Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/2281 E. 2022/869 K. 09.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2281
KARAR NO: 2022/869
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/09/2018
NUMARASI: 2014/1847 Esas- 2018/701 Karar
DAVA: Alacak (Bayilik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 09/06/2022
Davanın kısmen kabulü-reddine ilişkin verilen kararın davacı ve davalılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili, davalı şirket ile akaryakıt ürünleri ve madeni yağ dağıtımı kapsamında 23/09/2010 tarihli Bayilik Sözleşmesi imzalandığını, davalı şirketin müvekkilinden satın aldığı akaryakıt, madeni yağ vs. ürün bedellerinden doğan ve muaccel hale gelen 108.601-TL borcunu ödemediğini, yine davalının bu borcu sebebiyle sözleşmenin 9. maddesi gereği aylık % 5 üzerinden hesaplanan 22/09/2014 tarihi itibarı ile toplam 12.853-TL (KDV) dahil vade farkı borcu bulunduğunu, bunun yanında almayı taahhüt ettiği miktarda ürünü de satın almayarak ürün alma taahhüdünü de yerine getirmediğini, bu nedenle davalının eksik ürün alımından dolayı müvekkiline 80.000-TL cezai şart borcu bulunduğunu, borcuna ilişkin olarak Kadıköy … Noterliği’nin 12/11/2014 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile davalıya bildirimde bulunulduğunu, tebellüğ edilen İzmir … Noterliği’nin 24/11/2014 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile davalı şirket ortaklarının paylarını 3. kişiye devrettiklerini bu sebeple de garanti ve taahhüt eden sıfatı ile sorumluluklarının bulunmadığını savunduğunu,ancak bayilik sözleşmesi akdedildiği sırada davalı … ve diğer davalı …’ın davalı şirketin hissedarı olduğunu, diğer davalı …’un da genel kurul kararı ile davalı şirkete yetkili müdür olarak atandığını, müvekkilinin bu hisse satışını ancak davalılarca gönderilen cevabi ihtarname ile öğrendiğini, davalı tarafça yapılan sözleşmede bayinin ortaklık yapısında davacının rızası olmadan %20’nin üzerinde değişiklik yapılamayacağı belirttiği halde müvekkilinin rızası alınmadan hisselerini devrederek Bayilik Sözleşmesinin 3/a maddesini de ihlal ederek müvekkilini zarara uğrattığını, hisselerini müvekkilinin bilgi ve muvafakatı dışında devreden davalılar … ve …’un müvekkilinin zarara uğramasına sebebiyet vermeleri, aynı zamanda bu davalıların diğer davalı … ile birlikte garanti ve taahhüt eden sıfatlarının bulunması sebebiyle, davalı şirketin müvekkiline olan muaccel 108.601-TL ürün borcu, 12.853-TL vade farkı borcu, 80.000-TL cezai şart borcu olmak üzere toplam 201.454-TL’den davalıların sorumlu bulunduğunu, anılan tutarın davalılarca müteselsilen ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalılar …, … ve … vekili, davacı, davalı şirketin fatura bedellerinin ödemesini talep edilmiş ise de dilekçe ekinde sunulan hisse devir sözleşmeleri ile davalılar …, …’un davalı şirketteki hisselerini 10.06.2014 tarihinde dava dışı kişiye tüm aktif ve pasifleri ile birlikte devrettiklerini bu nedenle müvekkillerinin sorumluluğunun sona erdiğini,hisse devri tarihinden itibaren bir çok defa alış veriş yaptıklarını, çek tahsilatı yapıldığını, imzaların ise …’a ait olmadığının görüleceğini, davacı tarafın iddia ettikleri hisse devrinden haberdar olmadıkları hesaba katılsa bile davacı … firmasının düzenli olarak bayi ziyareti yaptığını, davacı firmanın hisse devrinden haberdar olmadığının gerçeğe aykırı olduğunu, müvekkillerinin sadece şirketin hisselerini değil, istasyonun kurulu bulunduğu taşınmazı da 3. kişiye devrettiklerini, davacı şirket temsilcisi, saha sorumlusu ve müvekkillerinden …’un bir araya gelerek şirketin devredileceği, bayilik faaliyetinin ne şekilde devam edeceği vs. gibi konularda bir görüşme yaptıklarını, davacı tarafın bunları bildiği halde fesih hakkını kullanmayarak devrettikleri şirketle yaklaşık altı ay boyunca alışveriş yaptığını bu nedenle de hisse devrini zımnen kabul ettiklerini, müvekkillerinin diğer davalı şirketin davacı şirkete olan borcundan dolayı sorumlu olmadığı halde icra tehdidi altında ödemeye mecbur bırakıldığını, 4 yıl boyunca satış rakamları ile ilgili herhangi bir uyarıda bulunmayıp sözleşmeyi sonlandırma yoluna gitmediğini, 4. yılın sonunda cezai şartı talep etmesinin iyi niyete ve hukuka aykırılık teşkil ettiğini, ayrıca sözleşme hükümlerince anılan taahhütteki asgari miktarlar tek taraflı olarak hazırlanan, gerçek satış rakamları ile alakası olmayan miktarlar olduğunu, satışların yapılamamasından müvekkilinin kusurunun bulunmadığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Davalı şirket davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: Mahkemece, davacının davalı şirketten aldığı 75.000-TL tutarlı teminat mektubunu 02/10/2014 tarihinde nakde çevirdiği, teminat mektubu tutarı düşüldükten sonra davacının davalıdan 108.601-TL alacaklı bulunduğu, davacının talep edeceği vade farkının 13.483,66-TL olarak hesaplandığı, davacının talebi doğrultusunda 12.853-TL vade farkı talebinin yerinde bulunduğu, diğer davalılar …, … ve …’un borcun ödenmesinde garantörlük ve taahhüt eden sıfatı ile davacıya karşı sorumlu bulunduğu, davacının cezai şarta yönelik talebinin incelenmesinde; davacı ve davalı şirket arasında akdedilen 23.09.2010 tarihli bayilik sözleşmesinin beş yıl süreli olduğu, davacının cezai şart alacağına dair davalılara ihtarına kadar geçen süreçte eksik mal alındığı halde davacı tarafça davalı şirkete mal verilmeye devam edildiği, bu kapsamda da davacı tarafından cezai şarta yönelik hakkını saklı tuttuğuna dair bir bildirimde bulunmadığı,ihtirazi kayıt konulmadığı, sözleşmenin feshedilmediği ve cezai şart konusunda da sezsiz kalınmasının mevcut durumun kabullenildiğini gösterdiği, şirket hisselerinin devrinden sonra cezai şart talebinin dürüstlük kuralına ve hakkaniyete uygun düşmeyeceği gerekçesi ile davanın kısmen kabulü ile 108.601-TL ürün bedeli , 12.853-TL vade farkı alacağına hükmedilmiş, cezai şart yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: 1-Davacı vekili; taraflar arasında 23/09/2010 tarihli Bayilik Sözleşmesi, ariyet sözleşmesi, taahhütname akdedildiği, iş bu sözleşmelere istinaden davalı şirket ve diğer davalılar ürün alım taahhüdünde bulunduğu, bu taahhüdün yerine getirilmemesi halinde eksik alınan her ton için cezai şart ödeneceğinin taahhüt edildiği, davalı şirketin ürün alım taahhüdünde belirlenen oranlarda akaryakıt ve madeni yağ alımı yapmadığı iddiası ile 80.000-TL cezai şart bedeli talep edildiği, müvekkili şirket tarafından gönderilen ihtarname tarihi dikkate alındığında hesaplamanın davalıların temerrüde düşürüldüğü ve cezai şart taleplerinin davalıya iletildiği Kasım 2014 tarihinden başlamak üzere geriye dönük olarak 1 yıllık dönem dikkate alınarak hesaplama yapılması ve bu tutar üzerinden hüküm verilmesi gerektiği, ilk derece Mahkemesinin inceleme yapmadan hatalı ve eksik karar verdiği ileri sürülerek kararın reddedilen cezai şarta ilişkin kısmı yönünden kaldırılarak, davanın kabulünü talep etmiştir. 2-Davalılar …, … ve … vekili; davacı şirketin talep ettiği fatura bedellerinin hisse devir tarihinden sonraki döneme ait olduğu, davacı şirketin devri bilip o gün için satışlarını durdurmayarak bir ihtar da çekmediği, yapılan devir işlemini alışverişe devam ederek zımni şekilde onayladığı, diğer davalı şirketin davacı şirkete olan borçlarını ödemeyince davacı şirketin kötü niyetli olarak devirden haberdar olmadığını ileri sürdüğü, bu durumun basiretli tacir sıfatına uygun olmadığı, diğer davalının çekleri karşılıksız çıktığında davacı şirketin alacakları olduğunu ileri sürdüğü ve kendini haklı göstermeye çalıştığı, müvekkillerinin hisse devrinden önceki borçlar için garantör oldukları, söz konusu borçların ise hisse devrinden sonra doğan borçlar olduğu ileri sürülerek, kısmen kabule ilişkin kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE : Dava; davacı şirket ile davalı şirket arasında imzalanan 23.09.2010 tarihli bayilik sözleşmesi, ariyet sözleşmesi, taahhütname gereğince; davalı bayi şirketin asıl borçlu olarak, diğer davalılar …, …,davalı …’un garantör- taahhüt eden olarak sorumlu oldukları iddiası ile; 108.601-TL ürün bedeli, 12.853-TL vade farkı ile eksik ürün alımı nedeni ile 80.000-TL cezai şart alacağının tahsili istemine ilişkindir. Akaryakıt bayilik sözleşmelerinde (veya sözleşme eki taahhütnamelerde) yer alan “yıllık asgari alım taahhüdü”ne uymama halinde öngörülen ceza koşulu (cezai şart) hükümleri TBK’nun 179/II. (eski BK. md. 158/II) maddesindeki ifaya ekli ceza koşulu (cezai şart) niteliğindedir.TBK 179/II maddesine göre; ceza borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkca feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir. Anılan yasa hükmünden de açıkça anlaşılacağı gibi, ifaya eklenen ceza koşulunda, şart gerçekleştiği takdirde alacaklı, hem ifayı hem de cezayı talep edebilecektir. Buna göre iki halde alacaklı, ceza koşulunu isteyemez. Eğer alacaklı, ceza koşulunu isteme hakkından açıkça vazgeçmişse artık bu yönde bir talepte bulunamaz. Diğer yandan alacaklı, çekince koymadan ifayı kabul etmiş veya sözleşmeden doğan edimlerini ifa etmeye devam etmişse bu takdirde de ceza koşulunu isteyemez. Yıllık asgari ürün alımı taahhüdü bulunmasına rağmen yıllar itibariyle bu taahhüde uyulmamış ise tedarikçi (sağlayıcı) firmanın, hem ifayı hem de ceza koşulunu talep edebilmesi için takip eden yılda henüz bayiye mal vermeden önce ceza koşulu ile ilgili “çekince” (ihtirazi kayıt) bildirmesi ya da bu konuda bayiye noterden bir ihtarname göndermesi gerekir. Çekince için bir şekil şartı getirilmemiştir. Tedarikçi, taahhüde aykırı davranılmış olan yılı takip eden yeni yıldaki ilk fatura ve irsaliyeye koyacağı bir açıklama (şerh) ile bu koşulu yerine getirebilir. Bu şekilde bir çekince (ihtirazi kayıt) konulduktan veya ihtar çekildikten sonra tedarikçi (sağlayıcı) firma, mal vermeye (ifaya) devam etse bile önceki yıla ilişkin ceza koşulu alacağını sözleşme zamanaşımı süresi içinde her zaman talep edebilir. Sonraki yıllarda da aynı kural geçerlidir. Bunlar yapılmadan müteakip yılın ifası gerçekleşmişse artık bir önceki yıla ait ceza koşulu istenemez. Çekince konmuş veya ihtar çekilmiş olan yıllarla ilgili ceza koşulunun istenebileceği ise kuşkusuzdur.Yargıtay HGK’nun 20.01.2013 T. 2012/19-670 esas 2013/171 karar sayılı kararında da açıklandığı üzere, sözleşme süresi içinde çekince konmadan uzun süre ifaya devam edilmesi üzerine borçluda, “ceza koşulu istenmeyeceği” ne dair haklı bir güven oluşmuş ise oluşan bu haklı güven ve dürüstlük ilkesi nedeniyle önceki yıla veya yıllara ait ceza koşullarının talep edilemeyeceğinin kabulü gerekir (Yargıtay 19.HD’nin 17/12/2013 tarihli 2013/14654 esas, 2013/19950 karar sayılı emsal kararı). 23.09.2010 tarihli taahhütname ile bayilik sözleşmesi gereğince, davalı bayinin ayda 60 ton akaryakıttan (beyaz ürün) az olmamak kaydı ile sözleşme süresince toplam 3.500 ton beyaz ürün ve 15 ton madeni yağ alacağı; davalı bayinin alım taahhüdüne uymaması halinde, davacının, her bir yılda eksik alınan beyaz ürün yönünden ton başına 100-USD; madeni yağ yönünden her ton başına 400-USD’yi aynen veya fiili ödeme günü TCMB efektif satış kuru TL karşılığı cezai şart olarak talep edebileceği kararlaştırılmıştır. Davacı Kadıköy … Noterliği’nin 12.11.2014 tarihli … yevmiye numaralı 01.12.2014 tarihinde tebliğ edilen ihtarname ile 23.09.2010-11.11.2014 tarihleri aralığında 157.700-USD cezai şart alacağını talep etmiş eldeki davada ise 80.000-TL cezai şart talep etmiştir. Somut davada, bayilik ve eki sözleşmeler 23.09.2010 tarihli olup aynı zamanda sözleşme düzenlendikten sonraki ilk mal alımı da aynı tarihli olmakla, bu durumda 5 yıllık alım taahhüdüne uyulmaması halinde cezai şart tutarlarının hesap edileceği dönemler 1)23.09.2010-2011,2)23.09.2011-2012,3)23.09.2012-2013,4)23.09.2013-2014,5 ) 23.09.2014-2015 şeklinde kabul edilmelidir. periyot başlangıcında davacı tarafından davalı bayiye 12.11.2014 tarihinde ihtarname keşide edilmiştir. Bilirkişi kurulu tarafından davacının davalı şirkete sözleşme döneminde ihtirazi kayıt konulmadan ürün verilmeye devam edildiği gerekçesiyle hesaplama yapılmamış,mahkemece de bu tesbite uyularak bu gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir. Davalı bayinin ilk üç dönemde alım taahhüdüne uymadığı ancak davacı tarafından davalı bayiye çekincesiz/ ihtirazı kayıt konulmaksızın ürün verildiği belirlenmektedir.Davacı şirket tarafından bayiye 4.dönem sona ermeden düzenlediği son faturalar 8.9.2014 tarihli (… numaralı) 58.996-TL bedelli , 18.9.2014 tarihli ( …numaralı )60.407-TL bedelli mal faturalarıdır. 30.09.2014 tarihli … numaralı son fatura ise iletişim ve otomasyon hizmet bedeli yansıtma faturasıdır.Buna göre davacı 18.9.2014 tarihinden sonra davalı şirkete hiç mal vermemiştir. Ancak davacı tarafından, beşinci dönem başlangıcında ve hiç mal vermeden 12.11.2014 tarihinde, dördüncü dönem dahil olmak üzere eksik alım nedeni ile cezai şartı davalı bayiden talep etmiştir. Buna göre davacının davalıya beşinci dönemde çekincesiz ürün vermeye devam ettiğinden bahsedilemeyecektir. Kural olarak 4.dönem sonunda eksik alım nedeniyle ihtar keşide edilmekle 4.döneme ilişkin olarak cezai şart istenebileceğinin kabulü gerekir.4. dönemde eksik alım bulunup bulunmadığı belirlenerek sonucuna göre cezai şart talebi hakkında bir karar verilmesi gerekmektedir. İlk derece mahkemesinin tüm dönemlerde çekincesiz mal verilmesi nedeniyle cezai şart talebinde bulunulamayacağının kabulü ile davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. Uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanıp değerlendirilmediği anlaşılmakla,davacı vekili tarafından ileri sürülen istinaf nedenleri yerinde görüldüğünden istinaf başvurusunun kabulü ile kararın kaldırılmasına, davalılar vekilinin istinaf sebeblerinin iş bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, dava dosyasının dava yeniden görülmek üzere kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1847 Esas – 2018/701 Karar sayılı 18/09/2018 tarihli kararının, HMK.’nun 353(1)a-6 gereği KALDIRILMASINA; “Davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE” Davalılar vekilinin istinaf sebeblerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, İstinaf yoluna başvuran davacı ve davalılar tarafından yatırılan peşin istinaf karar harcının (Davacı 44,40-TL davalılar 2.074,22‬-TL) istek halinde kendilerine iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 353(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 09/06/2022