Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/216 E. 2021/337 K. 09.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/216
KARAR NO : 2021/337
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/11/2018
NUMARASI: 2015/803 Esas-2018/854 Karar
DAVA: Sözleşmenin İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 09/03/2021
İlk derece mahkemesince verilen davanın reddine yönelik hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili; davalı şirkette çalışmakta olan müvekkilinin iş akdinin davalı tarafından haksız olarak 20.12.2003 tarihinde feshedildiğini, İstanbul 10. İş Mahkemesinin (Beyoğlu 1. İş Mahkemesi) 2004/90 ve 2004/91 esas sayılı dosyaları ile alacak ve hizmet tespiti davaları açtıklarını, bu davaların müvekkili lehine sonuçlandığını, müvekkilinin alacağının tahsili için davalı aleyhine İstanbul …. (Beyoğlu…. İcra Müdürlüğü) İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattıklarını, müvekkilinin uzun uğraş ve yazışmalara rağmen davalı şirketten bu güne kadar alacağını tahsil edemediğini, icra kanalı ile İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü ile yapılan yazılı ve şifahi görüşmelerde şirketin 50.000 TL sermayesinin bulunduğu ve sürekli ortak değiştirdiği bilgisine ulaştıklarını, şirketin eski ortaklarının alacaklılardan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak şirket hisselerini devrederek kağıt üzerinde şirket ortaklığından ayrıldıklarını belirterek, davalı şirketin eski ortakları tarafından muvazaalı olarak yapılan şirket hisse devir sözleşmelerinin iptali ve işlemlerin eski hale getirilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalıya dava dilekçesi usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, davaya cevap dilekçesi sunmadığı görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; davacı tarafından her ne kadar davalı şirketin eski ortakları arasında muvazaalı olarak şirket hisse devri sözleşmesi yapıldığı belirtilerek alacağın tahsili amacıyla hisse devir sözleşmelerinin iptali talep edilmişse de, davacının alacağının şirket ortaklarından değil davalı şirketten olduğu, davalı şirketin limited şirket olduğu, TTK’nın 573/2 ve 602. maddelerine göre şirket borçlarından dolayı şirketin sorumlu olduğu, davacının alacağına yeter miktarda davalı şirketin sermayesine haciz konulduğu, bu nedenle davacının bu davayı açmakta hukuki menfaatinin bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: İstinaf yoluna başvuran davacı vekili; davalı şirket ortaklarının şirket hisselerini muvazaalı olarak başkalarına devrederek, şirketin içini boşaltarak şirket dışı kaldıklarını, davalı şirket faal görünse de tüm aramalara rağmen bulunamadığını, mahkemece şirketin sermayesinin ve mal varlığının bulunup bulunmadığının araştırılmadığını belirterek, kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, limited şirket hisse devir sözleşmelerinin muvazaa hukuksal nedenine dayalı olarak iptali istemine ilişkindir. Somut olayda; davacı tarafından davalı şirket aleyhine kıdem tazminatı ile işçilik alacaklarının tahsili istemiyle İstanbul 10. İş Mahkemesinin (Kapatılan Beyoğlu 1. İş Mahkemesi) 2004/91 esas sayılı dosyası ile dava açıldığı, mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne karar verildiği, davacı tarafından söz konusu ilamın icrası bakımından İstanbul … (Beyoğlu …. İcra Müdürlüğü) İcra Müdürlüğünün …. esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığı ve takibin derdest olduğu anlaşılmaktadır.Hukuki yarar, mahkemeden hukuksal korunma istemi ile bir davanın açılabilmesi için, davacının bu davayı açmakta veya mahkemeden hukuksal korunma istemekte bir çıkarının bulunması anlamına gelir. Davacının dava açmakta hukuk kuralları tarafından haklı bulunan, korunan, bir yararı olmalı; hakkını elde edebilmesi için mahkeme kararına ihtiyacı bulunmalıdır. Hukuki yarar HMK’nın 114. maddesi gereği dava şartı niteliğinde olup, yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden dikkate alınması zorunludur. Eldeki davada davacı, borçlu şirketin önceki ortaklarının hisse devirlerinin mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak devredildiğini ileri sürmektedir. Ancak davacının borçlusu hisselerini devreden ortaklar olmayıp, şirket tüzel kişiliğidir. Dolayısıyla borçlu olan şirket olduğundan, alacak bakımından ortağın kim olduğunun önemi yoktur. TTK’nın 573/2 maddesi gereğince limited şirket ortakları şirket borçlarından sorumlu olmayıp, sadece taahhüt ettikleri esas sermaye paylarını ödemekle ve şirket sözleşmesinde öngörülen ek ödeme ile yan edim yükümlülüklerini yerine getirmekle yükümlüdürler. Dolayısıyla ortakların sorumluluğu taahhüt ettikleri sermaye payları ile sınırlı olup, bu borç ise sadece şirkete karşıdır. Aynı yasanın 602. maddesi hükmü ile birlikte yapılan değerlendirme sonucunda ise, limited şirket, borç ve yükümlülükleri dolayısıyla yalnızca malvarlığı ile sorumlu olduğundan, alacaklıların, 6183 sayılı yasanın 35. maddesinde düzenlenen amme alacakları dışında, ortaklığın borçlarından dolayı ortakların malvarlığına başvurmaları mümkün değildir. Limited şirket ortaklarının yukarıda açıklanan sorumluluk sınırı ve borçlunun da şirket tüzel kişiliği olması karşısında, davacının borçlu şirketin ortakları arasındaki hisse devri sözleşmelerinin iptalini talep etmekte hukuki yararı bulunmamaktadır. Bu nedenle ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,Alınması gereken 59,30-TL istinaf karar harcından davacı tarafından peşin yatırılan 35,90-TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40-TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,İstinaf yoluna başvuran tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Gerekçeli kararın bir örneğinin taraf vekillerine tebliğine, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 09/03/2021