Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/2228 E. 2022/240 K. 17.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2228
KARAR NO: 2022/240
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/09/2019
NUMARASI: 2015/277 Esas – 2019/827 Karar
DAVA: Ticari Şirket (Fesih İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 17/02/2022
Davanın kabulüne ilişkin kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA : Davacı vekili ;müvekkillerinin her birinin davalı şirkette 300.000-TL değerinde yani %10 oranında toplam %30 oranında paya sahip bulunduğunu; davalı şirketin %70 oranındaki pay sahiplerinin dava dışı ..A.Ş. nin pay sahipleri ve YK üyeleri olduğunu; 2012 yılında Bağımsız Denetim ve … A.Ş.’nin 10 yıllık nakit indirgeme yöntemi ile değer tespiti yaptırıldığını; Nakit Akım Gösterge Tablolarında yer alan pazarlama gideri kaleminin, …. Jeneratör tarafından faturalandırılmamasına rağmen fiilen … Güç Sistemleri tarafından gerçekleştirilen satış ve pazarlama faaliyetlerinden hak kazanılan alacağın açıkça ortaya konduğunu; sadece bu tutarın dahi 2012 yılı için 3.756.356-TL olarak hesaplandığını, müvekkillerinin 3 yıl için seçilen YK Üyeleri arasında olduğunu; ayrıca …’in YK Başkanı ve …’un Başkan Vekili olarak seçildikleri ve şirketi temsil ve ilzama yetkili olduklarını, buna rağmen 14.06.2012 tarihinde davalı şirket Yk unun kasten müvekkillere haber vermeden ayrı bir adreste ve yeni mevcut karar defteri varken yeni tasdik ettirdikleri karar defterinde aldıkları 2012-A-1 sayılı karar ile …’in YK Başkanlığından, …’un ise Başkan Vekilliği görevinden alındığını; imza yetkilerinin kaldırıldığını;genel müdür ve yardımcıları olan müvekkillerinin görevden alınarak şirketle ilişkilerinin kesildiğini, 2011 yılında olağan genel kurul henüz yapılmamışken,19.07.2012 tarihinde olağanüstü genel kurul toplantısının hukuka aykırı olarak yapıldığını;yönetim kurulu üye sayısının üçe indirildiğini ve karara müvekkillerinin muhalif kaldığını;Bakırköy 15.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/146 esas 2013/153 karar sayısı ile bu alınan kararların, “yoklukla malul olduklarının tespitine ve iptallerine” hükmedildiğini; 2013 yılı olağan genel kurulu yapılması gerekirken 31.01.2014 tarihinde olağanüstü genel kurul toplantısı yapılarak, önceden bilgilendirilmeden “payların devri” başlıklı 7.maddesinde değişiklik yapılması yönünde karar alındığını; konunun Anadolu 20.ATM nin 2014-148 esas sayılı dosyasında açılan davanın halen derdest olduğunu, 2013 yılına 13.05.2014 tarihli olağan genel kurulda 82 Milyon ciro yapan şirketin 76 bin TL zarar ettiği; itiraz edildiği ve İstanbul 7.ATM nden 2014-235E.Sayılı dosyanın da halen derdest olduğunu, davalı şirketin, 31.03.2011 tarihli Distribütörlük Sözleşmesi ile dava dışı … Jenaratör’ün Türkiye sınırları içindeki tek yetkili satıcısı olduğunu; anılan sözleşmenin malların davalı şirkete tesliminden sonra üretim hatası ve gizli ayıp haricinde tüm risklerin davalı şirkete ait olduğunu ve taraflar arasındaki sözleşmeye göre yurt içindeki tüm … Jeneratör satışlarının davalı şirket tarafından gerçekleştirileceğini; %70 pay sahiplerinin, yönetimi hukuka aykırı olarak ele geçirdiğini ve … Jeneratöre fatura etmesini engellediğini, bu durumda davalı şirketin kar etmesinin imkansız hale geldiğini; davalı şirketin yönetim kurulu üyeleri aleyhine İstanbul Anadolu 3.ATM sinin 2014/1589 esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, davalı şirketin, … Jeneratör’ün hakimiyetindeki çoğunluk pay sahiplerinin kötü yönetimi yüzünden gelinen noktada kasıtlı olarak şirketi küçültmeye yönelik bir politika izlediğini;davacı müvekkilleri açısından ortaklığın devamı imkansız hale geldiğinden TTK 531.maddesi gereğince davalı şirketin haklı sebeple feshine ,kabul edilmediği takdirde gerçek pay değerlerinin ödenerek şirketten çıkarılmalarına karar verilmesi talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; davacılar tarafından, 14.06.2012 tarihli Yönetim Kurulu toplantısında alınan kararların ve 19.07.2012 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan kararların iptali istemi ile açılan ve her iki davanın birleştiği Bakırköy 15.ATM 2013-146 esas sayılı dosyasında birleşen dava haklı nedeninin gerçekleştiğine ilişkin ileri sürüldüğü ancak kararın hükümsüzlüğüne karar verilen 19.07.2012 tarihli olağanüstü genel kurul kararları açısından bozulduğundan söz edilmediği; kararın, davacılar tarafından karar düzeltmesi istemiyle yeniden temyize gönderildiğini; Yargıtayda incelemenin halen devam ettiğini,azınlık haklarına yönelik hiçbir kısıtlama ya da engellemenin söz konusu olmadığını;İstanbul Anadolu 3.ATM 2014-1589 esas sayılı dosyasına verilen cevabın dilekçe ekinde sunulduğunu ve bekletici mesele yapılması gerektiğini; davacıların yalnızca müvekkil şirket hissedarı değil aynı zamanda müvekkil şirket ile aynı alanda faaliyet gösteren Tasfiye Halinde …A.Ş. isimli firmanın ortakları olduğunu; … Tic. Ltd.Şti. unvanlı şirketin 28.05.2012 tarihinde kurulduğunu; Davacıların, haksız rekabet teşkil eden eylemlerine maruz kalan müvekkil şirket müşterileri tarafından savcılık dosyasına sunulan imzalı ifadeler ile bu hususun sabit olduğunu; bu durumun maddi gerçeği değiştirmeyeceğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, davacı tarafın haklı nedenlere dayalı olarak davalı şirketin feshini talep ettiği, şirket kayıtları uyarınca davacıların hissesinin %10 oranını aştığı dolayısıyla dava açma ehliyetlerinin bulunduğu, 16 nolu celsede davalının HMK 308 anlamında fesih hususunda davayı kabul ettiği, gerek dosya kapsamında gerekse de taraf beyanları göz önünde bulundurulduğunda davanın kabulüne,tasfiye memuru atanmasına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:Davalı vekili; mahkemenin gerekçeli kararı henüz tebliğ etmediğini, kararla ilgili icra takibi yapıldığını ve icra emri tebliğ edildiğini, bu sebeple müvekkili şirketinin haciz tehdidi altında kalmasının önüne geçilmesi amacıyla istinaf başvurusunda bulunduklarını, kararın hukuka aykırı olduğunu, bu nedenle kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde; davalı tarafın davayı kabul ettiğini, buna rağmen süre kazanmak ve yargılama giderleri ile vekalet ücretini ödemekten kaçınmak amacıyla hiçbir istinaf gerekçesi ile sürmeden istinafa başvurduğunu, kötüniyetli başvuru yapıldığını, bu nedenlerle davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini ve davalı aleyhine disiplin para cezasına hükmedilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, TTK’nın 531. maddesi uyarınca anonim şirketin haklı nedenle feshi, olmazsa davacının ortaklıktan çıkartılması ve payların gerçek değerinin ödenmesi istemine ilişkin olup, “haklı sebeblerin varlığında ,sermayenin en az 1/10 una sahip pay sahibi şirketin feshine karar verilmesini isteyebilir.”Haklı sebep objektif veya subjektif olabilir. Ana öge ortaya çıkan sebebin ortaklığın yaşamasını imkansız hale getirmesidir. Her davada, hukuki ve maddi olayların özelliği dikkate alınarak iddianın haklı sebep teşkil edip etmeyeceklerinin irdelenmesi gerekir. Şirketin devamlı olarak zarar etmesi, kuruluş ve gayesinin gerçekleşmesine imkan kalmaması, ortaklar arasındaki ciddi anlaşmazlıklar, ortağın bakiye sermaye borcunu ödemekte temerrüdü gibi hususlar haklı neden olarak kabul edilebilir. (Yargıtay 11.HD nin 2014/18024 esas ,2015/12808 karar sayılı ilamı) Davacılar ortaklar arasında güvensizlik ortamı oluştuğunu, çoğunluk pay sahiplerinin müvekkili davacıları zararlandırmak amacıyla üretici şirket ile olan sözleşmenin ihlal edildiği ,habersiz YK nun toplanarak davacıların yönetim yetkilerinin kaldırıldığı ,taraflar arasındaki ihtilafın hukuk ve ceza mahkemelerine taşındığını ,şirketin gelirinin engellenerek borca batık hale getirildiğini yaşanan ihtilaf ve davalar nedeniyle ortaklığın devamının imkansız hale getirdiğini ileri sürerek dava açmış olup,taraflar arasındaki ihtilafların yoğunluğu davacıların fesih istemini haklı gösterdiği,haklı sebebin gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Dosya kapsamında pek çok kez bilirkişi incelemesi yaptırılmış olup,dosyaya yansıyan belgelerden haklı sebebin gerçekleştiği , davacı ortaklar ile diğer ortaklar arasında ki ihtilafın 2013 yılından itibaren hukuk ve ceza davaları ile yargıya intikal ettiği ve husumet boyutuna taşındığı,öyleki davacıların yönetimde iken kullandıkları cep telefonu ,bilgisayarların iade edilmemesi nedeniyle durumun C.Başsavcılığı soruşturmasına taşındığı anlaşılmaktadır. ” Özellikle asgari pay sahibi sayısını yeniden düzenleyen TTK 338 maddesi hükmüne göre iki kişiden oluşabilecek bir anonim ortaklıkta ortaklar arasında ki husumetin üst düzeye çıkması halinde limited ortaklıklar için uygun görülen bu haklı sebebin ortaklığın devamını çekilmez hale getiren bir ağırlıkta olduğu takdirde uygulanmaması için bir sebeb yoktur.”(Doç Dr…. ;Anonim Ortaklığın haklı sebeble feshi) Eldeki davada, davalı vekili, uzun bir yargılama sürecinden sonra davalı şirketin üç yıldır faaliyetsiz olduğunu beyan ederek davayı kabul etmiştir.Kabul beyanı davalı şirketin fesih dışında alternatif çözüm yöntemi uygulanması iradesi bulunmadığını göstermektedir.Nitekim mahkemede tarafların iradesini gözeterek davalı şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmiştir.Şirketin faaliyetsiz olduğu anlaşılmakla ,devam etmesi gereken ekonomik bir değer mevcut olmadığı,fesih ve tasfiye kararından başkaca bir çözüm uygulanması imkanı bulunmadığı sonucuna varılmaktadır.Hükme yönelik olarak davalı vekili tarafından istinaf nedeni ileri sürülmemiş hüküm kamu düzenine aykırılık bakımından incelenmiş hükümde kamu düzenine aykırı bir husus tesbit edilmemiştir. Davalı vekili tarafından kararın hukuka aykırı olduğu ileri sürülmüşse de hukuka aykırılık nedeni gösterilmemiştir.Verilen kararla ilgili haciz yapılması nedeniyle hükme karşı istinaf başvurusunun olduğu belirtilmiştir.Hükümde kamu düzenine aykırılık bulunmadığı,hükme yönelik istinaf sebebi gösterilmediği dikkate alınarak davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. 6100 Sayılı HMK m.329/2 ”Kötü niyet sahibi davalı veya hiçbir hakkı olmadığı hâlde dava açan taraf, bundan başka beşyüz Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar disiplin para cezası ile mahkûm edilebilir. Bu hâllere vekil sebebiyet vermiş ise disiplin para cezası vekil hakkında uygulanır.” hükmünü haizdir. Davalı vekili kabul beyanına rağmen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davalının istinaf başvuru hakkını kötüye kullandığı,duruma da vekilin sebebiyet verdiği gözetilerek davalı vekili aleyhine disiplin para cezasına hükmedilmesi gerekmiştir. HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK ‘nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Davalı vekili Av. … hakkında HMK 329/2 gereği 1.000-TL disiplin para cezası verilmesine, Alınması gereken 80,70-TL istinaf karar harcından davalı tarafından peşin yatırılan 44,40‬-TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30-TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, Davalı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, davacılar tarafından yapılan 21,70-TL istinaf yargı giderinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 17/02/2022