Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/2180 E. 2022/532 K. 07.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA N : 2019/2180
KARAR NO : 2022/532
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DAVA: Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 07/04/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 30/04/2022
Davanın reddine ilişkin kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA :Davacı vekili; davacı şirket ile davalı şirketi temsilen İstanbul İrtibat Bürosu yetkilisi …arasında sac metal alımı konusunda devam eden sözleşme görüşmeleri sonunda 29/02/2016 tarihinde satıcı davalı tarafından onaylanan emtia konusunda anlaşmaya varıldığını,buna göre davalının Güney Kore’de üretilecek 20.000 mton HRC hadde ve galvanizlemeye uygun SAE1006+B cinsinde 345 usd/mt fiyat ile boron katkılı sıcak sac alımı konusunda sözleşmenin tüm esaslı unsurlarının müzakere edildiğini ve mutabakata varılarak alım-satım sözleşmesi yapılması konusunda anlaşıldığını, ikinci derecedeki yan noktalarla ilgili malların boyut dağılımı hakkında davalı tarafça davacı şirkete 02/03/2016 tarihinde e-posta gönderildiğini ve 03/03/2016 tarihinde ise fiyatların ciddi anlamda tırmandığından bahsedildiğini, bundan sonra davacı şirkete davalı tarafça konu ile ilgili herhangi bir dönüş yapılmadığından davacı şirket yetkilisi tarafından 11/03/2016 tarihinde kendi sorumluluklarını yerine getirmek için siparişin karşılıklı anlaşılan şartlar ile kabul edilmesi, bu konuda gecikmeden oluşacak hakların saklı tutularak teslimatın ayrıntılarının beklendiğinin bildirildiğini, ancak davalı tarafından satım konusu emtianın yan unsurlarından ebat dağılımı konusundaki bildirimini yapmaması ve sözleşme görüşmelerine devam etmemesi karşısında davalıya Kocaeli 6.Noterliği’nin 18/03/2016 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesinin keşide edildiğini, ancak ihtarnameye davalı tarafından herhangi bir yanıt verilmediğini, davalının davacı şirkete yarattığı haklı güveni boşa çıkarması sonucu hammadde fiyatlarındaki artıştan davacı şirketin olumsuz etkilendiğini, davalı tarafın müvekkili ile taahhüt ettiği fiyattan mal tedariki konusunda sözleşme görüşmelerine girmeyerek müvekkili şirkete taahhüt ettiği fiyattan mal satmayı üstlenmemiş olması halinde müvekkili şirketin sözleşme görüşmelerindeki tarihte geçerli olan fiyatlardan mal tedariki yoluna gideceğini ve şimdiki gibi daha yüksek fiyattan mal satın almak zorunda kalmayacağını, davacı şirketin taraflar arasındaki sözleşme görüşmelerine ve sözleşmenin kurulacağına güvenerek gerçekleştirdiği yüklü sipariş alımları karşısında sorumluluklarını yerine getirmek için davalının taahhüt ettiği birim fiyattan daha yüksek bedelle hammadde alımı yaptığını, TK 109/b.maddesi gereği …’nin davalı firmayı Türkiye’de temsilen görüşme, yazışma ve işlemler yapması sebebi ile davalı firmanın sorumlu olduğunu, davalının TBK 116.maddesi uyarınca yardımcı kişilerin fiillerinden dolayı sorumluluğu gereği davacı şirketin zararından sorumlu olduğunu belirterek davalının sözleşme görüşmelerindeki kusurlu davranışından doğan sorumluluk gereği davacının uğradığı zararın şimdilik 800.000-USD kısmının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :Davalı vekili; sözleşme görüşmeleri sırasında davalının hiçbir kusurlu davranışının olmadığını, emtianın ebadına ilişkin nihai bir anlaşmaya varılamaması halinde sözleşmenin kurulamayacak olduğunun bilincinde olan ve taraflar arasındaki iletişimi kendi kusurlu davranışlarıyla sürüncemede bırakan davacının iyi niyete aykırı şekilde dava açtığını, tarafların sözleşme görüşmelerine girerken sözleşmenin kurulamaması ihtimalini de göz önünde bulundurmaları gerektiğini, irtibat bürosu çalışanı …nin davalı şirketi bağlayıcı hukuki işlem yapmaya yetkili olmadığını,…nın davalının irtibat bürosunda çalıştığını ve görevinin teknik destek, haberleşme ve bilgi aktarımı sağlamak olduğunu, davalıyı bir sözleşme için bağlama yetkisi bulunmadığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte bir an için davacı tarafın zararı olduğu kabul edilse dahi, davacının ucu açık, afaki ve hiçbir somut delile dayanmayan tazminat talebinin reddi gerektiğini, davacının talebine konu zararının varlığını ve davalının neden dolayı sorumlu olması gerektiğini kanıtlayamadığını belirterek davacının davasının reddine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:Mahkemece, davalı şirketin Türkiye temsilcisi … tarafından önerilen son icaba karşı davacı şirket tarafından verilen kabul beyanında ton miktarı konusunda eşitlik bulunmaktaysa da sac kalınlıkları hususunda davacı tarafça kabul beyanı olarak aktarılan mailde ebat konusunda farlılıklar bulunduğu, bu aşamada davacı tarafça önerilen ebatların karşı tarafın icabını kabul değil, yeni bir icap oluşturduğu, davalı şirket Türkiye temsilcisi … tarafından 03/03/2016 Perşembe günü çekilen e-postada bir gün önce davalı taraftan çekilen maile davacı taraf henüz cevap vermeden fiyatların ciddi anlamda tırmandığını, bu nedenle alokasyon almanın çok zor olduğunu ve ancak bu proporsiyonlarla ebat dağılımını teyit etmek zorunda olduklarını belirterek davacı şirketi uyardığı ve bir an önce cevap verilmesini talep ettiği, belirtilen tarihlerde tüm dünyada sac fiyatlarında ani sert yükselişlerin olduğu, davalının bu uyarısına rağmen ve daha önceki yazışmalarda davacı tarafça 1 saat 2 saat gibi süreçler içerisinde tarafların birbirine dönüş yapmasına, davacının davalının Kore ofis saatleri içerisinde cevap verilmesini talep etmiş olmasına rağmen bu mailden yaklaşık 4,5-5 saat sonra davacı tarafça Kore ofis saatleri dolduktan sonra cevap vermesi dikkate alındığında sözleşme ilişkilerinin kesilmesinde kusurlu olan tarafın davalı şirket temsilcisi olmadığı, tam tersine davacı şirketin kusurlu olduğu, sözleşme öncesi görüşmelerdeki kusurun davalı şirkete değil, davacı şirkete ait olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili; taraflar arasındaki sözleşmenin esaslı unsurları üzerinde anlaşıldıktan sonra müvekkili şirket yetkilisinin sözleşme taslağını istediği aşamada davalı tarafından sözleşme görüşmelerinin 03/03/2016 günü saat 11:32’de tek taraflı olarak kesildiğini, müvekkilinin 03/03/2016 ve 11/03/2016 tarihinde gönderdiği e-postalara yanıt verilmediğini, yine telefonla da ulaşılmadığını, taraflar arasında daha önceden gündeme getirilmeyen Kore ofis saati koşulunun ileri sürüldüğünü, sözleşme yapmak amacıyla temasa geçen kişilerin, bu andan itibaren aralarında kurulan ilişkinin her safhasında birbirlerine zarar vermemek için her türlü özeni göstermek zorunda olduğunu, Kore ofis saati uygulamasının ileri sürülmesi ile çelişki davranma yasağına aykırı davranıldığını, ayrıca Kore ofis saati koşulunun da resmi ofis saatleri dışında gündeme getirildiğini, ayrıca davalı şirketin gönderdiği e-postalardan bazılarının Kore çalışma saatleri dışında olduğunu, davacı şirket yetkilisinin 02/03/2016 tarihinde 16:48’de davalı yetkilisine gönderdiği ve 02/03/2016 günü saat 15:28’de LG yetkilisinin ebat dağılımını içerir e-postasına cevap verdiği “yarın dönüş yapacağız” şeklindeki beyanını içerir e-postasına davalı tarafından hiç bir yanıt verilmediğini, LG yetkilisinin suskun kalması ile müvekkilinde sözleşme kurulacağı yönünde haklı beklenti oluştuğunu, sözleşme görüşmelerinin objektif esaslı unsurlar üzerinde tam olarak uyuşmanın sağlandığı, gönderileceği limanın dahi belli olduğu bir sırada ve nihai teyitlerin alındığı aşamada kesildiğini, Mahkemece davalı yetkilisi tarafından gönderilen 02/03/2016 günü saat 15:28’deki e-postanın Kore saatinin yanlış değerlendirildiğini, davalının bu tarihte gönderdiği e-postanın Kore saatiyle saat 21:28’e denk geldiğini ve mesai saatleri dışında olmasının muhtemel olduğunu, ayrıca sipariş edilen ürünlerin ebat dağılımı ve ağırlıkları hususunda tarafların tam olarak uyuşmalarına rağmen mahkemece uyuşmanın sağlanamadığı yönündeki yorumun tamamen hatalı olduğunu, kararda Kore ofis saatlerinin 18:00-19:00’a kadar uzadığı belirtilmekte ise de buna ilişkin herhangi bir dayanak gösterilmediğini, yapılan araştırmaya göre Kore ofis saatlerinin saat 17:00’ye kadar sürdüğünü, bu nedenle LG yetkilisinin 03/03/2016 günü Türkiye saati ile 11:32’de G.Kore saati ile ise 17:32’de gönderdiği e-postaların G.Kore ofis saati dışında yapıldığını, müvekkili şirket yetkilisinin davalıya 03/03/2016 tarihinde saat 16:05’de gönderdiği e-postanın kabul cevabı niteliğinde olduğunu, ayrıca müvekkilinin uğradığı zararın ve miktarının da yanlış hesaplandığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE :Dava, taraflar arasındaki sözleşme öncesi görüşmeye dayalı olarak, davacı tarafın uğradığı zararın davalıdan tazmini istemine ilişkindir.
Yargıtay HGK’nun 13.02.2013 tarihli, 2012/13-1220 Esas ve 2013/239 Karar sayılı ilamında ifade edildiği gibi, toplumsal hayatın hızla gelişmesi sonucu ortaya çıkan bazı hukuki sorunların çözümünü, klasik borç doğurucu sorumluluk kaynakları olarak nitelendirilen haksız fiil, sözleşme ve sebepsiz zenginleşme içerisinde bulabilmesi her zaman mümkün değildir. Kanunların çözüm öngöremediği bu tür durumlar için öğretide yeni hukuki müessese ve sorumluluk türleri belirlenmesi yoluna gidilmiştir. Bu yeni belirlenen sorumluluk türlerinden olan sözleşme görüşmelerinden doğan sorumluluk (culpa in contrahendo), sözleşme görüşmeleri sırasında taraflardan birinin diğerine dürüstlük kuralına aykırı davranması nedeniyle ortaya çıkan sorumluluk olarak tanımlanabilir. Zira sözleşme görüşmelerine başlanmakla taraflar arasında hukuki ilişki, başka bir deyişle bir güven ilişkisi meydana gelmektedir. Bu güven ilişkisi, TMK m. 2’de ifade bulan dürüstlük kuralı uyarınca belli ölçüde karşı tarafın çıkarlarını gözetme, böylece bildirim, aydınlatma, boş yere güven vermeme, güveni boşa çıkarmama gibi birtakım özen yükümlülükleri doğurmaktadır. Bu özen yükümlülüklerine aykırılığa da sözleşmeden kaynaklanan borca aykırılığa ilişkin hükümler uygulanmaktadır. Davacı vekili, sac metal alımına ilişkin davalı ile yapılan görüşmelerin son aşamaya gelmiş olmasına rağmen davalı tarafından müvekkilinde sözleşmenin kurulacağına ilişkin oluşturulan güvene ve dürüstlük kuralına aykırı olarak sözleşme görüşmelerine son verilmesi nedeniyle davalının taahhüt ettiği birim fiyattan daha yüksek bedelle hammadde temini sonucunda oluşan maddi zararının sözleşme görüşmelerinden doğan sorumluluk (Culpa İn Contrahendo sorumluluğu) kapsamında tazminini talep etmektedir. Davacı ile davalı arasında hammadde alımına ilişkin görüşmeler kapsamında davacı çalışanı … tarafından 25/02/2016 günü saat 14:43’de e-posta yoluyla davalıya fiyat teklifi gönderilmiş ve bu fiyat teklifine saat 16:00’a kadar bağlı olduklarını belirten bir öneri sunulmuştur. Yine bu teklifte ebatların daha sonra bildirileceği, temel oranın 2 mm kalınlığında olacağı bildirilmiştir. Bu e-postaya karşı davalı şirket irtibat bürosu yetkilisi … tarafından 29/02/2016 tarihinde saat 21:29’da gönderilen e-postada, ertesi günün Kore’de resmi tatil olması nedeniyle ebat dağılımına ilişkin olarak nihai onayın Çarşamba sabahı verileceği ifade edilmiştir. Davalı şirket irtibat bürosu yetkilisi … tarafından 02/03/2016 saat 15:28’de, üretim yapılacak ürünlerle ilgili ebatlar konusunda teklifte bulunulmuştur. Davacı şirket yetkilisi …tarafından söz konusu e-postaya karşılık aynı tarihte Türkiye saati ile 16:08’de gönderilen cevabi e-postada, davalıya bilgi verileceği, ancak belirtilen kalınlıkların kendileri için standart kalınlıklar olmadığı, özellikle 2.90-3.00 ml’lik kalınlıkların sıkıntı olabileceği belirtilmiş ve en geç ertesi gün dönüş yapılacağı bildirilmiştir.Davalı şirket irtibat bürosu yetkili … tarafından, davacının cevabı beklenmeden 03/03/2016 günü saat 11:32’de gönderilen e-postada tedarikçi Hyundai ile yapmış oldukları nihai görüşmelere istinaden ebatlar bildirilmiş, ayrıca “maalesef şuanda fiyatlar ciddi anlamda tırmandığı için alokasyon almak çok zor ve bu proporsiyonlarla ebat dağılımını teyit etmek zorundayız. Eğer isterseniz aynı kalınlık oranları ile 1264 ml eklenip, diğer genişliklerden eklenen tonaj düşülebilir. Bugün Kore ofis saatleri içerisinde üreticiye nihai teyidi vermemiz gerekiyor.” şeklinde uyarıda bulunulmuştur. Buna karşılık davacı çalışanı …tarafından 03/03/2016 Türkiye saati ile öğleden sonra saat 16:05’de gönderilen e-postada ebat dağılımı sunulmuş ve davalıdan sözleşme taslağı gönderilmesi istenmiştir. Bunun dışında davacı tarafça 07/03/2016 tarihinde sözleşme taslağına, 11/03/2016 tarihinde siparişin yerine getirilmesine ilişkin e-posta gönderilmiş ise de davalı tarafından bu e-postalara yanıt verilmemiştir. Tarafların birbirlerine karşılıklı gönderdikleri e-postada siparişe konu edilmesi müzakere edilen ürünlerin ebat dağılımları hususunda tam bir uyuşma içinde olduklarını söylemek mümkün değildir. Taraflar arasındaki sözleşme görüşmelerine konu olan emtianın fiyatların ani değişimler meydana taraflarca da kabul edilmektedir. Davalı şirket irtibat bürosu yetkilisi …nin 02/03/2016 saat 15:28’de gönderdiği e-postaya davacı tarafça aynı gün saat 16:08’de verilen cevabi e-postada davalının 02/03/2016 tarihli e-postasına ilişkin bilgi verileceği belirtilmesine rağmen davalı şirket irtibat bürosu yetkili tarafından 03/03/2016 tarihinde davacı tarafından henüz geri dönüş yapılmadığı aşamada gönderilen e-postada fiyatların ciddi anlamda tırmandığı, bu nedenle alokasyon almanın çok zor olduğu ve ancak bu proporsiyonlarla ebat dağılımını teyit etmek zorunda olduklarını belirterek davacı şirketi uyarmış ve bir an önce cevap verilmesini talep etmiştir. Davalı irtibat bürosu yetkilisinin müzakereleri Kore’de üretimi yapacak firmadan teyit almak suretiyle devam ettirdiği, davacı tarafı uyarı amaçlı e-postasına karşılık davacı tarafça aynı gün saat 16.05’de gönderilen e-postada belirtilen ebatlardaki farklılık da dikkate alındığında davalı şirketin irtibat bürosu yetkilisi tarafından davacıda, taraflar arasında müzakere edilen sözleşmenin kurulacağı yönünde haklı bir güven oluşturulduğundan söz etmek mümkün değildir. Bu haliyle davalıyı sözleşme görüşmelerini devam ettirme zorunluluğu da bulunmadığından davacı tarafça iddia edilen zarardan davalının sorumlu tutulamayacağından mahkemece davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, davalının sözleşme öncesi görüşmeler sırasında sözleşme kurulacağına yönelik güveni boşa çıkardığı,kusurlu davranışlarıyla davacıyı zarara uğrattığı ispatlanamadığından davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle:
Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
Alınması gereken 80,70-TL istinaf karar harcından davacı tarafından peşin yatırılan 44,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30-TL harcın davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
Davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, davalı tarafından yapılan 41,40-TL istinaf yargı giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine,
HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 07/04/2022