Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/2409 E. 2022/654 K. 28.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2409
KARAR NO: 2022/654
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/10/2019
NUMARASI: 2018/1 Esas 2019/857 Karar
DAVA: Genel Kurul Kararının İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 28/04/2022
Davanın reddine ilişkin kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; davalı şirketin 16/10/2017 tarihli genel kurul toplantısına çağrının usulsüz şekilde yapıldığını, müvekkiline tebliğ edilen toplantı çağrı metninde ve ticaret sicil gazetesinde yayımlanan genel kurul ilanında şirket esas sözleşmesinin değiştirilmesini öngören sermayeye ilişkin değişiklik tasarısının bulunmadığını, bu hususun TTK’nın 414. maddesine aykırı olduğunu, müvekkilinin toplantı öncesinde finansal duruma ilişkin belgeleri incelemesinin engellendiğini, davalı şirketin ticari faaliyetinin bulunmadığını, davalı şirketin bir arsası bulunduğunu, sürekli zarar eden şirketin sürekli sermaye artışı yaparak kendisine finansman sağladığını, davalı şirketin sermaye artırımı öncesinde borca batık durumda olması nedeniyle TTK’nın 376. maddesi gereğince yönetim kurulunun alması gereken önlemlerin alınmadığını, davalı şirket ortaklarından müteveffa …’ın miras ortaklığının paylaşılmadığını, dolayısıyla müteveffanın paylarının terekenin taksimine kadar el birliğiyle mülkiyet konusu olduğunu, mirasçıların oy birliği sağlanmadan münferiden kullandıkları oyların geçersiz olduğunu, genel kurul tarihinde henüz terekeye mümessil atanmadığından, …’ın paylarına ilişkin oy haklarının bütün mirasçıların oy birliğiyle veya yine oy birliğiyle seçilmiş bir temsilci vasıtasıyla kullanılması gerektiğini, davalı şirket ortaklarından …’ın İstanbul 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/45 esas sayılı dosyasında devam eden davanın konusu oluşturan Bodrum … Noterliğince düzenlenen 24/07/2014 tarihli vasiyetnamesine dayanılarak davalı şirketteki paylarının şirket ortaklarından … adına şirket pay defterine kaydedilmesi ve bunun üzerine geçersiz oy dağılımı sonucunda alınan kararların iptale mahkum olduğunu, vasiyetnamenin kesinleşmiş olduğu varsayımında bile bu durumun sadece mirasçı pay sahiplerinin pay oranlarında değişiklik yaratıp, … hisselerinin terekenin taksimine kadarki el birliğiyle mülkiyet konusu olduğu gerçeğini değiştirmeyeceğini, öte yandan davalı şirketin 07/03/2016 tarihli yönetim kurulu toplantısında murisin vasiyetnamesi uyarınca mirasçıların ortaklık paylarının kayıt edildiğini, taraflarınca İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/181 esasında bu konuda açılan davanın derdest olduğunu,bu davanın sonucunun beklenmesi gerektiğini belirterek , davalı şirketin 16/10/2017 tarihli genel kurulunda alınan 2 no.lu sermaye artırımı kararının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; davalı şirket tarafından daha önce alınmış olan sermaye arttırım kararı ile ilgili davacının açtığı davanın İstanbul 6. ATMinin 2015/108 esas sayılı dosyasında verilen karar ile reddedildiğini, davacı kötü niyetli olup şirketin sermaye artırımına gitmesinin yasal zorunluluk olduğunu, şirketin üzerinde kayıtlı yalnızca bir arsa bulunduğunu, 2007 yılından beri süren kriz ortamında arsanın hak ettiği şekilde değerlendirilemeyeceği düşüncesiyle faaliyete geçilemediğini, bu arsanın bizzat kendisinin veya kat karşılığında inşaat yapılması halinde şirketin gelir sağlamaya başlayacağını fakat o zamana kadar sabit giderlerin sürdüğünü, arsa nedeniyle şirketin Şişli Belediyesine her yıl yüksek miktarda emlak vergisi ödediğini, arsanın satışı veya kat karşılığı inşaat için araştırmaların yapıldığını, ancak bölgenin kentsel dönüşüm kapsamına alınması nedeniyle şimdilik gelir getirici bir işlem yapılamadığını, vergilerin ödenebilmesi için sermaye artımı gerektiğini, arsanın teminat gösterilerek bankadan kredi sağlanabileceğini ancak bu durumda bankaya ödenecek faiz ile şirketin daha fazla zarara uğrayacağını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; 16/10/2017 tarihli toplantı tutanağı incelendiğinde; esas sözleşmenin 6. maddesinin tadil edilmiş yeni halinin görüşülmesi ile ilgili olarak yapılan oylama neticesinde şirket sermayesinin 500.000-TL’den 1.200.000-TL’ye çıkarılmasının hissedarların 213.510,73 adet olumsuz oyuna karşılık 286.489,27 adet olumlu oy ile kabul edildiği, davacının karara muhalif kaldığı ve muhalefet şerhini tutanağa yazdırdığı, davanın süresinde açıldığı, şirketin borca batık olmadığı, işletme giderlerini karşılamak ve varlığını sürdürmek bakımından sermaye arttırımına ihtiyaç duyulduğu tespit edildiğinden ve sermaye artırım kararının dürüstlük kuralını ihlal ettiğine dair bir veriye rastlanmadığından iptal koşulları oluşmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davacı vekili; mahkemece İstanbul 2 ATM nin 2016/1109 ve İstanbul 6. ATM nin 2015/108 esas sayılı dosyalarının bekletici mesele yapılmasına karar verilmesine rağmen davaların sonucunu beklemeden karar verilmesinin usule aykırı olduğunu, davalı şirketin genel giderlerini karşılamak amacıyla birkaç yılda bir sermaye artırımı yapmak zorunda kaldığını, şirket aktifinde yer alan arsanın üzerinde ileride çok katlı bina inşa edilmesinin sadece bir umuttan ibaret olup, sırf bu nedenle şirketin bir takım giderlere katlandığını,şirket yönetiminin şirketin iflasını talep etmekten başka bir çaresinin olmadığı halde, birkaç yılda bir sermaye artırımları yapılmak suretiyle şirketin ayakta tutulmaya çalışılmasının mantıklı olmadığını, davalı şirketin eski ortağı …’ın 16.07.2015 tarihinde vefat ettiğini, şirket paylarının elbirliğiyle mülkiyet konusu olduğunu, TMK’nın 702/2 maddesi uyarınca miras ortaklığına dâhil mal ve haklar tüm mirasçıların oy birliği ile verecekleri kararlara göre yönetileceğini, oy birliğinin sağlanamadığı hallerde ise bu yetkinin TMK 640/3 uyarınca atanan tereke temsilcisine ait olduğunu, ancak davalı şirketin yönetim kurulu tarafından 07.02.2016 tarihli karar ile murisin vasiyeti uyarınca davalı şirkette sahip olduğu payları mirasçılarına dağıtılarak yapılan pay taksimatı sonucu oluşan yeni ortaklık yapısının, davalı şirketin pay defterine kaydedildiğini,bu karar aleyhine İstanbul 6. ATM’nin 2017/181 esas sayılı dosyasında dava açtıklarını, mahkemece davanın kabulüne karar verildiğini belirterek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, davalı şirketin 16.10.2017 tarihli genel kurulunda alınan sermaye artırımına ilişkin 2 no.lu genel kurul kararının iptali istemine ilişkindir. 6102 sayılı TTK’nın 445. ve 446. maddelerinde; toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten, toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahiplerinin, yönetim kurulu ile kararların yerine getirilmesi kişisel sorumluluğuna sebep olacaksa, yönetim kurulu üyelerinden her birinin kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine iptal davası açabileceği belirtilmiştir. İptal konusu edilen genel kurul toplantısında alınan 2 numaralı karar, davalı şirket esas sözleşmesinin 6. maddesinin tadili suretiyle şirketin mevcut 500.000-TL olan sermayesinin 1.200.000-TL’ye çıkarılmasına ilişkin olup, toplantıda davacının karşı oyu ve muhalefetiyle oy çokluğuyla sermaye artışına karar verilmiştir. Toplantı ilanı ve davacıya yapılan tebligatta TTK’nın 453. maddesine uygun olarak değiştirilecek eski ve yeni esas sözleşme metni yer almamıştır. Ancak bu durum tek başına genel kurulda alınan kararın iptali sonucunu doğurmaz, davacıya iptal davası açma hakkı verir. Bu durumda ise alınan kararın müktesep bir hakkı ihlal edici nitelikte olup olmadığının tespiti gerekmektedir. Oysa somut olayda söz konusu karar sermaye artışına ilişkin olup, esas sermaye miktarının pay sahipleri yönünden hiçbir zaman müktesep hak oluşturmadığı gözetilerek davacı vekilinin ileri sürdüğü bu iptal sebebi yerinde görülmemiştir. Genel kurul toplantı tutanağında; davacı tarafından karar öncesi ve sonrasında söz alınarak şirketin tek varlığının bir arsa olduğu, bir kişinin şirkette sigortalı gösterilerek şirket zararının artırıldığı beyan edilmiş, davacının muhalefeti de tutanağa yazdırılmıştır. Şirketin tek varlığı bir arsa olup başkaca bir ticari faaliyetinin bulunmadığı, aynı gerekçeyle daha önce de sermaye artırımı yapıldığı sabittir. Davacının bilgi alma hakkının ihlal edildiği sabit olmakla birlikte, bu hakkın yeteri kadar kullanılamamasının yanlış karar alınmasına ve bu kararın hangi sebeplerle usul, yasa ve ana sözleşme hükümlerine aykırı olduğunun ispatı gerekmektedir. Somut olayda bu yönde somut bir iddia ve delil de bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin bu yöndeki istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda; kaydi değerlere göre şirketin borca batık olduğu, ancak şirketin varlığı olan arsanın Şişli Belediyesince 2015 yılı emlak vergi değerinin 21.877.703,75-TL olarak kabul edildiğinin görüldüğü, emlak vergi değerinin güncel rayiç olarak kabul edilse bile şirketin 2015, 2016 ve 2017 yıllarında borca batık olmadığı, şirketin ana gider kaleminin de şirket aktifinde kayıtlı arsanın emlak vergisi olarak görüldüğü, hiç bir ana faaliyet ve diğer gelirleri olmayan davalı şirketin 2015, 2016 ve 2017 yılında gerçekleşen ve katlanılmak zorunda olduğu tespit edilen toplam genel giderlerinin 580.301,36-TL olarak gerçekleştiği, gerçekleşen genel yönetim giderlerinin karşılanmasının dışarıdan sağlanacak kaynaklar veya sermaye artışıyla mümkün olabileceği, şirketin son 3 yıldır faaliyetinin olmamasına rağmen ayakta kalmak ve genel yönetim giderlerine katlanmak yönünde irade ortaya koyduğu dikkate alındığında, sermaye artışıyla karşılanmasının daha doğru bir çözüm olarak kabul edilebileceği, bu nedenle davalı şirket sermayesinin 500.000-TL’den 1.200.000-TL’ye artırılmasının gerçekleşecek genel yönetim giderlerinin karşılanması için zorunluluk olduğu belirtilmiştir. Şirketin borca batık olmadığı anlaşılmakla, alınan kararın TTK’nın 376. maddesine aykırı olduğundan söz edilemeyecektir. Sermaye artışının şirketin tek varlığı olan arsanın yatırım yapılıncaya kadar olan dönemdeki giderlerini karşılamaya yönelik olması nedeniyle şirket için bir zorunluluk olması yanında, sermaye artırım kararının sırf azınlık pay sahiplerine ve bu arada davacıya zarar vermek kastıyla yapıldığı ve dürüstlük kuralına ve hakların sakınılarak kullanılması ilkesine aykırılık taşıdığına ilişkin de delil bulunmadığı anlaşılmakla, kararın bu bakımdan da iptali koşulları oluşmamıştır. Ancak davacının paydaşı olduğu davalı şirket ortaklarından …’ın 16.07.2015 tarihinde vefat ettiği, değişik mahkemelerce verilmiş üç adet veraset ilamına göre davacı ile …, … ve …’ın 1/4’er miras payının bulunduğu, murisin düzenlediği 24.07.2014 tarihli vasiyetname ile davacının miras payı saklı payla sınırlandırılarak, arta kalan payın hayır işlerinde kullanılmak üzere diğer mirasçı …’a bırakıldığı, vasiyetnamenin Bodrum 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/797 esas sayılı kararıyla açılıp okunmasına karar verildiği, kararın temyizi üzerine Yargıtay’ca onanarak kesinleştiği, bir kısım paydaşların başvurusu üzerine davalı şirket yönetim kurulunca alınan 07.03.2016 tarihli karar ile murisin vasiyetnamesi esas alınmak suretiyle ortakların yeni pay durumunun şirket pay defterine kaydedilmesine karar verildiği, karar doğrultusunda ortakların belirlenen paylarının pay defterine işlenmiş olduğu; davacı tarafça bu karar aleyhine İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/181 esas sayılı dosyasında söz konusu yönetim kurulu kararının iptali ile pay defterinin eski hale getirilmesi istemiyle dava açıldığı, mahkemece davanın kabulüne dair verilen kararın istinaf incelemesinden geçtiği, ancak henüz kesinleşmediği anlaşılmaktadır. TMK’nın 640. maddesi uyarınca; murisin birden çok mirasçısının bulunması halinde, mirasın geçmesi ile birlikte paylaşmaya kadar, mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana gelir. Mirasçılar terekeye elbirliği ile sahip olurlar ve terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler. TMK’nın elbirliği mülkiyetini düzenleyen 701-703. maddelerine göre ise; elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır. Ortakların hakları ve yükümlülükleri, topluluğu doğuran kanun veya sözleşme hükümleri ile belirlenir. Kanun veya sözleşmede aksine bir hüküm bulunmadıkça, yönetim ve tasarruf işlemleri için ortakların oybirliğiyle karar vermeleri gerekir. Elbirliği mülkiyeti malın devri, topluluğun dağılması veya paylı mülkiyete geçilmesiyle sona erer. Bu kapsamda murisin ölümü ile mirasçılara intikal eden paylar bakımından, henüz bir taksim yapılmamış olmakla, elbirliği mülkiyeti kuralları geçerlidir. Anonim şirketlerde ise paylar, paydaşın ölümü halinde, limited şirketlerin aksine, kendiliğinden mirasçılara intikal etmez. Bunun için öncelikle miras taksim sözleşmesinin yapılması veya MK’nın 2. maddesine uygun şekilde, yazılı taksim sözleşmesine eşdeğer bir halin varlığının kanıtlanması ve mirasçılarca bu suretle şirkete başvurulması gerekir. Genel kurul tarihi itibariyle murisin terekesine yasal temsilci de atanmamıştır. Bu durumda davacı tarafça bekletici mesele yapılması istenen İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/181 esas sayılı dosyasında verilen kararın kesinleşmesi halinde, davalı şirket ortaklarının pay oranları ile murisin paylarından doğan oy haklarını ve buna bağlı olarak söz konusu genel kurul kararının geçerliliğini de etkileyecektir. Bu nedenle söz konusu dosyada verilen kararın bekletici mesele yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, davanın reddine karar verilmesi isabetsizdir. Açıklanan nedenlerle; uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)a-6 maddesi uyarınca kabulü ile hükmün kaldırılarak, davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE; İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/10/2019 Tarih 2018/1 Esas 2019/857 Karar sayılı hükmün HMK.’nın 353(1)a-6 gereği KALDIRILMASINA; “Davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE” Davacı tarafından yatırılan 44,40-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 353(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.28/04/2022