Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2330
KARAR NO: 2022/1453
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/09/2019
NUMARASI: 2018/650 Esas – 2019/914 Karar
DAVA: Alacak
Davanın kısmen kabulüne ilişkin kararın davacı asıl ve davalı … vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili 6.1.2016 tarihli dava dilekçesi ile , dava dışı … Ltd Şti’ne ait hisselerin önceleri % 95 inin davacıya ait olduğunu, 30/03/2009 tarihinde …’a emanetçi olarak hisse devri yapıldığını, %50 hissenin 09/12/2009 tarihinde sözleşme ile …”ye devrederek satıldığını, 30/01/2011 tarihinde %45 hissenin …’ya hisse verilmesi hususunda karar alındığını, emanetçi olarak hissesini davalı …’a devrettiğini, bu devirden de herhangi bir bedel almadığını, daha sonra ailesi, kardeşleri ve …’in de dahil olduğu yıllar boyu süren ticari çekişmeler sonucu bu yeri protokolle …’a satarak devrettiğini, protokol gereği şirketin toplam değerinin 4.655.238- TL olduğunu, %50’sinin 2.327.619- TL olduğunu, bu durumda davalıların her birinin 2.327.619 -TLyi ödemekle mesul olduklarını, tehdit ve oyalamalar nedeniyle satış ve devir bedelini bugüne kadar alamadığı gibi, yasal bir borç belgesi de alınamadığını, davalıların bu nedenle sebepsiz yere zenginleştiklerini, fazlaya dair hakları ıslah yolu ile artırma hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik her bir davalıdan ayrı ayrı 10.000’er TL olmak üzere toplam 20.000- TL alacağın … için 09/12/2009, … için 30/01/2011 tarihinden itibaren ticari faiziyle birlikte tahsiline, karar verilmesini talep etmiş ıslah dilekçesiyle her iki davalı yönünden taleplerini 147.619- TL ye yükseltmiştir.
CEVAP: 1-Davalı … vekili , davacının mezkur hisse devrine ait bedeli noterde düzenleme şeklinde yapılan hisse devir sözleşmesinde eksiksiz olarak müvekkilden nakden aldığını beyan ettiğini, anılan hisse devrine ilişkin bedellerini alamadığı ya da eksik aldığı yönündeki idddiasını ancak aynı kuvvetteki bir yazılı delil ile kanıtlaması gerektiğini, davacı yazılı delil sunamadığından davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, anılan iki adet sözleşmenin esasen davacının müvekkile olan borçlarının tasfiyesi amacıyla düzenlenmiş olup bu sözleşmelerin yapılan hisse devri sözleşmesinin aksini kanıtlar nitelikte ve kuvvette yazılı bir delil olarak kabulünün mümkün olmadığını,niteliği itibari ile işbu davada tanık dinlenemeyeceğini,davacının tanık dinletme talebinin reddine karar verilmesi gerektiğini, davanın zamanaşımı ve esastan reddine karar verilmesini savunmuştur. 2-Davalı … vekili, davacının taleplerinin zamanaşımı, hakdüşürücü süre ve husumet yönünden de reddi gerektiğini, resmi şekilde yapılan hisse devir sözleşmesinin aksinin tanıkla ispatının mümkün olmadığını,hisse devir sözleşmesinde devir bedelini tam olarak müvekkilden nakden ve tam olarak aldığını beyan ettiğinden anılan hisse devrine ilişkin emanet yönündeki iddiasını kanun gereği ancak aynı kuvvetteki bir yazılı belge ile ispatlama yükümlülüğünün davacıda olduğunu, davacının tanık dinletme talebine muvafakat etmediklerini , noter huzurunda düzenleme şeklinde yapılan gerçek hisse satım işlemi ile hisse devir sözleşmesindeki hisselerin bedellerini nakden ve eksiksiz aldığını davacının tevsik ettiğini, aksini veya farklı olduğu iddiasını yine aynı şekilde düzenlenmiş bir başka resmi belge ile ispat etmesi gerektiğini, davacının delillerinde buna ilişkin bir belgesi bulunmadığınndan davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece ilk olarak 2016/12 esas -2017/660 karar sayılı 26.9.2017 tarihli karar ile , uyuşmazlığın limited şirket hisse devir sözleşmesinden kaynaklandığı, sözleşme yapıldığı tarih itibariyle yürürlükte olan 818 Sayılı BK.’nın 126/4 maddesinde, hisse devir sözleşmesinden kaynaklanan ortaklar arasındaki davaların 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi tutulduğunu, somut olayda 23/03/2009 ve 02/02/2011 tarihli hisse devir sözleşmelerinde devir bedelinin, nakden ve tamamen alındığının yazıldığı, hisse devrinin inançlı işlem mahiyetinde olduğunun öne sürülmesine rağmen devir sözleşmelerinin aksine dayanılan 09/12/2009 ve 30/01/2011 tarihli protokollerde davalı …’ın imzası bulunmadığı, protokollerin her ikisinde de hisse devir sözleşmelerine atıf bulunmadığı, 2009 tarihli protokolün … soyadlı kişilerin arasındaki mal paylaşımına yönelik olduğu, 2011 tarihli protokolün ise, işletme yönetimine ilişkin hususlar içerdiği, zamanaşımı başlangıcında hisse devir sözleşmelerinin pay defterine kayıt tarihlerinin esas alınmaları gerektiği, 23/03/2009 ve 02/02/2011 tarihli hisse devirlerinin aynı tarihte ortaklar kurulu kararı ile pay defterine tescil edildikleri ve dava tarihi ile tescil tarihi arasında her iki davalı yönünden zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir. Kararın,davacı tarafça istinafı üzerine ;Dairemizce yapılan istinaf incelemesi neticesi verilen 2017/893 esas, 2018/579 karar sayılı 17.5.2018 tarihli karar ile “davalı …’a yapılan hisse devir ve tescil tarihi itibariyle uygulanması gereken TBK 147/4 .(BK 126/4) gereği zamanaşımının 5 yıl olduğu ve zamanaşımı süresinin dolduğu , davalı … ‘ya geçerli bir devir sözleşmesi yapıldığı ve alacağın muaccel olduğu tarihin 2.2.2011 tarihi olduğu,zamanaşımının bu tarihten itibaren işlemeye başladığı,buna göre dava 06.01.2016 tarihinde açılmış olmakla devir tarihinden itibaren 5 yıllık zamanaşımı süresi dolmadığı ,davalı … bakımından davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi yerinde olmadığından kararın kaldırılarak davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.Kaldırma kararı üzerine mahkemece istinafa konu karar ile ” davalı … yönünden, hisse devir sözleşmesine dayalı alacağın 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu, dava tarihi itibariyle 5 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu, bu hususun İstanbul BAM 12. HD’nin 17/05/2018 tarihli kararı ile de tespit edildiği, dolayısıyla bu davalı yönünden ıslah edilen tutar bakımından da zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesi ile davanın zamanaşımı nedeniyle reddine , Davalı … yönünden, Büyükçekmece … Noterliği’nce düzenlenen hisse devir sözleşmesinden sonra taraflarca düzenlenmiş olan 09/12/2009 ve 30/01/2011 tarihli el yazılı anlaşma tutanağı başlıklı sözleşmeler ile hisse devir sözleşmesinde belirtilen tutardan daha yüksek bir bedelin öngörüldüğü, hisse devir sözleşmesindeki ibranın ancak şirketin nominal değeri üzerinden hüküm ifa edeceği, daha yüksek veya gerçek değer üzerinden ödeme kararlaştırılması halinde nominal değeri aşan kısmını ödediğini davalının kanıtlaması gerektiği, somut olayda anlaşma başlıklı belgelerde ve alınan bilirkişi raporunda tespit edildiği üzere şirketin hisse değerinin hisse devir sözleşmelerinde belirtilen tutarların çok üzerinde olduğu, bu nedenle sözleşmede belirtilen bedeli aşan kısmı ödediğini davalının kanıtlaması gerektiği, somut olayda davalı tarafından bu yönde bir delil ibraz edilmediği gerekçesi ile davalı … aleyhine 10.000-TL bedelli kısmi davanın kabulüne,davacı 27/08/2017 tarihli dilekçesi ile dava değerini ıslah etmiş ise de, ıslah tarihi itibariyle 5 yıllık zaman aşımı süresinin dolduğu gerekçesi ile davalı … aleyhine ıslah ile talep edilen 137.619-TL alacak yönünden davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEBLERİ: 1-Davacı asıl ; davalı … yönünden verilen zamanaşımı yönünden red kararının hukuka uygun olmadığını, davalı tarafından haklarını aramamaları için darp ve silah yoluyla tehdit edildikleri gerekçesiyle Büyükçekmece C. Başsavcılığına şikayette bulunarak 2012/27616 Sor. nolu dosya ile davalı … hakkında işlem başlatıldığını, TBK kapsamında bu tarz durumlarda zamanaşımının durduğunu, bilirkişi raporu ile de alacaklarının sabit olduğunu, … yönünden ıslah taleplerinin kabul edilmemesinin hukuka uygun olmadığını, davaya konu alacakları bakımından ıslah hakkının saklı tutulduğunu, sonrasında dosyanın derdest olmasıyla birlikte saklı tutulan ıslah hakkını kullandıklarını, dosyaya sunulan delillerin eksik değerlendirildiğini, Mahkemece vekalet ücretinin yanlış hesaplandığını dava değerinin üç katı vekalet ücreti hesaplandığını, mahkemece verilen kararın hukuk güvenliği bakımından çelişkilerle dolu olduğunu kararın kaldırılarak, davanın kabulünü talep etmiştir. 2-Davalı … vekili; davacı noterde düzenlenen evrakta eksiksiz olarak hisse devir bedelini aldığını belirttiğinden anılan hisse devrine ilişkin paranın ödenmediği veya eksik ödendiğini yazılı bir delille kanıtlaması gerektiğini, dosyaya sunulan 30.01.2011 ve 09.12.2009 tarihli iki sözleşmede davacıya bir alacak hakkı verilmediğini,müvekkili tarafından da bir borç taahhüdü altına da girilmediğini, anılan iki adet sözleşmenin davacının müvekkiline olan borçlarının tasfiyesi amacıyla düzenlendiğini ,anılan sözleşmelerin dava konusu borçla ilgisi olmadığını, raporda belirtilen ticari defter ve kayıtların delil niteliğinde olmadığını, 09.12.2009 tarihli tutanak içeriğinde “istasyon değeri %50 2.000.000-TL” ibaresi ile bilirkişi raporunda belirtilen şirketin öz varlık tutarı olan 1.029.339,87-TL arasında uyumsuzluk olduğunu, çelişkili rapora göre hüküm kurulmasının doğru olmadığını, bilirkişi raporuna dayanak gösterilen Yargıtay 11. HD 2002/7353 Esas sayılı kararında noterde yapılan devir sözleşmesi haricinde taraflar arasında yapılan bir sözleşme daha bulunduğunu, somut davada noterde yapılan sözleşme dışında bir sözleşme olmadığını, dolayısıyla emsal kararın bu davayla ilgisi olmadığını kararın kaldırılarak, müvekkili hakkında açılan davanın reddini talep etmiştir.
GEREKÇE: Davacının davası limited şirket hisse devri nedeniyle alacaklarının davalılar tarafından ödenmediğini noterlikte yapılan hisse devirleri dışında haricen yapılan anlaşmalar ile borcun sabit olduğunu ileri sürerek hisse devir bedelinin davalılardan tahsiline ilişkindir. Dava ilk olarak her bir davalı bakımından 10.000-TL dava değeri gösterilerek kısmi dava olarak 06/01/2016 tarihinde açılmıştır. Davacı ,davasını belirsiz alacak davası olarak nitelese de , davalı tarafın harcın tamamlanması isteği üzerine mahkemece 12.7.2016 tarihli ön inceleme duruşmasının 1 nolu ara kararı ile ,davanın kısmi dava olarak görülmesine usulen engel olmadığına karar verilmiştir.Davacı tarafça bu ara kararına itiraz edilmediği ,somut olayda belirsiz alacak davası koşulları olmadığından eldeki davanın kısmi dava olduğunun kabulü gerekir. Limited şirket hisse devir sözleşmelerinin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan eTTK 520/son maddesine göre payın devri veya devir vaadi hakkında ki mukavele yazılı şekilde yapılmış ve imzası noterce tasdik ettirilmiş olmadıkça ilgililer arasında dahi hüküm ifade etmez.Bu sebeble hisse devrinden kaynaklanan alacağın muaccel olacağı tarih geçerli olarak hisse devrinin yapıldığı tarihtir. Hisse devir bedeli alacağına ilişkin dava ise mülga BK nun 126/4 .maddesi uyarınca(TBK 147/4) 5 yıllık zamanaşımına tabiidir. Ticaret Sicil kayıtlarına göre; davacının 5.2.2009 tarihinde devren iktisap ettiği 380.000-TL bedelli hisselerden 200.000-TL lik kısmını 23.3.2009 tarihli noterde yapılan hisse devir sözleşmesiyle davalı …’a ,geri kalan 180.000-TL lik kısmını ise Büyükçekmece … Noterliğinin 02/Şubat/ 2011 tarihli hisse devri sözleşmesi ile ortak dışı olarak davacının (vekili … aracılığıyla) şirketteki (… Tic. Ltd Şti) 180.000 -TL hissesini aynı bedelle davalı …’ya devrettiği, 23.3.2009 tarihli hisse devrinin 27.3.2009 tarihli ortaklar kurulu kararı ile kabul edilerek 3.4.2009 tarihinde ticaret siciline tescil edilerek ilan edildiği ,2.2.2011 tarihli hisse devrinin ise aynı tarihli ortaklar kurulu kararıyla kabul edilerek 14.2.2011 tarihinde tescil edilerek ilan edildiği sabittir. Her iki devir için pay defterine kayıt için karar alındığından muacceliyetin ortaklar kurulu karar tarihlerinden itibaren işlemeye başlayacağının kabulü gerekir. Dosyaya davacı tarafça 2 ayrı anlaşma tutanağı başlıklı,adi yazılı şekilde düzenlenmiş belge sunulmuştur.09/12/2009 tarihli el yazılı belgede; davacıya ait bir kısım menkul ve gayrımenkul mal paylaşımı yapıldıktan sonra ; “% 50 şirket hissesinin karşılığı 2.000.000-TL ,sermayenin yarısı 307.357-TL ve market sermayesinin 20.262-TL tamamını …’ya devrettim.Hakkında fazla alınan paranın yarısı … yarısı … tarafından karşılanacaktır” ibaresinden sonra “bu tarihden sonra …’nın başkaca hakkı kalmamıştır”denildiği görülmektedir.Bu belgenin …, …, …, … tarafından imzalandığı, diğer davalı …’ın imzası bulunmadığı ,bu belgede şirketin diğer ortağı …’dan ve hissesinden bahsedilmediği anlaşılmaktadır. İkinci olarak her iki davalı ve davacının imzaladığı 30/01/2011 tarihli anlaşma tutanağı başlıklı belgede ise “şubat ayı içerisinde … adına olan hissenin … vasıtasıyla devir edilecektir. … ve …’ın 1 yıl içinde anlaşamazlarsa 31.1.2012 tarihinde ne yapacaklarına karar vereceklerdir…. şirketi devraldıktan sonra hiç bir suretle …-…’dan bir hak talebinde bulunamaz.(Iğdırda ki ev ve dükkanlar dahil.)Bugün itibariyle kar-zarar ve sorumluluklar … ve … ‘yı bağlar.” ibaresi mevcuttur.Buna göre davacının şirket hissesinin davalı …’ya devrinde mutabık kalındığı ve akabinde de yazıya dökülen bu anlaşmadan sonra 2.2.2011 tarihinde noterde yapılan sözleşme ile davacının 180.000 hissesinin vekili … vekaleti ile davalı …’ya devredildiği sabittir. Davalı …’a Noterde yapılan 23.3.2009 tarihli hisse devrinin 27.3.2009 tarihli ortaklar kurulu kararı ile kabul edilerek 3.4.2009 tarihli ticaret sicil gazetesinde ilan edildiği ;hisse devir alacağına ilişkin 5 yıllık zamanaşımı 27.3.2009 tarihinde işlemeye başladığı ,ikrah nedeniyle akit ile bağlı olunmadığının eBK 31/1 gereği 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde bildirilmediği veya ileri sürülmediği , davacı her ne kadar hisse devir sözleşmesinin gerçek bir devir olmadığı ,davalının emanetçi (inançlı işlem yapıldığı ) olduğunu ileri sürmekte ise de davalının inançlı işlem gereği payları temlik aldığına ilişkin yazılı belge sunulmamıştır.Hisse devir sözleşmesi yazılı şekilde yapıldığından inançlı işlem iddiasının da aynı şekilde yazılı belge ile ispatı gerekir.Davacının dava dilekçesinde yemin delili var ise de ; Davacı asil mahkemeye verdiği 6.8.2017 tarihli dilekçesi ile “delillerimiz arasında yemin delili bulunmamaktadır.”beyanı dikkate alındığında yemin deliline ve ispat kurallarına aykırı bulunan ve muvafakat edilmeyen tanık deliline de başvurmak mümkün değildir.Bu nedenle 23.3.2009 tarihli hisse devrinin inançlı işlem olduğuna yönelik iddianın kanıtlanamadığı ve davalı … yönünden kısmi davanın açıldığı tarih itibariyle 5 yıllık zamanaşımı süresi dolduğundan davanın ıslah edilen kısım da dahil olmak üzere davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir.Davacının davanın 10 yıllık zamanaşımına tabii olduğuna yönelik istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. Geçersiz de olsa harici bir sözleşme ile devir bedelinin ne şekilde ne miktarda ödeneceği ayrıca kararlaştırılmışsa bu hükümlerin tarafları bağlayacağı kuşkusuzdur .Zamanaşımı bakımından elde ki davada davacı davalıya limited şirket hissesini devretmesi sebebiyle ödenmeyen devir bedelini talep ettiğinden ve kanunun emredici hükmüne göre taraflar arasında dahi hüküm ifade etmeyen ,ancak tarafların verdiğini sebebsiz zenginleşme hükümlerine göre geri isteyebileceği geçersiz bir sözleşmeye dayalı olarak hisse devir bedeli alacağının muaccel olduğunu kabul mümkün olmadığından ,zamanaşımının işlemeye başladığı tarih davalı …’ya yapılmış geçerli bir devir sözleşmesinin yapıldığı ve alacağın muaccel olduğu 2.2.2011 tarihidir. Kısmi dava 5 yıllık zamanaşımı süresi dolmadan açılmıştır.Ancak davacı ,maktu harç ile 27.8.2017 tarihinde ıslah ederek dava değerini her bir davalı bakımından 147.619-TLye artırmıştır. Kısmi dava açılması ,alacağın kalan kısmı için zamanaşımının işlemesini engellememektedir. … bakımından ıslah tarihi itibariyle 5 yıllık zamanaşımı dolduğundan ıslah edilen kısma ilişkin davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesinde isabetsizlik yoktur. Ancak,davalı … bakımından kısmi davaya ilişkin kısım bakımından zamanaşımı defii reddedilmek suretiyle resmi şekilde yapılan hisse devir sözleşmesi ve taraflar arasında adi şekilde düzenlenmiş bulunan belgelerde ki hisse devri ve bedeline ilişkin hükümler ,tarafların bu yolda ki delilleri incelenip değerlendirilmek suretiyle bir hüküm verilmesi gerektiğinden bahisle karar kaldırılmış ancak ilk derece mahkemesi bilirkişi raporu uyarınca kısmi davanın kabulü gerektiği sonucuna ulaşmıştır. Ancak maddi vakıalar kronolojik sıra içinde ; anlaşma belgelerinde davalı …’nın devir alacağı şirket hisselerine karşılık bir ilave bedel ödeyeceğine ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır. Hükümler gerekçeli karar içeriğine yazılmış olup ,şirket hisse bedeline ilişkin ayrıca bir bedel ödeneceği her iki protokolde yazılı değildir.Şirket hisse değerinin daha fazla olduğundan hareketle nominal değer ile şirket hisselerinin değeri arasındaki farkın ödeneceği sonucuna varılması doğru görülmemiştir.Tarafların hissenin değerini anlaşma metnine yazdıkları doğrudur.Ancak şirket hisse devrinden sonra davalı …’in hiç bir alacağının kalmayacağı da yazılı olduğuna göre ,şirket hissesinin devrinden sonra davalı …’in hakkının kalmadığı yazılıdır. İkinci belgede de yazılı olduğuna göre hisse devri gerçekleştiğinde davalı …’in davacıdan hiç bir alacağı kalmayacaktır. Akabinde noterde yapılan hisse devri sözleşmesiyle davacı %50 hissesini devretmiş ve bedelini aldığını da ikrar etmiştir. Şirket hisse devri ödeneceğine ilişkin aksine bir delil olmadığı halde davalı … yönünden kısmi davanın ispatlanamadığından reddi gerekirken kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir. Davacı red edilen kısım üzerinden fazla vekalet ücreti verildiğini istinaf nedeni olarak ileri sürmüş ise de ; kararın verildiği tarih itibariyle her iki davalı yararına müştereken vekalet ücreti verildiği yapılan hesaplamaya göre davalı … bakımından hesaplanan vekalet ücretinin 14.559-TL olduğu ,her iki davalıya 23.064,28-TL hükmedildiği anlaşılmakla takdir edilen vekalet ücreti yönünden davacı aleyhine bir fazlalık olmadığı ,vekalet ücreti bakımından davalı taraf istinafa gelmediğinden vekalet ücretine ilişkin istinaf nedeni de yerinde bulunmamaktadır.Açıklanan nedenlerle davacının yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun esastan reddine ,davalı … vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne ,hükmün kaldırılmasına yapılan hata /eksiklik nedeniyle yargılama yapılması gerekmediğinden yeniden hüküm verilmesine; hükmün kesinleşen kısımları dikkate alınarak davalı … bakımından davanın zamanaşımı nedeniyle reddine ,diğer davalı yönünden kısmi davası ispatlanamadığından , ıslah edilen kısım bakımından zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacının istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Davalı … vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/650 Esas – 2019/914 Karar sayılı 17/09/2019 tarihli kararının, HMK’nun 353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA; 1-Davalı … aleyhine açılan davanın zamanaşımı nedeniyle REDDİNE, 2-Davalı … aleyhine açılan davanın 10.000-TL’sinin ispatlanamadığından; ıslah edilen fazla kısmın zamanaşımı nedeniyle reddine; İlk derece yargılamasına ilişkin olarak; “Harçlar tarifesi uyarınca alınması gereken 80,70- TL karar ve ilam harcının mahkeme veznesine yatırılan 341.55-TL peşin ve ıslah ile yatırılan 4.736,28-TL olmak üzere toplam 5.077,83-TL harçtan mahsubu ile fazla olan 4.997,13-TL harcın talep halinde karar kesinleştiğinde davacıya iadesine, Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,Davalı … tarafından yapılan 220-TL posta ve tebligat giderinin davacıdan alınarak davalı …’a verilmesine, Davalılar vekilleri için takdir olunan 23.064,28-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, Kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine Davacıdan alınması gereken 80,70- TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 44,40- TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30- TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına, Davalı … tarafından yatırılan 170,77-TL peşin istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde istek halinde kendisine iadesine, Davacı tarafça yapılan istinaf yargı giderinin üzerinde bırakılmasına, davalı … gider avansından karşılanan 63-TL yargı giderinin davacıdan alınarak davalı …’ya ödenmesine, Davalı … gider avansından karşılanan 30-TL yargı giderinin davacıdan alınarak adı geçen davalıya ödenmesine, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz yasa yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 19/10/2022