Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/221 E. 2021/393 K. 18.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/221
KARAR NO : 2021/393
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/04/2018
NUMARASI: 2016/435 Esas 2018/376 Karar
DAVA: Alacak
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 18/03/2021
İlk derece mahkemesince verilen hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA:Davacı vekili; taraflar ve tarafların dışındaki kişilerle yapılmış 20/03/2006 tarihli düzenleme şeklinde ortaklar özel sözleşmesi gereğince, davalı ve dava dışı diğer şahısların taşınmazlarının kurulacak bir şirkete devredilmesi ve kurulmuş şirketin bu taşınmazlar üzerinde inşaat faaliyetine başlamasını öngören bir sözleşme yapıldığını, sözleşmeye göre aralarında davalının da bulunduğu mal sahiplerine ait taşınmazlar üzerinde yapılacak inşaatın finansmanının davacı tarafından karşılanacağını, sözleşme sonrası taşınmazlar üzerindeki borçlar ve bazı giderlerin davacı tarafından ödendiğini, yapılacak inşaata ilişkin öngörülen biçimde ruhsat alınması yasal olarak mümkün olamadığından sözleşmenin hukuken imkansız hale geldiğini, aralarında davalının da bulunduğu taşınmaz sahipleri tarafından davacının hissedarı bulunduğu şirkete karşı taşınmazların kayıtlı olduğu şirketin hisselerinin kendilerine devri için İstanbul Kapatılan 48. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/101 esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, mahkemece taşınmazların kayıtlı bulunduğu şirketteki davacıya ait hisselerin devrine karar verildiğini, şirketin amacının gerçekleşmemesi üzerine davacıların daha önce inşaat yapımı için ortaya koydukları taşınmazlarını şirket hisselerinin tamamına sahip olarak geri almış bulunduğunu, taşınmaz sahiplerinin taşınmazlarını geri alarak amacı gerçekleşmeyen sözleşmenin başlangıçtaki durumuna geri döndüklerini, açılan bu dava ile bu kere inşaatın yapımını üstlenen davacı şirketin, davalı ve dava dışı kişilerin borçlarını ödemiş bulunduğundan bu bedelleri iadesini istemek zorunluluğunun doğduğunu, davacı tarafından davalıya ve diğer dava dışı arkadaşlarına toplam 20.000-TL olmak üzer 5.000-TL’nin davalıya ödendiğini, davalı ve dava dışı diğer mal sahiplerine ait taşınmazların devri için toplamda 117.850-TL emlak vergisi ödenmiş olup davalıya düşen miktarın 29.462,50 TL olduğunu, davalı ve dava dışı diğer mal sahiplerine ait taşınmazların etrafının çitle çevrilmesi ve restorasyonu için … Makina’ya yapılan toplam 100.000-USD ödemeden davalı hissesine düşen tutarın 25.000-USD olduğunu, taşınmazlar üzerinde yapılacak inşaata ilişkin tasarım ve yerleşim maketi için … yapılan toplam 32.450,-TL ödemeden davalı hissesine düşen tutarın 8.112,50 TL olduğunu, taşınmazlara ilişkin proje danışmanlık hizmeti için … 108.000 TL ödemeden davalı hissesine düşen tutarın 27.000- TL olduğunu belirterek, 25.000 USD’nin ödeme tarihi 21/04/2006 tarihinden itibaren fiili ödeme tarihinde devlet bankalarının Amerikan Doları ile açılmış bir (1) yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranına göre işlemiş faizi ile birlikte ve 69.575,00 TL’nin ödeme tarihi 21/04/2006 tarihinden reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; müvekkili şirketin, dava dışı … … San. A.Ş. (Mal Sahipleri) ile davacılar (… tarafı) arasında 20.03.2006 tarihinde “Düzenleme Şeklinde Ortaklar Özel Sözleşmesi” aktedildiğini, sözleşmeye göre, müvekkilinin de aralarında bulunduğu mal sahiplerinin asli ediminin, sahibi oldukları gayrimenkulleri davacılar ile birlikte kurulacak … A.Ş.’ne devretmek, … Gurubunun ise finansman temin etmek suretiyle bu taşınmazlar üzerinde … A.Ş. çatısı altında inşaat yapmak olduğunu, davacı tarafın sözleşmenin 12. maddesinde, inşa edilecek köşk ve villaların satışından elde edilecek hasılattan %45’lik kısmı müvekkilinin de aralarında bulunduğu mal sahiplerine ödemeyi taahhüt ettiğini, sözleşme gereği şirketin kurularak müvekkilleri tarafından taşınmazların şirkete 21.04.2006 tarihinde devredildiğini, davacı tarafın üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmediği gibi, söz konusu taşınmazları usulsüz bir şekilde ele geçirmek için muvazaalı iş ve işlemler gerçekleştirdiğini, dava dilekçesinde iddia edilenin aksine, taraflar arasındaki sözleşmenin uygulanmasının ruhsat alınamaması nedeni ile hukuken imkansız hale geldiği iddiasının gerçek dışı olduğunu, davacının … AŞ’yi usulsüz olarak borçlandırarak başlattığı icra takibiyle taşınmazların satışını istediğini, mahkeme kararında “davalının iyiniyet kurallarına aykırı eylemlerinin sözleşmenin ifasını engelleyici mahiyette olduğu, davalıların sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini ihlal ettikleri, davacıların sözleşmenin 8-a maddesinden kaynaklanan hakka sahip oldukları” hususlarının tespit edildiğini, kesinleşmiş olan mahkeme kararı gereğince, davacıların … A.Ş’de sahibi oldukları hisseleri müvekkili ve diğer mal sahiplerine bilabedel devretmeye mahkum edildiğini, ancak dava dilekçesinde belirtilen gerçek dışı beyanın aksine, müvekkilinin de aralarında bulunduğu mal sahiplerinin hisseleri halen geri alamadıklarını, hisse devrine ilişkin ilamın icraya konulması üzerine ikinci icra takibine davacı tarafından sunulan beyanda … A.Ş. hisselerinin yıllar önce üçüncü kişilere devredildiğinin iddia edildiğini, davacıların, icra müdürlüğüne sunmuş oldukları 27.06.2016 tarihli beyanlarında, … A.Ş. hisselerini Cayman Adalarında bulunan …. Gruba ait off shore şirketine devrettiklerini beyan ettiklerini, devrin yapıldığı iddia edilen şirketin bizzat davacılara ait off shore şirketi olduğunu, izah edilen bu durumun, mahkeme kararının infazını geciktirmek ve mümkünse engellemek maksadıyla kötüniyetli bir şekilde yaratıldığının aşikar olduğunu, mahkeme ilamının henüz infaz edilemediğini, davacıların, müvekkilinin de aralarında bulunduğu mal sahiplerine geri vermesi gereken … A.Ş. hisselerini iade etmediği gibi, müvekkili uhdesinde iadesine karar verilen kısım dışında bulunan % 5’lik hisseye de el koymaya çalışmakta olduğunu, davacıların anılan icra dosyasına sunduğu beyanlarında, … A.Ş’deki hisseleri üçüncü şahıslara devrettiğini beyan ettiğini, davacının iadesini talep ettiği bedelin açıkça dava dilekçesinde belirtilmemişse de sözleşmeden kaynaklandığını, dolayısıyla şayet bir devir gerçekleşmiş ise şirket hisselerini devralanın, sözleşmedeki hak ve alacaklara da halef olduğunu, böyle bir durumda Global tarafının sadece şirket hisselerini değil, ortaklar özel sözleşmesindeki hak ve alacaklarını da devretmiş olduğunun kabul edilmesi gerektiğini, davacıların bu nedenle aktif dava ehliyetinin bulunmadığını, kaldı ki sözleşmenin 8.a maddesinin uygulanması ve kesinleşmiş mahkeme kararı çerçevesinde, devir alanın da böyle bir alacağı talep hakkının bulunmadığını, dava dilekçesinde bedelin 21.04.2006 tarihinde müvekkiline ödendiği beyan edilerek, sebepsiz zenginleşme alacağının muaccel hale geldiğinin iddia edildiğini, o dönem yürürlükte bulunan 818 sayılı BK gereği zamanaşımı süresinin 1 yıl olarak belirlendiğini, dolayısıyla zamanaşımı süresinin 21.04.2007’de dolduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Davacının ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğu, davacı tarafından sözleşme çerçevesinde toplam 278.300-TL ve 100.000-USD ödemede bulunulduğu, davacının davalıdan olan alacağının hükümde belirlenen miktar kadar olduğunun ispatlandığı, davalının hissesi karşılığı belirlenen karardaki miktarlardan sorumlu olduğu, davacının talebi dikkate alındığında davanın kabulünün gerektiği ancak temerrüdün dava tarihi itibarı ile gerçekleştiği gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:Davalı vekili; mahkemece İstanbul 48. ATM’nin kesinleşmiş kararının dikkate alınmadığını, taraflar arasındaki sözleşme ile müvekkilinin asli ediminin maliki bulunduğu taşınmazı kurulacak şirkete devretmek, davacının ediminin ise finansman temin ederek taşınmaz üzerinde inşaat yapmak olduğunu, ancak davacının üzerine düşen edimleri yerine getirmediği gibi söz konusu taşınmazları usulsüz olarak ele geçirmek için muvazaalı işlemler gerçekleştirdiğini, İstanbul 48. ATM’nin kararında davacının eylemlerinin hüsnüniyet ve itimat kaidelerini sarsıcı ve dolayısıyla sözleşmenin ifasını engelleyici mahiyette olduğunun tespit edildiğini, kararın gerekçesinin sözlemenin 8.a maddesi olduğunu, sözleşmenin 8.c maddesinde ise davacıdan kaynaklanmayan bir nedenle sözleşmenin sona ermesi halinde o güne kadar yaptığı harcamaların istenebileceğinin düzenlendiğini, şirket hisselerinin ise müvekkillerine iade edilmediğini, mahkemece buna rağmen müvekkilinin davacıya ödeme yapmasına hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, mahkeme tarafından cevap dilekçesinin süresinde olmadığı gerekçesiyle münkir sayılmaları yönünde ara karar oluşturulduğunu, ancak dava dilekçesi usulsüz tebliğ edildiğinden ara karardan rücu talep ettiklerini, mahkemece bu konuda bir karar verilmediğini, bu yüzden delillerinin de toplanmadığını, ayrıca kararda gerekçe belirtilmemesinin de usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, ortaklık sözleşmesi gereğince yapılan masrafların, sözleşmenin ifasının imkansız hale gelmesi nedeniyle davalıdan tahsili istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince 06.12.2017 tarihli celsede ara karar ile davalının süresinde cevap dilekçesi vermediği gerekçesiyle davayı inkar etmiş sayılmasına karar verilmiştir. Somut olayda dava dilekçesi tebliği işleminin, tevziat saatlerinde adres kapalı olup, muhatabın adreste bulunmaması (işe gittiği) sebebiyle mahalle muhtarı imzasına teslim edilip 2 no.lu haber kağıdının kapısına yapıştırılarak, güvenliğe haber verildiği belirtilmek suretiyle yapıldığı görülmüştür. 7201 sayılı Tebligat Kanununun 21. maddesi gereğince muhatap veya adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiçbiri gösterilen adreste bulunmazsa, tebliğ memurunun, adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar kurulu veya meclis üyeleri, zabıta amir ve memurlarından tahkik ederek beyanlarını tebliğ mazbatasına yazıp altını imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde bu durumu yazarak imzalaması gerekir. Yönetmeliğin 29. maddesinde de, “Tebliğ yapılacak olanın geçici olarak başka yere gittiğini belirtirlerse, tebliğ memuru, muhatabın hangi sebeple adresten geçici olarak ayrıldığını, beyanda bulunanın adı ve soyadı ile sıfatını tebliğ tutanağına yazar. Tebliğ tutanağını beyanda bulunana imzalattırır ve tebliğ edilecek evrakı beyanda bulunana verir. Bu kişiler tebliğ evrakını kabule mecburdurlar.” denilmiştir. Ancak tüzel kişiler adına ticaret sicilindeki adreslerine gönderilen tebligatın TK’nın 21/1. maddesine göre yapılmış olması halinde, tebliğ memurunun, Tebligat Yönetmeliği’nin 30 ve 31. maddelerindeki koşulları araştırmasına gerek yoktur. Zira, muhatabın adreste bulunmaması halinde bunun nedeninin araştırılması ve tevziat saatinden sonra adrese dönüp dönmeyeceğinin tespit edilmesi gerçek kişiler yönünden zorunlu olup, tüzel kişilerin sıfatı ve niteliği itibari ile böyle bir araştırmanın yapılmamış olması, tebligatın usulsüzlüğü sonucunu doğurmaz. Somut olayda haber verilen güvenlik görevlisinin ad ve soyadı yazılıp imzası alınmamıştır. Ancak güvenlik görevlisi kanunda geçen komşu niteliğinde olmayıp, tüzel kişilerde adreste bulunmama nedeninin araştırılması zorunlu olmadığı gibi, tebligat yapılan adresin de davalı şirketin ticaret sicilinde kayıtlı adresi olması hususları dikkate alındığında, davalıya yapılan tebligat geçerli olup, ilk derece mahkemesinin davalının davayı inkar etmiş sayılmasına yönelik kabulünde isabetsizlik yoktur. Somut olayda; davacılar ile davalı şirket ortak ve yetkilisi … de aralarında bulunduğu taşınmaz malikleri arasında 20.03.2006 tarihli ortaklar özel sözleşmesi imzalandığı, sözleşme gereğince taşınmaz maliklerinin, maliki bulundukları taşınmazı sözleşme taraflarınca kurulacak …İnşaat’a devretmeyi, davacıların ise taşınmazlar üzerinde finansmanı kendileri tarafından karşılanmak suretiyle inşaat yapmayı üstlendikleri, bu maksatla sözleşmede öngörülen … şirketinin kuruluşunun gerçekleştirildiği, taşınmaz maliklerinin de adlarına kayıtlı taşınmazları bu şirkete devrettikleri, ancak İstanbul Kapatılan 48. ATM’nin kesinleşmiş kararında; “… taşınmaz maliki olduğundan davada taraf sıfatının bulunduğu, taşınmaz maliklerinin üzerlerine düşen yükümlülükleri yerine getirdikleri, buna karşılık davacı şirketler tarafından sözleşme ile yüklenen edimlerin yerine getirilmediği, sözleşme gereği taraflarca kurulan … yetkilileri tarafından sözleşmeye uygun olarak alınmış bir karar bulunmadığı halde bu şirketin usulsüz borçlandırılması suretiyle … İnşaat hakkında icra takibi başlatıldığı, yapılan işlemlerin ortaklar arasında var olması gereken iyiniyet ve güven ilkelerine aykırı olup sözleşmenin ifasını engelleyici mahiyette olduğu ve bu yüzden projenin hayata geçirilemediği, bu nedenle taşınmaz maliklerinin sözleşmenin 8.a maddesi gereğince … … hisselerinin bedelsiz olarak kendilerine devrini talep edebilecekleri” hususlarının tespit edildiği, ve söz konusu kararın kesinleşmiş olduğu anlaşılmaktadır. Taraflar arasında düzenlenmiş olan sözleşmenin 1.c.7, 2.a.11 ve 2.c.1 maddelerinde, yapılacak tüm masraflardan Global şirketlerinin sorumlu oldukları, 1.c.7 maddesinde ayrıca bu harcama ve yükümlülüklerden bahisle mal sahiplerinden hiçbir şekilde alacak isteminde bulunulamayacağı hüküm altına alınmıştır. Yukarıda açıklanan kesinleşmiş mahkeme kararı ile de sözleşmenin ifasının davacıların kusurlu davranışları sonucunda imkansız hale geldiği tespit edilmiştir. Bu durumda bu tespit doğrultusunda sözleşmenin iadeye ilişkin hükümlerinin değerlendirilmesi gerekirken, ilk derece mahkemesince İstanbul Kapatılan 48. ATM’nin 2013/101 esas sayılı dosyasındaki tesbitler hususunda hiç bir değerlendirme yapılmamıştır.Elde ki dava da sadece ticari defterlerin incelenmesi ile bir sonuca varılamaz.Söz konusu harcama ve masrafların davacı defterlerinde kayıtlı olması, alacağın varlığını kabule yeterli değildir. Öte yandan davacı vekilince taşınmazların devri için davalı ve diğer taşınmaz maliklerinin emlak vergisi borçlarının ödendiği ileri sürülerek, ödenen verginin de tahsili talep edilmiştir. Ancak mahkemece bu hususta hiç bir araştırma yapılmamıştır. Bu kapsamda bu konuda taraf delilleri toplanarak ödenen verginin niteliğinin tespiti ile ödemeye ilişkin kayıtlar da getirtilerek, sözleşme konusu devirlerden doğup doğmadığının, dolayısıyla davalının sorumlu tutulup tutulamayacağının da belirlenmesi gerekmektedir. Açıklanan nedenlerle; uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile hükmün kaldırılarak, davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE; İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12/04/2018 Tarih 2016/435 Esas 2018/376 Karar sayılı hükmün HMK.’nın 353(1)a-6 gereği KALDIRILMASINA; “Davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE İstinaf yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan 2.396,48-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 353(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 18/03/2021