Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/2443 E. 2022/926 K. 16.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2443
KARAR NO: 2022/926
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/10/2019
NUMARASI: 2018/48 Esas 2019/943 Karar
DAVA: Ticari Şirket Feshi
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 16/06/2022
Davanın kabulüne ilişkin kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili,davalı şirketin diğer ortağının davacının amcasının oğlu … olduğunu, 22.03.2004 tarihinde alınan karar gereği 10 süreyle diğer ortak ile birlikte şirketi temsile yetkili müdür olduğunu ancak 15.06.2008 tarihinden sonra şirket idaresinin fiilen diğer ortak tarafından yürütüldüğünü, şirketin tek faaliyetinin tebligat adresinde bulunan ekmek ve unlu mamuller fırını olduğunu, şirket müdürlerinin görev süresinin dolduğu 2013 tarihinde ve sonrasında şirket ortaklar kurulunun toplanmadığını, davacının bir süre sonra şirketin yeni müdürünün tek başına yetkili olmak üzere diğer ortak … olduğunu öğrendiğini, bu durumun ticaret sicilinde 10.06.2013 tarihinde karar defteri elde edilerek sahte imzalı toplantı tertiplendiğini ve sahte imza ile karar alındığını, davacının ortağına usulsüzlük ve suiistimalleri Bakırköy … Noterliği’nin 05.03.2017 tarihli ihtarnamesi ile bildirdiğini, bu durumun açıklanmasının istediğini, diğer ortağın bu ihtarnameye ve şirket kayıtlarında bulunan un stoklarına itiraz ettiğini, şirketin diğer ortağın kötü yönetimi sonucunda vergilerini ve çalışanların SGK primlerini ödeyemediğini, şirket kayıtlarının gerçeğe uygun tutulmadığını, şirketin ekmek üretiminin ortalama 7.000- adet olduğunu ancak kar payını ortadan kaldırmak için bunun şirket kayıtlarında düşük gösterildiğini, davacıya kar payı ödenmediğini, diğer ortağın ise aksine zenginleştiğini, ortaklar arasında güven duygusunun ortadan kalktığı için şirket amacının ortadan kalktığını; diğer ortağın işyerine el koyduğunu, davacının hesapları incelemesine izin vermediği gibi işleyişe müdahale ettirmediğini, bu durumun artık limited şirketin varlığını devam ettirmeyi faydasız hale getirdiğini, eşit ortak oldukları … Tic.Ltd.Şti.’nin feshine ve tasfiyesine karar verilmesini, şirket malvarlığının bu süreçte ortadan kaldırılmaması için kayyım ataması yapılmasını talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, şirketin kuruluşundan itibaren 12 yıl boyunca bilfiil işletmeci ile davacı tarafından işletildiğini, şirket işletmecisinin vefat etmesi ve davacının da ilgilenmemesi üzerine, davalının mecburen yönetimin sağlanması için yönetimi devralmak zorunda kaldığını, 15.08.2008 tarihinden itibaren şirketin tüm gelir- giderlerinin davacıya bildirildiğini, davacının şahsi mali müşaviri ile şirket mali müşavirinin aynı kişi olduğunu bu nedenle de şirketle ilgili bilgi alamamasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacı tarafın un stokları ile ilgili delil olarak sunduğu ihtarnameye cevap mahiyetinde keşide ettikleri Beyoğlu … Noterliği’nin 23.03.2017 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesin -de belirttiklerine göre şirket stoklarında 1.200 torba un bulunmasının mümkün olmadığını, hatta hiçbir fırının bu miktar stok yapamayacağını, şirketin kötü yönetilmediğini aksine bu şartlarda ayakta kaldığı için iyi yönetildiğini, davacının imzasının taklit edilmesinin davalı ile ilgili hiçbir ilişkisinin bulunmadığını, davacının usulüne uygun şekilde toplantıya çağırıldığını ancak davacının gelmediğini, bu nedenle karar defterinin davacının adresine teslim edildiğini, karar defterinin kimin tarafından imzalandığının bilinmediği gibi 7- 8 gün sonra imzalı şekilde teslim edildiğini, hatta bu yüzden noter tasdikinin 20.06.2013 olduğunun göz önünde bulundurulmasını davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, 10/06/2013 tarihinde yapılan ortaklar kurulu toplantısında 10/06/2013 tarihli karar aslındaki davacı adına atılan imzanın davacıya ait olmadığı tespit edilmiş, mali durum hakkında alınan bilirkişi raporunda, şirketin 2013-2018 yıllarına ait genel kurul toplantılarının yapılmadığı, bu tarihlerde kar dağıtımının da yapılmadığı, şirketin ortaklar alacaklar hesabında 930.995,26-TL’nin kayıtlı olduğu ancak dava dışı diğer şirket ortağı …’na bu hesapta kayıtlı paradan toplam 65.500-TL kullandırıldığı, bakiye kısmın ortaklarca kullanılmadığı, bu hesabın muavin kayıtlara göre dengeleyici hesap olarak kullanıldığı, vadesi geçen ve taksitlendirilen 236.833,91-TL vergi borcu bulunduğu, şirketin 31/12/2018 tarihli bilançosuna göre -14.183,06-TL borca batık olduğu tespit edilmiş, 10/06/2013 tarihli ortaklar kurulu kararında davacı ortak imzasının sahte olması, 2013 yılından bu yana şirket genel kurulu toplantısının yapılmaması, şirketin kar payı dağıtmaması nedenleriyle güven ilişkisinin sarsıldığı,ortaklar alacaklar hesabında kayıtlı 865.495,26-TL’nin (…’na verildiği kaydedilen 65.500-TL dışında kalan) nerede olduğunun belli olmayan para kaydı bulunduğu, bu paraya rağmen şirketin -14.183,06-TL borca batık durumda bulunduğu, bu haliyle davacı ortak yönünden TTK m.636/3 gereğince haklı sebeplerin gerçekleştiği gerekçesi ile davacının fesih ve tasfiye isteminin kabulüne,tasfiye memuru atanmasına, şirket menkullerinin karar kesinleşinceye kadar yedi emin olarak şirket müdürüne teslimine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili; müvekkili şirketin ticari defterlerinin bilirkişi vasıtasıyla incelendiğini, ticari defterlerde bir usulsüzlüğün olmadığını, mali tabloların incelenmesinde davalı şirketin nakit ihtiyacının olmadığı ve şirketin faal olduğunun tespit edildiğini, şirketin iflasını gerektirecek bir durumun söz konusu olmadığını, bilirkişi incelemesi ile davacı yanın günlük ekmek üretiminin 7000 adet olduğu iddiasının mümkün olmayacağına vurgu yapıldığını, müvekkili şirketin depolarının 1200 çuval un miktarını stoklamaya elverişli olmadığını, müvekkili şirketin 14.183,06-TL borca batık olduğunu, bu hususun gayet olağan olduğunu, müvekkili şirketin feshi halinde telafisi imkansız bir çok zararın meydana geleceğini, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava; TTK m.636/3’den kaynaklanan, limited şirketin feshi- tasfiyesi- tasfiye memuru atanması istemine ilişkindir. Davalı şirketin ticari sicil kayıtlarına göre, davacının ve dava dışı …’nun %50’şer hisseye sahip oldukları, 2 ortaklı şirket olduğu, dava dışı …’nun şirketi temsil ve ilzama münferiden yetkili olduğu anlaşılmaktadır. Limited şirketlerde feshi ve tasfiyeyi düzenleyen TTK nun 636/3. maddesinde haklı sebeplerin varlığı halinde her ortağın mahkemeden şirketin feshini talep edebileceği, mahkemece fesih yerine davacı ortağın payının gerçek değerininin hesaplanarak şirketten çıkarılmasına ya da duruma uygun olabilecek bir çözüme hükmedebileceği belirtilmektedir. Yerleşik Yargıtay uygulamalarına göre, şirketin feshini isteyen ortağın fesih koşullarının oluşmasında kusursuz yada daha az kusurlu olması gerekmektedir.Ancak ortaklar arasında meydana gelen ve güveni sarsan durumlar tamamen davacı ortağın eylemlerinden kaynaklanıyorsa bu durumda haklı sebeple fesih davası açması mümkün bulunmamaktadır. Davacı, dava dışı ortağın 10 yıl süre ile şirkete münferit yetkili olduğuna ilişkin 10.06.2013 tarihli alınan kararda kendisine ait görünen imzanın davacıya ait olmadığı belirlenmiştir. Somut olayda, tüm dosya kapsamına göre, ortakların aralarında geçimsizlik bulunduğu, ortaklığı sürdürmek iradeleri bulunmadığı anlaşılmaktadır.Yine şirketin incelenen defter ve kayıtlarından; 2013- 2018 tarihleri arasında genel kurul yapılmadığı, şirket hesaplarının görüşülmediği, ortaklar alacak hesabında kayıtlı mevcudun akıbetinin belirsiz olduğu, kar payı dağıtılmadığı, şirketin vergi borcunun bulunduğu ve 31.12.2018 tarihli bilançoya göre -14.183,06-TL borca batık olduğu tespit edilmiştir. Bu durumda; davacının fesih koşullarının oluşmasında kusuru bulunmamakla fesih isteme hakkını kullanması haklı görülmüş,ortakları arasında ciddi anlaşmazlık bulunup bir araya gelmeleri mümkün olmayan, borca batık olan ve müştereken çalışıp kar elde etme imkanı olmayan şirketin feshine karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir. Haklı sebeple fesih yerine alternatif çözüme hükmedilebilmesi için bu çözümün ilgililerin menfaatine olması gerekmektedir. Elde davalı şirketin feshi yerine yaşatılmasını gerektirecek ekonomik ve rasyonel veriler mevcut değildir. Şirketin ticari faaliyetinin olması şirketin devamında genel ekonomik menfaatler için yarar bulunduğunu göstermez. Hiç kar dağıtmayan ve uzun zamandır zarar eden ekonomik yönden kötü durumda olan bir şirkette diğer pay sahibinin şirketin devamına ilişkin menfaatinin önemli görülemeyeceği sonucuna varılmaktadır.Şirketin devamında genel ekonomik menfaatler açısından bir fayda bulunmadığının kabulüyle şirketin fesih ve tasfiyesine karar veren ilk derece mahkemesinin delilleri takdirinde isabetsizlik bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin hükme yönelik ileri sürdüğü istinaf sebebleri yerinde görülmediğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Alınması gereken 80,70-TL istinaf karar harcından davalı tarafından peşin yatırılan 44,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30-TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davalı tarafından sarf edilen giderlerin üzerinde bırakılmasına, davacı tarafından yapılan 40-TL posta masrafının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz yasa yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi.16/06/2022