Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/2264 E. 2022/563 K. 14.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2264
KARAR NO : 2022/563
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/06/2019
NUMARASI: 2015/412 Esas – 2019/616 Karar
DAVA: Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 14/04/2022
Davanın reddine ilişkin kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; müvekkili şirketin ilaç ve kozmetik alanında faaliyet göstermekte olup davaya konu hijyenik sabun üretimi yaptığını ve Türkiye’de “erit-dök” tekniği ile hijyenik sabun üreten ilk ve tek şirket olduğunu, davalı … .’ün müvekkili şirketin eski çalışanı, ortağı ve yönetim kurulu üyesi olduğunu, Ocak 2012’de hisselerini devrederek şirketten ayrıldığını, davalı … ..’ün ayrıldıktan sonra davalı şirket olan…Teks..’yi kurduğunu, bu şirketin de hijyenik sabun üretimi ve pazarlamasını yaptığını, davalının, tescilli olmayan “…..” markası adı altında üretim yaptığını ve sabunların üretiminde davacı şirkette öğrendiği ticari ve teknik bilgileri kullandığını, Türkiye’de sadece davacı şirket tarafından uzun yıllardır kullanılan “erit-dök” tekniğini kullanarak, müvekkili şirketin ürününe benzer nitelik ve görünümde hijyenik sabun üretimi yaptığını, davalının, rekabet yasağına tabi olduğunu, davalıların bu eylemlerinin TTK’nın 55/1/a.4 ve 55/1/a.5 maddelerine göre haksız rekabet oluşturduğunu, davalının müvekkili şirket çalışanlarından Sercan Sağlam’ı ayarttığını, bu kişinin ayrıldıktan kısa bir süre sonra davalı şirkette çalışmaya başladığını, davalıların haksız rekabet eylemleri nedeniyle müvekkili şirketin zarara uğradığını belirterek, haksız rekabetin önlenmesine, 1.000-TL maddi tazminat ile 1.000-TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili; müvekkili şirketin 08.10.2012 tarihinde tescil edilmiş olup davacı şirketin de kısa bir süre önce 10.07.2012 tarihinde kurulduğunu, müvekkili şirketin kozmetik,sabun ile tekstil alanlarında faaliyet göstermekte olup tescilli markalarının bulunduğunu, müvekkili …’ün ise 2001 yılından beri ilaç ve eczacılık sektöründe satış ve pazarlama kadrolarında görev aldığını, davacı şirkette yönetim kurulu üyesi olarak görev yaparken 05.10.2012 tarihinde şirketteki hissesini devrederek ayrıldığını, davacı şirkette üretimde yer almadığını, davacı şirketle imzaladığı rekabet yasağı sözleşmesinin bulunmadığını, davacı şirketten ayrıldıktan sonra davalı şirketi kurduğunu, … markasının davacı şirket adına tescilli olmaması nedeniyle davacının dava açmakta hukuki yararının bulunmadığını, yine davanın TTK’nın 60. maddesi uyarınca zaman aşımına uğradığını, müvekkilinin ürettirdiği sabunların davacının ürettikleriyle nitelik ve görünüm bakımından bir benzerlik bulunmadığını, davacının ürünleri bitkisel aktif içermediği halde müvekkilinin ürünlerinin içerdiğini, erit-dök tekniğinin birçok firma tarafından kullanılan bir teknik olduğunu, ayartma iddiasının yerinde olmadığını, haksız rekabet koşullarının bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; davalıların, davacı şirketin malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya (iltibasa) yol açan davranışlarda bulunmak suretiyle haksız rekabette bulunduğu iddiasının tespit edilemediği, davalıların; davacı şirketin ürettiği sabunları gerçeğe aykırı, yanıltıcı, gereksiz şekilde kötülemek sureti ile kendi ürettikleri sabunları öne geçirmeye yönelik davranışlarda bulunmak suretiyle haksız rekabette bulunduklarının tespit edilemediği, davacı şirketin eski çalışanlarından …’ın davacı şirketten ayrıldıktan sonra davalı şirkette çalışmaya başlamasının, bu durumun bizzat davacının beyanlarından anlaşılması, henüz çalışırken herhangi bir teklif aldığına dair davacının iddiasının bulunmaması nedenleriyle, davalıların TTK 55.1.b.2 belirtilen davranışlarda bulunmak suretiyle davacı şirkete karşı haksız rekabette bulunduklarının tespit edilemediği, davalının ürettiği ürünlerin ambalaj etiket, renk, koku, görünüş, içerik ve kalıpları bakımından davacı şirketin üünlerinden farklı olması nedeniyle davalıların TTK 55.1.b.3’de belirtilen davranışlarda bulunmak suretiyle davacı şirkete karşı haksız rekabette bulunduklarının tespit edilemediği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:Davacı vekili; müvekkilinin uğradığı zararın tespit edilmemesi nedeniyle bilirkişi incelemesinin eksik olduğunu, zira müvekkili şirketin müşteri portföyünün davalı şirketçe hukuka aykırı bir şekilde kullanıldığını, davalının şirket kurma girişimine yönetim kurulu üyesi iken başladığını, davalı şirketin, müvekkili şirketin ürünleriyle aynı nitelikteki ürünlerin üretim ve satışını gerçekleştirdiğini, ayrıca davalının, müvekkilinin hammadde tedarikçisi olan İngiltere menşeli firmaya ürün alımı için başvuru yapmasının, davalının, müvekkili şirketten elde ettiği bağlantıları kullanmaya çalıştığını gösterdiğini, bunlara ek olarak müvekkilinin iş akdini feshettiği ya da kendi isteği ile ayrılan personellerinin davalı firma tarafından taciz edildiğini, manevi tazminat istemlerinin herhangi bir kusur ve zarar değerlendirmesi yapılmayarak reddedildiğini, davalıların, TTK’nın 55/l.a.4 ve 5, 55/l.c ve d, 55/ l.b.2 ve 3 maddelerini ihlal ettiklerini belirterek, kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE : Dava, haksız rekabetin önlenmesi ile maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Haksız rekabet, TTK’nın 54 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Haksız rekabetin amacı, TTK’nın 54/1. maddesinde “bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanması” olarak ifade edilmiş, 2. fıkrada ise haksız rekabet tarif edilerek “rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır” şeklinde belirtilmiştir. Haksız rekabet kabul edilen bazı durumlar TTK’nın 55. maddesinde sayılmıştır.
TTK’nın 56. maddesinde ise; haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, meslekî itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimsenin, fiilin haksız olup olmadığının tespitini, haksız rekabetin önlenmesini, haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltilmesini ve tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise, haksız rekabetin işlenmesinde etkili olan araçların ve malların imhasını, kusur varsa zararın tazminini, TBK’nın 58. maddesinde öngörülen şartların varlığında manevi tazminat verilmesini isteyebileceği belirtilmiştir.Davacı tarafın haksız rekabet iddiası; davalı … Kök’ün TTK’nın 396. maddesine aykırı şekilde rekabet yükümlülüğüne aykırı davranışı, davalının davacı şirkette edindiği ticari sırları kullanarak ürettiği ürünlerle karıştırılmaya (iltibas) yol açmak, kendi ürünlerini gerçeğe aykırı ve yanıltıcı şekilde veya rakibini kötüleyici şekilde karşılaştırarak öne geçirmek, davacı şirket çalışanlarını ayartmak,çalışanları işverenin iş ve üretim sırlarını ifşaya yöneltmek, davacının iş ürünlerinden yetkisiz yararlanmak ile üretim ve iş sırlarını ifşa etmek iddialarına dayandırılmıştır. Somut olayda; davacı şirket ortağı ve yönetim kurulu üyesi olan davalı …’ün 05.10.2012 tarihinde davacı şirketteki yönetim kurulu üyeliğinden istifa edip hisselerini de devretmek suretiyle ayrıldıktan sonra 08.10.2012 tarihinde tescil edilen davalı şirketi kurduğu, davalı şirketin tek ortağı ve yetkilisi olduğu, davacı şirket gibi davalının da hijyenik sabun üretimi ve pazarlaması alanında faaliyet gösterdiği anlaşılmaktadır. TTK’nın 396. maddesine göre, yönetim kurulu üyelerinden biri, genel kurulun iznini almaksızın, şirketin işletme konusuna giren ticari iş türünden bir işlemi kendi veya başkası hesabına yapamayacağı gibi, aynı tür işlerle uğraşan bir şirkete sorumluluğu sınırsız ortak sıfatıyla da giremez. Ancak bu yükümlülük, yönetim kurulu üyeliğinin sona ermesiyle biter. Somut olayda da davalının iddia edilen eylemleri yönetim kurulu üyeliğinin sona ermesinden sonra gerçekleşmiş olup, taraflar arasında yönetim kurulu üyeliğinin sona ermesinden sonra da bu yükümlülüğün devam edeceğine dair bir sözleşme bulunmamaktadır. Bu nedenle somut olayda rekabet yasağına aykırılıktan söz edilmesi mümkün değildir.
Hükme esas alınan her iki bilirkişi raporunda; her iki firmanın üretip pazarlamasını yaptığı sabunlar ile genital bölge temizleme spreylerinin içerikleri, ambalaj, etiket, renk, koku, görünüş ve kalıpları bakımından birbirinden tamamen farklı olduğu, benzer olmadıkları, kalıp sabun imalatının özel bir eser olmayıp eğitimini alan herkesçe üretim yapılabileceği, sabun üretim tekniklerinden erit-dök tekniğinin bir buluş veya eser olmayıp uzun yıllardır birçok marka tarafından kullanıldığı tespit edilmiştir. Bu durumda ürünlerin ortalama tüketici nezdinde karıştırılmasının mümkün olmadığı tespit edilmekle, davacı tarafın (karıştırılma) iltibas iddiası yerinde değildir. Tarafların ürettiği ürünlerin benzer olmayıp iltibas bulunmadığının tespit edilmesine göre, davalının, davacı iş yerinde elde ettiği iş ve üretim sırlarını davacı aleyhine kullandığı iddiası da yerinde değildir. Ayrıca davalıların, gerçeğe aykırı şekilde kendi ürünlerini öne çıkararak veya davacının ürünlerini kötüleyerek karşılaştırmak suretiyle haksız rekabete neden olduğu hususunda somut bir delil ileri sürülmemiş olmakla, bu husus kanıtlanamamıştır. Davacı tarafça; davalıların davacı şirket çalışanı …’ı ayarttıkları, ayrıca davacının çalışanlarına yarar sağlayarak veya önererek kendilerine çıkar sağlayarak davacının iş ve üretim sırlarını ifşaya yönelttikleri ileri sürülmüştür. … adlı çalışanın davacı şirketteki işinden ayrıldıktan sonra davalı şirkette çalışmaya başladığı tarafların kabulündedir. Davacı ile bu çalışan arasında rekabet yasağı kaydını içeren bir sözleşme bulunduğu hususunda bir iddia ileri sürülmemiştir. Davalıların, davacı şirketin bu çalışanını ayartarak ve yönlendirerek iş akdinin feshini ve davalı şirkette çalışmaya başlamasını sağladıkları yönünde somut bir delil ileri sürülmemiştir. İşçinin bir şirketteki işinden ayrılarak aynı sektörde faaliyet gösteren başka bir firmada çalışmaya başlaması, çalışarak elde ettiği bilgi birikimini bu işte kullanması, başlı başına haksız rekabet olarak nitelendirilemez. Aksinin kabulü, Anayasa’da güvence altına alınan çalışma özgürlüğünün ihlali anlamına gelmektedir. Bu nedenle davacının bu iddiası yerinde değildir. Yine davacı çalışanlarını davacının iş ve üretim sırlarını ifşaya yöneltme iddiası bakımından da herhangi bir delil bulunmamaktadır.
Ayrıca davalıların, davacının iş ürünlerinden yetkisiz yararlandıkları, davacıya ait üretim ve iş sırlarını ifşa ettikleri yönündeki iddialar bakımından da davacı tarafça somut bir delil ileri sürülmemiştir. Bu durumda somut olayda haksız rekabet koşullarının oluşmadığı anlaşılmakla, ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle,istinaf nedenleri yerinde olmayan davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle:
Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
Alınması gereken 80,70-TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 44,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30-TL harcın davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
Davacı tarafından sarf edilen istinaf yargı giderinin üzerinde bırakılmasına, davalılar tarafından yapılan 26,20-TL istinaf yargı giderinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine,
HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz yasa yoluna başvurulabileceğine, dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 14/04/2022