleyişini olumsuz yönde etkileyebileceği gibi davacının haklarının korunması açısından davalı şirketlerin ticari markaları üzerine tedbir konulmasının makul ve yeterli olacağı gerekçesiyle ihtiyati tedbir talebinin kısmen kabulü ile; davalı şirketler adına kayıtlı bulunan tüm ticari markalar üzerine ihtiyati tedbir konulmasına, fazlaya ilişkin tedbir talebinin reddine karar verilmiştir. Davalılar vekilinin 6.11.2019 tarihli itiraz dilekçesi üzerine mahkemece, 14.11.2019 tarihli ara kararı ile HMK’nun 394/1. maddesinde “Karşı taraf dinlenilmeden verilen” ihtiyati tedbir kararlarına itiraz edilebileceği”, aynı maddenin 5. fıkrası uyarınca itiraz hakkında verilen karara karşı kanun yoluna (istinaf) başvurabileceği öngörüldüğünden ve ihtiyati tedbir kararı yüze karşı verilmekle doğrudan istinafa tabi olduğu gerekçesiyle davalılar vekilinin 04/11/2019 tarihli ihtiyati tedbir kararına itiraz içerikli dilekçesinin istinaf başvurusu olarak değerlendirilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: 1-Davacı vekili; müvekkili bilgilendirilmeden şirketin malvarlığında olan kıymeti çok yüksek olan imarlı ticari arsayı satışa çıkardıklarını, müvekkilinin bu satıştan “….com” adresinde gezinirken haberdar olduğunu, bunun üzerine davalıların kötü niyetinin adeta tescillendiğini, mahkemenin deliller kapsamında davacının yaklaşık ispat koşulunu oluşturduğunu tespit ettiği halde davalı şirketlerin ticari markaları üzerine tedbir konulmasının makul ve yeterli olacağı sonucuna varmasının kabul edilebilir olmadığını,mahkemenin görevinin uyuşmazlığın özü sebebiyle şirket işleyişini gözetmek değil haklı nedenle ortaklıktan çıkmak isteyen davacının ileride yaşanacak bir değişim nedeniyle mağdur olup olmayacağının herhangi bir hak kaybı yaşayıp yaşamayacağını gözetmek olduğunu, imarlı ticari arsa üzerine ihtiyati tedbir taleplerinin kabul edilerek, dava süreci bittiğinde davacının hakkını elde etmesinin önemli ölçüde zorlaşacağının gözönüne alınarak imarlı ticari arsalar üzerine ihtiyati tedbir taleplerinin reddedilen kısmının kaldırılarak kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.2-Davalılar vekili;davacının 22/08/2019 tarihinde arabuluculuk başvurusunda bulunduğunu, aynı gün davasını da açtığını, anlaşmazlık son tutanağının düzenlendiği tarihin 05/09/2019 olduğunu,davacının dava sonunda hakkını almasına engel bir tehlikenin bulunmadığının görüldüğünü, şirketlerin varlığını sürdürdüğünü, borçlarını azalttığını, davacı dışındaki ortakların aile şirketini devam ettirmek istediğini üretim yapılan taşınmazın dahi davacının taleplerini karşılayacak durumda olduğunu, gereksiz olarak uygulanan tedbirin, davalı şirketlerin kredi kullandığı bankalar tarafından öğrenilmesi halinde kredi hesaplarının kat edilip tüm borçların ödenmesinin istenmesi tehlikesinin olduğunu, bu durumda şirketleri ayakta tutmanın mümkün olmayacağını bundan davacının da olumsuz olarak etkileneceğini, teminat istenmeden tedbir kararı verilmesinin kanun ve dosya kapsamı ile uyumlu olmadığın, davacının taleplerinin haklılığını ancak yargılama sonuçlandığında ortaya çıkacağını, kanun tarafından aranan şartlar gerçekleşmediğinden verilen tedbir kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE: Usul hukukunda kararların, itirazen ve/veya istinafen denetiminin kural, kesinliğinin istisna olduğu gözetilerek hukukun temel ilkesi olarak istisnaların dar yorumlanması gerekmektedir.Kararın, istinaf yoluyla denetiminin yapılması hukuki dinlenilebilirlik ve hukuk güvenliği açısından hak arama özgürlüğü ve temel hakların güvencesi niteliğindedir. İhtiyati tedbir isteminin reddi ve ; kabulü halinde de itiraz üzerine verilen ek karara karşı her iki yan açısından istinaf kanun yolunun açık olduğu açıkça düzenlenmiştir.Taraflar dinlenerek verilen ihtiyati tedbir kararlarına itiraz yolu bulunmadığı açıkça düzenlenmiş ise de; kanun yoluna başvurunun açık olup olmadığı hususunda açık bir düzenleme yapılmamıştır.Ancak;bu kapsamda verilen ihtiyati tedbir kararının sonuç ve hükümleri itiraz üzerine verilen kararlar ile aynı kapsamdadır.Aksinin kabulü ; itiraz yolu açık bulunmayan ihtiyati haciz kararına karşı istinaf kanun yolunun olmadığının kabulü taraflar arasında ki eşitliğin ,hukuki dinlenilme hakkının ihlali sonucuna yol açacaktır.Açıklanan nedenlerle ; yüze karşı verilmiş bulunan ihtiyati tedbir kararına karşı verilen itiraz dilekçesinin istinaf dilekçesi olarak kabulunde isabetsizlik görülmemiş, itiraz dilekçesi süresinde verilmiş istinaf başvuru dilekçesi olarak kabul edilerek başvuru esastan incelenmiştir.İhtiyati tedbir, geçici hukuki korunma kavramının bir parçası olup adil yargılanma hakkının teminatı altındadır. AİHS’nin 6. Maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı, mahkemelere de bir görev vermekte olup; mahkemeler; tarafların sundukları delilleri silahların eşitliği ilkesi çerçevesinde değerlendirmeli ve taraflar arasında adil bir denge kurabilmelidir. (AİHM, De Haes ve Gijsels vs Belçika, 24/02/1997 Tarihli Kararı)HMK’nın 389. Maddesi uyarınca, “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. “şeklindedir.Aynı yasanın 390/3 maddesi,” Tedbir talep eden taraf, … davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” düzenlemesini içermektedir.TTK nun 638(2) maddesi uyarınca her ortak haklı sebeblerin varlığında şirketten çıkması için dava açabilir.Mahkeme istem üzerine ..veya davacı ortağın durumunun teminat altına alınması için diğer önlemlere karar verebilir.” şeklinde düzenlenmiştir. Sunulan kredi geri ödeme planlarından anlaşıldığına göre şirketin dış finansmana ihtiyaç duyduğu ,davacının da murisin ölümünden sonra bir kredi sözleşmesini müteselsil kefil olarak imzaladığı ancak akabin de kefaletten rücu beyanında bulunduğunu bankaya bildirdiği anlaşılmaktadır. Geçici hukuki koruma kapsamında talep olunacak ihtiyati tedbir kararları somut duruma ve tarafların menfaat dengesine uygun olması gerekmektedir. Dava henüz tahkikat aşamasın da olup haklı sebebin mevcut olup olmadığı yapılacak yargılama neticesinde belirlenecektir. İhtiyati tedbir kararı özellikle dış finansmanla hayatiyetini devam ettiren şirketlerin kredibilitesini etkilediğinden zararına yol açabilmesi mümkündür. İhtiyati tedbir kararı verebilmek için hâkimin somut sebep göstermesi ve ihtiyati tedbir kararının haklılığını ortaya koyacak delil değerlendirmesi yapması ve yaklaşık ispat ölçüsüne yaklaşması gereklidir. Taraflarca sunulan deliller incelendiğinde davacının talebinin haklılığı bu konuda ki inceleme tamamlandığında belirlenebilecektir.HMK’nın 390/3. maddesi uyarınca davacı tarafın davanın esası bakımından haklılığını yaklaşık ispat derecesinde ispatı koşulu somut olayda gerçekleşmediği belirlenmekle davacı/ihtiyati tedbir isteyen vekilinin istinaf başvurusunun reddine ,yaklaşık ispat gerçekleşmediğinden davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ticari markalar üzerine konulan ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Davalılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/628 Esas, 04/11/2019 tarihli ara kararının, HMK.’nun 353(1)b-2 maddesi gereği KALDIRILMASINA; “Davalı şirketler adına kayıtlı bulunan tüm ticari markalar üzerine ihtiyati tedbir konulmasına ilişkin 04/11/2019 tarihli kararın KALDIRILMASINA”Alınması gereken 54,40-TL istinaf karar harcından davacı tarafından peşin yatırılan 44,40- TL nin mahsubu ile bakiye 10- TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına, Davalılar tarafından yatırılan 44,40- TL peşin istinaf karar harcının kendisine iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile, HMK’nun 362(1)-f maddesi uyarınca kesin olmak üzere karar verildi. 06/02/2020