Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/2187 E. 2019/1511 K. 28.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2187
KARAR NO : 2019/1511
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/03/2019
NUMARASI : 2016/315 Esas 2019/227 Karar
DAVA: Tazminat (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 28/11/2019
Göreve ilişkin dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine ilişkin hükmün davacılar vekilince istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacılar vekili ; davacıların çocukları … ile birlikte tatil için 20/09/2015 tarihinde Van iline davalı şirket ile seyahat ettiklerini, Van’a ulaştıklarında bavulların gelmediğini, kaybedildiğini öğrendiğinden kayıp bagaj formu doldurduklarını, kayıp olan bagajda tatil elbiseleri ve çocuğun ilaçlarının bulunduğunu,davalıya gönderilen ihtarnameye olumlu-olumsuz cevap alamadıklarını, bavul içerisindeki eşyaların Kurban Bayramı için örf ve ananelere uygun olarak yeni alınan kıyafetlerle dolu olduğunu, bayramda bir takım ritüelleri yerine getiremediklerini ve üzüntü duyduklarını, müşterek çocuğun kullandığı şurubun bavulda kaybedilmesinin, aileyi büyük bir tedirginliğe sürüklediğini,olayda sadece giysisiz kalınmadığını,aynı zamanda örfi vecibeleri layıkıyla yerine getirilmemesinden ciddi bir üzüntü yaşandığını,maddi zararın tespiti ile şimdilik 1.000-TL’sinin olaydan itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte müvekkillerine verilmesini, davalının neden olduğu manevi zararın tazmini için 20.000-TL olarak belirlenerek müvekkillerine ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili, müvekkilinin sorumluluğunun belirlenmesinde, 2920 sayılı Türk Sivil Havacılık Kanununda açık hüküm bulunmaması nedeniyle aynı kanun gereği, Türkiyenin taraf olduğu, Havayoluyla Uluslararası Taşımacılığa İlişkin Belirli Kuralların Birleştirilmesine Dair Sözleşme olan Montreal Konvansiyonu hükümleri uygulanacağını,taşıyıcının sorumluluğu her bir yolcu için güncellenmiş olarak 1131- Özel Çekme Hakkı (SDR) ile sınırlandırıldığını,bu sınır dahilinde sadece değerini fiş, fatura gibi ispat vesikaları ile ispat ettiği ölçüde, tazminata hak kazanacağını, davacı yolcular da, taşıma öncesi davalıya şirkete teslim etmiş olduğu bagajına ilişkin daha özel bir fayda bildiriminde bulunmadığı, sigorta yaptırmadığı ve ek ücret de ödemediğini, ayrıca bagajında var olduğunu iddia ettiği eşyaların değerine ilişkin herhangi bir fiş veya fatura gibi ispat vesikaları da sunamadığını, meydana gelen zararda davacı tarafların da ihmalinin olduğunu, davacı tarafın manevi tazminat talebinin de haksı ve mesnetsiz olduğunu, manevi zararlara uğradığını ıspat etmesi gerektiğini, maddi ve manevi tazminat isteminin reddi gerektiğini savunarak davanın esastan reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, davacıların tacir olmadığı dava konusu uyuşmazlığın ticari işler ile ilgili olmadığı, biletlerin de tatil amaçlı satın alındığı, davacıların tacir olduğu, uçuşun ticari amaçla yapıldığını gösterir hiç bir bilgi olmadığı, davanın nisbi ticari dava olmadığı gibi mutlak ticari dava da olmadığı, davacıların, hizmet alan tüketici, davalının da hizmet veren konumunda olduğunu, 6502 sayılı yasanın 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe girdiği, davanın 09.03.2016 tarihinde açıldığı dikkate alınarak mahkemenin HMK.nun 114/c ve HMK.nun 20. maddeleri uyarınca görevsizliğine, dosyanın talep halinde görevli Tüketici Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacılar vekili; davaya konu taşıma işleminin TTK’nda düzenlendiğini, taşıma sözleşmelerinde TTK ve bu kanuna atıf yapan tüm mevzuatın özel nitelikli olup, TKHK’dan özel nitelikli ve tarihsel olarak öncelikli olduğunu, buna göre genel nitelikli yasa sonradan yürürlüğe girmiş olsa bile, aksi bir hüküm bulunmadıkça, özelin genele üstünlük taşıması gereğinin kabul edilmesi gerektiğini, davanın açıldığı tarihten 3 yıldan fazla geçen süre sonra göreve ilişkin kararın adaletin tecellisi açısından ne kadar isabetli olduğunun değerlendirilmesini, kararın kaldırılarak yeniden görülmek üzere mahkemesine gönderilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE :Dava, hava yoluyla yolcu taşıma sözleşmesine aykırılık nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.Dava tarihi olan 21/08/2017 tarihinde yürürlükte bulunan 6502 sayılı kanunun 2. maddesinde; “bu kanunun her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar” denilmekte, 3. maddesinde “tüketici işlemi; eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekalet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dahil olmak üzere kurulan her türlü sözleşme ve işlemi ifade eder” şeklinde yeniden tanımlanmıştır. 6502 sayılı TKHK’nın 3/1. maddesinin (l) bendinde ise mal veya hizmet piyasalarında ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan her türlü sözleşme ve hukukî işlemin kanun kapsamına (m.2) alındığı anlaşılmaktadır.Bir uyuşmazlığın tüketici uyuşmazlığı niteliğinde olması için taraflardan birinin tüketici, taraflardan birinin profesyonel satıcı(sağlayıcı) ve taraflar arasındaki uyuşmazlığın bir tüketici işleminden kaynaklanıyor olması gerekmektedir. Somut olayda davacılar dosya kapsamıyla gerçek kişi tüketici, davalı taşıma şirketinin profesyonel sağlayıcı olduğu ve mesleki amaçla yapılmadığı anlaşılan yolcu taşıma işinin de bir tüketici işlemi olduğu tartışmadan uzaktır. Uyuşmazlık TTK’nun 850 vd .maddelerinde düzenlenen taşıma sözleşmesinden kaynaklanan bir dava olup, aynı yasanın 4.maddesi uyarınca dava mutlak ticari dava niteliğindedir. İlk derece mahkemesinin davanın nispi veya mutlak ticari dava olmadığına yönelik gerekçesi doğru değildir.Bununla birlikte ,davacının tüketici olması ve 6502 sayılı TKHK’nin 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (k)bendindeki diğer koşulların bulunması sebebi ile dava konusu işlem tüketici işlemi niteliğindedir ve aynı yasanın 73/1.maddesi uyarınca görevli mahkeme Tüketici Mahkemesidir. Ancak uyuşmazlığı çözmekle görevli olan mahkemenin Tüketici Mahkemesi olması hususu, davanın “ticari dava” niteliğini değiştirmeyecektir.Zira 6502 sayılı kanunun 83. maddesinde, taraflardan birinin tüketici olduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceği düzenlenmiştir. Görev HMK 114 mad. uyarınca dava şartı olup, re’sen inceleneceğinden, davanın açılma tarihi itibariyle taraflar arasındaki uyuşmazlığı çözmeye Tüketici Mahkemesi görevli olduğundan davacılar vekilinin istinaf sebebleri yerinde görülmemiş ,başvurusun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK ‘nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,Peşin harcın karar harcına mahsup edilmesine başkaca harç alınmasına yer olmadığına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 353(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 28/11/2019