Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/2201 E. 2022/1657 K. 24.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2201
KARAR NO: 2022/1657
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/07/2019
NUMARASI: 2014/238 Esas – 2019/510 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 24/11/2022
İlk derece mahkemesince verilen kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili, müvekkili şirket tarafından davalı bankanın Sefaköy Şubesi Müdürlüğü nezdindeki vadesiz hesaptan tahsil edilmek üzere, dava dilekçesinde bilgileri verilen ve dava konusu yapılan 5 adet çekin teslim ve tevdii edildiğini, davalı banka şubesinin söz konusu çeklerin bedelini tahsil için takasa sunmadığını ve çeklerin ibrazı için kanuni sürelerini geçirerek hüküm ve kıymetini yok ettiğini, müvekkili şirketin oluşan zararlarının tazmini için davalı bankaya ihtarname çekildiğini, davalı banka tarafından yaklaşık 2 ay sonra ihtarnameye cevap verildiğini, müvekkili şirket ile aralarındaki genel kredi sözleşmesinin 37. maddesine göre taleplerinin reddedildiğini, bunun üzerine davalı banka aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattıklarını, yapılan takibe davalı banka tarafından itiraz edildiğini ve takibin durduğunu, itirazın haksız olduğunu belirterek, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasındaki itirazın iptaline, takibin devamına ve davalı banka aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, davacı tarafla müvekkili banka arasında bir genel kredi sözleşmesi imzalandığını, taraflar arasında davacı şirket adına açılan Esnek Ticari Hesap ve … Kart hesaplarına dayalı bir ilişki bulunduğunu, davacı tarafın müvekkili bankaya yapması gereken ödemeleri yapmadığını, bunun üzerine davacının hesabının kat edilerek hakkında icra takibi başlatıldığını, icra takiplerinin halen derdest olduğunu, müvekkili banka ile davacı şirket arasında imzalanan genel kredi sözleşmesi’nde müşterinin (davalı şirketin) bankanın (davacının) dilediği zaman, isteyeceği miktar ve nitelikte ve bankaca kabule şayan senetleri kredinin teminatı olarak bankaya rehin etmeyi kabul edeceğinin hüküm altına alındığını, yine aynı sözleşme hükümlerine göre teminat olarak verilecek senetlerin vadelerinde ödenmemeleri halinde, borçluları protesto edip etmemekte, bunlar aleyhine kanuni muamele yapıp yapmamakta, kanuni takip yapılmışsa bu takibe devam edip etmemekte bankanın tam bir serbestiye sahip olduğunu, bankanın bu yetkileri kullanmaması ve bu nedenle senede bağlı hakların zamanaşımına uğraması nedeniyle bankaya karşı her türlü talep hakkından feragat ettiğini müşterinin kabul edeceğinin belirlendiğini, bu çerçevede davacının bir talep hakkı olmadığını ve tacir olan davacının imzaladığı sözleşme çerçevesinde davanın reddi gerektiğini, davacının bu dava ile elde etmeye çalıştığı amacın müvekkili bankaya olan borcunun ödememesine rağmen, tahsil edilmemiş çekleri tahsil edilmiş gibi hesaplattırarak müvekkili bankadan haksız kazanç elde etmek olduğunu, davacının çeklerin ibraz sürelerinin geçmesi nedeni ile hüküm ve kıymetlerinin yok olduğunu ileri sürdüğünü, müvekkili bankanın çekler ibraz edilse dahi karşılığının ve tahsil kabiliyetinin olup olmadığının belli olmadığını, ibraz edilmemenin sadece kambiyo senedi yolu ile tahsil imkanını ortadan kaldırdığını, çeklerin zamanaşımına uğramadıkları sürece ilamsız icra takibi yolu ile takip imkanının her zaman için mümkün olduğunu,çeklerin tüm bedellerinin tahsil edilebileceğine dair bir kesinliğin de olmadığını, bu nedenle de tahsil edilmeyen çeklerin bedellerinin müvekkili bankadan talep edilmesinin mümkün olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, davacı şirketin, dava konusu çekleri davalı bankaya tahsil için teslim ve tevdii ettiğine dair dosyaya herhangi bir delil sunamadığı,davacı şirket, çekleri bankadan alıp gerekli yasal yollara başvurmak suretiyle tahsili seçeneğini de kullanmadığı, davalı bankaya teslim ettiğini iddia ettiği çeklerin kendisine verilmesine neden olan alt ticari ilişki ile ilgili olarak çekleri keşide eden müşterilerinden çekleri tahsil yoluna gitmemiş, çeklerin tahsil edilme imkânının kalmadığını da ispat edemediğini, dava konusu yaptığı çeklerle ilgili olarak yapılacak işlemlerde tamamen davalı bankayı yetkili kılmış,banka tarafından herhangi bir işlem yapmama inisiyatifini sözleşmeyle davalı bankaya devretmiş, işlem yapılmama halinde uğrayabileceği zararlardan da peşinen feragat ederek hak ve menfaatlerini korumak için gerekli davranış ve girişimlerde bulunmamış, mevcut davada ise tüm bu davranışlar nedeniyle kendi kusuru yokmuş gibi soyut beyanlarla davalı bankanın kusurlu ve sorumluluğunu iddia ederek çek bedellerinin tahsilini talep ettiğini , davacı şirketin ticari faaliyetlerinde basiretli bir tacir gibi hareket etmek zorunda oluşu da göz önünde alınarak soyut beyanlarla davalı bankanın kusurlu olduğunu iddia ederek alcak talebinde bulunamayacağı gerekçesiyle ispat edilemeyen davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili; davalı bankanın vekalet akdinden kaynaklanan sorumluluğunun gözden kaçırıldığını, dava konusu çeklerin, teminat senedi olmadığını, mahkemece çeklerin genel kredi sözleşmesinin teminatı olduğunun yazıldığını, davalı bankanın, kendisine takas ve tahsil için sunulan çeklerde sınırsız bir yetkiye sahip olduğunun ve hiçbir sorumluluğunun olmadığının düşünülmesinin hukuka aykırı olduğunu, basiretli bir tacir gibi davranma yükümlülüğünü ihlal edenin davalı olduğunu, davalı tarafın çeklerin kendilerine teslim edilmediğine yönelik savunmalarının gerçek dışı olduğu ortaya çıktığını, buna rağmen davalı taraf lehine hüküm verildiğini, genel kredi sözleşmesindeki davalıyı sorumluluktan kurtarmaya yönelik hükmün genel işlem koşullarına aykırı olduğu ve davalının bu hükme dayalı olarak sorumluktan kurtulamayacağı yönündeki bilirkişi tespitine rağmen, davanın reddine karar verildiğini, somut olayda davalı bankanın kusuru ve müvekkilinin zararı dosya kapsamı ile sabit olduğunu,çekleri yazdırmayarak kambiyo vasfından çıkartarak ve çekleri müvekkile iade etmeyen davalının müvekkilinin zararına ve her halükarda huzurdaki davanın açılmasına sebebiyet verdiğini, müvekkili şirketin davalı taraftan 149.232,73-TL tutarında alacaklı olduğuna yönelik hesaplama ve bilirkişi raporuna rağmen davanın reddine yönelik hüküm oluşturulmasının hatalı olduğunu, bu sebeplerden dolayı kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Eldeki dava; davacı- alacaklının davalıya tahsil amacıyla verdiğini iddia ettiği beş adet çekin davalı tarafından takasa ibraz edilmemesi nedeniyle çek bedellerinin tahsil kabiliyetlerinin davalı tarafından kaybedildiği ileri sürülerek çek bedelleri toplamı kadar uğranılan zararın davalıdan tahsili için davacı- alacaklının başlattığı İstanbul … İcra Dairesi’nin … esas sayılı ilamsız takibe karşı vaki itirazının iptali istemine ilişkindir. Davalı banka tarafından Büyükçekmece … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyasında dosya davacısı şirket aleyhine 44.784,04-TL si asıl alacak olmak üzere toplam 51.932,47-TL’si nakit, 33.000-TL gayrinakit olmak üzere toplam 84.932,47-TL alacak için 31.1.2013 tarihinde ilamsız takip başlatıldığı anlaşılmaktadır. Dosyada ödeme olmadığı belirlenmiştir. Davacı çeklerin tahsil için davalı bankaya verildiğini, davalı da kredi sözleşmesi kapsamında oluşan borç için alındığını ileri sürmektedir. Davalı banka şubesinde yerinde yapılan inceleme neticesi hazırlanan bilirkişi raporunda ; davaya konu edilen 272.250-TL bedelli çeklerin banka tarafından 15.11.2012 tarihinde kayıtlara alındığı, kredi teminatına alınmadığı, banka tarafından çeklerin iade edildiğine dair bir belge sunulamadığı anlaşılmaktadır. Çeklerin ekran görüntüleri de rapora scan edilerek alınmış olup; çeklerin tamamının borçlusu … Ltd. Şti. lehtarı da davacı şirket bulunmaktadır. Davacı şirketin davalı bankada cari kredisi bulunduğundan genel kredi sözleşmesi hükümlerine dayalı olarak çek tahsil edildiği takdirde kredi borcuna mahsup edileceği tabiidir. Çeklerin kayıp olduğu anlaşılmaktadır. Yargıtay 11.HD nin 2014/5035 Esas, 2014/ 8785 Karar sayılı ilamında benzer olayda; senet bedelinin davalı bankadan tahsiline karar verilebilmesi için davalı bankanın kusuru sonucu senedin asıl borçludan tahsilinin olanaksız hale gelmiş olması, bu nedenle davacının zararının doğması gerekmektedir. Somut olayda, davacı doğrudan banka aleyhine açtığı davada senedin kendisine iade edilmediğini, bedelinin de tahsil edilmediğini ileri sürmektedir. Davalı banka ise, senedi davacıya iade ettiğini savunmaktadır. Davaya konu senet kaybolmuş olsa dahi davacının öncelikle temel ilişkiye dayalı olarak senet bedelini tahsil yoluna gitmesi, bu nedenle senet borçlusu aleyhine icra takibi yaparak veya dava açarak alacağını tahsile çalışması, yapılan takip veya açılan davanın alacağın varlığını kanıtlama yönünden sonuçsuz kalması halinde bu kez banka aleyhine dava açma hakkı doğacağından, öncelikle senet borçlusundan istemde bulunmaksızın doğrudan banka aleyhine açılan işbu davada zararın doğması şartı henüz gerçekleşmediğinden davanın reddine karar verilmesi gerekirken” denilmiştir. (Yargıtay 11 HD nin 2018/1456 Esas, 2019/7101 Karar sayılı 12.11.2019 tarihli, 2007/9771 Esas, 2008/12544 Karar, 10.11.2008 tarihli ilamları da aynı yöndedir.) Elde ki dosyada da çek borçlusuna müracaat edilmeden dava veya takip açıp alacağını tahsile çalışmadan davalı banka aleyhine dava açılmış olup, çek bedellerinin tahsili noktasında sonuçsuz kalması halinde bu kez banka aleyhine dava açma hakkı bulunduğundan davacının öncelikle çek borçlusundan istemde bulunmaksızın doğrudan banka aleyhine açılan iş bu davada zararın doğma şartı henüz gerçekleşmediğinden ilk derece mahkemesinin bu gerekçeyle davanın reddine ilişkin kararda isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalı banka vekili genel kredi sözleşmesinin 37.maddesinde “müşterinin bankanın dilediği zaman, isteyeceği miktar ve nitelikte, bankaca kabule şayan senetleri kredinin teminatı olarak bankaya rehin etmeyi kabul etiğini” Yine aynı madde uyarınca teminat olarak verilecek senetlerin vadelerinde ödenmemeleri halinde, borçluları protesto edip etmemekte, bunlar aleyhine kanuni muamele yapıp yapmamakta, kanuni takip yapılmışsa bu takibe devam edip etmemekte serbest kılındığı, bankanın bu yetkileri kullanmaması ve bu nedenle senede bağlı hakların zamanaşımına uğraması nedeniyle bankaya karşı her türlü talep hakkından feragat ettiğini müşterinin kabul ettiğini ileri sürmüştür. İlk derece mahkemesince gerekçede yer verilen “davacının dava konusu yaptığı çeklerle ilgili olarak yapılacak işlemlerde tamamen davalı bankayı yetkili kılmış, banka tarafından herhangi bir işlem yapmama inisiyatifini sözleşmeyle davalı bankaya devretmiş, işlem yapılmama halinde uğrayabileceği zararlardan da peşinen feragat ederek hak ve menfaatlerini korumak için gerekli davranış ve girişimlerde bulunmadığına,basiretli tacir gibi davranmadığına yer verilmiştir. Esasen somut olayda çeklerin ibraz edilip edilmediği belirsiz olduğu gibi bankanın tahsile aldığı çekleri sözleşmenin bu hükmüne dayanarak ibraz etmeme hak ve yetkisinin bulunmadığı açıktır. Banka borçlunun zararına yapacağı işlemlerden sorumludur. Çek borçlusuna başvurmadan ,bankaya dava açamayacağı gerekçesinde isabetsizlik yok ise de aynı zamanda davacının kusuru nedeniyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. Davacı vekilinin bu hususa yönelik istinaf nedeni yerinde olduğundan istinaf başvurusunun kabulüne ,kararın gerekçesi nedeniyle kaldırılmasına, yapılan hata eksikliklik nedeniyle yeniden yargılama yapılması gerekmediğinden yeniden hüküm verilmesine, zarar doğma şartı gerçekleşmediğinden davanın reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/238 Esas- 2019/510 Karar sayılı 11/12/2019 tarihli kararının, HMK.’nun 353(1)b-2 gereği KALDIRILMASINA; “Zarar doğma şartı gerçekleşmediğinden davanın REDDİNE, İlk derece mahkemesine ilişkin olarak; “Alınması gerekli 80,70-TL harcın; davacı tarafından peşin yatırılan 3162,75-TL harçtan mahsubu ile fazla olan 3.082,05‬-TL’nin davacıya iadesine, Davalı tarafından yapılan 50-TL tebligat posta giderinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, davacı tarafça yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Davalı lehine taktir olunan 9.200-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, Talep halinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine” Davacı tarafından yatırılan 44,40-TL peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, Davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 24/11/2022