Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/2455 E. 2020/204 K. 13.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2019/2455
KARAR NO : 2020/204
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/02/2017
NUMARASI : 2014/1117 Esas- 2017/182 Karar
DAVA : İtirazın İptali (Genel Kredi Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 13/02/2020
Davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davacı vekili ve davalı … vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü.
DAVA: Davacı vekili, müvekkili ile davalı … Ltd. Şti. arasında akdedilen Genel Kredi Sözleşmelerinin diğer davalılar tarafından müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzalandığını, borçlunun temerrüde düşmesi üzerine hesap kat edilerek düzenlenen ihtarnamenin borçlulara gönderildiğini, ancak borcun tamamen ödenmediğini, alacağın tahsili amacıyla başlatılan ilamsız icra takibinin davalıların haksız itirazları ile durduğunu ileri sürerek itirazların iptali ile takibin devamına, icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı … vekili, 100.000-TL değerindeki ipotek bedeli düşülmeden icra takibi başlatılmasının doğru olmadığını, sözleşmedeki imzaya da itirazlarının olduğunu, ayrıca müvekkilinin asıl borçlu şirketteki hisselerini 21.10.2011 tarihinde devrettiğini, bu durumun 12.04.2013 tarihli ihtarname ile davacı bankaya da bildirildiğini, müvekkilinin devir tarihinden sonraki borçlardan sorumlu olmadığını, talep edilen %72 temerrüt faiz oranının fahiş olduğunu, %5 gider vergisi talebinin de hukuka aykırı olduğunu savunarak davanın reddini ve kötüniyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir.Diğer davalılar, usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen davaya cevap vermemişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, 19.08.2010 tarihli kredi sözleşmesindeki imzanın davalı …’ın eli ürünü olduğunun tespit edildiği, davacı ile davalı şirket arasında 3 adet kredi sözleşmesi akdedildiği, davalı …’in 350.000-TL limiti ve diğer davalıların toplam 700.000-TL limit ile bu sözleşmelerde kefil oldukları, davalı …’e ait taşınmazın davalı şirketin borcunu teminen davacı banka lehine 100.000-TL bedel ile ipotek edildiği, dolayısıyla davalı …’ın ipotek bedelinin borçtan tenzil edilmesi talebinin yerinde olmadığı, davalı …’ın bankanın kat ihtarından sonra kefillikten çekilme talepli ihtarname gönderdiği, ancak bu ihtarın borca bir etkisinin bulunmadığı, bilirkişi kök ve ek raporunun hükme esas alınabilir nitelikte olduğu, buna göre davacı bankanın davalı şirket yönünden 51.497,27 TL asıl alacak, 57.911,57 TL işlemiş faiz, 2.895,58 TL gider vergisi olmak üzere 112.304,42 TL, davalı kefiller yönünden ise 151.497,27 TL asıl alacak, 57.911,57 TL işlemiş faiz, 2.895,58 TL gider vergisi, 245 TL vek. üc. olmak üzere 212.549,42 TL alacak talebinde haklı olduğu, gayrinakit alacak talebine ilişkin delil sunulmadığından bir değerlendirme yapılmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalıların icra takibine itirazlarının kısmen iptaline karar verilmiştir. İlk derece mahkemesince verilen hüküm davacı vekili, davalı … vekili ve davalı şirket vekilince istinaf edilmiş ise de, ilk derece mahkemesinin 22/06/2018 tarihli ek kararı ile, muhtıraya rağmen eksik istinaf harcını yatırmadığı gerekçesiyle davalı şirketin hükmü istinaf etmemiş sayılmasına karar verilmiş, bu ek karar davalı şirket vekilince istinaf edilmemiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Gayrinakit alacaklarına ilişkin karar verilmediğini, 2-Yapılan tüm masraflar banka kayıtlarında sabit olmasına rağmen eksik ve yetersiz rapora bağlı kalınarak bu taleplerinin reddinin doğru olmadığını belirterek hükmün bu yönlerden kaldırılmasını istemiştir. Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-100.000-TL değerindeki ipotek miktarı düşülmeden icra takibi başlatılmasının hukuka aykırı olduğunu, 2-%72 temerrüt faiz oranının fahiş olduğunu, kredi sözleşmesinde faiz oranının belirlenmediğini, 3-Fotokopi belgeler üzerinde inceleme yapılarak düzenlenen raporu kabul etmediklerini, yeniden imza incelemesi yapılması gerektiğini belirterek hükmün kaldırılmasını ve davanın reddini istemiştir.
GEREKÇE: Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan ilamsız icra takibine vâki itirazların iptali istemine ilişkindir. Dosya kapsamında mevcut delillerden, davacı banka ile davalı şirket arasında 19.08.2010 tarihli 350.000-TL bedelli Genel Kredi Sözleşmesi akdedildiği, diğer davalıların sözleşmeyi müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıkları, ayrıca 15/08/2012 tarihli 350.000- TL bedelli iki ayrı Kredi Çerçeve Sözleşmesi imzaladığı, bu sözleşmelerden birini davalı …’nın diğerini davalı …’nun müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı, kullandırılan kredilere ilişkin borcun ödenmemesi üzerine hesabın 21.12.2012 tarihi itibariyle kat edilerek borçlulara 264.831,11-TL nakit borcun ödenmesi ve 3.000-TL gayrinakit borcun depo edilmesi talebiyle 24.12.2012 tarihli ihtarname gönderildiği, ihtarnamenin asıl davalı …’e 28.12.2012 tarihinde, davalılar … ve …’a 26.12.2012 tarihinde tebliğ edildiği, asıl borçlu davalı şirket adına olan tebliğin 26.12.2012 tarihinde iade edildiği, 11.10.2013 tarihinde iş bu davaya konu ilamsız icra takibinin başlatıldığı görülmüştür. Aynı zamanda davalı kefil … adına kayıtlı bir taşınmaz davacı banka lehine 100.000-TL üzerinden ipotek edilmiş ve tahsilde tekerrür etmeme kaydıyla ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla da icra takibi başlatılmış olup, iş bu davaya konu icra takibinde davalı şirket yönünden ipotek bedeli tenzil edilerek talepte bulunulmuştur. Söz konusu ipotek yalnızca asıl borçlu olan davalı şirketin borcunun teminatını teşkil etmekte olup, davalı …’a ait bir taşınmaz olmaması ve kefil olarak onun borcunun da teminatını teşkil etmemesi nedeniyle adı geçen davalının kendisi hakkında da ipotek bedelinin tenzili ile kalan tutar üzerinden talepte bulunulması gerektiği yönündeki itirazı yerinde görülmemiştir. Öte yandan dosya kapsamında mevcut bilirkişi raporunda dava konusu alacağın hangi kredi sözleşmesi uyarınca kullandırılan kredi/kredilere ilişkin olarak açık bir şekilde tespit edilmemiş ise de, davacı banka kayıtları incelendiğinde, davalı şirkete 2010 yılından itibaren hesabın kat edildiği tarihe kadar sürekli olarak düşük tutarlarda krediler kullandırıldığı, kullandırılan kredilerin çok büyük bölümünün 15.08.2012 tarihli sözleşme imzalanmadan önce kullandırıldığı, 15.08.2012 tarihinden sonra toplam 61.750-TL tutarında kredi kullandırıldığı, ayrıca 15.08.2012 tarihli sözleşmelerin düzenlenmesinden çok kısa bir süre sonra hesabın kat edildiği dikkate alındığında, kredi/kredilerin genel olarak 19.08.2010 tarihli sözleşme uyarınca kullandırıldığı kesin olup, davalı …’ın kefalet limiti dahilinde borçtan sorumlu olduğu kanaatine varılmıştır. Davalı …’ın 19.08.2010 tarihli sözleşmedeki imzaya itiraz etmesi üzerine ise, sözleşmedeki davalıya atfen atılan imzanın davalı eli ürünü olup olmadığının tespiti yönünden bilirkişi incelemesi yaptırılmış ve imzanın davalı eli ürünü olduğu tespit edilmiş olup, mukayeseye esas alınan belge asılları ve tarihleri yeterli görüldüğünden davalının bu rapora itirazına da itibar edilmemiştir. Dosya kapsamında mevcut denetime açık ve hüküm kurmaya elverişli nitelikte bulunan bilirkişi raporu ile, davacı bankanın takip tarihi itibariyle davalılardan alacaklı olduğu tutarlar tespit edilmiştir, bilirkişi kök raporu ve banka kayıtları üzerinde yerinde inceleme yapılarak düzenlenen bilirkişi ek raporunda, davacının 670,30-TL masrafa ilişkin belge sunmadığı, noter masrafı adı altında 408,96-TL tutara ilişkin banka ekran görüntüsü sunulduğu, ancak gider makbuzunun sunulmadığı, yine 3.000-TL gayrinakdi alacak talebine ilişkin çeklerle ilgili bir belge veya kayıt sunulmadığı, aksine bankanın davalı şirketin çek taahhüt kredi riski bulunmadığına dair yazısının sunulduğu, dolayısıyla bu alacak kalemlerinin dikkate alınmadığı belirtilmiş olup, davacı bankanın bu alacaklarına ilişkin olarak banka kayıtlarının yeterince incelenmediği yönündeki itirazı haklı görülmemiştir. Ayrıca ilk derece mahkemesinin kararının gerekçesinde hükme esas alındığı belirtilen bilirkişi raporu ile gayrinakdi alacağın ispatlanamadığı açıklanmış, dava kısmen kabul edilmekle ve kabul edilen tutarlar da açıklanmakla gayrinakdi alacak talebinin kabul edilmediği anlaşılmakta olup, davacı vekilinin bu yöndeki istinafı da yerinde görülmemiştir. Bununla birlikte 19/08/2010 tarihli Genel Kredi Sözleşmesinin 53.maddesinde temerüt faiz oranı belirtilmemiş olup, buna göre davacı bankanın temerrüt, takip veya dava tarihindeki geçerli temerrüt faiz oranının uygulama hakkı bulunmaktadır. Yine bankanın ilgili Genelgesinde akdi faiz oranı %36 olarak belirlenmiş, yine Genelgede temerrüt faiz oranının akdi faiz oranının %100 fazlası olabileceği kabul edilmiş olup,buna göre bankanın talep ettiği %72 temerrüt faiz oranı uygun bulunmuştur. O halde ilk derece mahkemesince davanın kısmen kabulü yönünde verilen kararda bir isabetsizlik görülmemiş olup, açıklanan nedenlerle davacı vekilinin ve davalı … vekilinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacı vekilinin ve davalı … vekilinin istinaf başvurularının HMK 353(1)b-1 maddesi uyarınca AYRI AYRI ESASTAN REDDİNE, Davacı harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, davalı …’dan alınması gereken 14.519,30-TL istinaf karar harcından davalı tarafından peşin yatırılan 3.629,81-TL’nin mahsubu ile 10.889,49-TL bakiye harcın davalı …’dan alınarak hazineye gelir kaydına, İstinaf aşamasında taraflarca yapılan giderlerin üzerlerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın birer örneğinin taraflara tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 13/02/2020