Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/235 E. 2021/253 K. 25.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/235
KARAR NO : 2021/253
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/10/2018
NUMARASI: 2016/1295 Esas- 2018/1036 Karar
DAVA: Alacak
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 25/02/2021
İlk derece mahkemesince verilen davanın reddine yönelik hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; taraflar arasında 15.05.2013 tarihli ve 5 yıl süreli bayilik sözleşmesinin akdedildiğini, davalının bayilik sözleşmesine ilave olarak düzenlemiş olduğu ürün alım taahhütnamesi ile, anlaşmanın yürürlüğü süresince geçerli olmak üzere yıllık asgari 2.211 ton otogaz almayı, eksik kalan ton üzerinden 20-USD tutarında kâr mahrumiyetini ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, dava konusu sözleşmenin 17.08.2015 tarihine kadar yürürlükte kaldığını, davalının taahhüdü uyarınca 4.991 ton ürün alması gerekirken, bu dönemde 2.739 ton ürün aldığını, bu kapsamda davalının eksik aldığı 2.252 ton ürün için 45.044-USD kâr kaybı borcunun doğduğunu belirterek, kar mahrumiyeti alacağından şimdilik 1.000-USD’nin temerrüt tarihinden itibaren yabancı paraya işleyecek en yüksek mevduat faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesi sunmamış, bilirkişi raporuna yönelik itiraz dilekçesinde ise davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; davaya konu kar mahrumiyeti ve cezai şart şeklindeki alacak taleplerinin sözleşmenin sona erdirilmesi, diğer bir deyimle sözleşmenin feshedilmesine bağlı talepler olduğu, davacının öncelikle geçerli ve usulüne uygun olarak sözleşmeyi feshettiğine ilişkin bilgi ve belgeleri dosyaya sunması gerektiği, ancak davacının iddiasının sözleşmenin feshedildiğine ilişkin olmayıp, davalının fesih sonucunu doğuracak şekilde hareket etmesi halinde dahi bu alacağa hak kazanacağını beyan etmiş ise de, belirtilen ilke ve esaslar çerçevesinde de geçerli bir fesih ihtarı bulunmaksızın kar kaybı ve cezai şart alacaklarının muacceliyet kazanmadığı, bu alacak kalemlerinin sözleşmenin feshine bağlı talepler olduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: İstinaf yoluna başvuran davacı vekili; taraflar arasındaki sözleşmenin davalının kusurlu eylemleri sonucunda sözleşmeye aykırı olarak sona erdiğini, EPDK kayıtlarında açıkça görülebilecek bu husus araştırılmadan feshe ilişkin belge sunulmaması gerekçesiyle davanın reddi ve sözleşme hatalı yorumlanarak kar mahrumiyeti talebinin sadece fesih durumuna özgü olduğunun iddia edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, taraflar arasındaki 17.05.2013 tarihli ve beş yıl süreli sözleşmenin, davalının sözleşmeye aykırı fiiliyle ve bayilik lisansının lisans sahibinin kendi isteğiyle sonlandırılması sonucunda bayinin kendi isteğiyle 14.08.2015 tarihinde sona erdiğini, bu hususun her zaman tespit edilebileceğini, alacağın sadece fesih halinde istenebileceği yorumuna dayalı hüküm kurulmasının açıkça hukuka aykırı olduğunu, cezai şarta ilişkin hükümler emredici olmadığından taraflarca sözleşmeyle aksi yönde hüküm getirilebileceğini, müvekkili şirketin ihtirazi kayıt bildirmeden ürün tedarik etmesi nedeniyle kar kaybı isteyemeyeceği iddiasının yerleşik uygulamaya ve sözleşme serbestisine aykırı olduğunu, bu yöndeki sözleşme hükümlerinin gözardı edilerek hatalı sonuca ulaşıldığını belirterek, kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, akaryakıt bayilik sözleşmesi ve satış taahhüdünde öngörülen yıllık asgari ürün satışı taahhüdüne aykırı davranıldığı iddiasına dayalı cezai şart alacağının tahsili istemine ilişkindir.TBK’nın 179/2. maddesine göre; “ceza borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkca feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir.Mal alım taahhüdüne aykırılık nedeniyle cezai şart istemine ilişkin olarak Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin yerleşik içtihatlarında, iki halde alacaklının ceza koşulunu isteyemeyeceği; eğer alacaklı, ceza koşulunu isteme hakkından açıkça vazgeçmişse artık bu yönde bir talepte bulunamayacağı, diğer yandan alacaklının, çekince koymadan ifayı kabul etmiş veya sözleşmeden doğan edimlerini ifa etmeye devam etmişse bu takdirde de ceza koşulunu isteyemeyeceği, yıllık asgari ürün alımı taahhüdü bulunmasına rağmen yıllar itibariyle bu taahhüde uyulmamış ise tedarikçi (sağlayıcı) firmanın, hem ifayı hem de ceza koşulunu talep edebilmesi için takip eden yılda henüz bayiye mal vermeden önce ceza koşulu ile ilgili “çekince” (ihtirazi kayıt) bildirmesi ya da bu konuda bayiye noterden bir ihtarname göndermesi gerektiği, çekince için bir şekil şartının getirilmediği, tedarikçinin, taahhüde aykırı davranılmış olan yılı takip eden yeni yıldaki ilk fatura ve irsaliyeye koyacağı bir açıklama (şerh) ile bu koşulu yerine getirebileceği, bu şekilde bir çekince (ihtirazi kayıt) konulduktan veya ihtar çekildikten sonra tedarikçi (sağlayıcı) firmanın, mal vermeye (ifaya) devam etse bile önceki yıla ilişkin ceza koşulu alacağını sözleşme zamanaşımı süresi içinde her zaman talep edebileceği, sonraki yıllarda da aynı kuralın geçerli olduğu, bunlar yapılmadan müteakip yılın ifası gerçekleşmişse artık bir önceki yıla ait ceza koşulu istenemeyeceği, çekince konmuş veya ihtar çekilmiş olan yıllarla ilgili ceza koşulunun istenebileceği, TBK’nın 179/2. maddesi hükmü emredici nitelikte olmadığından, tarafların sözleşme serbestisi ilkesi gereğince aralarında farklı bir düzenleme yapabilecekleri, örneğin sözleşmenin feshi halinde hem cezai şart hem de kar mahrumiyeti ödeneceğinin kararlaştırabileceği, ancak sözleşmenin feshi halinde cezai şart ödeneceğinin kararlaştırılmış olduğu hallerde, sözleşme süresi içinde çekince konmadan uzun süre ifaya devam edilmesi üzerine borçluda, ceza koşulu istenmeyeceğine dair haklı bir güven oluşmuş ise, oluşan bu haklı güven ve dürüstlük ilkesi nedeniyle önceki yıla veya yıllara ait ceza koşullarının talep edilemeyeceği kabul edilmiştir. Somut olayda; taraflar arasında 15.05.2013 tarihli ve beş yıl süreli bayilik sözleşmesi akdedildiği, yine davalı tarafça imzalanan alım taahhüdünde, davalının yıllık 2211 ton otogaz ürününü davacıdan satın almayı, alım taahhüdünün yerine getirilmemesi halinde anlaşma süresinin hitamında ve/veya her bir yıllık anlaşma süresinin sonunda hesaplanacak eksik miktar üzerinden 20-USD ödemeyi, kar mahrumiyeti miktarının davacı tarafından her bir yıllık anlaşma döneminin hitamında veya bizzat belirleyeceği dönemlerde anlaşmanın ifasıyla birlikte talep edilebileceğini, anlaşmanın hitamında veya anlaşmanın herhangi bir sebeple sona ermesini müteakip talep edilebileceğini kabul ve taahhüt ettiği, taraflar arasındaki sözleşmenin feshine yönelik yazılı bir fesih belgesi bulunmasa da, sunulan EPDK kayıtlarına göre sözleşmenin davalı bayi tarafından 14.08.2015 tarihinde sonlandırıldığı, sözleşme süresince davalının eksik alım miktarının 2.252,595 ton olarak, eksik alım nedeniyle istenebilecek tutarın ise 45.051,90 USD olarak tespit edildiği görülmüştür. Davalının asgari alım taahhüdünü yerine getirmemesine rağmen, takip eden yıllar itibariyle davacı tarafça ihtirazi kayıt ileri sürülmeden ve bu konuda davalı bayiye bir ihtar da keşide edilmeksizin mal verilmeye devam edildiği anlaşılmaktadır. Taraflar arasındaki sözleşmenin feshine ilişkin bir kayıt bulunmasa da, sunulan EPDK kaydına göre sözleşmenin 14.08.2015 tarihinde sonlandığı görülmekle birlikte, davacı tarafça sözleşmenin kendilerince haklı nedenle veya davalı bayi tarafça haksız olarak feshedildiğine dair bir iddia ve delil de ileri sürülmemiştir. Dolayısıyla beş yıl süreli bayilik sözleşmesinin 14.08.2015 tarihi itibariyle sona ermesi sonucunda, sözleşme bitiminden itibaren de yaklaşık 1 yıl 4 ay suskun kaldığı anlaşılan davacının, sözleşme süresi içinde çekince koymadan uzun süre ifaya devam etmesi nedeniyle, davalıda ceza koşulu istenmeyeceğine dair haklı bir güven oluşturduğu, bu nedenle artık alım taahhüdüne dayalı cezai şart talep etmesinin mümkün olmadığı anlaşılmıştır. Bu nedenle ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,Alınması gereken 59,30-TL istinaf karar harcından davacı tarafından peşin yatırılan 35,90-TL harcın mahsubu ile bakiye 23,4‬0-TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,İstinaf yoluna başvuran tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 25/02/2021